Aba altından sopa gösterenler

Sefa İnan

Değerli okurlarımız; Gündemimizde Hava İş seçimleri var. Şurada kaldı bir aylık bir süre. Göz açıp kapayana kadar bu süreçte geçecektir. Şimdiye kadar sizlere hep belgeli yayın yaptık. Tarafsız olduğumuzun daha net anlaşılabilmesi için bir çok yazımın altına, yazıda isminden bahsedilen kişilerin istediği zaman noter veya mahkeme aracılığına gerek bile duymadan tekzip etme hakkı vardır diye notlar düşmenin yanı sıra Hava İş sendikasının seçim bildirgelerini bize yolladıkları takdirde ayırım yapmadan yayınlayacağımızı söyledik. Bunlara şahit oldunuz.

Hangi geri zekâlı veya aptal elinde belge olmadan Hava İş den harcamalar için açıklama bekler ki… Tabii ki elimizde olan belge sıradan duyum, elle yazılmış çetele, bir firmadan alınmış belge falan değildi. Yazdığımız konulardaki açıklama istediğimiz, elimizdeki banka dekontlarındaki para çıkışlarının gerekçelerini sendika yönetiminden talep etmemiz ve bilgi almak amaçlıydı.

Üyelerin aidatları ile yönetimini sürdüren bir sendika yönetiminin, binlerce üyesinin aidatlarının nereye gittiğini söylemesi ve elimizdeki belgelerin sahte(!) olduğunu ifade ederek bizleri mahkemeye vermesini veya yazımıza bir tekzip yollayarak, neyin ne olduğunu anlatmasını isterdik. İsterdik diyorum, çünkü bizim okurlarımızın %80 i THY çalışanıdır ve aidatların nerelere kullanıldığını bilmek haklarıdır. . Sadece bize değil bir çok ulusal medyada yayınlanan haberlere erişim kısıtlaması getirmesi iş midir? Mahkemeye başvurup, erişim engellemesi için karar çıkartıp onun uygulanması için geçen sürede en az 10.000 kişi o haberi okuyacaktır. Hadi diyelim ki, bizler yalan söylüyoruz. Elimizde belge olmadan atıp tutuyoruz. Banka çıktılarından anlamıyoruz. Bu nedenle iftira atıyoruz. Peki, bir çok gazete ve internet siteleri de aynılarını yazdı. Onlarında mı dört işlem bilen elemanları yok? Onlarda mı iftiracı? Peki, bu iftiracılara yönelik neden tazminat davaları açmıyorsunuz?

Neden belgelerden bahsetmiyorsunuz da milleti aptal yerine koyup “bunlar uyduruyor” diyorsunuz? Genel kurulda da karşınıza çıkacak o belgeleri nasıl izah edecekseniz şimdi de edin. Kamyoncu oyları ile ibra aşamasını atlatırız diye mi düşünüyorsunuz? Genel kurulda THY delegelerinin o harcama belgelerini sormayacağını mı düşünüyorsunuz.

Hava İş sendikası ne yaptı? Koskoca bir hiç. Biz “sükût ikrardan mı geliyor” dedik cevap bile vermediler. Yazılarımızı takip edenler, yazdığımız konuya hâkimiyetimizi mutlaka anlıyorlardır. Bildiğimiz bir konuda bile, yasalarımızda ve sendika tüzüğünde olası bir değişiklik olma ihtimaline karşı, tekrardan sayfa sayfa, sindire sindire okuduk. Çünkü sizlere mahcup olmak en azından beni son derece üzer ve diğer site seviyesine iner ve bir daha sizlere tarafsız ve doğru haber yapıyoruz diyemezdim.

Sendika bildirisinde onlardan istediğimiz bilgilerin verilmesi yerine, aynen şöyle yazmış; “Bugüne kadar hayatınızda hiç yüz kızartıcı bir suç işlediniz mi? Bu konuda mahkemece aleyhinize verilmiş bir karar var mıdır?” diye soruyor ve devam ediyor…

Kimden bahsediyor acaba? Ayrıca mahkemeye verilmek başka bir şey Yargıtay’ca onanıp ceza alınması başka… Bu mahkemelik dediğiniz kişi, yüz kızartıcı ne yapmış olabilir ki. Naylon fatura mı düzenlemiş, hırsızlık mı yapmış? Yolsuzluğa mı bulaşmış? Şaibeli alım satımlarda mı bulunmuş? Açıklayın be kardeşim. Mesela benim işten çıkartılma nedenim olarak aklı evvel bir kişi abuk sabuk beyanlarda bulunmuştu. Bende o kişi ile muhatap olmadan, benim gerçek işten çıkartılma nedenimin (herkese yapılan gibi verimsizlik) iş mahkemesi kayıt bilgilerini buradan okurlarıma ilettim. Ancak o şerefsiz,mahkeme belgesini gösterdikten sonra bile yalanlarına devam ediyor. O kişi gibi boş atıp dolu tutmaya çalışmayın. THY’de belgelerim var.Tazminatlı çıkartılıp,mahkemece geriye dönüş almışım. Dedikodu ile duyum ile şu söyledi, bu söyledi diyerek kişileri suçlayamazsınız. Bu tür suçlamalar için resmi belge şarttır. O kişi resmi belge gösteremedi ve müfteri durumuna düştü bari siz düşmeyin

