Aziz Nesin, nasıl Amerikalı yazar Mark Obrien oldu?

Aziz Nesin, bir roman yazdı ama telif esek makbul olmadığı için kapılardan döndü. Sonunda Mark Obrien oldu ve kitabı yok sattı. Bakalım hikayesinde neler olmuş.

ÖZKAN ALTINTAŞ- TÜRKİYE TURİZM
İSTANBUL-
Değerli ve usta gazeteci arkadaşım ve ekonomi gazeteciliğine getirdiği yeniliklerle adeta devrim yaratan Can Aksın, sosyal medya hesabında zaman zaman güzel anılara değiniyor. Bu kez “Keyifle okuyorum” diyerek Aziz Nesin’den bir hikayeyi hatırlatmış. Aziz Nesin yazdığı her hikaye ile eskimeyen değerli bir yazardı.
Ancak Can Aksın'ın anlattığı Aziz Nesin hikayesine gelmeden onun ile ilgili bazı anıları tazelemek fırsatı doğdu.
Aziz Nesin'in ve Yaşar Kemal'ın yasaklı olduğu 12 Eylül'de, rahmetli Erol Simavi'nin sanatçılara sahip çıkarak yasakları nasıl deldiğini öğrenmek lazım.
Ayrıca Aziz Nesin'in büyük oğlu rahmetli Ateş Nesin'i bilmek lazım.
Affınıza sığınarak sevgili Can Aksın'ın yazısına geçmeden önce bu değerli isimleri anmak istedim.

AZİZ NESİN HÜRRİYET'TE "BİR GÜNÜN HİKAYESİ"NDE
Bir süre Aziz Nesin ile Hürriyet'te birlikte çalıştık. O günlerde Hürriyet'te 'Bir Günün Hikayesi" adlı herkesin getirip verdiği anonim yazılarla hazırlanan bir köşe vardı.
"Altı Punto Çetin" lakaplı Çetin Özbayrak, Soner Girgin ve Necmi Onur toparlar, ben de yaşadıklarını anlatan yazıları muhabirlerden toplar onlara verirdim. Olayları süsler püsler, mizah haline getirip köşeye koyarlardı.
Aziz Nesin, 12 Eylül nedeniyle "yasaklı" yazardı. Hiçbir yerde yazamıyordu, ama ekonomik sıkıntı çekiyordu.
Birileri Haftasonu Gazetesi Yazı İşleri Müdürü rahmetli Ergil Tezerdi aracılığıyla Hürriyet'in patronu Erol Simavi'ye ulaşmış ve "Türkiye'nin önemli yazarları yazı yazamadıkları için çalışamıyorlar sıkıntı çekiyorlar" demişler.
Erol Simavi'de "Sanatsız Türkiye olmaz. sanatçıyı korumalıyız. Her ay gazeteye gelip maaşlarını alsınlar" diyerek muhasebeye talimat vermiş.
Yasaklı sanatçıların bir bölümü gelip muhasebe müdürü Erdinç Giray'dan zarf içinde tayin edilen ve yaşamalarına rahat rahat yetecek maaşı olmaya başlamışlar. İçlerinde kimler yoktu ki... Yazarlar, tiyatrocular, sinema sanatçıları, ressamlar, çizerler. Hepsi Erol Simavi'nin engin gönlünden kopan iyiniyetle  kötü günleri aşmayı başardılar.
Ama iki kişi itiraz etmişti. Birisi Yaşar Kemal, diğeri Aziz Nesin...
"Biz yazmadan, çalışmadan emeksiz para almayız' demişlerdi.
Bunun üzerine çare arandı. Aziz Nesin, adını yazmadan "Bir Günün Hikayesi" köşesini hazırlayan ekebin içinde yer aldı.

YAŞAR KEMAL SORUNUNU 'İNCE MEMED" ÇÖZDÜ
Yaşar Kemal için çare aranmaya başlandı. Yazı İşleri toplantısında ortaya bir fikir atıldı. "İnce Memed romanı yasaklı mı?" diye soruldu. Araştırdık ve yasak olmadığını öğrendik. Bana "Git Yaşar Kemal'e haber ver" dediler.
Yaşar ağabeyi Cankurtaran'daki Kalyon Oteli'nde Drej Ali lakaplı Mehmet Yasak ile içki içerken buldum. Yaşar ağabey annem Köy Enstitüsü öğretmeni olduğu için beni severdi. "Gel bakalım hocanımın oğlu" diyerek yanına oturttu. Durumu anlattım. "Bak o zaman olur" dedi. Artık ikna olmuştu.






Hürriyet, "İnce Memed' romanını tefrika olarak verecekti. İçinde birde Yıldız Cıbıroğlu'nun çizgileri yer alacaktı. Televizyon reklamları verildi ve İnce Memed tefrikasi başladı. 12 Eylül döneminde Hürriyet İnce Memed ile yüzde 30 oranında tiraj bile aldı.

EMEKSİZ KAZANÇ OLMAZ
Bu arada Yaşar Kemal'de mutluydu. Her ay Hürriyet'e gelir, beni arar muhasebede buluşurduk. Zarfını alır giderdi. Her zaman ise "Emeksiz kazanç olmaz. Biz yazarız" derdi. Sonraları birlikte çok olduk. Allah Rahmet etsin. O da güzel insandı.



TURKİYETURİZM.COM YAZARI ATEŞ NESİN
Aziz Nesin, oğlu Ateş Nesin’i “benim sıkıntılarımı çekme” diyerek İtalya’ya gönderdi. Ateş nesin orada ünlü yazar Umberto Eco’nun talebesi oldu. Türkiye’ye döndüğünde profesyonel turist rehberliği yaptı. Bir yandan da kitaplar ve dergilere yazılar yazdı.



