Bazen ya insanları anlayamıyorum ya da insanlar beni anlayamıyor diye kuşkuya düşüyorum. Bazı çalışanlar ve okurlar haber ve köşe yazılarına yorum atarken acaba yazıyı detaylarına kadar okumadan birbirlerinin yorumlarından mı etkileniyorlar diye düşünmeden edemiyorum. Neyse ki geçen hafta THY’nin 2014 ilk üç aylık verilerini değerlendirdiğimde karşılıklı çok seviyeli yorumlar atılarak neyin ne olduğu anlaşıldı.
Malumunuz olduğu üzere havayollarının en kötü ayları ilk çeyrek dediğimiz Ocak-Şubat-Mart aylarıdır. Tüm havayolları bu ilk üç ayda çok zorlanırlar. Ben de 2013 ilk çeyrek ile 2014 ilk çeyreği kıyaslayarak yorumladım ve 2014 ilk çeyreğin 2013 ilk çeyreğinden 11 kat daha kötü olmasını (THY’nin verilerine bakarak) yorumladım. Bu yorumun hala arkasında olduğumu bilmenizi isterim. Dilerim ve umarım ki önümüzdeki 3 çeyrekte bu kötü durum düzelerek sene sonuna karlı girilebilsin.
THY’de sular durulmuyor. THY/Hat Bakımın Teknik A.Ş ye bağlanmasından sonra, HABOM un Teknik A.Ş ye bağlanması kararı alındı. Şu anda Teknik A.Ş’ nin ulemaları bu birleşmeyi nasıl yaparız ve büyük patrona sunarız hesabını yapıyorlar. Malum yöneticiler için önemli olan, Teknik A.Ş’nin geleceğinden çok patronun beğenisini kazanmak olduğunu söylemeye bile gerek yok. İş hayatımız maalesef patrona biat etmekle yürütülür olmuş. Bu arada Teknik A.Ş/HABOM birleşmesinde sendika ve çalışanların intibakının dışında bir de halen MNG Teknik üzerinde bulunan B-757 ve B767 büyük bakım yetkisi var. Teknik A.Ş ye hem FAA den hem de EASA’dan bu uçak tipleri için yetki alınması lazım. Malum Teknik A.Ş Rusya ve Ukrayna’yı müşteri edinmiş ve bu uçaklar çoğunlukla o ülkelerde. Bu konunun yanı sıra SAW HABOM da hala EASA yetkisi alabilmiş değil.
Bildiğiniz üzere ben de 30 sene Hava-İş sendikasına aidat ödemenin yanı sıra 39 senedir sendikal yaşamı takip eden bir işçiyim. Başkasının yararına bedenini, kafa gücünü veya el becerisini kullanarak ücretle çalışan herkes işçidir. Bu mantıkla baktığınızda bir şirketin yönetim kurulu hariç diğer yöneticileri de işçi olmalarına ve bir çoğu zamanında sendika aidatı ödeyen kişiler olmalarına rağmen, işveren vekilisiniz söylemini sevmiş olmalılar ki, kendilerini işveren sanarak işçilere davranışları değişmiş görünüyor.(Teknik A.Ş’de) Bazılarına biraz laf çaktıktan sonra asıl konuma gireyim.
Bu hafta bazı senaryolar öne sürerek komplo teorileri yapmak istiyorum ki, hem Hava-İş’e hem de işçi kardeşlerime faydam dokunsun. Bu senaryolarım tamamen kişiseldir.
Değerli okurlarım ve işçi kardeşlerim;
THY yönetimi son zamanlarda ilginç kararlar alıyor. Alınan bu kararların işçinin yani çalışanların yararına olduğunu söylemek mümkün değil. THY yönetiminin siyasi iktidarın etkisinde kalarak aldığı bir çok karar sonrasında sendikaların da birbirleri ile dalaşmaya başladıklarını gözlemliyorum.