Gördüğüm kadarıyla delege sayınız yeterli. Siz aba altından sopa göstereceğinize direk olarak kim yüz kızartıcı suç işlemişse mahkeme belgelerini yayınlayın olsun bitsin. Aracıya ne gerek var ki.

Size ilginç gelecek ve inanamayacağız bir gerçeği söyleyeyim. Eski genel sekreteriniz Yasin Sevgili dışında ne mevcut sendika yönetimini tanırım nede muhalif gruptaki kişileri… Sokakta görsem hiçbirini tanımam Yasin Sevgili ile ise Hava İş le yollarını ayırdığı zaman tanıştık. Koşuyoluna geldi birlikte yemek yedik. Sorunlarını anlattı.

Ayrıca Yasin Sevgili’nin Zeytin Dalı grubu ile alakası yok. Ben kendi bildiğimi yazarım. Kimse beni yönlendiremez. Yönlendirilecek yaşı çoktan geçtim.

Yönlendirme dedim de, aklıma bir anı geldi. Amsterdam kazasında NTV Ana Haberde yorum yapmam için istek yapıldı.

Kabul ettim. NTV başladı alt yazılarla, Sefa İnan şu saatte burada falan filan. Devamlı alt yazı dönüp duruyorken, yayına çıkacağımı duymuş olmalı ki Ali Arıduru (O zamanki Shgm Genel Müdürü) telefonla aradı. Sefa Bey diye başladı konuşmaya, “Sayın bakanımız ve ben kaza nedeni olarak schiphol havalimanını suçlayacağız”. Sizde o çerçevede görüş iletirseniz iyi olur dedi. Bende kendisine aynı fikirde olmadığımı kendi görüşüm olarak uçağın stall’e uğradığını söyleyeceğimi ilettim ve kendi tahminimi söyledim. O zamanki bakanımız şimdi ki başbakanımız Binali Yıldırım Beyin, Ali Arıduru’ya gerçekten o şekilde talimat verdimi, vermedi mi bilemiyorum tabi. Bu örneği vermemin nedeni, kimsenin adamı olup yönlendirilecek biri değilimdir. Bir insan yedisinde neyse yetmişinde de odur derler ya… Aynen doğrudur.

Sevgili Sendika yönetimi

Muhalefetten bu kadar mı çekiniyorsunuz? Delege sayınız yeterli. Sizler seçim aşamalarını kasanızdan yaparken, muhalif grup kendi aralarında topladıkları para ile sizlerle yarışıyor. Sizler mahkeme açarken üyenin aidatını kullanıyorsunuz onlar ise ceplerinden ödüyor. Siz 5 yıldızlı otellerde delege adaylarınızı ağırlarken, karşı muhalif cephe, otel ve yemek paraların ceplerinden ödüyor. Sizin bir dolu temsilciniz var ve sizin koltuğunuz için mücadele ederken karşı tarafın üç beş kişisi, o da işyerlerinden izin alabilirlerse örgütlenmeye çalışıyor. El vicdan yahu…

Maddi güç açık ara sizde. Tabii ki maddi güç bu aşamalarda çok önemlidir. Bu nedenle güçsüz tarafın kendini üyeye anlatabilmesi için yayın organı lazım. Beni aradılar ve aday olduklarını söylediler bende hayırlı olsun diyerek haberi ve bize yolladıkları her bülteni yayınlattım. Mevcut yönetim bize yayınlanması için hiç yazı yollamadı. Yollasaydı aynı özen gösterilirdi.

Aslına bakacak olursanız, mevcut durumda, THY çalışanlarının verdikleri bireysel oy sayısı olarak muhalif kanat önde. Delege sistemi, farklı farklı şehirlerde oturan üyeleri bir araya getirip seçim yapılmasının zorlukları nedenli konmuş bir sistem.

Diyelim ki oldu ya, üyenin bizzat oy kullanacağı bir ortam sağlandı ve sandıklar kondu. (Aynı dernek seçimleri gibi) Muhalif grubun toplamda aldığı oy miktarı, mevcut sendika yönetiminin toplamda aldığı oy miktarından çok olduğundan ipi muhalif kanadı göğüsleyecek ve aynı gün, İskender Çarkçı başkan olarak mazbatasını alacaktı.

