Her fani ölümü tadacak. Doğru ama, her ölüm de böylesine can yakıcı, yeri dolmayacak, yürekleri dağlayıp yaşayanları perişan edecek şekilde olmamalı.
Vademiz gelince hepimiz hayata veda edeceğiz. Doğum nasıl normalse, ölüm de öyle. Ama bazı ölümler var ki, daha bir içini yakıyor, acıtıyor insanın. Eğer kişi çok değerliyse, yapıcıysa, yaratıcıysa, yüreği insan sevgisiyle doluysa, daha bir üzüyor çevresini. Çünkü değerli insan fakiri bir milletiz. Kolay yetişmiyor böyle insanlar…
Petrol Mühendisi Cenap Tezer, ülkemizin gerçek değerlerinden biriydi. Aslında petrol mühendisinden çok, insan sevgisi, sanat ve kültür mühendisiydi o. Herkesi kucaklayan, herkese değer veren, devamlı üreten, ülkesine bir şeyler katmak için çırpınan ve varını yoğunu buna harcayan bir yapıya sahipti. İstanbul’da doğmuş, Ege’de büyümüş, iyi okumuş ve gerçek bir entelektüelden bahsediyorum. Ona bir sanat ve kültür çınarı demek daha doğru olacak. Dünyadaki en önemli tarihi yerleri gezmiş, oraları etüd etmiş, dönmüş ülkesinde görmedik arkeolojik alan ve müze bırakmamış, ömrünün neredeyse tamamını onbinlerce kitap okuyarak geçirmiş bir insandı Cenap Tezer.
Üsküp’ten İstanbul’a göçen bir ailenin çocuğu olarak, başarıya ulaşacağı inancıyla okuyan,büyüyen ve devamlı çalışan bu gönül insanını, bu Türkiye sevdalısını, bu gerçek Atatürk’çüyü, isterseniz gelin biraz daha yakından
tanıyalım. 1943’te İstanbul Beşiktaş’ta doğuyor. Sonra ailesinin yerleştiği İzmir Dikili’de okuyor ilk ve ortaokulu. İzmir Atatürk Lisesini bitirdikten sonra, önce Yüksek Denizcilik Okuluna giriyor, birkaç ay sonra da İstanbul Teknik Üniversitesine geçerek, burada etrol mühendisi oluyor. Ona Türkiye’de eğitilmiş tek Petrol Mühendisi diyebiliriz.
Diyarbakır ve Batman’da stajını tamamladıktan sonra, Batman TPAO’da işe başlamış ama, daha sonra İzmir Karşıyaka’ya yerleşip, kamu kurumu YSE’de görev almış, Ege’nin pek çok köyünün yol, su ve elektrik işlerine imzasını atmış. Birkaç yıl sonra devlet hizmetine veda ederek serbest çalışmaya başlayan Cenap Tezer, 1980 yılında ikinci eşi ünlü mimar Gülay Tezer’le evlenip Bodrum’a yerleşmiş.
Bodrum’da 35 yılını boş durmaksızın dolu dolu geçiren bu gösterişsiz, mütevazi, alçakgönüllü insan, eşiyle bu değerli antik kentte sayısız ve her biri sanat eseri olan pek çok binalar yaparak para kazanmaya çalışıyor. İşte o, 25 yılda kazanılan paralar ise, 10 yıl önce alınan 35 dönümlük bir arazide muhteşem bir kültür ve sanat köyüne dönüşüyor. Bugün Bodrum’un Yaka köyünde hayranlıkla gezdiğimiz Tezer Çiftinin Dibeklihan Sanat ve Kültür Merkezinin hikayesi böyle başlıyor.
