24 Kasım 2024
  • İstanbul6°C
  • Ankara1°C
  • Antalya14°C

TÜRK KAHVESİ HAREMLİQUE

Haremlique, Koç ailesinin gelini Caroline Koç ve İzmirli arkadaşı Banu Yentür'ün kurduğu henüz çok yeni bir marka.

Türk kahvesi Haremlique

26 Ocak 2009 Pazartesi 09:00

Jale Özgentürk -Referans

Papermoon kapılarını Haremlique ile Türk kahvesine açtı. Haremlique, Koç ailesinin gelini Caroline Koç ve İzmirli arkadaşı Banu Yentür'ün kurduğu henüz çok yeni bir marka.
İstanbul'un en lüks restoranlarından Papermoon'un barı Türkiye'nin ünlü simalarını ağırlıyor. Ünlü İtalyan restoranı akşam üstü saatleri olmasına rağmen oldukça dolu. Papermoon'a kriz uğramamış gibi. Ancak barda aralarında Ümit Boyner, İnci Aksoy gibi ünlü isimlerin bulunduğu şık kalabalığın geliş nedeni ise ilginç bir kutlama. Osmanlı kültürünü dünyaya tanıtmak için yola çıkan Haremlique'in Türk kahvesinin Papermoon mönüsüne girmesi kutlanıyor. İlginç çünkü Türkiye'nin kaymak tabakasının kulübü haline gelen Dinçkök ailesinin işlettiği bu İtalyan restoranının mönüsüne bugüne kadar Türk kahvesi girememiş.



Papermoon'un kapılarını Türk kahvesine açan Haremlique, Koç ailesinin gelini Caroline Koç ve İzmirli arkadaşı Banu Yentür'ün kurduğu henüz çok yeni bir marka. Caroline Koç'un ailesi Türkiye'nin en eski tekstilcilerinden biri. Babası Hervy Giraud, İzmirli levanten Giraud ailesinden geliyor. Ailenin 100 yıl önce kurduğu İzmir Pamuk Mensucat, bir dönem kentin en önemli sanayi işletmesiydi. Tekstil sektörüne Oriental Halı ile başlayan aile İzmir Yün Mensucat, İzmir Basma ve İzmir Pamuk Mensucat'la binlerce kişiye istihdam sağladı. Çin ve Hindistan rekabetine yenik düşünce de bu fabrikalar kapatıldı.

İlk mağaza Akaretler'de
Caroline Koç, çocukluğundan beri içinde büyüdüğü tekstile ilgisini yitirmememiş. İzmir Basma'da tasarımcılık yaparken arkadaş olduğu Banu Yüntür'le Haremlique markasını kurmasının nedeni de yok edemediği bu ilgi olmuş.
2007 Haremlique çarşaf, havlu ve nevresim gruplarında özel dokumalarla işe başlarken, Türkiye'nin geleneksel kahvesini de markalaştırmaya karar veriyor. Caroline Koç, ihmal edilen Türk kahvesini Haremlique markasıyla dünyaya taşımaya hazırlandıklarını söylüyor ve ekliyor:
"İzmir'de bir gurme tarafından tamamen doğal yollarla çeşitlendirdiğimiz Türk kahvesi büyük ilgi gördü. Beklenmedik bir taleple karşılaştık.
Koç,Türkiye'de üretilenden farklı bir kalitede ürünler üretmeyi hedefledikleri Haremlique'ın ilk mağazasını İstanbul Akaretler'de açtıklarını 2010'dan sonra ise dünyaya açılmayı da hedeflediklerini söylüyor. 2010'da Dubai, New York, Londra ilk hedef. Los Angeles, Güney Fransa ise uzun vade hedefi.
Koç ve Yüntür'ün projeleri Haremlique'le de bitmeyecek gibi görünüyor. Önce onu büyüteceklerini, sırada ise Selamlique markasını düşündüklerini söylüyorlar.
Haremlique'in sakız, tarçın, çikolata aromalı kahvelerini tadarken Mustafa Koç da Papermoon'a geliyor. Yani Haremlique'in desteği sağlam. Türk burjuvazisinin sanattan, yeme-içme kültürüne kadar zenginliklerimizi dünyaya taşıma yolunda giderek artan iştahı da bir kez daha sevindiriyor.


Papermoon'a kriz uğramamış gibi
Kahve tanıtımının sonuna yaklaşırken yemek saati de geliyor. Restoran iyice kalabalıklaşıyor. Tanıtımın ev sahipliğini yapan Akkök Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Akmerkez'in sahibi olan Ömer Dinçkök'ün eşi Ayşegül Dinçkök'le sohbet ediyoruz. Dinçkök'e "Kriz galiba Papermoon'a uğramamış" diyoruz. Dinçkök ise "Kriz var ama işler de sürüyor. Restoranın müdavimleri krize rağmen burada" yanıtını veriyor. Dinçkök'e göre restoranın başarısında "iyi yapılan bir işin arkasında durmak" var. İstanbul'daki Papermoon'un İtalyan restoran zincirinin en önem verdiği restoran olduğunu belirten Dinçkök, "İtalyan aşçımız ilk açıldığımızda gelen aşçı. Buradan yetişenler yeni restoranlar açtılar. Biz de kalite hiç bozulmadı" yorumunu yapıyor. Papermoon'un müdavimleri için bir kulübe dönüştüğünü de anlatıyor Dinçkök ve şunları söylüyor:
"İstanbul'da bazı özel işadamı kulüplerinin açılacağı söyleniyor. Papermoon aslında böyle bir ihtiyaca cevap verdi. 10 bin dolar üyelikle de girilmiyor. Kulüp ABD'de Avrupa'da tutar ama Türkiye'de zor."
Bu arada Türk kahvesinin mönüye girmesini de değerlendiren Dinçkök, "Papermoon'da Türk kahvesi olmaması ayıp bir şeydi. Haremlique markasıyla girmesi çok sevindirici oldu" diyor. Türk kahvesinin Milano ve New York'taki Papermoon'lara girip girmeyeceği sorusuna ise "İyi fikir biz bunu önerelim" yorumunu yapıyor.

Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı var
Haremlique'in Türk kahvesi tanıtımı sırasında adeta tarihe bir yolculuk yapıyoruz. Kahvenin uzun serüvenini Serdar Gülgün anlatıyor. Gülgün, İstanbul Üniversitesi İşletme bölümü mezunu. Londra Üniversitesi Doğu ve Afrika Sanatları Bölümü'nde İslam sanatı üzerine master yapmış. Osmanlı sanatı uzmanı. Bugün British Museum'de ders veriyor.
Vakko'nun kumaş danışmanlığını yapan Gülgün, ünlü çanta ve ayakkabı markası olan Louis Vuitton'un özel müşterileri için İstanbul yemek ve gezi rehberi hazırlayan bir isim. Kahvenin bilinenin aksine Yemen'de değil Habeşistan'da (yani Etopya) üretildiğini anlatan Gülgün, kahveye ilişkin çeşitli efsaneleri anlatarak yaptığı konuşmasında Avrupa'ya Viyana kapılarına dayanan Osmanlı'dan giden kahvenin 500 yıllık bir geleneğin ürünü olduğunu söylüyor. Yaşam kültürü içine giren, atasözlerine konu olan kahvenin nasıl geliştirilemediğini anlayamadığını üzülerek ekliyor. Gülgün'ün kahve ile ilgili aktardıklarından birkaç not:

* En iyi kahve 800-2000 rakımda yetişir. Blue Mountain kahvenin Rollys Royce'udur.
* 1517 yılında Yemen Valisi Özdemir Paşa kahveyi İstanbul'a getirmiştir.
* Kahve, güğüm ve cezvelerde pişirilerek Türk Kahvesi adını almıştır.
* Saray mutfağında özel bir seremoni ile kahve içilirdi.



Dali, Picasso'ya yaklaştı 210 bin kişi gezdi
Sabancı Müzesi son yıllarda Türkiye'de müzeciliğe sınıf atlatan işlere imza attı. Büyük ses getiren Picasso sergisinden sonra getirilen İspanyol ressam Salvadore Dali de sadece İstanbul değil Türkiye'nin çok farklı illerinden gelen ziyaretçilerin yoğun ilgisini gördü. Önceki gün Sabancı'nın ikiz kulelerinde bir öğlen yemeğinde Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer, Kurumsal İletişim Danışmanı Hayri Çulhacı ve Sabancı Müzesi Müdürü Nazan Ölçer'le 1 Şubat'ta sona erecek sergiyi konuştuk.
Nazan Ölçer şu ana kadar sergiyi 210 bin kişinin ziyaret ettiğini söylüyor. Türkiye'nin çeşitli kentlerinin yanı sıra Bulgaristan'dan Makedonya'dan Dali hayranlarının sergiyi ziyarete geldiğini söylüyor. Serginin zorla on gün daha uzatıldığını ve 1 Şubat'ta kapatılacağını belirten Ölçer, ziyaretçi sayısı 250 bine ulaşarak rekor kıran Picasso sergisine yaklaştığını söylüyor. Dali Vakfı bu gelişmelerden çok etkilenmiş. Ölçer, sevinçli ama aynı zamanda kaygılı. "Çıtayı çok yükselttik. Bundan sonra ne geliyor diye şimdiden soruyorlar" diyor.

Müze de krizden etkilendi
Müzenin en büyük destekçisi Akbank'ın Yönetim Kurulu Başkanı Dinçer de Ölçer'in anlattıklarını heyecanla dinliyor. "Emirgan'da aylardır trafik var. Hafta sonu arkadaş grubuyla gittik, müthiş kalabalıktı. Bu Türkiye'nin başka bir boyuta geçtiğini de gösteriyor. Pozitif bir gelişme" diyor.
Bu arada konu krize geliyor. Dinçer, ekonomide bilinmeyen çok şey olduğunu ve bu krizin ne zaman biteceğini kimsenin bilemediğini ekliyor. Ancak moralleri bozmamak gerektiğini de dile getiren Dinçer, "Açık konuşmak lazım. Topluma ne umut ne de fazla umutsuzluk vermek doğru değil. İyi izlememiz gerek. Şirketlerin ayağını yorganına göre uzatması gerek" diyor.
Bu biraz da Sabancı Müzesi'nin de etkilenmesi demek. Dinçer, "Biraz da başka müzeler büyük projeler yapsın" derken Ölçer, "Biz de kemerleri sıkıyoruz. Bu sürede elimizdeki koleksiyonları sergileyeceğiz. Ama taşıdığımız isim büyük" diyor.
Bu sohbet gösteriyor ki Sabancı Müzesi kriz nedeniyle bir süre nefes alacak gibi görünüyor...
Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON DAKİKA