• BIST 9549.89
  • Altın 3005.985
  • Dolar 34.5383
  • Euro 35.9979
  • İstanbul 6 °C
  • Ankara 1 °C
  • Antalya 14 °C

Otellere çökme de “Sorumlu Turizm Bakanlığı mı?”

Otellere çökme de “Sorumlu Turizm Bakanlığı mı?”
Yeniçağ Gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ “Sorumlu Turizm Bakanlığı mı?” başlıklı yazısında son dönemlerde gerçekleşen mafyanın otellere “çökme” olayını yazdı

İSTANBUL- Yeniçağ Gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ “Sorumlu Turizm Bakanlığı mı?” başlıklı yazısında son dönemlerde gerçekleşen mafyanın otellere “çökme” olayını yazdı. Yazar, “Sahillerimizdeki "Otellere çöküş" operasyonu hızla devam ederken, üşenmeyip araştırdım. Turizm yatırımcılarından, Turizm Bakanlığı'nda tahsis birimlerinde görev yapmış yetkililerle görüştüm. Öncelikle "zırt-pırt el değiştirilemez" dediler. Şöyle ki tahsis için başvuran şirket ve hissedarlarına bağlayıcı imzalar attırılır. Yüzde bir bile olsa hisse devirleri ilgili bakanlığın onayı olmadan geçerli sayılamaz” diyerek farklı bir bakış açısı sundu.

Yazarın yazısının tamamı şöyle:

Türkiye'de karanlık işlerle iştigal eden birileri, turizm sektörünü kara paranın en kolay aklandığı sektör haline getirdi. İşini profesyonelce, namusu ile yapanları tenzih ediyorum. Ülke gündemini sarsan son rezalet de kısa sürede el değiştiren lüks oteller üzerinden kara paranın yıkandığını kanıtladı.

Üstelik söz konusu tesislerin gerçek sahibi devlet. Bir başka deyim ile hazine. SİT alanı falan demeden özel imar ile yandaşlara peşkeş çekilen arazilerin gerçek değeri para ile ölçülemez.

Çoğu 49 yıllığına bir nevi kiralama sistemi ile tahsis edilir. Üzerine turizm destekleme parası, vergiden muaflık dahası vergi kaçırmak için genellikle "Zarar ediyor" diye gösterilerek devletin kasası resmen söğüşlenir.

Turgut Özal döneminde peydah olan bu turizm tahsisleri meselesine devletin gerçek bürokratları karşı çıkmıştı. Özal'ın "kaynağı ne olursa olsun para getirin" anlayışı 19 yıllık AKP iktidarında da devam ediyor. Her şeye rağmen bu tahsisler ile ilgili şartlar kesin hükümlerle sağlama bağlanmıştır. "Minareyi çalan kılıfını hazırlar" elbette. Sonuçta suçtur... Eninde sonunda cezasız kalmaz.

Sahillerimizdeki "Otellere çöküş" operasyonu hızla devam ederken, üşenmeyip araştırdım. Turizm yatırımcılarından, Turizm Bakanlığı'nda tahsis birimlerinde görev yapmış yetkililerle görüştüm. Öncelikle "zırt-pırt el değiştirilemez" dediler. Şöyle ki tahsis için başvuran şirket ve hissedarlarına bağlayıcı imzalar attırılır. Yüzde bir bile olsa hisse devirleri ilgili bakanlığın onayı olmadan geçerli sayılamaz.

Yıllık kira bedeli bellidir. Hisse devirlerinde otomatikman iki katına çıkar gibi kesin hükümler vardır. Yine kıymet bedellerini komisyoncular değil, bakanlığın yetkilileri belirler. Bu tesisler sık sık denetlenir. Su bardağından, çatal-kaşığına, tuvalet kağıdına kadar kriterler vardır.
Turizm acenteleri ile anlaşmalar, alt-üst işletmeci, dolaylı kiralama anlaşmaları bakanlıkça kabul edilmez. Sorumlu yüklenici firmadır. Taşeronluğa geçiş yoktur.

