Geçtiğimiz günlerde Efes'e bir ziyaret yaptım.
Muhteşem Celcus Kütüphanesi ve ona uzanan yolun mistik etkisini hala üzerinden atamadım.
Celcus kütüphanesi'nin kapı aralarındaki nişlerde bulunan heykellere baktım
"Bunlar orijinal değil. Viyana'ya gönderdiler hala gelmedi" diyen arkadaşımın sözleri aklımı başıma getirdi.
Sahi neden geri getiril memişti?
Ephesus, Celcus kütüphanesinde görülen heykeller orijinal değildi.
Gerçek olanlarının 2 tanesi Viyana'da diğer ikisi ise İstanbul Arkeoloji Müzelerinde bulunuyor.
Bugün Ephesus'da nişlerde duranlar bunlardan alınan kalıplara göre yapılmış kopyaları.
Orijinalleri kütüphanenin kazıldığı yıllarda Viyanaya götürülmüştür.
Heykeller, kaidelerindeki yazıtlardan da anlaşılacağı gibi Celsusun bilge (Sophia), ilim (Episteme), zeka (Ennoia), ve erdemini (Arete) sembolize etmektedir.
Heykellerin Viyanaya incelenmek üzere gönderildiği söyleniyor.
Hem de 1972 yılında
Öyle pek uzak değil ve ülkede tarihi eser bilincinin olduğu dönem
Bu kadar yıldır neyini inceliyorlar ve neden geri gelmedi?
Kültür ve Turizm Bakanlığı yurtdışındaki bir çok eseri geri getirmek için çalıştığını söylüyor.
Celcusun heykellerini kim gönderdi, neden geri gelmedi?
Bu soruya cevap aramak lazım.
Bu arada diğer tarihi eserlere bir bakıldığında büyük tahribat görülüyor.
İnsanlar zarar vermeselerdi pek çok eser müzeler yerine bulunduğu, ait olduğu yerde sergilenebilirdi. Ne yazık ki çalınıyorlar, tahrip ediliyorlar, kopyaları bile tahribata uğruyor.
Berlin'deki sunağın burada olmasını gönül isterdi.
Hiçbir şey için geç kalınmış değildir.
Her gün ne kadar çok yeni bulunan, tanınmayan eserin izinsiz yöntemlerle çıkarıldığını, tahrip edildiğini, çalındığını düşünerek bence önce elimizde kalanlara sahip çıkalım.
Bunu yapamıyorsak veya bunların olmasına göz yumuyorsak, zaten daha önce gidenleri istemeye çok hakkımız kalmıyor.
Berlindeki sunak buzdağının sadece bilinen, görünen parçası.
O görünmeyen kısmında daha neler oluyor bir bilseniz....
Aslında olay şöyle gelişti..
Celsus kütüphanesi 1903-1904 yıllarında genel Efes kazıları çerçevesinde Avusturyalı arkeologlar R. Heberdey ile Ernst Benndorfun kazıları ile tekrar gün ışığına çıkarıldı.
Ülkemizdeki birçok kültür mirasımızın başına geldiği gibi heykel ve kabartmaları Viyana Müzesine gönderildi.
Yıllar sonra 1970-1978 yıllarında, Avusturya Arkeoloji Enstitüsünden Arkeolog W.M. Strocka ve Yüksek Mimar F. Hueber, kütüphanenin 700 parçadan fazla dağılmış mimari parçalarını birleştirerek planını çizdiler ve 10 yıllık bir uğraştan sonra yapının % 80i bir araya getirilerek tekrar ön cephe inşa edildi.
Bugün Viyanada olan heykellerin yerlerine kopyaları(!) konarak bir ölçüde eksiklik giderilmeye çalışıldı.
Böylece antikçağın ünlü bir kütüphane binasını, en azından mimari olarak görme ve tanıma imkânına kavuşmuş olduk.
Darısı toprak altındaki diğer eserlerimizin başına...