Bu hafta aslında sektörle ilgili bir makale yazacaktım. TGS konusu çıkınca önceliği burada çalışan emekçilere vermeyi uygun gördüm. Ancak yine de sektör el bir iki bilgi vermeden geçmeyeyim.
Tarafıma gelen bilgiler doğrultusunda, Atlas’ın iki tane A321 uçağının yerde olduğunu ve her iki uçağında yerde olmasının nedeni olarak motor beklendiğini, bu nedenle bazı seferlerinin aksadığını, Onur Air’in ise yine maaşları ödemekte zorlandığını, çünkü Irak havayolları ile yaptığı wetlease anlaşma gereği alması gereken 10-15 Milyon dolar civarındaki parayı henüz alamamış olduğunu belirterek konuma geçeyim.
Geçen hafta TGS çalışanından tarafıma bir mail atıldı. Tabii ki anında okudum ve yayınladım. Tarafıma yollanan ve genele hitap eden mektuplarda dikkat ettiğim konu yasal olarak problem yaratıp yaratmayacağıdır.
Bizim işimiz bu. Çalışan kesimin iş hayatındaki sorunlarını işveren tarafına iletmekle kalmayıp birde yorumlayabilme kabiliyetine sahip bir kadromuz var. Bu kadronun hepsi havacılık camiasında ya çalışıyor ya da emekli olmuş kişiler…
Hal böyle olunca tabii ki orada yaşananları bizzat görmesek bile hissedebiliyoruz. Çünkü bizim zamanlarımızda da yer hizmetleri şirketleri vardı ve yapılan iş hep aynı.
Bu konuya girmeden önce TGS’nin kuruluş zamanına gitmek gerekiyor. TGS’nin verdiği yer hizmetlerinde sadece TGS yok. HAVAŞ, ÇELEBİ isimli şirketler de aynı hizmetleri vermek için kurulmuş şirketler.
Türk sivil havacılığının en büyüğü şüphesiz THY’dir. Türkiye’nin bu dev havayolu daha öncelerde yer hizmetlerini kendi bünyesinde kurduğu, Yer İşletme Başkanlığı bünyesinde sürdürürdü. Ondan önce ise THY, HAVAŞ şirketini kurmuştu, Özal zamanında özelleştirildi.
TGS bildiğiniz üzere Bay Hamdi denilen ve şimdi inşaat işleri ile uğraşan bir kişi zamanında kuruldu. Bu kişinin yaptığı tek yanlış bu değildi. Aynı kişi Teknik A.Ş bünyesine alınması gereken teknisyen ve mühendislere düşük ücret verebilmek için HABOM adı altında toplayan biridir. Bence HABOM gibi TGS’nin kuruluşu da yanlıştı. Bu kişi maalesef şirketin tüm dinamikleri ile oynamasının yanı sıra, THY’nin bütünlüğü içinde örgütlenmiş sendikacılığı da bölebilmek için farklı iş kolları ve farklı konfederasyonlara bağlı sendikalara peşkeş çekti.
Bu konuda siyasi otoritenin de yanlışı vardı.
Sen THY gibi Türkiye’nin uluslararası arenada bile en çok tanınan şirketini, değil lisan bilgisinin olmaması, Türkçe konuşması bile anlaşılamayan bir muhasebecinin ellerine teslim edersen işte çıkacak sonuç budur. Bu ifadelerden sakın ola ki muhasebeciliği hakir gördüğüm anlaşılmasın. Her taş yerinde ağırdır. Tabii ki o taşı doğru yere koyarsan…
Bunları neden yazıyorum? Bugünkü yanlışları şimdiki yönetim yapmadı. Şimdiki yönetim, mevcut yanlış yapılanmalardan sonra bu şirketin başına getirildi.
Benim hatırladığım kadarı ile TGS’nin ilk genel müdürü Hüseyin Keskin idi. Sonraları her ne olduysa Hüseyin Keskin bu görevi bıraktı veya bıraktırıldı ve yerine Bayram Özçelik getirildiydi. Bugün ise TGS’nin başında Nurzat Erkal Bey var. Nurzat Bey eskiden THY de idi. TGS’ye gelmeden öncede Havaş’da çalışıyordu diye hatırlıyorum. Bayram Özçelik’den sonra TGS genel müdürlüğüne getirildi.