Konuyu daha iyi anlayabilmeniz açısından yakın tarihimize bir göz atalım;
THY yönetimi Hava-İş in eski yönetimi ile anlaşamayacağını anladığında bir çıkar yol aradı. Bu yollardan biri kendi güdümlerinde bir sendika yönetimi yaratmaktı. Ancak bu işi yapabilecek ve kendi sözlerinden çıkmayacağından emin oldukları bir lider bulup bunun arkasında örgütlenebilmeyi düşündüler. Ancak THY’nin istediği kriterlerde isim bulmak zordu ve tabii ki bulamadılar. Önce Lider ismi bulup arkasında örgütlenebilmeyi başaramayan THY, lider arayışından vazgeçip Reform grubu adı altında grup kurdurup bu gruba her türlü olanakları(!) sağlayarak delege seçimlerinde en yüksek delege sayısına ulaştırdı. Bu grup içinden biri lider olmak zorunda kaldı ve acele ile Hava-İş kadrosu THY yönetimi eşliğinde kurularak genel kurula gidildi. Sonuçta sürpriz bekleyerek seçimden çekilmeyen Atilay Ayçin ve yönetimi bu kadar senelik tecrübeye karşın amatör bir yapıya yenildi.
İşveren destekli sendika yönetimleri ile anlaşmak her kolay hem de çok zordur. Bazı sarı sendika yönetimlerinin, kendilerini oraya getiren işverenden zamanla normal işçi iradesi ile gelen sendika yönetimlerine nazaran daha çok şey istedikleri görülmüştür. Ancak, sarı sendika lakabı ve zaman zaman yüzlerine vurulan veya vurulacak olan, “sizin nasıl iktidara geldiğinizi biliyoruz” tarzı söylemler sendika yöneticilerinin moralini bozar. Bu rahatsızlıklarını, işverenden elde edecekleri işçinin hoşuna gidebilecek bir takım kazanımlarla işçinin gözüne girmek isterler. Bu da işvereni çoğu zaman zora sokabilir.
Bir anda bu düşünceye neden saplandım.
THY yönetimin çalışan işçi kesimine karşın yanlışları aynen devam ediyor. Bir çok kişiye” verimsiz” denilerek istenen savunmaların sonu, işçinin emekliliği dolmuşsa emekliliğini istemesine veya işverence istenilen savunmaları uygun görülmeyerek işlerine son verilmesine yol açar. (THY tarihinde ismi bende mahfuz bir kişi hariç bu hep böyle olmuştur)
THY işvereni, verimsizlik iddiası ile işten attıklarının çoğuna mahkemelerde kaybedileceğini ve işten çıkartılanların birçoğunun mahkemelerde işe iade kararı alacaklarını çok iyi biliyordur. THY yönetimi buna da hazırlıklı olup verimsiz iddiasıyla işten çıkardıklarının mahkemelerimizde geri dönüş alacağını ve nasıl olsa işe başlatmayacağız diyerek ödeyeceği ekstra tazminatı ödemek zorunda kalacağını bilmesine rağmen yine de işten atar. Mevcut kanunlarımız maalesef bu avantajı işverene vermiştir.
Senelerdir THY hizmet eden, hiçbir cezası olmayan, rapor ve istirahat bile almayan bir çok kişinin verimsizlik adı altında işten çıkarıldığını görmüş biriyim. Bu tür çıkarılma zaten sübjektif olup onur kırıcı bir uygulamadır. Bu nedenle yakışık almaz. Tabii ki işverenin verimsiz iddiasında bulunduğu listelerde bir iki kişinin gerçekten verimsiz olma ihtimali de vardır. Ancak senelerce hizmet etmiş biri verimsiz olarak ilan edilirken kişinin neden verimsiz olduğunun nedenlerini araştırmadan veya bir başka konumda değerlendirmeyi düşünmeden atmak ne vicdanla ne de ahlak kavramları ile bağdaştırılamaz.
Gelelim işin sendika boyutuna;
THY işvereninin senelerdir yaptığı bu yanlışın devam etmesine mevcut sendika yönetimin sessiz kalması düşünülemezdi ve sessiz de kalmadılar ve sert bir bildiri yayınladılar. Tarafsız yapım gereği, Hava-İş in yönetimini kutlamam gerekiyor. Çünkü Hava-iş yönetiminin işverene yazdığı sert bildiriyi danışıklı dövüş olarak görmüyorum.
Neden mi?
TGS şirketi bildiğiniz üzere %50 THY %50 HAVAŞ ortaklığıdır ve yönetimi THY’nin uhdesindedir. Son günlerde aldığım duyumlarda TGS’nin sendikalı bir iş yeri olmasının kabul görmesini (her ne kadar sendikalı yapıyı TGS de savunsam da) çok ilginç bulduğumu söylemek isterim. “Bayram değil seyran değil eniştem beni neden öptü” tarzı bir uygulama olarak gördüğüm bu yeni yapılanmadaki bit yeniğine yoğunlaşma gereği duydum. Düne kadar sendikalı personel avı yapan TGS yönetiminin bir anda sendikayı işyerine sokma düşüncesine gelebilmeleri için kafalarına saksı düşmesi gerekir. Gördüğüm ve duyduğum kadarı ile saksı falan düşmemiş. O halde bunlara ne oldu diye düşünmeye başladım.