Yani mafyanın hiç hazzetmediği kurallar vardır. Eğer kurallar çiğneniyorsa denetlemeden sorumlu bakanlık suça göz yumma suçunu işlemiş olur. Ki ne yazık ki öyle görünüyor. Bu sütundan bu işleri emniyetin "Mali Suçlar" biriminin ortaya çıkarmaktan sorumlu olduğunu defalarca yazdım.

Örneğin diğer ortaklarını kandırmak ve vergi kaçırmak için paravan şirketlere şişirilmiş "bakım-onarım fatura"ları kesilmektedir. Ne kadar büyük olursa olsun plaj düzenlemesinin 12 milyon dolar tutması mümkün müdür?
Canım memleketimde belediyelerde ve bakanlıklardaki ünlü "temsil giderleri" kalemini Sayıştay bile artık denetleyemiyor. Kara para ve vergi kaçırmanın yöntemlerinde de bu metot geçerli.
 

Gazetecilerden, yargı mensuplarına, güvenlik güçleri personeli, siyasiler buralarda beleş misafir edilirken, oluşturulan arşiv ile aslında devletin güvenliği tehlikeye giriyor.
Oteller sahibinin Turizm Bakanı, okullar sahibinin Millî Eğitim, hastaneler sahibinin Sağlık Bakanlığı olduğu memleketimizde her gün mafya manzaraları izlemeye mecbur kalıyoruz. Televizyon ekranlarında her konunun uzmanları (!) ahkâm keserken birisi de çıkıp "Turizm Bakanlığı bu devirlere nasıl izin verir?" sorusunu yöneltemiyor. "Başsavcılar suç duyurusu olarak görüp soruşturma izni niye vermiyor" diyemiyorlar.

Adı-sanı bilinmeyen küçük okyanus ülkeleri için "Vergi Cenneti" denirdi. Of-shore hesaplar, gemilerin limanı gösterilirdi.
Bizimkilere uzak geliyor olmalı ki dümeni KKTC'ye çevirmişler.
Otellere çökmenin yanında, paravan şirketlerle vergi kaçırmak için yasaya aykırı anlaşmalarla malı götürme peşindeler.
Dünyanın en zengin medeni ülkelerinde vergi kaçırmak en ağır suç iken bizimkiler su akar gibi seyrediyor.
Aloo... Türkiye'den ve KKTC'den sesimizi duyan var mı?

paramount-hotel’-001.jpg

PARAMOUNT HOTEL SEZGİN BARAN KORKMAZ'IN ELİNE NASIL GEÇTİ?

Sezgin Baran Korkmaz ve Paramount Hotel hakkında önemli bilgileri oteli yaptıran aile açıkladı. Uras ailesinden Yasemin Uras, otelin Korkmaz'ın eline geçene kadar ki süreci anlattı. 

Ülkücü mafya lideri Sedat Peker, yayınladığı son videoda yine çarpıcı iddialarda bulundu. Firari SBK Holding’in sahibi Sezgin Baran Korkmaz ve ona yardım eden gazeteciler hakkında açıklama yapan Peker,“Bodrum’da Paramount Hotel var. Sahibi kim? Sezgin Baran Korkmaz. Bu arkadaş Türkiye’de aranıyor, Amerika’da da. Türkiye ayrı arıyor, Amerika ayrı arıyor. Sezgin Baran Korkmaz’ın otelinde kimler var? Bölge İdare Mahkemesi Başkanı Esat Toklu, hani İçişleri Bakanlığı’nın koyduğu yasakları kaldıran var ya o. Veysi Ateş tatil ekibinde. Bunlar tatili de beraber yapıyorlar, kesmeyi de beraber yapıyorlar. Resul olaya sonradan dahil olacak bunlar şimdi tatil ekibi. Şimdi bunlar, bir de Muğla Emniyet Müdürü, Marina Yalıkavak vardı ya el konulan aynı yer. Dikkat edin hep el koyma operasyonları Muğla’da oluyor, şimdi de otele el koyuyorlar. Sizin aranan adamın otelinde ne işiniz var? Hani faturalarınız? Suit odalarda kalıyorsunuz, hani fatura?” ifadelerini kullanmıştı.