Sevgili okurlarım;

Hava İş dosyaları yayınladık. Hava İş ile ilgili onlarca haber yaptık. Mevcut sendika yönetimine, yollayın sizlerde aynen yazınızı koyalım dedik. Birileri şaibeden bahsediyorsa, yönetimin de cevabı olmalı dedik. Tek taraflı yayıncılık anlayışı yanlış anlaşılır diye düşündük. Tekzip edin yayınlayalım dedik. Hatta noterden falan değil direk olarak mail yoluyla atmanız yeterli dedik. (Bunları hep yazdım) Yolladılar mı? Hayır. Şimdi bize iftira atıyorlar diyorlar. İftira atan bize tekzip yollayın yayınlayalım der mi? Asıl siz şimdi bize iftira atıyorsunuz. En iyisi iftira atan müfteri olsun diyelim. Kötü söz sahibine aittir diyelim.

Şahsen ben ne İskender kaptanı tanırım nede diğerlerini… Yan yana gelmişliğimiz bile yoktur. Şube başkanlarının da hiç birini tanımam. Beni aradılar ve bildiri yollayacağım dediler. Tabii ki dedik. İşimiz bu. Biz güdümlü bir habercilik yapmıyoruz ki. Bizler, yayın stratejimizi çalışandan yana olarak belirlemişken, çalışanları temsil eden şube bildirisini yayınlamamak olur mu? Mümkün mü bu…

Bize yollanan bildirilerin, başka sitelere de yollanmasını istedik. Önemli olan farklı grupların, farklı seslerin, farklı görüşlerin kendilerini ifade etmeleridir. Buna olanak sağlayan da bizim gibi haber siteleridir. Sendika bildirisinde sanki biz muhalif grubun yayın organıymışız gibi bir ifade var. Bu önyargılı bir bakış olmuş. Ayrıca biz muhalif grubun yayın organıysak sizin yayın organınız hangisi?

Biz hiçbir gruba hayır demeyiz. Ancak bizim yazarlarımızın ve benim kişisel görüşlerimizi de söylemek durumundayız. Köşe yazarımızın ne yazacağına kendi karar verir. Ben başka yerlerde de yazdım. Kimsede benim yazıma sansür uygulamadı. Bende uygulamam. Bize yollanan basın bültenlerine dokunamayız. Ne yazdılarsa aynen yayınlarız. Şahsi fikrimi kendi köşe yazımda belirtirim.

Genel kurul biter kim kazanırsa kazansın bizim işimiz muhalefet. Bilgimiz doğrultusunda görüşlerimizi yazmakta özgürüz.

Sevgili okurlarım; Bakın bu konuya daha net açıklık getireyim. Diyelim ki biz bir şirketten reklam aldık. Bu şirkette battı. Şimdi reklamını aldık diye suçlanacak mıyız? Ancak o reklamı alıp ta köşe yazımızda o şirketi metheder ve yönlendirme içinde olursak, işte bu yanlış olur. Sendika veya Şirketler hiç fark etmez. Her zaman için bizim konu malzememizdir. Doğru yaptıklarında sessiz kalır, yanlışlarında ise yazarız. Methiyeler dizmek bizim işimiz değildir.

Tarafsızlığımız bozulmasın diye ortalarda pek gözükmem. Makam odalarına girmekten rahatsız olurum. Sendikaya bile gitmedim. Senede bir THY genel kurul zamanı ortaya çıkarım ve yine topluma yönelik istek ve eleştiri yaparım. Bravo, Yaşa, işte bu ya, sözcükleri lügatimde yok. Bir kaptan zor şartlarda harika bir iniş yaptıysa bu onun görevi olup alkışlanacak bir durum değildir. Çünkü bunun için eğitim almaktadır. Yönetici şirketini kara geçirdiyse, bizden övgü alamaz. Çünkü onun işi budur. Onun için vardır. Sendika yönetimi veya başkanı fark etmez. Sessiz kalıyorsak, eleştirecek konumuz olmadığındandır. Yanlış yapılıyorsa tabii ki eleştiririz ama bize yolladıkları haberleri de aynen yayınlarız. Bu yayıncılık anlayışını çok az yerde bulabilirsiniz.

