AUCKLAND -Yeni Zelanda'nın Ulusal Zehir Merkezi'de görevli Toksikolog Dr. Leo Schep, Makedonyalı Büyük İskender’in ölümündeki 2000 yıllık gizemi çözdüğünü açıkladı. Büyük İskender’in zehirli bir bitkiden yapılmış zehirli şarap içtikten sonra ölmüş olabileceğini söyledi.
BAĞDAT’TA HAYATINI KAYBETMİŞTİ
Antik dünyanın en büyük krallığının hükümdarı olan Büyük İskender MÖ. 3237de 32 yaşında bugünkü Bağdat olan Babylon’da II. Nebuchadnezzar’ın sarayında hayatını kaybetmişti.
Dr.Schep’in teorisine uyan bir görüşte Yunanlı tarihçi Diodorus’un Büyük İskender'in ölümü hakkında “Kral Hercules onuruna büyük bir kase şarap içtikten sonra ağrılar başladı” şeklindeki yazıları yer alıyor.
ZAMBAK AİLESİNDEN BİR ZEHİR
Dr. Leo Schep, eski Yunanlıların bitkisel tedavi için hazırladığı Veratrum albümündeki bilgilerden faydalanarak yaptığı araştırmada zambak ailesinden bitkisel bir zehir kullanıldığını ileri sürdü. Büyük İskender’in zehirlendikten sonra ölümünün 12 gün sonra gerçekleştiğini söyledi.
DR.LEO SCHEP İDDİASINI DERGİDE YAZDI
Yunanlıların aynı zehiri kusmak için bitkisel tedavide kullandıklarını söylen Dr. Leo Schep’in araştırması Klinik Toksikoloji dergisinde şöyle yer aldı:
“Arsenik gibi diğer zehirler kullanılsa, İskender’i çok daha hızlı bir şekilde öldürürdü. Veratrum zehirlenmesi ciddi kas güçsüzlüğü yapar. Bradikardi ve hipotansiyon ardından bulantı ve kusma olur. Epigastrik ve substernal ağrı etkileri biliniyor. İskender’in hastalık süresince benzer özelliklere acı duyduğu anlaşılıyor."
BÜYÜK İSKENDER NASIL OLDÜ?
Tarihteki en büyük komutanlardan biri sayılan Büyük İskender'in bir siyasi cinayete mi yoksa “Batı Nil Virüsü”ne mi kurban gittiği, bugün hala araştırma konusu.
Serhat YALAMANOĞLU – Popüler Tarih Dergisi
Makedonya Kralı “Büyük İskender”in tıpkı unvanı gibi, büyük bir düşü vardı: Tüm dünyanın hâkimiyetini ele geçirmek. Ancak bu amacına ulaşamadan, henüz 33 yaşındayken öldü. Bu büyük komutanın ölüm nedeninin büründüğü sır perdesi, bugün bile kaldırılabilmiş değil…
İskender'in ölümünü aydınlatmak için yapılan araştırmalar, ortaya atılan kuramlar, henüz kesin bir sonuç verebilmiş değil.
Bununla beraber, bilim adamlarından eski polis müfettişlerine, pek çok uzman, aradan geçen 2300 yıla rağmen, bu konudaki çalışmalarını durmaksızın sürdürüyor.
Büyük İskender'in ölüm nedeniyle ilgili olarak ortaya atılan ilk tezler, onun sıtmadan öldüğü noktasında birleşiyorlardı. Sıtma ya da diğer adıyla “Malarya”, sivrisineklerin insanlara bulaştırdığı bir hastalık.
Acaba Büyük İskender'i de öldüren illet, gerçekten sıtma mıydı? Önce o günlere geri dönüp İskender'in ölümünün kaydını düşen tarihçilerin yazdıklarına bir göz atalım.
Büyük İskender M. Ö. 323 yılında, iki hafta süren ateşli bir hastalığın ardından, Eski Mezopotamya'nın Babil kentinde öldü. Ölümü hakkında yapılan tahminler, özellikle üç olasılık üzerinde duruyordu: Zehirlenme, enfeksiyon (iltihap) ya da doğrudan cinayet.
Çok az sayıda zehir ateşe yol açar. Bu tip zehirlerin çok azı İskender döneminde biliniyordu: Vücudun sıcaklık dengesini bozan salisilatlı bitkiler, terlemeye yol açan alkaloitler ve ateş hissi veren mikotoksinler.
