Sadettin Teksoy, (d. 1952 - İstanbul) Türk gazetecisi ve TV program yapımcısı.Vefa Lisesi'nden mezun oldu. Gazeteciliğe, 1972 yılında Haftasonu gazetesinde magazin muhabiri olarak başladı. 2 yıl sonra aynı grubun lokomotif yayın organı Hürriyet'e geçti. Irak-İran savaşını her iki cepheden izledi. Bağdat'ta İran savaş uçaklarının bombaladığı petrol rafinerisinde sırtından yaralandı. 1980 yılında Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin ile görüşen ilk gazeteci oldu. Hürriyet gazetenin haber merkezinde 16 yıl süreyle savaş, özel haber ve polis muhabiri olarak görev yaptı. Çok sayıda yazı dizisi hazırladı.1990 yılında TV haberciliğine atıldı ve Uğur Dündar'ın yapımcılığındaki Hodri Meydan programında özel haber muhabiri olarak çalıştı. İngilizce ve Arapça bilen Teksoy 1992 yılında Hürriyet Gazetesi'nden emekli oldu.
1992 yılında, Star TV haber merkezine transfer oldu. Bu bölümde 2 yıl süreyle, özel haber muhabirliği yaptıktan sonra, 1994'te kendisini ülke çapında ünlü bir TV yapımcısına dönüştüren Teksoy Görevde programını hazırlamaya başladı. Yurt içinden ve dışından ilginç, sıradışı ve gizemli kişileri ya da mekânları kendine özgü sunumuyla izleyicilere tanıttığı bu program, Star TV'de kesintisiz olarak 5 yıl boyunca yayınlandı. Yayınlanan her programı izlenme rekorları kırdı
Teksoy Görevde, 2002-2006 yılları arasında kısa süreli kesintilerle Star TV'de yayınlanmayı sürdürdü. STAR Gazeetesi'nde uzun yıllar köşe yazarlığı yaptı. Sırlara Yolculuk adlı programı da sunan Teksoy daha sonra yapımcı ve sunuculuğunu üstlendiği Sırların Efendisi adlı büyük beğeni toplayan programı hazırladı.
Evli ve Efe adlı bir erkek çocuk babası olan Sadettin Teksoy, çeşitli basın meslek ödüllerinin sahibidir.
Ekip çalışması şeklinde gerçekleşen TV haber programcılığında, Türk medyasının oldukça deneyimli isimlerinden biri olan, Sadettin Teksoy bugüne kadar, gerek yazılı basın gerekse televizyonlarda sıradışı projelere imza atmıştır.
Teksoy Yapım şirketinin sahibi Sadettin Teksoy halen iddialı dizi, program ve yarışma programları yapmaktadır. Projelerinin devamı gelecektir.
BİR SADETTİN TEKSOY
Türk özel televizyonculuk tarihinin eşi ve benzeri olmayan fenomen haber programı 'Teksoy Görevde', yapımcısı Sadettin Teksoy'un aldığı âni bir kararla ebediyen sona erdi. Ünlü televizyon yıldızının bu kararı almasındaki gerekçe ise Türkiye'de ve dünyada, programının konseptine uygun yeni ve sıradışı konuların artık kolay kolay çıkmaması… Toplam 250 bölüm yayımlanan programının kendi alanında erişilmez bir rekora imza attığını vurgulayan Teksoy bundan böyle kamera arkasına geçip dizi yapımcılığına yöneleceğini belirtti.,:
1990 yılında Star'ın kuruluşu olarak kabul edilen Türk özel televizyonculuk tarihinde kelimenin tam anlamıyla bir devir kapandı ve bu kanalda 12 yıl boyunca izleyicilerine unutulmaz anlar yaşatan "Teksoy Görevde" programı, yapımcısı Sadettin Teksoy'un aldığı âni bir kararla bir daha ekranlara geri dönmemek üzere sona erdi.
Sadettin Teksoy, söze gayet kararlı bir ifadeyle, "Artık kesin olarak bitti" diyerek girdi. "Bu konsept doğrultusunda sevenlerime verebileceğim herşeyi verdim. Memlekette ayak basmadık yer bırakmadık; sosyal içerikli bölümlerimizle binlerce kişinin derdine devâ olduk, magazinel bölümlerimizle de ülkenin bütün tarihî ve turistik yerlerini defalarca ekrana getirdik. Yabancı ülkeler deseniz, Türkiye'de benim kadar gezmiş olan bir adamı zor bulursunuz. Son zamanlarda konseptime uygun, ilginç ve sıradışı konular bulmakta cidden güçlük yaşamaya başladım ve 12 yıllık bir maratondan sonra bu maceraya artık son noktayı koymaya karar verdim. Rating deseniz rating, ödül deseniz ödül, halkın sevgisi deseniz âdeta bir çağlayan gibi… Velhasıl, bu 12 yıl içinde kırabileceğimiz her türlü rekoru kırdık ve omuzumuzda yeni bir apolete yer kalmadı artık.