Peker’in bu iddialarının ardından Korkmaz tekrar gündeme gelirken sahibi olduğu hotel hakkında da birçok bilgi öne sürüldü.

Zanka TV’de yayınlanan SorguluYorum programına, Paramount Hotel’i yaptıran iş insanı Atilla Uras’ın kızı Victoria Yasemin Uras konuk oldu.

Otelin davaları için Türkiye’de olduğunu belirten Yasemin Uras, babası Atilla Uras’a ve Paramount otelin inşasından sonra yaşanan sürece dair şu bilgileri verdi:

* Daha çok biz Rusya’yla iş yapardık, gübre, petro kimya. Sonradan otel işine girdik. Palmira’yı yaptık, 1 sene ben işlettim sonra Koç’lara sattık.

* Paramount’un yan arsası Rixos bizimdi. Onu da bir müddet sonra sattı, Paramount’u yaptı. Paramount’un ilk adı Golden Savoy’du.

* Arsayı Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan 50 seneliğine kiraladı. Ama üzerindeki binalar bizimdi, biz inşa ettik.

* Jumeirah sanırım 2 sene kadar işletti. Fakat orada oğlunun başına talihsiz bir olay geldi, otelin önünde teknede kalp krizi geçirdi 27 yaşında. O yüzden, oğlunu da çok sevdiği için orada işletmeci olmak istemedi ve kendi yerine bir kiracı buldu.

“KIRMIZI BÜLTENLE ARANAN BAHTİYAR İKRAMOĞLU OTELİMİZE ÇÖKTÜ”

* O isim de Botır Rakhimov. Türk vatandaşlık ismi Bahtiyar İkramoğlu.

* Bu şahıs aslında Özbek’tir. Kırmızı bültenle Interpol’de aranan, İspanya tarafından, FBI tarafından aranan, zamanında Rus mafyasının parasını aklayan, Özbekistan’a da zamanında işlediği suçlardan dolayı dönemeyen bir şahıstı.

* Burada vatandaşlık verildi. Tam girmek istemiyorum ama galiba devletten biri yardım etti, vatandaşlık aldı. İsmini Bahtiyar İkramoğlu olarak, gerçi 5 pasaportu var pasaporta göre ismi değişiyor. Bu, otelimizin üstüne çöktü.

* Kiracı olarak girdi ama babamı sıkıştırmaya başladı devamlı, ‘kazanmıyor, etmiyor’ diye.

* Babamın hayatının son 10 senesi Bodrum’da geçti. Çünkü otelin içinde kendi villası vardı. Kira anlaşmasına göre hizmetçileri, temizlikçileri kullanıyordu. Artık çok zorluklar çıkarmaya başladı, babam da 81 yaşındaydı. Kalp hastasıydı, KOAH hastasıydı, şeker hastasıydı. Ödemeleri kısıtlı yapmaya başladı, yapmamaya başladı, kontrata uymamaya başladı.

“KENDİ OTELİMİZE POLİSLE GİRMEK ZORUNDA KALDIK”

* Hatta kız kardeşim var Meltem Uras, babamı ziyarete geldiğinde içeri almadılar. Kendi otelimize polisle girmek zorunda kaldık

* Öyle durumlar gelişince babam artık bezdi ve bu oteli satalım dedi.

“TURAN AVCI OTELİ SATIN ALMAK İSTEDİ”

* Müşteri olarak Turan Avcı çıktı, “Ben almak istiyorum” dedi. Hatta Turan Avcı, CNN Türk’e çıktı “Ben bu oteli alıyorum, adı da Paramount olacak” dedi.

