ÖZKAN ALTINTAŞ TÜRKİYE TURİZM
PİRE / YUNANISTAN – Miray Cruises’in Gemini adlı gemisiyle Patmos’dan sonra vardığımız Pire’de bizi sürpriz bekliyordu. Hem pazar tatili, hem de Yunanlıların Bağımsızlık Günü Bayramı ve Müjde Günü vardı. Her yer kapalıydı. Atina sokakları ise törenler nedeniyle kapalıydı. Zaten Pire’de kalma süremiz kısıtlıydı. Bir kaç saat Pire’yi gezerken Yunanlıların Türklerden kurtulma bayramlarına şahit olduk.
Pire’ye varışımız 25 Mart Pazar gününe rastlıyordu ve tatildi. Ayrıca Yunanistan Bağımsızlık Günü, Yunanistan, Kıbrıs Cumhuriyeti ve Yunan diasporası tarafından her yıl 25 Mart'ta 1821 Yunan Bağımsızlık Savaşı'nın başlangıcı olarak kutlanıyor. Yunan halkının Osmanlı İmparatorluğu’na karşı 1821-1830 yılları arasında ayaklanmasını ve bağımsız devletin kurulması ile sonuçlanan mücadelesinin gününü temsil ediyordu. Milli bir bayram olmasının yanı sıra, ayrıca dini açıdan Müjde Günü olarak da kutlanıyordu.
GEMİYE 370 YOLCU DAHA BİNDİ
Miray Cruises’in Gemini gemisine dönerken limanda gönevlilerin önünde ellerinde bavulları ile bizim gemiye binmek üszere bekleyen yoğun bir kalabalık gördük. Aralarında Amerikalı, Yunanlı, Alman, İngiliz, Azerbaycan, Gürcistan, Romanya gibi bir çok milletten misafir vardı. Gelenlerin 370’ü aşkın olduğu söylendi. Bu Miray Cruises’in Ege’nin iki yakasındaki ülke arasında kurduğu deniz köprüsünün işaretiydi.
Miray Cruises Genel Müdürü Osman Erler’e Gürcistan’dan gelen acenteler bayraklarını açarak teşekkür ettiler. Nitekim gemiye bu yolcularda binince yemek salonundaki kuyruklar nasıl bir gelişme olduğunu gösterdi. Miray Cruises’in Ege turları her ülke insanı için cazip geliyordu. Dalgalı bir denizde yol alıyoruz. 19.00’da Mikonos’ta olacağız. Aşk adasında iki gece kalacağız. Bakalım neler göreceğiz
BATIK DAĞ EFSANESİ VE PİRE
Yunanistan’da Hristiyanlık dünyasının kutsal adası Patmos’dan gece 20.00 sıralarında ayrıldık. Geride bıraktığımız Patmos, mitolojide adanın 'Artemis ve Poseidon'un Zeus'u yeniden yüzeye çıkarmaya ikna ettiği ‘batık bir dağ’ olarak bilinir. Hatta hristiyanlıkta İncil’in yazarı St John’un ‘Vahiy’ kitabını, çakıllı plajlar ve berrak körfezlerle çevrili bu güzel adanın dağ yamacındaki bir mağarada yazdığına inanılır. Buj mağara St. Anne Şapeli’nin arkasında bulunan Apokalipsis Mağarası’ndaki üç katlı çatlakta yer alıyor. İşte bu yüzden ada her yıl binlerce turist alıyor.
Halbuki milyarlarca hristiyanın okuduğu İncil’in yeniden yazılması için iki kez konsilin toplandığı İznik o kadar ziyaretçi almıyor. Ayrıca İncil’de yer alan 7 kilise, Tarsus’ta havarilerden Aziz Paulus’un evi aynı durumdadır. Kapadokya’daki yeraltı kiliseleri, Antakya’da Hazreti İsa’nın gerildiği çarmıhın parçalarının bulunduğu mağara ve bunun gibi saymakla bitmeyecek bir çok değerli kutsal yer. Allah’dan Efes Meryem Ana Kilisesi ziyaretçi alıyor da inanç turizminden biraz nasibimizi alıyoruz.
MÜZİK DOLU GECE EĞLENCESİ
Gece gemide eğlenceli geçti. Akşam yemeğinde İspanyol Ahmet gitarıyla nostaljik müzikler çaldı. Daha sonra salonda önce gitarist eşliğinde bir solist ve sonra Yunan taverna sanatçıları buzuki eşliğinde herkesi coşturdular. Halaylar çekildi, sirtaki oynandı ve geziye katılan yolcular geç saatlerde kadar pistte dansederek kurtlarını döktüler.
