Üniversite yaşamım sırasında, değerli bir sınıf arkadaşım bana, David Hotham’ın, "Türkler" isimli kitabını armağan etti. Bir solukta ve heyecanla okuyup bitirdim. David Hotham, 1960’lı yıllarda İngiliz The Times gazetesinin muhabiri olarak sekiz yıl Türkiye de görev yapmış ve sonunda 1965 yılına kadar olan birikimlerini, 1968 yılında Milliyet kitapları arasında yayınlamış idi.
Kitap tipik İngiliz titizliği ile hazırlanmış, Türk insanın özellikleriyle ilgili çarpıcı tespitlerle dolu idi. Mesela turizmin Türkiye için "altın yumurtlayan bir tavuk” olacağını fakat maalesef bu müthiş fırsatı doğru değerlendiremediğimizden bahsediyordu. Ayrıca yazarın bazı yaklaşımlarını, yetmişli yılların sonunda bile hazmetmek kolay değildi.
Beni en çok şaşırtanı ise, Türklerin Ruslara benzerliğine ilişkin tespitleri idi.
Hotham Şöyle diyordu "Türkler ne Asyalı nede Avrupalı olmadıklarına göre, en çok eski düşmanlarına, fakat yeni dostlarına, yani Ruslara benzerler, aralarında sanıldığından çok ortak yanlar vardır."
Beyoğlu’ndaki Rus konsolosluğu önünden geçmeye bile çekinirken, bir anda en çok benzediğimiz milletin, Ruslar olduğu iddiası ile karşılaşmanın şaşkınlığını yaşıyordum.
Bu şaşkınlığım doksanlı yılların başına kadar sürdü. Gorbaçov Rusyasına yaptığım ziyaretler, bölgedeki inşaat firmalarımızda çalışanların Rus eşleri ile kurdukları ailelerin başarısı, David Hotham’ın benzerlik iddialarını haklı çıkardı.
Yıllar sonra, Milliyet Sanat Dergisi’nin bu temmuz sayısında bir başka yazı ile karşılaştım.
Orhan Karaveli, bilimsel bir toplantıyı izlemek üzere 1960 yılında Türk bilim heyetiyle beraber Moskova’ya gider. Bir dizi görüşme arasında, Sovyet Barış Komiteleri Genel Sekreteri Mihail Kotof’da bizim heyeti başka bir toplantıya davet eder.
Toplantıya Türk heyetinin dışında, o esnada Moskova da yaşayan Nazım Hikmet’te katılır ve Kotof’un sağ yanında oturarak Rusça konuşmaları, Türkçeye çevirir.
Toplantı bilim adamlarının ziyaretleri vesilesi ile olsa da Kotof konuşmasında, Türkiye’nin Nato’ya girmesi, Amerika ile ilişkileri, üsler ve U-2 olayındaki tavrını ağır biçimde eleştirmeye başlar.
Bu yersiz konuşma karşısında Ömer Sami bey ve Orhan Karaveli’de cevap vererek, Türk Sovyet dostluğunu bozan tarafın aslında Moskova olduğunu, boğazları ve üç doğu ilimizi isteyerek bizleri tedirgin eden ve farklı kararlara iten tarafın kendileri olduğunu ifade ederler.
Toplantıda buz gibi bir hava eser ve Kotof bu sefer sözü, yanında oturan Nazım Hikmet e vererek ondan, kendi görüşlerine bir tür destek ümit eder.
Salonda büyük bir sessizlik, Nazım Hikmet’te büyük bir heyecan vardır.
Karaveli, yazısında o anı şöyle anlatıyor: "Sanki Türk ve Sovyet vatandaşlarından oluşmuş bir jüri önünde yaşamının hesabını verecekti.
“Türkler Ruslar birer köylü millet olarak birbirlerini çok iyi anlayıp sevecek insanlardır” diye başladı sözlerine ve divam etti:
“Yakın bir gelecekte milyonlarca Rus turist Türkiye’nin güneşinden, kumsalından, denizinden konukseverliğinden yararlanmak için ülkesinin sıcak denizlerine inecektir:”
Bizlere Türkçe, Sovyet ev sahiplerine ise Rusça hitap ederek sözlerini şöyle bitirdi:
“Ama şimdi burada Türkiye’nin toprakları konuşuluyor. Her Türk gibi bende, her gram Türk toprağının biz Türklere ait olduğundan eminim. Vücudumdaki kanın tamamını bir gram Türk toprağı için dökmeye hazırım."
Toplantıya bir bomba düşmüş gibi etki bırakan bu açıklama, mağrur ev sahiplerini kıpkırmızı keserken, Türk heyetinin şaşkın bakışları arasında, Nazım ve Orhan Karaveli salondan ayrılırlar.
1960 yılında Nazım Hikmet tarafından ortaya konulan ve o günkü koşullarda imkânsız gibi gözüken bu anıdaki turizm öngörüsünün, doksanlı yıllarla birlikte her yıl artarak gerçekleşmiş olması, milli şairimizin ileri görüş ve vatan sevgisini bir kez daha ortaya koyuyor.
Bir İngiliz olarak David Hotham’ın, aynı yıllarda Nazım Hikmet’in öngörülerini teyit edercesine, turizmin artan önemi ve iki milletin benzerliğine dikkati çekmiş olması da düşünülürse, turizmle ilgili olarak stratejik planlar yapanların değerlendirecekleri verileri zengin tutmaları, edebiyat ve düşünce adamlarının görüşlerine, daha geniş yer vermeleri gerekiyor.
- 15:00 - 38 Avrupa ülkesi Çin'i vizesiz ziyaret edebilecek
- 14:00 - Kapadokya'yı 10 ayda 1 milyon 322 bin 598 turist gezdi
- 13:00 - Uludağ yoğun kar yağışıyla sezonu açıyor
- 12:00 - Mudanya, kendi zeytin markasını yaratacak
- 11:00 - Pasaport bedeli gelirden çok arttı
- 10:00 - SPK'dan Akfen'e şartlı onay!
- 09:00 - Schengen vizesi alacak Türk vatandaşlarına yeni kısıtlama
- 11:25 - Mövenpick Bursa, İncili Gastronomi Ödülü’nün sahibi oldu
- 10:14 - EasyJetwash, marka anlaşmazlığında ödemeyi kabul etti
- 09:00 - İspanya'dan bütçe havayollarına 179 milyon avro para cezası
- 19:00 - British Museum'a şimdiye kadarki en değerli bağışı yapıldı
- 18:00 - THY transit yolcularını İstanbul'da ücretsiz gezdiriyor
- 17:00 - Antalya’nın 25 yıl sonraki iklim krizi 'Kıyamet' filminde
- 16:00 - Esas Holding'ten Pegasus'ta hisse satışı
- 15:00 - THY, AJet'in sermayesini 15 milyar lira artırdı
Tüm Hakları Saklıdır © 2005 Türkiye Turizm | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.