“BABAMIN ŞÜPHELİ ŞEKİLDE ÖLDÜĞÜNÜ DÜŞÜNÜYORUM”

* Babam en son KOAH hastasıydı, boynu delikti ve tüp takılmıştı. Babamın şüpheli şekilde öldüğünü düşünüyorum, aniden o tüp çıkmış. Benim eşim doktor, “O tüp öyle çıkmaz” dedi. Boğuldu, ambulans gelene kadar krizler geçirdi. Bu sefer kalbi durdu. Kalbi 45 dakika çalıştırmaya çalıştılar, beyin ölümü oldu. Bu sefer Bodrum Hastanesi’nden Acıbadem’e taşındı fakat beyin ölümü olmuştu, 2 hafta da komada kaldı o arada vefat etti.

* Ama arada çok daha başka olaylar oldu tabi ki.

“Bu olaylar Paramount Hotel’in satışı sırasında olan olaylar mı?” sorusuna “Evet” diye yanıt veren Uras, şöyle devam etti:

* Zaten şöyle bir olay oldu, 2017 senesinde kız kardeşim Çiğdem beni aradı ve şöyle dedi; “Abla otele müşteri çıktı fakat bunlar galiba dolandırıcı, atla gel” dedi. Ben de anında uçak biletimi aldım geldim, babamı perişan bir durumda buldum.

* Geldim, babam yok aşağıda, iki tane Özbek kız, hemşiresi yok. Tekerlekli sandalyede indirdiler, sarkmış sandalyede duramıyor, perişan bir durumda. Konuşurken ağzı falan tutmuyor.

* Babam aynı zamanda belini kırmıştı, kalbi olduğu için ameliyatı yapamadık. Çok ağrı kesici kullanıyordu. Çok uyuşturulmuş bir durumda gördüm, zaten o akşam babam kolaps oldu. Hastaneye kaldırdık. Önce biz felç geçiriyor zannettik, MR’a soktuk şekeri 50’nin altına düştüğü için boynunu deldiler 3 gün şeker verildi direkt. Öyle toparladık.

* Bu arada Turan Avcı’nın yeğeni falan geliyorlar sürekli, bu otele bir ağırlık veriyorlar. Otele gidemiyorum, kendi arabasıyla götürüp getiriyor. Ben çok rahatsız oldum.

* Babam kendini tam toparlamışken, otele gittim geldim baktım babam yine konuşamıyor uyuşmuş. Koştum İstanbul’a, kız kardeşimin avukatı Deniz Ketenci’ye gittim ve tedbir koymaya çalıştım, vasi atamaya çalıştım. Öyle oldu.

* Turan Avcı “aldım” dedi ama sonra çeke bakılınca Andrey Ravyoric diye bir adam çıkıyor. Andrey, Turan Avcı’nın yanında çalışan çaycı, şoför gibi bir adam. 47 milyon dolarlık bir çek var.

* Babama ben vasi atamaya çalışınca, hakimin karşısına çıktı dedi ki “Ben bu oteli 100 milyon dolara satıyorum”. 100 milyondan sonra bir anlaşma çıktı 90, sonra bir anlaşma 67, sonra çek çıktı 47, sonra çıktı çek karşılıksız. Zaten Rus şoför adına, şoför nasıl alıyorsa!

“BABAM HASTANEDE KOMADAYKEN KASADAN HİSSELER ÇALINMIŞ”

* Bu arada babam oteli, otel derken Ufuk Turizm şirketti çünkü toprak bizim değil ya, bu sefer hisseler kasada rehindi. Satışa kadar teslim edilmeyecekti. Bu sefer kasaya girdik, babam hastanede komadayken kasadan hisseler çalınmış.

* Anlaşmanın günü gelmeden bir ay evvel, kasaya girmişler. Kasadan hisseler alınmış, Çekoslovakya’ya kaçırılmış. 100 milyon dolarlık, şimdi 127 diyor Sezgin Baran Korkmaz, otelin hisselerini 2 bin 500 TL’ye kurulmuş bir şirket açıp Çekoslovakya’da kaçırdılar.