Gemi Pire’ye doğru yol alırken herkes kendini uykuya bıraktı. Gemi sabah 7 sıralarında Pire limanına yanaştığını kimse farketmedi bile… Ama kahvaltıdan sonra gemiden inip Pire sokaklarında dolaşmak için hazırlıklar başladı. Pire’de kalış süresi 4 saatti. Gemiden çıkış ve dönüş bunun bir saatini götürürdü. Bu nedenle Atina’ya gidip gelmek için süre yetmiyordu. Ama başka bir engel daha vardı.
BAĞİMSIZLIK VE MÜJDE GÜNÜ AYİNLERİ
Atina’da bir çok yol törenler nedeniyle kapalı olduğu için kısa sürede gidip gelmek mümkün değildi. Çaresiz Pire şehri ile yakınında yer alan restoranları, kafeleriyle ünlü Paşa Limanı tercih edildi.
Bizde tek tük açık olan mağazaları ve kafelerin bulunduğu Pire şehrini dolaştık. Pire’de iki tane büyük kilise vardı. Aziz Nikolas Kilisesi ve Holly Trinity Katedrali’nde hem pazar ayini hemde Müjde Günü ayinleri vardı.
TANRI, BABA, OĞUL VE KUTSAL RUH'UN SIMGESI KUTSAL TESLIS KATEDRALI
Pire'nin merkezinde, yer alan Holly Trinity Katedrali veya Kutsal Teslis Katedrali (Yunanca Agia Triada) antik Pire uygarlığının parçalarını barındıran, Bizans sanatının eşsiz bir anıtı olan, 3.500 kişi kapasiteli muhteşem bir bina idi. Katedralin çevresinde güvenlik nedeniyle bulunan polis araçları ve şık giyimli genç subayların varlığı şehri yönetenlerin ayine katıldığını gösteriyordu. İçeri girdiğimizde çanlar çalmaya başladı. Rahip önünde kuyruk olanları takdis ediyordu.
Bu yapı 1956 ve 1964 yıllarında, Pire'de inşa edilen ilk Kutsal Teslis Kilisesi’nin yerine inşa edilmişti. 19. yüzyıldan kalma ve 1944'te Müttefiklerin Pire Bombardımanı sırasında tamamen yıkılmıştı. Toplam 835 m2'lik bir alanı kaplayan Kutsal Teslis Katedrali, aslında yapının üzerinde uçan devasa bir kubbeye sahip bir Bizans ritim kilisesidir. 40 pencereli kubbe, 8 dairesel üçgen ve 8 büyük kemerle destekleniyor. Kubbenin Katedralin her yerinden, hatta girişlerinden bile görülmesini sağlıyor.
Teslis, Hıristiyan teolojisinde Tanrı'nın, Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'tan oluşan üçlüyü ifade eden akidenin adı olup Hıristiyanlığın temel sırrıdır. Bu üçlü, birbirinden ayrılmaz ve tek Tanrı'nın birbirini tamamlayan farklı yansımaları olarak görülür.
Kutsal Teslis Katedrali üçlü kavramına uygun olarak yapılan üç adalı bir yapıdır.
Merkezi ada Teslis'e, sağdaki ada Havari Petrus ve Pavlus'a, soldaki ise Kutsal Koruma'ya ayrılmıştır. Kutsal Alanın iç kısmı ve görkemli mermer İkonostasis (Sığınağı solea'dan (alter) ayıran ikon perdesi) Bizans tekniğindeki ikonografilerle süslenmişti.
Bizans tekniğini takip eden benzersiz yüz tasvirleriyle Kutsal Üçlü Katedrali'nin ikonografisi, mükemmel güzellikte sanat eseridir. Kutsal Teslis Katedrali'nin dış kapıları dövme pirinçten, İkonostaz'ın kapıları ise oymalı ahşaptan yapılıdır.
Temellerinde antik Pire uygarlığının parçalarını barındıran, Bizans sanatının eşsiz bir anıtınra kazılarda amforalar, altın sikkeler, mozaikler ve yazıtlar gün yüzüne çıktı. Arkeolojik buluntular, Kutsal Teslis Katedrali'nin bodrum katında, Aziz Nektarios Şapeli'nin yanında görülüyor.
