İSTANBUL- İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi tarafından düzenlenen “Osmanlı İstanbulu” sempozyumu başladı. Sempozyum açılış konuşmasını yapan 29 Mayıs Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Kemal Beydilli, 19. Yüzyılda devletin İstanbul’u koruyamaz hale geldiğini ancak buna rağmen payitahtın devleti koruduğunu ifade etti. Beydilli, “Bu yüzyılda şehir, Allah tarafından korunan kavramına yeniden sarılmıştır” dedi.
İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi tarafından düzenlenen dünyanın dört bir yanından 100’e yakın akademisyenin katıldığı “II. Uluslararası Osmanlı İstanbul’u Sempozyumu” başladı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) sponsorluğunda düzenlenen sempozyumda; İstanbul’un Osmanlı İmparatorluğu dönemi siyasi, kültürel, sosyal ve ekonomik boyutlarıyla ele alınıyor.
Sempozyumun açılış konuşmasını gerçekleştiren 29 Mayıs Üniversitesi Tarih Bölümü
BEYDİLLİ, DEVLETİ KORUYAN BİR ŞEHİR İŞBAŞINDA
Başkanı Prof. Dr. Kemal Beydilli, 19. Yüzyılın başından itibaren asrileşen bir İstanbul gördüklerini söyledi. İstanbul’da muhafazakâr bir hayatın devam ettiğini belirten Beydilli, “Yüzlerce tekke mevcuttur. Güzel sanatlar ve müzik ile yoğun şekilde uğraşılmıştır” dedi. O dönemde şehrin nüfusunun 600-700 bin arasında olduğunu tahmin ettiklerini dile getiren Beydilli, nüfusun 5’te birinin gayrimüslimlerden oluştuğunu ifade etti.
1774 tarihinde Ruslarla imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması’ndan sonra devletin İstanbul’u koruyamaz hale geldiğini belirten Beydilli, “1802 yılında ilk kez Karadeniz’den yabancı gemilerin geçmesine izin verilmiştir” dedi.
1807’de İngilizlerin 9 gemilik bir filoyla Boğaza geldiklerini fakat esen rüzgar nedeniyle bombalamak için geldikleri şehre yaklaşamadıklarını ifade eden Beydilli, “Şehir, Allah tarafından korunan kavramına yeniden sarılır” diye konuştu. Beydilli, bu tarihten sonra devleti koruyan bir şehrin işbaşında olduğunu dile getirdi.
TARİHİ YARIMADA ARAÇLARDAN ARINACAK
İBB Başkan Vekili Ahmet Selamet ise çok merkezli bir kent inşa ettiklerini belirterek, tarihi mirasın üzerindeki yükleri kaldırdıklarını söyledi. İstanbul’u sanayi kenti olmaktan çıkarmaya çalıştıklarını belirten Selamet, “İstanbul’u kültür ve sanat şehri haline getiriyoruz. Tarihi yarımadayı en kısa zamanda araçsızlaştırmayı hedefliyoruz. Süleymaniye, Balat ve Beyoğlu eskiden olduğu gibi İstanbul’un en güzel semtleri haline gelecek” dedi. Selamet, 2014 yılı itibariyle İstanbul’a 68.5 milyar liralık yatırım gerçekleştirdiklerini de sözlerine ekledi.
ERKEK VE KADINLAR FARKLI HAYATLAR SÜRÜYORDU
Yeditepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden Doç. Dr. Ayşe Melda Üner, “Tanzimat Romanında Zevk ve Eğlence Kadınları” konulu sunumunda, Osmanlı toplumunda kadınlar ile erkekler arasındaki her nevî ilişkinin dinî, ahlâkî, toplumsal ve kültürel kurallarla kontrol edildiğini söyledi. Bu durumda kadınlar ile erkeklerin çok farklı hayatlar sürmesinin normal olduğunu belirten Üner, şöyle devam etti. “Kadınlar evde, erkekler dışarıdadır. Saray ve konaklarda kadınlar ile erkeklerin oturdukları yerler harem ve selamlık olarak birbirinden ayrılmıştır. Küçük evlerin ise kafesli pencereleri ve kendilerini çevreleyen duvarları vardır. Kadınların giyecekleri kıyafetler, binecekleri vasıtalar, alışveriş yapacakları mekânlar, ibadet edecekleri camiler, kısacası nerelerde ve nasıl bulunabilecekleri devlet tarafından düzenlenmiştir” diye konuştu.
BOĞAZA GERİLEN ZİNCİR UZUN YILLAR SIRRINI KORUDU
Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan Uğur Genç ise Haliç zinciri üzerine yaptığı değerlendirmede, İstanbul kuşatmalarında tarih boyunca önleyici işlev üstlenen Haliç Zinciri’nin araştırmacılar tarafından yeterince incelenmediğini söyledi. Zincirin fetih için önemli bir sembol olduğundan Fatih Sultan Mehmet tarafından Aya İrini’de koruma altına alındığını belirten Genç, “Karbon çelik olan zincir uzun yıllar dayanmıştır” dedi. Genç, iki burç ve duba sistemiyle zincir çekilerek Boğazın kapatıldığını ortaya çıkardıklarını ifade etti.
“AVRUPA VE ARAP DÜNYASI FETHE FARKLI BAKMIŞTIR”
Prof. Dr. Seyyid M. Es-Seyyid M., Arap Modern Tarihçiliğinde İstanbul’un Fethi konulu sunumunda İstanbul’un Avrupa ve İslam devletleri için stratejik bir öneme sahip olduğunu söyledi. Prof. Dr. Seyyid M. Es-Seyyid M. Şöyle devam etti: “Avrupa tarihçileri, Müslümanların İstanbul’un fethine sık sık teşebbüs ettiklerini, kurtarması için Bizans imparatorlarının Avrupa'ya feryat etmelerini, Papalığın Avrupa'yı Haçlı savaşlarına çağırmalarını ele almışlardır. Müslüman tarihçiler de Peygamberimizin İstanbul’la ilgili duasını, Anadolu Selçukluları ve daha sonra Osmanlıların Bizans sınırlarına karadan ve denizden abluka altına almalarını kaleme almışlardır.”
18. yüzyılın sonuna kadar Arap tarihçilerden İstanbul’un fethine dair eser bulunmadığını belirten Seyyid, 20. Asrın son çeyreğinde birkaç esere rastlandığını ifade etti. Prof. Dr. Seyyid M. Es-Seyyid M., Arap modern tarihçiliğinin XIX. yüzyıl başlarından beri, İslâm medeniyet ve tarihi mirasini kontrol etmek amacıyla İslâm devletleri ile batı sömürgeci güçler arasında meydana çıkan mücadelelerinin gölgesi altında doğduğunu da sözlerine ekledi.
Prof. Dr. Seyyid M. Es-Seyyid M., şunları kaydetti: “Arap tarihçilerinin görüşlerinin XIX asrın ikinci yarısından beri ve XX. Asrın ilk yarısının içinde dünyada yaygınlaşan fikir akımlarına göre değişmesiyle, İslâm tarihinin büyük mesele ve zaferlerine ait vakaları değişik bir şekilde ele almışlardır.”