Ancak, ne salisilatlı bitkiler, ne mikotoksinler, ne de arsenik - Plutarkhos, hocası Aristoteles'in İskender'i zehirlemek için arsenik ele geçirdiğini yazar -İskender'in ölümünün gerçek nedeni olamaz. Çünkü bunların hiç biri, tarihi kayıtlara geçen yüksek ve uzun süreli ateşe yol açmaz.
İskender'in ölümü ilkbaharın sonlarına, Hindistan seferinden Babil'e dönüşüne rastlar. Bugünkü Bağdat'ın 90 kilometre kadar güneyinde kurulu olan Babil'in doğusu, bataklıkla sınırlanmıştı. Fakat İskender'in ölümünü anlatan tarihçiler, bölgeye özgü bir hastalıktan söz etmiyorlar. Ayrıca orduda, ne Makedonyalı ne de bölgenin yedisi askerler arasında, dikkat çekici bir hastalıktan da bahsedilmez.
Daha önce ortaya atılan bir iddia da sıtma. O dönem, Mezopotamya'da yaygın olarak rastlanan sıtma hastalığı bölgedeki varlığını bugün de koruyor. Büyük İskender'de görülen bazı belirtiler sıtma hastalığınınkilere uygunluk gösteriyor: Sürekli ateş, titreme, aşırı terleme, halsizlik, adale ağrısı, artan kilo kaybı, hafıza zayıflığı, his kaybı, sayıklama. Ama son yıllarda yapılan araştırmalar, İskender'in sıtmadan ölmüş olması ihtimalinin olanaksızlığını ortaya koyuyor.
Zira, bu hastalık, beyin, kalp, karaciğer ve akciğerin gücünü azaltarak vücutta yaptığı tahribatın yanı sıra idrarın da siyahlaşmasına neden oluyor. Oysa Büyük İskender'in ani rahatsızlığı ve ölümüyle ilgili olarak düşülen kayıtlarda, idrar renginin siyahlaşması yönünde herhangi bir bulgunun notuna rastlanmıyor.
Evet; görüldüğü gibi, daha önce ortaya atılan tezlerin her biri İskender'in ölümünü açıklayamadan çürütülmüş. Oysa tarihçi Plutarkhos'un yazdığı ancak daha sonraki araştırmalarda dikkatlerden kaçan bir ayrıntı, ünlü hükümdarın ölümüne ışık tutabilecek nitelikte!
Plutarkhos'un anlattığına göre, Büyük İskender, Babil'e girdiği sırada garip bir olay yaşanır: Bir karga sürüsü sıra dışı davranışlar sergiledikten sonra, hükümdarın ayakları dibinde ölür.
Bu ilginç ayrıntı, “Batı Nil Virüsü” adı verilen bir virüs üzerine çalışmalar yapan ABD'li iki bilim adamının ilgisini çeker. ABD'nin Virginia Eyaleti Sağlık Dairesi görevlilerinden Dr. John Marr ve Colorado Eyalet Üniversitesi Veteriner Hekimlik ve Biomedikal Bilimler Fakültesi Mikrobiyoloji, İmmünoloji ve Patoloji Kürsüsü profesörü Charles Calisher, yaptıkları çalışmalarda oldukça ilginç sonuçlara ulaşırlar.
Çalışmalarını bir kitapta toplayan iki bilim adamına göre, Büyük İskender'in sonunu hazırlayan hastalık sıtma değil, kuşlar tarafından yayılan Batı Nil Virüsü'dür. Ancak Batı Nil Virüsü'nün sıtmayla gösterdiği çok yakın bir benzerlik vardır: Hastalığın taşıyıcısı kuşlar, özellikle de kargalar olmasına rağmen, hastalığı insanlara bulaştıranlar yine sivrisineklerdir. Büyük İskender'in ölüm nedenleri arasında, daha önce Batı Nil Virüsü'nün sayılmaması, muhtemelen bu virüsün küresel anlamda daha yeni keşfedilmiş olmasından kaynaklanıyor.
İlk kez 1937 yılında Ugandalı bir hastada teşhis edilen Batı Nil Virüsü, ABD'ye 1999 yılında girdi. 2002 yılında laboratuvar kayıtlı 4 bin 156 vaka tespit edildi. Hastalık üzerinde yapılan araştırmalar, virüsün kuşlar tarafından taşındığını belirledi. Ancak hastalığın insanlara bulaşmasına neden olan, tarih boyunca insanlara türlü dertler açan sivrisineklerdi, Dr. Marr ve Dr. Calisher, şu anda Irak civarında sık görülen Batı Nil Virüsü'nün Eski Mezopotamya bölgesinde de var olduğunu düşünüyorlar.
