Aşk ve ölüm / Lagaluga Tur (92)

Ateş Nesin

ÖLÜMLE aşkın harmanlandığı şiirler çokçadır dünya yazınında.
Örneğin ünlü İtalyan şair Cesare Pavese’nin,  herkesin bildiği “Ölüm gelecek ve senin gözlerinle bakacak”  dizesiyle  başlayan unutulmaz şiiri bunlardan sadece bir tanesidir. Şu anda adını tam olarak anımsayamadığım,  19’uncu yüzyılda yaşamış  Amerikalı bir kadın şairin de  yazmış olduğu, çok sevdiğim iki dörtlükten oluşan ve ölüm ile aşkın  halkalarını birbirine sıkıca tutturmuş olan o güzelim şiirinin ilk dörtlüğü de şöyledir: ”Son günümde üzerime yalnız sen eğil / Dudağınla donuklaşan gözümü kapat/ Kötü sahte boş dediler, hiçbiri değil/ Rüya içinde rüyaymış meğerse hayat.”
 
"Aşk nedir?" Sorgulamasına  tarih boyunca verilen  yüz binlerce  değişik yanıt  insanoğlunun bu konuda  yeterince olmasa bile  kısmen aydınlanmasına yardımcı olmuştur.  Ama "Ölüm nedir?"sorusunun  kesin ve geçerli bir yanıtını bugüne dek hiçbir Allah’ın kulu bize verememiştir. Ölüm için acaba, “Ölüm belki de yaşamın görünmeyen, ama varlığımızın yeryüzünden yokolmasından sonra  süren  ikinci bir yüzüdür.” diyebilir miyiz ki? Soruyorum şimdi size: Ölüm düşüncesini usumuzdan hiç çıkarmayıp,  ona karşı bağışıklık kazanıp, yaşam çizgimizi uzatabilir miyiz dersiniz?  Dahası, ölümün ne zaman,  nereden, ve ne şekilde gelip de yaşamımıza son noktayı koyacağının  o çok  ince hesabını hangi babayiğit yapabilir ki? Bu ve buna benzer, yanıtını hiçbir zaman öğrenemeyeceğimiz soruları sonsuza dek çoğaltabiliriz...
 
Ben ölümleri, beklenen ve beklenmeyen ölümler diye ikiye ayırırım. Beklenen ölümler de kendi aralarında;  yaşlılıktan kaynaklanan ecelle  gelen ölümler ile onulmaz illetler nedeniyle, dişini tırnağına takıp, yaşamını soluk soluğa  uzatmaya çalışanların ölüm  haberini alma korkusuyla yüreğimizi ağzımıza getiren ölümler diye ikiye ayrılırlar. Beklenmeyen ölümler ise;  tüm kazalar, kendi yaşamına son vermeler, yaşamsal bir uzvumuzun aniden iflas etmesi, sağlık sorunlarından kaynaklanan yanlış müdahaleler sonucu gerçekleşen ölümlerdir.
 
Gelecekteki kaçınılmaz ölümümüzle bir an önce arkadaş olup, onu yaşadığımız sürece yanımızda taşımaya alışırsak, belki de kendisinden korkmamıza gerek kalmaz  diye düşünüyorum ben…
 
Son zamanlarda art arda zamansız verdiğimiz çok değerli  yitiklerimiz yüreğime kor düşürüp, canımı çok yaktığından, bugünkü yazımda istemeye istemeye ölüm konusuna değinmiş oldum. Tüm okurlara uzun ve sağlıklı bir yaşam dilerken,   yazımı bu köşede yıllar önce yayımlanmış bir şiirimle sonlandırıyorum.
***
İlahi cümbüş
Ağlıyorlar, sızlıyorlar
Sonra soyup, yıkıyorlar
Bir kutuya koyuyorlar
Toprağı eşip atıyorlar
Ölmüşüm meğer ben
Ardından da unutuyorlar…
**
Artık çok geç
34 PKK'lının 34'ü de "Pişman değiliz" dedikleri halde serbest kalmış
Son pişmanlık fayda vermediği içindir!
***
Boşuna kürek çekmek
Başbakan Erdoğan, PKK'lıların gövde gösterisi için," güzellik"  demiş
İyi de;  zorla güzellik olmuyor işte!
***
Bir an önce kurulmalı
Ergenekon partisi kuruluyormuş
Çok iyi olur...
Tek tek zor oluyordu, artık parti parti içeriye almaya başlarlar!
***
Zamanı gelmişti
AKP İngilizce bilen çaycı ve şoför arıyormuş
Tamamı ABD'nin eline geçen Türkiye'de kaçınılmaz olmuştu!
***
Çarşafına dolanayım
Afrodizyak etkili çarşaf icat edilmiş
Aman ne güzel...
Bundan böyle çarşafa dolanmanın zevkini de yaşayabileceğiz desenize!
***
Yer arıyoruz
Prof. Dr. Mümtazer  Türköne," Apo'yu paşa yapıp Bodrum'a yollayalım" demiş
Merak etmesin, az kaldı...
Yalnız Apo'yu değil,  geride kalanlar da dahil  çok yakında hepsini paşa paşa bir yerlere kesin yolcu edeceğiz!
***
Afiyet olsun
2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul'a harcanacak paralar AKP'ye yakın gazetecilerin, yazarların ve sanatçıların  cebine girmiş
Oldu olacak tanıtım yaptıkları reklamlara aşağıdaki sloganı  da eklesinler bari...
"2010 Avrupa çatır çutur yiyenler Kültür Başkenti İstanbul'a hoş geldiniz!"
*** 
Laf ola...
Yoldan çıkanların hazırladığı yol haritasına bakıp da yolunuzu çizmeye kalkarsanız sonunuz hüsran olur!