Krizleri felaket tellallığı yaparak değerlendirmek ve günlük çözüm arayışlarına sarılmak, çözüm arayış çabalarını basite indirgemekle eşdeğerdir. Halbuki öngörülemeyen kriz içeridedir ve hızlı yayılan virüs gibi ekonominin ve dolayısıyla sektörün damarlarını boşaltmaktadır. Bu durumda çaresiz ve programsız sektör, ne kadar çabalasa da önceden hazırlıklı olan krizin önüne geçemiyor ve geçmesi de olası değildir. Belki biraz bir şeyler oldurulmaya çalışılıyor ancak yetersiz kalmaktadır. Gücünü kaybediyor, zayıflıyor ve bitap düşüyor. Enkaz haline geliyor.
Elbette ki bu kriz de atlatılacaktır. Ama krizden çıkınca ne olacak? Asıl sorulması gereken soru bu değil midir? Geride krizin bıraktığı sıfırı tüketmiş şirketler, oteller, restaurantlar, turizmin diğer bileşenleri ile birlikte enerjisi tükenmiş, son nefesini verecek olan turizm ekonomisi ne olacak? Bunu bekleyen akbabalara yem mi olacaklar? Oteller outletlerde 2. El fiyatına global sermayenin eline mi geçecek? Krizin derinleşmesini bekleyen ve yıllar boyu sürecek olan parlak bir geleceğin sahipleri bu ellerini ovuşturup bekleyen güçlü sermaye sahipleri mi olacak? Yoksa iyi bir geleceği hak eden gerçek yatırımcı ve sermaye sahiplerinin mi olacak?
İşte bugün bunun kararını vermek lazım. Eyvah krizde ne yapacağız? Bize ne olacak? Ve bunun gibi heyecan yerine daha akıllı çözümleri kriz sonrasına hazır etmek gerekir. Yani bu krizin bitiminde mallarımızı mülklerimizi kaptırmadan kriz sonrasına güçlü girebilmenin yollarının araştırılması ve uygulanması gerekir.
Meslek örgütlerinin bu konu etrafında birleşip üst akılla nelere hazır olmamız gerektiğini ve kriz sonrasının nasıl yönetileceğinin formüllerini üretmesi ve bunu sektörle paylaşması gerekir. Bu önemlidir ve kriz sonrasını yönetecek programdır.