Bildiğiniz üzere TGS, THY ve TAV’ın ortaklığı ile kurulmuş bir şirket. Bay Hamdi, zamanında TGS’ye aynı Teknik A.Ş de olduğu gibi HAK-İŞ’e bağlı ve taşımacılık iş kolunda faaliyet sürdüren Öz Taşıma İş sendikası binlerce üye yapmıştı. Kısaca TGS’de sendika var.
Bir sendikanın toplu iş sözleşmesi yapabilme yetkisi alabilmesi için, kapsam içi çalışanların yarısından bir fazlasının üye olması şartı var. Hazır bir sendikanız var iken neden üye olunmuyor veya o sendika sizi neden örgütlemiyor? Anlayan beri gele… Kış uykusuna mı yatıldı yoksa onlara şimdilik ortalarda gözükmeyin mi dendi…
Tarafıma iletilen ve yayınladığım mektuptaki yorumları okuduğumda sendika isteğini görünce şaşırdım. Bay Hamdi, oraya Öz taşıma İş sendikasına hatırladığım kadarı ile 2000 den fazla üye yaptırtmıştı. O üyeler duruyor mu? Onu bilemem ama mutlaka TGS’ bünyesinde çalışan ve sendikalı işçiler olmalı.
Bu arkadaşlar neden üye oldukları sendikalarına gidip, bizi yetki alabilecek sayıya getirmek için. yani üye yapmak için uğraş vermiyorsunuz diyemiyor mu?
Bizi neden örgütlemiyorsunuz sorusunu sormak çok mu zor.
Hadi diyelim ki bu sendikayı beğenmiyorsunuz. O halde yeni ve bağımsız bir sendika bile kurabilirsiniz. Teknik A.Ş’ye de aynı tavsiyeyi vermiştim. İlla ki Türk-İş, Hak İş veya Disk konfederasyonlarına bağlı olmanız şart değil ki… Bağımsız bir sendika bile kurabilmek mümkün.
Bu arada yeni bir sendika kurabilmek için uğraş içinde olanların işten atılmalarını kınıyorum.
Çalışanların yasal hakkı olan örgütlenmelerine karşı çıkmak ne yasalara uygundur nede vicdana… Çalışma hayatımızda, işverenler de olacak sendikalar da. Bu sadece bizde değil tüm dünyada böyle. Yabancı ülkelerde sendikalı işçiler için saatlik, günlük eylemler bile yasalken bizde değil saatlik, günlük eylem yapmak, normal grev sürecinde bile tepki koymak suç oluyor ve sözleşme bittiğinde o kişiler namlunun önüne getiriliyor.
Aslına bakacak olursanız; Ben Türkiye’de doğru dürüst sendikacılık yapıldığına inanmıyorum. Sendikaların işveren ile ilişkilerinin, üyeleri olan çalışanlarla olan ilişkilerinden daha samimi, daha ileri seviyede olduğunu gözlemliyorum. Hatta daha da ileri gideceğim ve bazı sendikaların, “Al Gülüm- Ver Gülüm” tarzı sendikacılık yaptığını iddia ediyorum.
Sendikaların, çalışanların gözünde aracı kurum gibi göründüklerini ve üyelerinin istemeye, istemeye aidat ödediklerini biliyorum. Ben biliyorum da çalışanlar bilmiyor mu? Tabii ki onlar da biliyor ama toplu iş sözleşmesinden faydalanmak için illa da üye şartı getirirseniz mecburen üye oluyorlar. Yasalarımızda dayanışma aidatı ödeyenlerde aynı sendikal haklardan faydalanır dendiği halde koskoca THY bu maddeyi uygulamıyor. Kısaca işçi olmak bu memlekette çok zor…
Bildiğiniz üzere Teknik A.Ş de yaşanan toplu iş sözleşmesi gibi bir sözleşme örneği yaşayacağınıza hiç sendikalı olmayın daha iyi diyebilirim. Adam gibi sendika ve adam gibi işveren çalışanlar tarafından istenen olup, son senelerde yaşanan bazı sözleşmeler sonrasındaki işçilerin tepkilerine bakıldığında, sendikacılığın saygınlığının fazlasıyla sarsıldığını gözlemleyebilirsiniz. Buna sebep de sendika müessesi olmayıp, işçiyi sömürmek için sendikacılığa soyunanlardır.