PİRE’DE FATİH’E YENİLEN XI. KONSTANTIN’IN BRONZ HEYKELI
Doğu Roma’nın son İmparatoru XI. Konstantin’in bronz heykeli Yunanistan’ın Pire şehrinde Kutsal Teslis Katedrali’nin önündeki meydanda yer alıyor. Ölüm tarihi ise 29 Mayıs 1453 olarak yapılmış, Yani Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethettiği gün yazılmış. XI. Konstantin’in İstanbul'un fethi sırasında Türk askerleri tarafından öldürüldüğü söylenir. Konstantin Paleologos'un tam 49 sene 3 ay, 20 gün yaşadığı bilinir.
KONSTANTİN'İN ÖLÜMÜ HAKKINDA ŞÖYLE SÖYLENTILER VAR.
- Rivayete göre Topkapı taraflarında bulunan İmparator, Edirnekapı tarafından Türk bayrakları çekilince vaziyeti anlamak için o tarafa doğru at koşturup, Türklerin oradan içeri girdiklerini görünce tekrar Topkapı’ya dönmüştür. Türk askerlerinin buradan da girmekte olduklarını görünce, atından inerek maiyetindeki birkaç kişi ile beraber sokak muhaberesi yaparken öldürülmüştür.
- Bizans İmparatoru surlardan kaçan Rum askerlerinin ayakları altında ezilerek can vermiştir.
- İmparator gürz sallayarak Türk askerinin içine atılmış ve savaşarak ölmüştür.
- İmparator sokak muharebesinde kendisini teşhis eden iki Türk askeri tarafından öldürülmüş ve kesik başı İstanbul’da teşhir edildikten sonra, tahnit edilerek Anadolu’ya gönderilip orada da teşhir edilmiştir.
- İmparator Türk askeri tarafından öldürüldükten sonra kesik başı Bizans esirlerinden seçilen kırk oğlan ve kırk kızla beraber Anadolu’ya gönderilip zafer alameti olarak teşhir edilmiştir.
- İmparatorun kesik başını bir Türk neferi padişahın huzuruna getirmiş, Fatih bu kesik başı Rum esirlerine teşhis ettirdikten sonra kahramanlığını takdir etmek için onu öpmüş ve ondan sonra patrikhaneye göndermiştir.
- İmparatorun mezar yerine ilişkin bir rivayete göre kesik başı bir gümüş muhafaza içinde Ayasofya mihrabının dibine gömülmüş ve bedeni de ayrıca defnedilmiştir.
- Bir Türk askeri imparatorun başını Fatih’e götürmüş ve “Saadetlü Padişâhım, işte en müdhiş düşmanın kellesi!” diye ayaklarının önüne doğru atmış ve bu kesik başın hakikaten İmparatora ait olduğu esirler tarafından da teşhis edilince, o Türk askeri Anadolu’da bir sancak beyliğine tayin edilmiştir.
- Bazı Osmanlı tarihlerinde karşılaşılan bir rivayete göre İmparator Türk askerinin surlardan içeri girdiğini görünce, artık kaçmaktan başka çare kalmadığını kabul etmiştir. Atına binip Haliç’e doğru gideceği sırada karşısına yaralı bir Azab neferi çıkmış, onu öldürmek istemiş, fakat bu yaralı Azab aniden yerinden sıçrayıp İmparatoru atından aşağı devirmiş, daha sonra kafasını kesmiş ve ondan sonra da kendisi can verip şehit olmuştur. İmparatorun cesedi bir müddet orada kaldıktan sonra kayzerlere mahsus olan kıyafetinden anlaşılarak tanınmıştır.
- Son telakkilere göre, Fatih İmparatorun cesedini aratmış ve başı kesilip üstü başı kan çamurlarına bulanmış olduğu için ancak İmparatora mahsus olan altın kartallı kızıl pabuçlarından hüviyeti anlaşılarak bulunabilmiştir. Bu rivayet batılı kaynaklarda da yer almaktadır.
AVRUPALI TARIHÇILER ŞU SÖYLENTILERI ÖNE SÜRÜYOR
- En çok kabul gören rivayet imparatorun cesedinin Türkler tarafından bulunamadığı ve büyük olasılıkla savaş sırasında ölen gayrimüslimlerin konulduğu toplu mezarlardan birine gömülmüş olduğu şeklindedir.
- Hristiyan çevreler tarafından kabul gören bir efsaneye göre ise, Türklerin surlardan içeriye girdiklerini görmesiyle Konstantin’in ruhu tahammül edilmez bir azap çekmiş, bunun üzerine bir melek tarafından göğe yükseltilmiştir. Cansız düşen bedeni ise mermere dönüştürülmüş ve İstanbul’un Hristiyanlar tarafından fethedileceği gün yeniden uyanmak üzere altın kapılı bir mağarada beklemektedir.