Dr. Marr ve Dr. Calisher, Büyük İskender'in ölüm nedeni olarak Batı Nil Virüsü üzerinde dururken, İngilizlerin Scotland Yard'ından emekli dedektif John Greeve ve ekibi ise, daha çok “bir cinayet” olasılığını göz önünde bulunduruyor ve araştırmalarını bu yönde yoğunlaştırıyorlar.
Ekibin ortaya attığı iddialardan biri, Büyük İskender'in siyasi rakipleri tarafından öldürülmüş olabileceği yönünde: İlk akla gelen de, siyası nüfuzu Büyük İskender tarafından zayıflatılan vali Kassandro'nun ailesi.
Eski Makedonya alanında uzmanlaşmış tarihçiler, o dönemde hesaplaşmaların zehirle değil, kılıçla yapıldığı görüşünü savunurken, dedektif Greeve'in ekibinde yer alan doktorlar, Büyük İskender'in iki haftayı yatakta geçirmiş olmasının, zehirlenme tezini destekler bir durum olduğunu iddia ediyor ve araştırmalarını bu yönde sürdürmekte ısrar ediyorlar.
John Greeve ve ekibinin çalışması bir dizi röportaj halinde İngiliz ulusal televizyon kanalı Channel 5'te yayımlandı. Program sırasında, bir başka ihtimal üzerinde de duruldu: Bu da, Büyük İskender'in bir komplo sonucu değil, dikkatsizlik sonucu zehirlenmiş olabileceği ihtimali.
Dönemin eczacıları bazı zehirleri düşük dozlarda tedavi amaçlı kullanırlardı. Büyük İskender yakalandığı bir enfeksiyondan - ki bu yine muhtemelen sivrisinekler tarafından bulaştırılan bir hastalık olmalı - kısa sürede kurtulabilmek için, aldığı dozları artırmış olabilir. Tabii bunun da beraberinde, kaçınılmaz sonu getirdiği düşünülüyor.
BÜYÜK İSKENDER’İN KISA SÜREN DÜNYA İMPARATORLUĞU
Pers İmparatorluğu'nu yıkıp Yunanistan'dan Hindistan'a kadar uzanan büyük bir imparatorluk kuran ve Eski Yunan uygarlığının doğuda yayılmasında etkili olan “Büyük İskender”, M. Ö. 356'da Makedonya'da, Pelle'de doğdu. Babası Makedonya Kralı II. Philippos, annesi de Epir Kralı Neoptolemos'un kızı Olympias idi. 13- 16 yaşları arasında, Aristoteles'ten aldığı derslerin etkisiyle felsefe, tıp ve bilime ilgi duyan İskender, babasının ordularında iyi bir komutan olarak yetişti.
Kral II. Philippos'un bir komplo sonucu M.Ö. 336'da öldürülmesinin ardından İskender, Makedon komutanlar tarafından kral ilan edildi. Babasının hasımlarını ve olası rakiplerini öldürdükten sonra, bütün Yunan şehir devletlerine Makedonya'nın üstünlüğünü kılıcıyla kabul ettirdi.
Tahta çıkışından beri Pers İmparatorluğu'nu ele geçirmeyi tasarlayan İskender, M. Ö. 334 yılının ilkbaharında Asya Seferi'ne çıktı. Homeros'tan aldığı esinle önce Troya'yı ziyaret ederek Akhilleus'un mezarına çelenk koyan İskender, Granikos Çarpışması’nda Persleri yendi ve ordularına Batı Anadolu'nun kapılarını açtı. Batı Anadolu'nun fethinden sonra Perge'ye, Akdeniz kıyılarına yöneldi. Söylenceye göre, Frigya'dan geçerken, Asya'ya hükmedecek kişinin çözebileceğine inanılan Gordion düğümünü kesti. İskenderun yakınlarında Perslerle karşılaşan İskender, Darius'un ordularını bozguna uğrattı. Suriye ve Mısır'ın fethinden sonra Mezopotamya'yı da ele geçiren “Büyük İskender” Hindistan'ın ardından, bugünkü Belucistan'ı da sınırlarına kattı. 33 yaşında ölmesine karşın Büyük İskender'in 12 yıl 8 ay süren hükümdarlığı sırasında kurduğu imparatorluk, temelde, Perslerden kalma bir yönetim sistemine dayanıyordu. Ancak siyasi açıdan olmasa bile, ekonomik ve kültürel açıdan, İskender'in Cebelitarık'tan Pencap' a uzanan, ticarete ve toplumsal ilişkilere açık bir imparatorluk kurduğu söylenebilir.