* Otelin bedeli ödenmemiştir bugüne kadar. Elden ele, el değiştiriyor.

“İCRA GETİRİYORUM”

* Sonra biz çekin tahsiline baktık, çek karşılıksız. Andrey kaçmış gitmiş Rusya’da. Ona icra açtım ve icrayı da getiriyorum. O davam sonuçlanıyor bu ay, tabi ki kazandım.

* Çünkü Türkiye’de bir yeri alırsa bir insan, icra kanunlarına göre borcuyla da hükümlü. Zaten ben kamuoyuna da ilanlar verdim, “Burası borçludur almayın” diye.

* Bunu da nereden biliyorum? İsviçre çok ufak bir yer, orada büyüdüm. İsviçre’den Montrö’den belli emlakçılar beni aramaya başladılar. Dediler ki “Oteliniz şu an pazarlanıyor”. Hatta 250 milyon dolar gibi bir fiyata. Bu sefer ben avukatımı aradım, “Biz derhal kamuoyuna ilan verelim gazetelerde” dedim.

“CİHAN EKŞİOĞLU, BABAMIN VEFAT ETTİĞİ GÜN OTELİMİZE DEVLETİN TANKIYLA GİRDİ”

* İşin tuhaf yanı Andrey döndü Botır’a hediye etti. Bu sefer Botır almış oldu. Bir de Botır’ın yanında Cihan Ekşioğlu diye bir kişi türedi.

* Cihan Ekşioğlu, babamın vefat ettiği gün otelimize devletin tankıyla girdi. Türkiye Cumhuriyeti’nin tankıyla otelimize girdi.

* Cihan Ekşioğlu, o ara devletin kışlalarına tadilat yapıyordu. Oteli fethetti. Ben dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey görmedim, bir devletin tankını alıyorsunuz ve o tankla yollardan gelip otele giriyorsunuz.

* Ben Amerika’daydım, kendisiyle hiç konuşmadım.

TURAN AVCI PARAMOUNT OTEL İÇİN 80 MİLYON DOLAR ÖDEMEDİ Mİ?

* 80 milyon dolar yok, hiç, sıfır. Zaten Turan Avcı, CNN Türk’e çıktı “Ben burayı aldım” dedi ama almadı ki. Çeki veren, kontratta alıcı gözüken Andrey Ravyoric diye 5 kuruşu olmayan bir şoför. Turan Avcı’nın otelinde çalışan bir şoför.

* Andrey Ravyoric bir şoför, zaten bunu alacak parası yok. Sonra biz şöyle bir şey yaptık, ben mirasçı olduğum için mahkemeden şunu talep ettim, dedik ki Andrey’in 5 kuruşu yok bu adamın hesabına, çünkü galiba bir depozito verildi, para nereden girdi diye. Baktığımızda para, birkaç Azerbaycanlı Kazaklıdan girmişti.

* İşin sonunda anlamadığımız bir şey var Botır Rakhimov otelin sahibi oldu. Pay defterinde o gözüküyor.

CİHAN EKŞİOĞLU VE BOTIR RAKHIMOV ARASINDA NASIL BİR İLİŞKİ VAR?

* Şöyle bir ilişki var, bu şahıs birkaç kere bizle avukatlar aracılığıyla temasa girmeye çalıştı. Bedeli ödenmemiş aslında, hisse paylarımızı almak istedi fakat dediğim gibi. Davalar olduğu için çok girmek istemiyorum, davaları etkileyebilir.

“SEZGİN BARAN KORKMAZ BANA OTELİ KAZAKLARDAN ALDIĞINI SÖYLEDİ”

* Ben de şöyle bir şey duydum, Sezgin Baran Korkmaz, ben kamuoyuna ilan vermiştim, ilk oteli aldığında kendi Twitter üzerinden anasayfasında yeni şirketimiz diye koydu. Hatta otelin adını aldığında Royal Palace diye koydu.