Taş yapılarla oluşturulan köyün meydanı, müzesi, sanat galerileri, atölyeleri, dükkanları,kahve ve restoranları, özetle ruhu, dinamiği, enerjisiyle muhteşem bir eser çıkıyor ortaya. Çevresindeki birbirinden güzel 15-20 ev de, ayrı bir değer katıyor bu köye. Burada her yıl müthiş etkinlikler yapılıyor, konferanslar veriliyor, heykel-resim ve takı sergileri açılıyor. Örneğin bu yıl açılan sergilerin sayısı 50’yi aştı. Dibeklihan sadece Bodrum’un ve Ege’nin değil, Türkiye’nin de önemli bir sanat ve kültür merkezi haline geldi. Ülkenin ciddi sorunları da burada ele alınıyor, konuşuluyor, tartışılıyor.
Örneğin kapatılan Köy Enstitüleri günlerce konuşuldu, eğitim problemimiz dile getirildi, çevre meseleleri tartışıldı. Kültürel konferanslar yıl boyunca birbirini izledi. Göbeklitepe gibi insanlık tarihini 13 bin yıl öncesine götüren ve bütün dünyayı ayağa kaldıran kazılar, ilk ve resmi olarak Dibeklihan’da dile getirildi. Felsefi konferanslar, söyleşiler burada yapıldı, Ege’nin ve Yörük dünyasının değerleri, özellikleri hep burada konuşuldu. Muğla ve İlçelerinin tanıtımı, yaşamı, üretimleri, müzik ve yerel oyunları burada seyredildi.
Türkiye’mizin resim ve heykel, seramik, mozayik, cam sanatçılarını, değerli eserleriyle Dibeklihan’da tanıdık. Bodrumlular ve konukları, kendileriyle sohbet imkanını burada buldular, sanatın özelliklerine ilişkin soruları burada sordular. Cenap Tezer, inanılmaz derecede başarılı bir kültür ve sanat organizasyonlarıyla da haklı bir takdir topladı. Onca sanatçıyı ve eserlerini Bodrum’a getirtmek, onları burada ağırlamak ve sanatseverlerle buluşturmak kolay mı? Tüm birikimini Dibeklihan’ın yatırımına harcadı ama, geride kalan son paralarını da organizasyonlarda bitirdi. Bu çabalarında kendisine destek olan, sponsor olan, devlet dahil kimsecikler yoktu ortalarda. İşte bu yüzden devletin yapamadığı kültür ve sanat hizmetini Cenap Tezer tek başına yaptı diyoruz ya..
Son 25 yılımı gece gündüz bu değerli dostumla, kardeşimle birlikte geçirdim. Dibeklihan hikayesini çok yakından izledim ve yaşadım. Bu bakımdan Cenap Tezer’in özverili gayretlerini, kültür ve sanatımıza yaptığı müthiş hizmetlerini, tüm servetini harcayarak meydana getirdiği o muazzam eserini ayakta ve saygıyla alkışlıyor,bir sanatsever olarak ona minnet ve şükranlarımı sunuyorum.
Ülkemizden çok değerli bir yıldız daha kaydı. Bir sanat ve kültür çınarı daha devrildi. Köy meydanındaki Pirnar ağacının altında çok sohbetler yaptık. Bu köyün sonsuza dek yaşaması için, çok güzel dileklerde bulunduk. İnanıyorum ki, Cenap Tezer’in bu arzusunu tüm sanatseverler, eşi ve evlatları, dostları destekleriyle ileriye taşıyacaklar ve Dibeklihan’ı daha da geliştirip güçlendirecekler. Zaten bu arzu, Tezer’in ölümünden bir hafta önce Heredot Kültür merkezinde, onun onuruna verilen bir konferansta da, heykel profesörümüz Erdinç Bakla tarafından dile getirilmişti.
Hayat dediğin nedir ki? Bugün varsın yarın yoksun. Adam gibi üret, adam gibi yaşa, adam gibi ülkene hizmet et ki, arkandan (iyi bilirdik) diyenin çok olsun. Cenap Tezer için (iyi bilirdik) diyen çok oldu. Hem de pek çok…