TGS de örgütlenmek isteyen ve işveren desteği sağlandığı iddia edilen sendikanın ismi HAK-İŞ’e bağlı “ÖZ TAŞIMA İŞ”. Bunun yanı sıra okurlarıma HABOM da yine HAK-İŞ e bağlı “ÇELİK İŞ” in yetkili olduğunu hatırlatırım.
THY/Teknik A.Ş nin henüz iş kolu davası sonuçlanmadı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teknik A.Ş ye ait işyerlerindeki iş kolu tespitinin Metal-İş kolu olduğunu belirtmesinden sonra Hava-İş in eski yönetimi konuyu mahkemeye taşımış ve Teknik A.Ş nin ulaşım iş kolunda kalmasının gerekliliğini savunmuştu.(Bence de Teknik A.Ş Metal iş kolunda olmamalı, sonuçta bu işçiler çelik eşya üretmiyorlar, hava ulaşum araçlarına bakım onarım yapıyorlar)
Hava-İş in iş kolu tespitinin iptali istemiyle açtığı dava kaybedilirse, Teknik A.Ş de ÇELİK-İŞ sendikası üye yapmaya başlayacak ve toplu iş sözleşmesine girebilecek. Bu tür bir durum oluştuğunda Hava-İş taşımacılık iş kolunda olduğundan Teknik A.Ş den çekilmek durumunda kalacak. Aldığım duyumlara göre, HABOM da yetkili sendika olan Çelik İŞ (Hak-İş’e bağlı)havacılık şubesini açmış bile. Bir yerlerden sözler alınmış gibi…
Malumunuz olduğu üzere Türkiye’de 3 işçi konfederasyonu var. Bunlar; DİSK-TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ
En büyük konfederasyon TÜRK-İŞ’ in mevcut iktidarla tam bir anlaşma sağlamadığını ve bir o yana bir bu yana gidip geldiğini gözlemliyorum. “DİSK” ise mevcut iktidara karşı bir duruş sergiliyor. Mevcut iktidarı tam destekleyen tek konfederasyon “HAK-İŞ” görünüyor.
HAK-İŞ neden THY yönetimince tercih ediliyor?
HAK-İŞ in 15 yıl genel başkanlığını yaptıktan sonra ONURSAL BAŞKAN lığa getirilmiş lideri olan Salim USLU’yu senelerdir medyadan takip ediyorsunuzdur. Bir nevi Hak-iş demek Salim Uslu demek gibi…
Peki, Salim Bey şimdi ne yapıyor? Şu anda AKP Çorum milletvekili, TBMM idare amiri ve Başbakanımızın 2013 yılında atadığı 63 kişilik AKİL insanların içinde yer almış bir kişi.
HAK-İŞ in yeni başkanı ise Mahmut Arslan.
Üşenmedim HAK-İŞ in 2011 yılı 12.Genel Kurul kararlarını okudum. Sendikacılıkta uzlaşma ve menfaat paralelliğini savunuyorlar. Keşke bu uzlaşma ve menfaat paralelliğini daha net anlaşılır halde açıklasalardı ben de anlayabilseydim. Neyse belki siz anlar bana yorumlarınızla anlatırsınız.
HAK-İŞ Hükümetin,” Demokratik açılım politikasını” benimsediğini resmen deklere etmiş bir konfederasyon.
Bir an düşündüm de; İktidarın yetkin ve etkin bir ismi Hamdi Topçu’yu arayıp HABOM da Hak-İş e bağlı Çelik İş var ve Teknik A.Ş de mevcut durum itibarı ile Metal İş kolunda kabul edildiğinden ÇELİK- İŞ te kalacak gibi görünüyor. TGS’de sendikal örgütlenmeyi de HAK-İŞ e bırakın ve orada Öz Taşıma İş örgütlensin.
Diye fısıldamış olsa sizce Hamdi Bey ne der? Böyle mi olmuştur veya işin içinde başka şeyler mi vardır. Bunu tabii ki bilemem. Ancak benim senaryom bu.