* Bana birkaç kişi aracılığıyla telefon açıldı ve “Ben Kazaklardan 42 milyon euroya aldım” dedi. Benle yalıda oturup, konuşmak istediğini söyledi. Ben de “Öyle bir şey olamaz ama ödenmemiş bedeli var siz de biliyorsunuz, arzu ederseniz avukatınızla ofisime gelirsiniz, oturup konuşuruz” dedim. Gelmedi.

* Bana “Kazaklardan aldım” dedi ama onun da ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum. Çünkü sonra da benim bildiğim şöyle bir şey vardı, sonra da doğrulandı; Botır Rakhimov, bir ara paraya çok sıkıştı. Rusya’ya gidemiyordu aranıyordu, Ukrayna’ya gitti 2019’da orada da tutuklandı, kendi memleketi Özbekistan’a da gidemiyordu. Gerçi iki hafta evvel Rusya’daydı, şu anda da Özbekistan’da.

* Olmadığı zamanda benim otelimde. Otelde büyük bir saray diyoruz, otelde bir ana bina var, ana binanın dışında da villalar var. Çok büyük bir villa yapmıştı babam çünkü devlet başları gelip kalıyordu. Ona saray diyoruz. Şu anda her halükarda Botır Rakhimov, benim otelimin sarayında yaşıyor.

* Şimdi Sezgin Baran Korkmaz’a satıldı deniyor, o zaman halen orada niye yaşıyor bilmiyorum.

“BOTIR RAKHIMOV’UN SEZGİN BARAN KORKMAZ’A 30 MİLYON DOLAR BORCU VARDI”

* Şöyle bir hikaye de var; Sezgin Baran Korkmaz’a bildiğim kadarıyla Botır Rakhimov’un 30 milyon dolar kadar borcu vardı. Acaba o borç karşılığında mı devretti onu bilmiyoruz, öğreneceğiz. Pay defterlerini istedik. Delilleri istedik, hakim de istedi.

* Şu halde Ufuk Turizm’in pay defterinde halen Botır gözüküyor, Sezgin değil.

“HİSSELER KAÇIRILMASAYDI, BİZ SATIŞI KABUL ETMEYECEKTİK”

* Babam otelin satış gününden evvel vefat etti. Aslında biz anlaşmanın gününden önce mirasçı olduk, otelin sahibi olduk. Hisseler kaçırılmasaydı, biz o satışı kabul etmeyecektik.

ATİLLA URAS’IN İMZALADIĞI SÖZLEŞME VAR MIYDI?

* 2-3 ayrı sözleşme çıktı ama babamın bende videoları vardı, ben onu hakime verdim, babam anlaşmayı imzalayabilecek bir halde de değildi. Çok uyuşturulmuştu.

“HAKİM DELİLLERİN TOPLANMASINI İSTEDİ”

* Ben malımı kurtarmaya çalışıyorum. Hisse payımı istiyorum Sezgin’den.

* Sezgin’e dava açtım, o da devam ediyor. Bir dahaki duruşmamız Eylül’de. Hakim de delillerin toplanmasını istedi, hisse pay defterlerinin getirilmesini istedi.

* Sezgin “Ben almadım” diyor. Biz şu an oteli kimin aldığını öğrenmek istiyoruz. Öğrenemediğimiz için hakim delilleri istedi ve bunu sunmak zorundalar şu anda.

* Cihan Ekşioğlu Ocak ayına kadar, Sezgin alana kadar her gün otelime geliyordu. Sezgin aldı, bir daha gelmedi.

“BABAMIN DEPOSUNUN KİLİDİ KIRILMIŞ, EŞYALAR BOŞALTILMIŞ”

* Bodrum’daki babamın içinde değerli eşyaları olduğu yedi yeminli, kilitli depo, kilit kırılmış, içindeki eşyalar yok. Suç duyurusunda bulunmaya ve eşyaları bulabilir miyim diye geldim.

* Fakat şöyle bir şey çıktı; depo boşaltılırken otelin finans müdürünün imzası var.

Bu haber toplam 2006 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2005 Türkiye Turizm | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.