MAHKEME SÜRECİMİZ

Hava İş bizleri mahkemeye verdi. Bazı suçlamaları, savcılık tarafından takipsizlik aldı bazıları için dava açıldı. Bakın mahkemedeki konularımız neler? Kemal Tatlıbal için dondurmacı demişiz. Bu sözcük, bulunduğu makamdaki itibarını sarsıcı görülmüş ki mahkemeye verdiler. Hâlbuki Tatlıbal’ın THY’ye girmeden önceki işi bu, Ankara’da MADO dondurmacısının şubesinin sahibi ve yöneticisi idi. MADO’nun açılımı, MA (Maraş) DO (Dondurmacı) demektir. Biz ne demişiz Ankara’daki dondurmacı dükkânının iş yapmadığını gören Tatlıbal’ın dondurmacılık işinden çekilerek THY’ye girme aşamasından bahsetmiştik.

Vay efendim Tatlıbal’a dondurmacı diyerek hakaret etmişiz. Siz dondurmacıya ne dersiniz bilemem ama ben dondurmacılık yapan kim olursa olsun dondurmacı derim. Dondurmacılık bir meslektir ve bu söylem hiç de aşağılanma içermez. TV’de bir canlı yayında telefonla bağlantı kuran bir izleyicimiz, sende eskiden makinisttin demişti. Hiç bozmadım. Çünkü halk tabiri ile hala makinist diyenler vardır. Eski yapı işte. Eskiden Tayyare makinistlik belgesi bile vardı. Vay efendim ben TV yönetim kurulu başkanıyım sen bana nasıl makinist dersin dediğimde ben açığa düşerdim. O kişi belki aşağılama nedenli bu kelimeyi söylemişti ama ben alınmayarak onun tuzağına düşmemiştim.

Bir başka yazımızda, Hiciv yapalım dedik ve Anadolumuz’da Tatlıbal’ın yanı sıra ACIBAL’ın olduğundan bahsederek Acıbal’ın zararlarından bahsettik. Bir nevi hicvettik. Hakaret içermeyen cümleler kurduk. Anında hakaret gerekçesi ile tazminat davası açtılar. Vay efendim, ACIBAL soyadı ile alay edilmiş. Ne alaka yahu… Hiç tiyatro seyretmemiş veya hiciv içeren yazı okumamış biri kızabilir. Ancak bizim niyetimiz, okuru cezpetme adına hiciv sanatına yer vermek olmuştur.

450.000 TL’lik çikolata yenmiş dedik. Pelit pastanelerinin faturaları var dedik. Dava açtılar ve 450.000 TL’lik çikolata alımına itiraz etmediler. Sadece Pelit’den aldıkları çikolatanın kilosunu ucuza aldıklarını söyleyerek ilk yazılı savunmalarını vermişler. Bizde mahkemeye cevaben Pelit pastanesinden bilgi istenmesini talep ettik. Mahkeme neticelerini sizlere sunacağız.

Şimdiye kadar 7 veya 8 dava açılmış olmalı. Tabii ki ben değil Avukatımız takip ediyor. Bu davaların hiç biri sizi tatmin etmedi değil mi? Evet beni de etmedi. Bunlar mahkemelik konular değil. Yüce yargının, böyle ufak tefek konularla iştigal ettirilmemeli diye düşünüyorum.

İşin ilginç yanı, her yazıyı dikkatle takip edip dondurmacı, acıbal vb konularına atlayan Hava İş her nedense akçe (para) içeren hiçbir yazımıza dava açmadı? Gereksiz harcamalar dedik, ses yok. Bize verilen Şaibeli giderleri yazdık, (Tabii ki banka kayıtlarından alıntılar ile) ses yok. Tüzükte ve sendikalar kanununda olmayan bazı konularda maaş ödemesi yaptıklarını söyledik, gene Ses Yok… Her yazının altına da itirazınız varsa tekzip edebilirsiniz diyoruz.

şaibeli alımdan bahsettik, ses yok. Bu belgeleri biz aramadık ve bulmadık. Bizim işimiz hafiye gibi belge aramak değil. Bırakın Acıbal’ı Tatlıbal’ı tam tazminat davalık konular bunlardır. Peki, elimize geçen belgeleri kontrol etmedik mi? Ettik tabi ki. Peki, belgeler sağlam mı? Kapı gibi değil duvar gibi sağlam.

Sevgili Hava İş’den ricam, kafama takılan ve yazdığımız şaibeli olarak gördüğümüz alımlar için de mahkeme açmaları olacak. Hiç olmazsa doğru dürüst bir konuda mahkemeye verilmiş oluruz. Havamız olur. Avukat parasını nasıl olsa üyeniz veriyor.

NOT/ Bu yazıda her zaman olduğu gibi karşı açıklamalara açıktır. Yayın durdurulması için mahkemeye koşmaya gerek yok. Verin cevabınızı yayınlayalım. Yalan beyan varsa tabii ki bende olsam anında mahkemeye veririm sizde verin.

http://www.airlinehaber.com