İki tip yazar vardır. Halkla muhatap olmadan, ona hiç bulaşmadan, etlisine sütlüsüne karışmadan, televizyon ekranlarının karşısına geçip, gazetelere şöyle bir göz atıp, oturduğu yerden edindiği yarım yamalak bilgilerle halkını tanıdığını sanan yazarla, halkın içinde doğan, bir ömür boyu halkıyla birlikte yaşayıp, bütünleşen,onun her şeyine ortak olan ve ölünceye dek de halkından kopmayan yazar vardır.
Edebiyatımızın unutulmaz üç Kemal'inden biri olan yazar Orhan Kemal işte bu ikinci kategoriye giren yazarlardan biridir. O hep halkın içinde yaşamayı tercih etmiş,yazılarını onların arasında üretmiştir.
Ama böyle bir yaşam biçiminin çok büyük sakıncaları da kaçınılmazdır Orhan Kemal gibi ustalar için. Halkla haşır neşir olunca; burjuva- aydın kökenli etikete sahip üst tabakada yer alan sınıfça sürekli küçümsenirler, yazdıkları ölümsüz yapıtları, sağlıklarında pek ciddiye alınmazdı.
Bu nedenle de ülkemizde yetişen nice değerli yazarımız, yaşadıkları sürece hak ettikleri gerçek yeri bulamamışlar, parasal açıdan bir türlü "oh" diyememişler ve sonunda da sıkıntılar içinde bu dünyadan göçüp gitmişlerdir.
Aziz Nesin, kendi yaşamıyla hiç uyuşmadığı için Orhan Kemal'le pek görüşmez, ancak ara sıra yolda ya da başka bir yerde karşılaştıklarında birbirlerine kuru bir hal hatır sorarak salt selamlaşırlardı.
Orhan Abi, genelde gününü Nuruosmaniye Caddesi üzerinde bulunan büyük bir kıraathanenin cam kenarındaki masasında geçirirdi. Parmaklarının arasından hiç eksik olmayan sigarası ve önünde duran çayı ile dışarıyı sürekli kolaçan eder, o anda aklına gelenleri de yazı notları olarak masa üstünde bulunan kağıda düşerdi.
1960'larda, lisede sınıfta döndüğüm bir yıldı. Babam ve okulumla büyük sorunlar,sıkıntılar yaşıyordum. Kendimi himayeye ve şefkate şiddetle muhtaç hissettiğim çok kötü bir dönem geçiriyordum.
Bir gün yolda Orhan Kemal'le karşılaştım. Görünümüm berbattı. Yolda her karşılaştığımızda, kısa da olsa mutlaka benimle iki laf eden Orhan Abi, "Boşver oğlum" dedi "O kadar önemli değil, okumasan da olur".
Bu kalenderce söylenmiş sözleri eğer bir gün hayatımda babamdan duymuş olsaydım,inanın çok daha kolay okur, yıllar önce, gecikmesiz başarılı biri olurdum.
* * *
Şimdi yeri geldiği için yazıyorum. Lise yıllarında sanat tarihi öğretmenimiz, çiçeği burnunda ünlü ressamımız Devrim Erbil'di. Yıl sonu yaptığı son yazılı sınavındaki, "En çok sevdiğiniz ders hangisi, neden?" sorusuna ben, "Hiçbiri. Adları ders olduğu için ben hiçbirini sevmiyorum" diye yanıt vermiştim.
Yaşar Kemal
Babamın görüştüğü yazarlar arasında önceleri Yaşar Kemal de vardı. Ama sonraki yıllarda bu ilişki sona erdi. Aziz Nesin'in başta fikir ayrılıkları olmak üzere bir çok değişik nedenlere bağlı olarak, önceleri sıkı fıkı arkadaşlık yaptığı bazı dostlarından zamanla koptu. Ama benim düşünceme göre bu kopukluğu yaratanlar genelde hep karşı taraf olurdu.
Yaşar Kemal, yeni yeni ünlenmeye başladığı yıllarda, Erenköy'deki evimize arada bir gelirdi. Bir gelişinde son çıkan kitabı, emin değilim ama galiba "Orta Direk'i babama imzalayarak vermişti. Yaşar Kemal'in kitabını okumakta olan babam, arasına kurşun kalem koyduğu sayfaların arasındaki cümlelerin neredeyse tamamının altlarını çizmişti. Doğal olarak ben bu işten ilk başta hiçbir şey anlamamıştım. Ama bir gün evimize gelen başka bir yazara babam, Yaşar Kemal'in kitabındaki altı çizilmiş satırları gösterip, "Cık cık, yahu kitaptaki şu Türkçe yanlışlarına bak hele" dediğini duyunca ne demek istediğini anladım o zaman.
* * *
Bundan üç dört yıl kadar önce telefonla katıldığım özel bir radyodaki dilimizle ilgili bir programda konuyu gündeme getirdiğimde, bana inanmayan yazar Yüksel Aytuğ stüdyoda kahkahalar atarak," Ateş Bey, babanız herhalde Yaşar Kemal'in çok beğendiği satırlarının altını çizmişti" dedi!..
Oysa akademik bir eğitimden geçmemiş bu ünlümüzün kariyerinin daha ilk yıllarındayken böyle dil yanlışları yapması bana hiç de şaşırtıcı gelmemişti.
Yıllar sonra bir gün Nesin Vakfı'nı ziyaret eden Yaşar Kemal, vakfı gezdikten sonra tok sesiyle, "Yahu Aziz, bu çocuklar burada birbirlerini becerirler" deyince babamı çok kızdırmıştı.
Yaşar Kemal'in söylediği bu söz babamın aklına geldikçe "Olumsuz adam n'olacak. İnsanın aklına en son gelecek şey onun ilk önce geliyor" der söylenip dururdu!..
***
Cuk oturmuş
Antalya Belediyesi'nin halk ekmeği turistik tesislere girecekmiş
20007 yılında Türkiye'de 72.4 dolara tatil yapan yabancı turistlere uygundur!
***
İsabet
Isparta'daki uçak kazası mağduru 11 aileden vekalet alarak McDonell ve Boing şirketlerine dava açan ABD'li avukatın sicili temiz değilmiş
Varsın kirli olsun...
Dinsizin hakkından ancak imansız gelir!
***
Amaç tanıtmak
Madrid Fitur Turizm Fuarı'nda yer alan TÜRSAB standında Türkiye 'su kabağı' ile tanıtılmış
Yarın öbürgün de 'bal kabağı' nı deneriz....
Kabak tadı verinceye kadar bu iş böylecene sürüp gider!
***
Orantı
Uyumayan çocuk obez oluyormuş
Uyuyan toplum da sonunda yüzde yüz gibi bir şey oluyor galiba!..
***
Eksik kalmış işlem
Doç.Dr. Şaban Çalış," 'Türbana özgürlük bildirisi'ne sadece 160 kadın imza attı bu facia" demiş
Faciadan kurtulmak için geriye kalanlara bari parmak bastırtsaydılar!
***
Laf ola
Küresel kriz dünyayı hâlâ öküzün boynuzları üzerinde dönen sananları etkiledi mi acaba?