Bir Bodrum aşığına veda

Can Pulak

Yapısını,dokusunu,ruhunu kaybetmeye başladığı gibi, güzel Bodrum’umuzun insan değerlerinde de büyük kayıplar veriyoruz.Daha Erol Ağan’ın acısını yaşarken, ardından gerçek bir Bodrum aşığı olan Prof.George Bass’ın ölüm haberiyle sarsılıyoruz.

Dünya sualtı arkeolojisinin babası Prof Bass,ülkemizde ilk sualtı kazılarını başlatmakla kalmamış,Bodrum kalesinin sualtı arkeoloji müzesi olmasını da sağlamıştı. 1932 yılında Güney Carolina’da (ABD) doğan Profesör, 1953’te geldiği Türkiye’de tam 20’yi aşkın sualtı arkeolojik kazı ve araştırması yaparak Ege ve Akdeniz’deki pek çok batığı su yüzüne çıkardı.Merkezi Teksas’ta olan Uluslar arası sualtı arkeoloji merkezinin (İNA) Bodrum şubesini kurdu ve burada yerli yabancı öğrenciler yetiştirdi,yine yerli-yabancı arkeologlara staj yaptırdı.İNA Enstitüsü, Amerika’da bilim ve araştırmayı destekleyenlerin bağışlarıyla Teksas ve Bodrum’da muhteşem işler yaptı ve halen de yapmaya devam ediyor.

Prof.Bass ve ekibi denizlerimizden çıkardıkları tarihi eserleri yıllarca bir kuyumcu titizliği ile temizleyip işleyerek, Bodrum müzemizde sergilenmesini sağladılar.Şimdi o emeklerin yerlerinde yeller esiyor ve Bodrum müzesinde yapılan restorasyon sonucu,dünyayı ayağa kaldıran o inanılmaz kültür zenginliklerimiz değerine uygun şekilde teşhir edilmiyor.Ömrünün büyük bir kısmını Ege ve Akdeniz batıklarıyla,Virazon adlı araştırma gemisinde ve 1972’de kurduğu Bodrum Sualtı Enstitüsünde(İNA) geçiren Prof.Bass,1985 yılında Bodrum Kaymakamlığınca fahri hemşehri seçildi.2004 yılında ise dönemin Başkanı Bush’tan,dünyanın en üstün madalyalarından sayılan (Ulusal Bilim)nişanını aldı.

Prof.Bass’ın eşi Ann da su altı arkeoloğuydu ve birlikte 1960 yılında Finike açıklarındaki Gelidonya batığına daldılar.Bu dalış,dünyadaki ilk ve en büyük sualtı kazısının başlangıcı olarak biliniyor.George Bass sonradan sırasıyla 1961-64 arası Turgutreis açıklarındaki Yassıada yakınlarında bulunan Bizans batığını kazdı.1967-69 arası yine Yassıada açıklarında bir başka Roma batığı kazısını tamamladı.1975’te Gökova’daki Şeytanderesi ve 1977-79 arası Marmaris Serçe Limanı batığındaki kazıları bitirdi. Serçe Limanı kazısında çıkan çok değerli cam eserleri bugün Bodrum müzesinde görmek mümkün.Ama Bass ve ekibinin en önemli başarısı,bizim süngerci ve yerli arkeologlarımızın tespit ettiği Kaş’taki Uluburun batığıdır ki,1984 de başlayan kazıları yıllarca sürerek,dünyanın 3600 yıllık en eski gemisi ve içindeki çok değerli eserleri su yüzüne çıkarıldı.

Bu ekipte benim kardeşim Cemal ile Tufan Turanlı da fedakarca görev yaptılar ve denizin ortasına kurulan petrol sondaj platformu benzeri bir alanda yıllarca çalıştılar. Orada yapılan çalışmalara rahmetli ünlü denizcimiz Sadun Boro ile tanık olduk.Kardeşimi ziyarete gittiğimizde yapılanları gören Sadun Boro,(işte bunlara şapka çıkarırım.Helal olsun)dedi.Bu batıkta Bass ve ekibi tarafından çıkarılan ve temizlenerek sergilenmesi yine onlar tarafından sağlanan altın ve değerli taşlardan oluşan takılar,tunç silahlar,bakır-kalay-cam külçeler,amforalar ve Kıbrıs çanak çömleği bugün ne durumda bilmiyorum. Depolarda mı,doğru dürüst sergilenmesi için gerekli çalışma ve girişimler sürüyormu,haberimiz bile yok. Yakınlarda gidip bakacağım,gördüklerimi sizlere de naklederim.

Ömrünü Ege batıklarına ve Türkiye’nin sualtı zenginliklerine adayan George Bass,öylesine bir Türk dostu idi ki,(kendimi bu topraklara ait hissediyorum) diyerek,eşiyle birlikte Türk vatandaşı olmak için müracaat etmişti.1988 yılında kendisini Teksas’taki evinde ziyaret ettiğimde gördüklerim karşısında şaşırdım.Duvarın birinde boydan boya harika bir Bodrum yağlıboya resmi,diğer duvarda çerçeveli büyük bir Türk bayrağı,salonda üzerleri bizim kilimlerle kaplı sedir ve divanlar,yerde ise harika kilimlerimiz vardı.Tam bir Türk evine gelmiştim,Teksas’ta muhteşem bir Türk evi…Orta şekerli Türk kahverlerimizi keyifle içerken,derin ve çok etkili sohbetlere dalmıştık.

Yunanistan George Bass’ın topraklarına yerleşmesini sağlamak için çok uğraşmış,kendisine inanılmaz maddi ve manevi imkanlar sağlamış,hatta sualtı araştırmaları için ona bir adanın tamamını tahsis etmişti.Ama George bey bunları elinin tersiyle iterek,Türkiye’yi ve Türk insanını seçmiş,tüm çalışmalarını ülkemiz için yapmıştır.Burada çok zorluklarla,çok bürokratik engellerle karşılaşmış, buna rağmen Türkiye tercihine ömrünün sonuna kadar sadık davranmıştır.Ona göre Anadolu’da tekne yapımına 5000 yıl önce başlanmıştı.Denizlerimizde heryıl bir tekne batsa, 5000’e yakın batık teknemiz vardı.Böylesine büyük bir zenginlik,dünyanın hiçbir denizinde yoktu.Türkiye sualtı zenginliklerini dünyaya tanıtıp,bunları turizme açmalıydı. Öyle olursa Türkiye,birkaç yıl içinde dünyanın sualtı zenginliklerinde en önde gelen ülkesi olurdu.

George Bass’ın 372 sayfalık (Denizler altında arkeoloji) adlı kitabı onlarca baskı yaparak,dünyanın tüm kütüphanelerini ve Üniversitelerin kitaplıklarını süslüyor.Ayrıca Türkiye’deki kazıları,sonuçları ve çıkarılan eserleri de dünyanın tüm Üniversitelerindeki arkeoloji bölümlerinde okutuluyor.Türkiye’den ve Bodrum’dan bir George Bass geçti.Gönülleri fethederek,ardında çok başarılı ve olumlu izler bırakarak,örnek bir Türk dostu olarak sessizce göçüp gitti.Denizlerde yaşayan bu değerli insan,son nefesini pankreas kanseri teşhisiyle tedavi gördüğü Teksas’taki bir hastane odasında verirken, kendisini tanıyan bizim gibi dostları gözyaşlarını hıçkırıklarla dökerek,üzüntülerini gönüllerine gömdüler.

Toprağın bol olsun George Hoca.Seni dualarımızla ve Türkiye’miz için yaptığın çalışmaların minnet ve şükran duygularıyla uğurluyoruz.