Ateş Nesin, turkiyeturizm.com’da yıllarca yazarlık yaptı ve değerli bilgilerini paylaştı. Ateş Nesin, Ulusal TV’de katıldığı bir programda fenalaştı ve beyin kanamıs geçirerek hastaneye kaldırıldı. Bir süre tedavi gördükten sonra sevgili dostumu kaybettik.
Bana babası Aziz Nesin’in ‘Bedava yazma” şeklindeki uyarısını anlatmıştı. Ama Ateş Nesin paraya değer vermezdi. Sadece ‘insan’dı ve güzel insandı. Allah rahmet etsin. Toprağı bol olsun.



Şimdi gelelim Can Aksın’ın hatırlattığı Aziz Nesin hikayesine…

AZİZ NESİN'DEN

"Bir roman yazdım. Üç ay, geceli gündüzlü bu romana çalıştım. Dünyada herkes birbirini kandırır, yazar kısmı da kendi kendini kandırır. Başkalarına söylemeye utansam bile kendi kendime söyleyebilirim. Roman çok güzel oldu. Gazetelerden birine götürdüm.

"Biz telif roman neşretmiyoruz," dediler.

"Bir kere okuyun!"

"Ne gereği var, halk telif roman sevmiyor."

Bir kitapçıya götürdüm. Daha "Bir romanım var," der demez, "Biz yalnız tercüme romanlar basıyoruz," dedi.

Başka birine götürdüm. O da, "Tercüme varsa getirin, telif roman satılmıyor," dedi.

Nereye gittimse, hepsi birbirinin ağzına tükürmüş. Üç ay, ha babam ha, çalışıp büyük ümitlerle yazdığım roman, kimse görmeden cami kapısına bırakılacak günah çocuğu gibi elimde kaldı. O zaman aklıma geldi. Bizim arkadaşlar, kimi Fransızcadan, kimi Almancadan, kimi İngilizceden, İtalyancadan hikâyeler aparıp Johnson’u Ahmet, Martha’yı Fatma yapıyorlar; sonra kendileri yazmış gibi hikâyenin altına imzalarını çakıp dergilere veriyorlar. Ben niye sanki tersini yapmayayım?

Oturdum, romanda ne kadar Türk adı varsa değiştirdim. Amerikan ismi koydum. Elime bir yerden de New York’un planını geçirdim. Romandaki yer adları da Amerikan'ca oldu. Şimdi sıra geldi, romanın yazarına...Mark Obrien diye bir de ortaya Amerikan yazarı çıkardım.

"Yalnız çeviri roman yayımlıyoruz," diye beni tersyüz eden gazeteye romanı götürdüm. "Size Mark Obrien'den çevirdiğim bir roman getirdim," dedim.

"Çok güzel. Kim bu Mark Obrien?"

"Aaa! Bilmiyor musunuz? Ünlü Mark Obrien yahu! Kitapları bütün dünya dillerine çevrildi."

Romanı okuma gereği bile görmediler; trink paraları sayıp aldılar. Yalnız bana "Yazar ve eseri hakkında bir şeyler yaz," dediler.

Sarıldım kaleme:

"Mark Obrien'in son şaheseri: 'Strugglefor Life'

Amerika’yı yerinden oynatan bu eser bir ayda 4 milyon sattı. Bütün dünya dillerine çevrilen bu kıymetli roman, nihayet 'hayat kavgası' adıyla dilimize de çevrilmiştir."

Mark Obrien efendiye bir de hal tercümesi şişirdim, sormayın. 18 çocuklu ailenin en küçük çocuğu. Babası Philadelphia'da bir çiftçi. Oğlunu papaz yapmak istiyor.
Küçük Mark, daha 14 yaşında ilahiyat profesörünün kaba etine iğne batırıp mektepten kovulmak zekâsını gösteriyor. Tıpkı birçok ünlü Amerikan yazarının hayatı gibi… Balıkçılık yapıyor. Hep bildiğiniz hikâye. Derken 40 yaşında ilk hikâyesini ‘Let Us Kiss’ dergisine gönderiyor. Dili, üslubu o kadar bozuk, anlamsız, saçma ki!

Anlayacağınız, uzun bir hal tercümesi. Bizim roman bir tutunsun. Kitapçılar, "Aman şu mark Obrien'den bir çeviri de bize yap!" diye peşime düştüler.

Mark Obrien'den tam 18 roman çevirdim. Daha da ömrüm oldukça çevireceğim. İş bununla kalmadı. Hani ünlü polis hafiyesi Jack Lammer var ya. Kitabı herkesin elinde dolaşıyor. Ondan da 6 kitap çevirdim. Son günlerde işi ilerletmiştim. Hintçeden, Çinceden bile çeviriyordum.

Bu gidişle bir zaman gelecek, Amerikan edebiyat tarihini yazacak olanlar, Türkçe romanları okumaya mecbur olacaklar. Benim de artık son umudum, Mark Obrien adıyla, Amerikan edebiyatında yer almak.

Aziz Nesin

Manşetler

British Museum'a şimdiye kadarki en değerli bağışı yapıldı
THY transit yolcularını İstanbul'da ücretsiz gezdiriyor
Antalya’nın 25 yıl sonraki iklim krizi 'Kıyamet' filminde
Esas Holding'ten Pegasus'ta hisse satışı
THY, AJet'in sermayesini 15 milyar lira artırdı
Sabiha Gökçen CEO'su Alp Er Tunga Ersoy istifa etti
Asya-Pasifik Bölgesi’nde en başarılı kadın girişimci seçildi
Karadeniz’de 20 bin mersin balığı çiple izleniyor
İş Bankası ilk turizm şubesini Antalya’da açtı
Suudi Arabistan turizme 500 milyar dolar akıtacak