O hâlde tadında bırakmayı da bilelim." "Teksoy Görevde"nin ekranlara vedâsı da şanına yaraşır bir kalitede oldu ve ünlü yapımcı, programına son noktayı iki bölümlük müthiş bir Mısır belgeseliyle koydu. Artık bir televizyon efsanesine dönüşmüş olan programını, formunun zirvesinde olduğu bir yapımla sonlandıran Teksoy'un bundan sonraki planları arasında, yakın zamanda kurduğu şirketi "Teksoy Yapım" aracılığıyla prodüktörlüğe doğru kaymak ve değişik televizyon kanalları için drama programları çekmek var. "Pekiyi, şirketinizin hazırladığı bu yapımlarda siz de rol alacak mısınız?" diye sorduğumuzda, o konuda da fazlaca gönüllü olmadığı gözleniyor: "Oyunculuğu düşünmüyorum. Belki çekeceğim bazı dizilerde, olaya renk katmak kabilinden kısa rollerde gözükebilirim. Ancak bundan daha fazlası olmayacak. Elimde çok iddialı senaryolar var ve bazı kanallardan da olumlu mesajlar aldım. Kısmetse, yakın bir zamanda 'Bir Sadettin Teksoy Dizisi' logosunu taşıyan birbirinden güzel yapımlar izleyeceksiniz."
SADDAM İLE İLK RÖPORTAJ
Henüz 20'li yaşlarında olanlar için, Sadettin Teksoy, adı artık "Teksoy Görevde" programının logosuyla özdeşleşmiş olan bir ekran kişiliği. Onunla ilgili kafalardaki en popüler imaj ise kendisinin simgesine dönüşmüş olan sarı montu ve her programın sonunda parmağını ekrana doğru uzatarak "Ben Sadettin Teksoy" deyişi.
Oysa ki Teksoy, televizyon çağında birdenbire ortaya çıkmış bir medya kahramanı değil. Genç kuşak tarafından ezbere bilinen bu meslekî döneminin öncesinde ise Hürriyet istihbarat servisinde geçen tamı tamına 18 yıllık bir yazılı basın macerası var. 1972 yılında Simavi grubu yayın organlarından Hafta Sonu gazetesinde muhabirliğe başlayan ünlü televizyoncu, iki yıllık magazincilikten sonra grubun lider yayın organı Hürriyet'e transfer olmuş ve ondan sonra da basınımızda benzerine kolay kolay rastlanamayacak bir meslekî istikrarla, emekli olana kadar bu gazetenin istihbarat servisi için çalışmış. Teksoy'u piramitlerin koridorlarında ya da kuzey kutup bölgesinde namaz kılışıyla hatırlayan genç kuşaklar içinse bu dönem tam bir muamma. Ancak, o "Çok sağlam işler çıkardım" dediği yazılı basın yıllarını hâlâ büyük bir gururla anıyor. Sözgelimi, kendisi Türkiye'de devrik Irak lideri Saddam Hüseyin ile röportaj yapmayı başaran ilk Türk gazetecisi unvanına sahip. Saddam'ı gücünün doruğunda olduğu 1981 yılında, İran-Irak savaşı başladığında ziyaret etmiş ve Hürriyet'teki editörler onunla yaptığı özel görüşmeden, bugünlere de ışık tutan şu mânidar cümleyi manşete çıkartmışlar: "Bu adaletsiz dünyada, sadece parası olanların sözü geçer!" Onun dışında, Suudi makamlarının çok özel izniyle Kâbe'nin içine girişi ve Ramazan ayındaki bir programı için Kâbe kapısından anons yapması, meslekte unutamadığı anlar arasında yer alıyor.