Hava İş;
Hava-İş yönetimi kusura bakmasın ama 29 Mayıs 2014 deki bildirinizde TGS yönetimini suçlamışsınız. TGS’nin yöneticilerinin, THY’nin tek adamı Hamdi Topçu Bey’in emrinde olduğunu unutmuş olmalısınız.
TGS demek THY demek. THY demek, Hamdi Topçu demek. Hamdi Topçu demek, hükümet demek olduğunu ne zaman öğreneceksiniz? TGS yönetimi kalkıp ta kendi başlarına bu işe girebilirler mi? Belki de biliyorsunuz ama gerçek adrese vurmaktan mı kaçınıyorsunuz.
Peki; Hava-İş neden tutuştu?
Sizce; Hava-iş in sorunu TGS’deki 7000 civarı işçiyi kaybetmek mi? Yoksa Teknik A.Ş nin Çelik-İş’e gidebileceğinin korkusu mu? Bence bunlar ikinci planda kalıyor. Asıl korkuyu şimdi sizlere yorumlayacağım.
Öncelikle, THY’deki manzaraya bir bakalım. THY’de HAVA-İş şimdilik hâkim görünüyor.
Hava-İş hangi iş kolunda? Taşımacılık. Peki, TGS de örgütlenmeye çalışan sendika olan Öz Taşıma İş hangi iş kolunda? Taşımacılık. Hımmmmmm… Sizin de aklınıza bir şeyler gelmeye başladı sanırım.
Şimdi hep birlikte cevaplayalım;
Hava-İş e rakip olabilecek sendika aynı iş kolunda olan ÖZ Taşımacılık İş olamaz mı? Tabii ki olur.
Hava-İş in işveren desteği çekildiğinde ve işçiden destek alamazsa, THY Yönetimi Hava-İş’e; “Akıllı, uslu olun beni kızdırmayın, THY çalışanlarını ÖZ Taşımacılık İŞ e üye yaptırırım işiniz biter” diyebilir mi? Bence neden demesin ki… Görünen odur ki, demiş bile…
Böyle bir durumda HAK-İŞ, HAK İŞ olalı böyle güzel bir gelişme göremez. Salim Uslu Bey de, yeni başkanları Mahmut Arslan da, Hükümet de bundan çok memnun olur ve Hamdi Beyimiz siyasi bir aferin daha alır.
Yukarıda bir cümlem vardı. “Hava-İş’i kınama adı altında işçileri atma sistemine karşı yazdığı sert bildiri için kutlamıştım ya”. İşte bu nedenlerden dolayı HAVA-İŞ le THY’nin arası açıldığından her an gerçek bir sendikacılık bekleyebiliriz diye düşünüp kutlamıştım.
Şunu bilmenizi isterim ki, işçiden yana olan her yönetimi kalemimle desteklemeye devam ettim ve edeceğim de. Korkunun ecele faydası yok. Hava-İş in kurumsal yapısına yönelik bir plan yapıldığını düşünüyorum. Sevgili Hava-iş yönetimi siz sadece Atilay Ayçin’in gitmesi için kullanıldınız. Göreviniz bitti. Şimdi artık gerçekleri görme zamanınız Unutmayın ki, tek kurtuluşunuz havacılık camiasının işçilerini kucaklamak ve onların desteği ile görevinizi sürdürmek olmalı.
TGS deki işçi kardeşlerimizde bu yazıyı okuduklarında başlarını avuçlarının içine alıp beş dakika düşünsünler yeter. İşverenin arkasına takılarak değil özgür iradeniz ile bu ilginç gelişmenin neden ve niçin lerini iyice irdelemeniz gerekiyor.
Sonuç olarak;
HAVA-İŞ i izlemeye devam edelim. Bakalım Demokles’in kılıcı gibi HAVA-İş’in üstünde sallanan bu tehlikeye rağmen ne tutum izleyecekler?
Hava-İş sertleşecek mi? Yoksa” aman efem yaman efem. Ben ettim sen etme” diyerek Hamdi Bey’in her yaptığı uygulamaya noter makamı gibi onay verip biraz daha iktidarlarını devam etmeyi mi seçecekler? Birlikte göreceğiz.
Değerli okurlarım; Bu konu çok önemli. Okurlar kızmasa daha çok döktürecektim ama uzun yazıyorum diye kızıyorsunuzJ Gelecek haftalarda gelişmeleri izler yine yazarım.