- Çeşitli kaynaklara göre bu mermer kralın efsanesi ve o kralı görme isteği, 18. yüzyılda Osmanlı-Yunanistan savaşları sırasında ve 19. yüzyılda Balkan Savaşları sırasında, cepheye birçok maceraperest Yunan gencinin akın etmesini sağlamıştır.
- Bir diğer rivayete göre, 1834 yılında Rus büyükelçisi olan Ahmet Paşa, birçok hediyenin yanı sıra Kral Konstantin’in mezarından alınmış, üstü değerli taşlarla bezeli kılıcı da Rus Çarı Nikolay’a sunmuştur.
PIRE, YUNANISTAN'IN EN BÜYÜK LIMANI
Pire limanı, Yunanistan'ın ana limanı, Avrupa'nın en büyük, dünyanın ise ikinci en büyük limanıdır ve yılda yaklaşık 20 milyon yolcuya hizmet verir. İkinci Dünya Savaşı'nda bombalanmasından bu yana yeniden inşa edildi. Atina ile Yunan adaları arasındaki tüm deniz iletişiminin merkezidir. Pire aynı zamanda tüm ana Yunan demiryollarının terminal istasyonudur ve Atina'ya elektrikli demiryolu ve süper otoyol ile bağlantılıdır.
Başkent Atina'ya kısa uzaklıkta bulunan Pire şehri, stratejik konumu ve en büyük Yunan limanı olan limanı nedeniyle eskiden beri ünlüdür. Pire, MÖ 5. yüzyılın başlarında, Atina'nın yeni limanı oldu. Atina'nın tüm ithalat ve transit ticaretini yoğunlaştıran liman olarak inşa edildi.
Pire, Atina'da düzenlenen 1896 ve 2004 Yaz Olimpiyatları'nda etkinliklerine ev sahipliği yaptı. Pire Üniversitesi, Yunanistan'ın en büyük üniversitelerinden biridir. Bunlara ek olarak, Türk lezzetleriyle benzerlikler taşıyan şehirde, deniz mahsülleriyle yapılmış yerel tatlar da ziyaretçiler tarafından beğenilir.
Pire’yi, Perikles ve Themistokles adlı iki devlet adamı kurdu. Atina yolunu korumak ve limanı güvence altına almak için savunma amaçlı uzun duvarlar inşa ettiler. Pire, Arkaik, Klasik ve Helenistik dönemler boyunca Atina'nın antik limanıydı. Aslında Kantharos, Zea ve Münihia adlı üç ayrı limandan oluşuyordu. İlki en büyüğüydü ve ticari faaliyetler için kullanılıyordu. Kantharos'un bir kısmı ve diğer iki küçük liman ise antik çağ boyunca askeri kullanıma hizmet verdi. Günümüzde ise, her üç liman da hala kullanılıyor.
PİRE VE PAŞALİMANI
Paşalimanı, Pire'nin en kozmopolit bölgesidir ve çeşitli kafeteryaları, meyhaneleri, barları ve restoranları ile eğlence ve dinlenme için eşsiz bir yerdir. Paşalimanı' nın en ünlü simgesi, eskiden yerlilerin olağan buluşma noktası olan pitoresk Taş Saati'dir. Meydanda bir kahvenin tadını çıkarmak, muhteşem Kastella manzarası eşliğinde yemek yemek, deniz kenarında huzurlu bir yürüyüş yapmak için Paşalimanı önemlidir.
Pire’de deniz mahsülleri yenilebilir. Bunlardan bazıları, kızarmış karides ve barbundur. Balıkların kafası ve kuyrukları cips haline geldiği için oldukça lezzetlidir. Tüm bu yemeklere ev yapımı şaraplar muhteşem uyum sağlar.
Pire'de oldukça güzel sahiller bulunur. Mayo, şort ve terlik alınmalıdır. Sıcakta su için matara iyi bir seçimdir. Güneşli ve sıcak şehirde gezerken, ziyaretçiler yanlarında mutlaka güneş kremi bulundurmalıdır. Hava alan ve rahat yürüyüş ayakkabıları kullanılmalıdır. Bazı turistik yerlere topuklu ayakkabıyla girmek yasak olduğu için, düz rahat ayakkabılar bulundurulmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.