KRAL HÜSEYİN
Ürdün Kralı Hüseyin ve eşi Nur'un Amman'daki görkemli evlilik törenini takip etmesi, eşi ve çocuklarıyla birlikte İstanbul'a gizlice tatil yapmaya gelen ünlü Amerikalı aktör Michael Douglas'ın özel zırhlı minibüsüne, çevresindeki yarım düzine muhafızı atlatıp binmesi ve kendisiyle içeride ayaküstü de olsa bir söyleşi yapmayı başarması, Grönland Adası'ndaki uçsuz bucaksız buzul çölünde kıldığı şükür namazı ve Mısır'daki bir tapınakta karşısına çıkan 3500 yıllık helikopter rölyefi de rengarenk meslek hayatından ilk anda aklına gelen ilginç anılardan yalnızca bir kaçı…
ÇÖPLÜKTE ARANAN MİNİK BEDEN
"Pekiyi, bunca ilginç olay arasında üzüntüyle hatırladıklarınız da var mı?" diye sorduğumuzda ise kısa bir süre düşünüp şu cevabı veriyor: "Hürriyet'te muhabirdim. bir kamyonet şoförünün yolda küçük bir çocuğa çarpıp sonra da onu yaralı hâlde İstanbul-Halkalı'daki şehir çöplüğüne attığını haber aldım. Şoförü kısa sürede yakalattık. Adam çocuğu nereye bıraktığını göstermek için polisler eşliğinde çöplüğe getirildi. Ama karşımızda stadyum büyüklüğünde bir çöp yığını vardı ve o da yaralıyı tam olarak nereye attığını bir türlü bulamıyordu. Bu olay benim gazetecilikteki en acılı günümdür. Üstümüzün kirlenmesine falan hiç aldırmadan, polislerle ve gönüllülerle birlikte gün boyunca çılgınlar gibi çöpleri karıştırdık. Fakat çocuğu bir türlü bulamadık. Belki biz oraya geldiğimizde hâlâ yaşıyordu, ancak kendisine ulaşamadığımız için öldü ve bedeni de çöpler arasında kaybolup gitti. Bu olayı her hatırlayışımda içim ezilir, insanların zalimliğine lanet ederim
BİLİNMEYENLERİYLE SADETTİN TEKSOY –
20 Mart 1952 İstanbul doğumlu.
- Baba tarafı Trabzonlu, anne tarafı ise İstanbul'lu
- Kamuoyunun hiç bilmediği bir ilk adı var: Mustafa.
- Balık burcu ve tam bir duygu adamı. Çok çabuk kırılıyor, aynı şekilde çabucak da mutlu olabiliyor.
- Ünlüleriyle tanınan Vefa Lisesi'nden mezun.
- Evli ve bir erkek çocuk babası. Oğlunun adı Efe.
- Hacı. Aynı zamanda da Kâbe'nin içini görebilen sayılı Türklerden.
– Her sabah işe gitmeden önce otomobilinde en az 15 dakika boyunca dua ediyor.
- Türkiye'de görmediği il ve ilçe yok.
- Şimdiye kadar ziyaret ettiği ülkelerin kesin sayısını hatırlayamıyor; ancak toplam beş kez pasaport değiştirmiş. Henüz gidemediği bir düzine dolayında ülke kaldığını belirtiyor. Ki onlarda da savaş koşulları hüküm sürmekte…
- Özel hayatında gezip tozmaktan hiç hoşlanmıyor. Onu şimdiye kadar gece hayatında ya da davetlerde gören hiç kimse yok. En mutlu olduğu yer evi…
- Kebap türü yemekleri çok seviyor.
- Yemek pişirmek, en gözde hobisi. Mükemmel çif köfte yapıyor.
- Bir düzineye yakın meslekî başarı ödülü var.
- Medya câmiasındaki lâkabı, "Sado"…
- Bir tek Anadolu gezisinde ortalama 250 adet imzalı fotoğraf dağıtıyor. Yalnızca hayranlarıyla yazışmak ve yurt gezilerinde onlara bu tür küçük armağanlar vermek için yaptığı aylık harcama 1500-2000 YTL.
- Yalnızca Türkiye'de değil, Yunanistan'dan İngiltere'ye, Fransa'dan Türkmenistan'a dek Türk kanallarının uydu anteniyle izlenebildiği ülkelerde yabancı hayranları da var.
- Özel hayatında son derece ciddi biri. Bu özelliği, onunla her an her koşulda makara yapılabileceğini düşünen kimi hayranlarının ciddi biçimde şaşkınlık yaşamasına neden oluyor. - Meslek hayatı boyunca yalnızca bir kez takım elbise giyip kravat takmış; o da 1987'de evlenirken…
- Sıkı bir sinema tutkunu ve DVD koleksiyoncusu. Ancak, kalabalık bir ortama girdiğinde kendisine gösterilen aşırı ilgiden dolayı yeni filmleri sinema salonlarında izleyemiyor, DVD'lerinin çıkmasını bekliyor.
- Gardrobunda her zaman en az üç adet sarı senkli mont bulunuyor. Ayrıca, mevsime göre giydiği sarı, gri, yeşil, siyah ve kırmızı montları da var. Bunların tamamı yurt dışı gezilerinde alınma ve marka giysiler…
- İngilizce ve Arapça biliyor. - En büyük hayâlî uzaya çıkmak. Bunun için de atmosfer dışına yapılan uçuşların ucuzlamasını bekliyor.