26 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Ankara-1°C
  • Antalya8°C

TEBRİZ'DEN EVLİYA ÇELEBİ İYİ SÖZEDER

Tebriz’den Evliya Çelebi sitayişle söz eder. Onun tasvirlerindeki binaların çoğu bugün yok. Ama kalıntılar bile insanı etkiliyor.

Tebriz'den Evliya Çelebi iyi sözeder

26 Ağustos 2016 Cuma 15:00

İLBER ORTAYLI
İSTANBUL- Tebriz İran’ın dördüncü büyük şehri. Sanayi açısından ise Tahran’dan sonra geliyor. Tebriz’deki yaşam ne olursa olsun İran’ın diğer şehirlerine oranla daha renkli...

Bu pazartesi Tebriz’de, İstanbul’un kalemi ve sohbeti renkli Azerbaycanlı aydınlarından Ali Polat’ın yazdığı “Tebriz” kitabının takdim töreni vardı. O şehrin ve Türkiye’deki Tebrizli işadamlarının katkısıyla dört dilde basılan bu eser satılmıyor, istek üzerine gönderiliyor.
Ali Polat bir Tebriz çocuğudur ve üniversite tahsilinden beri Türkiye’nin değerli işadamlarındandır. Kitapta Tebriz’in mimari eserleri, tarihi portreleri ve siyasi tarihinin dışında şehrin çevresi de ele alınmış. Rahat okunan bir eser.

İRAN’ıN DÖRT MEVSIM YAŞAYAN BÖLGESI
İran Azerbaycan’ının okumuşları ilginç kişiliklerdir. Bir kere Türkçeyi iyi bilirler. Farsçaları da onun kadar iyidir. Farsça daha çok okudukları bir dildir. İkisi dolayısıyla İngilizcelerini de daha renkli ve yerinde kullanırlar. Bu okumuş takımın içinde hele daha geçmiş kuşaklarda Fransızca, Rusça ve Arapça bilenler de az değildir. Zaten tanıdıklarım ve girip çıktığım üniversite ve yazar çevrelerinde kullanılan dil ve üslup ve verdikleri kaynaklar, bilgi dağarcıkları beni her zaman hayran bırakmıştır.

Eskiden Sovyet Azerbaycan’ı dediğimiz bugünkü Azerbaycan Cumhuriyeti’nin okumuşları da geniş bilgilidir ama İran Azerbaycan’ındakilerin kaleme aldıkları ilmi araştırmalar galiba birçok bakımdan daha kapsamlı. Türkiye’deki Azerbaycanlılar bu bakımdan bu bölgeye göre çok dikkate değer bir gruptur. Farsçalarının yanında eski Pahlevi metinlerini okuyanlar, yani Sasanilerin kullandığı Estrangelos tipi yazıyı bilenler dahi vardır.

Bizim gençliğimizdeki Türk-İran uzmanları İstanbul’un verimli muhitinde bu dili ve edebiyatı en güzel şekilde öğrenebilmiş, bilimsel araştırmalara yönelmişlerdi. İstanbul’daki Azerbaycanlılar da okuma-yazma ve sohbette, doğrusu insana çok görüş kazandıran, bilgili kişilerdir. Her toplumda böyle seçkinlere az rastlanır.
Tebriz İran’ın dört mevsimi yaşayan bölgesidir. Kışları neredeyse Erzurum gibi soğuk ve yazları da Ankara kadar sıcaktır. Kültürel çevresi itibarıyla Tebriz doğu sınırlarımızdaki Urmiye Gölü’ne ve Hazar havzasındaki Gilan ve Mazenderan’a kadar uzanır. Yerleşme tarihi çok eskidir. Hasanlı kazılarının buluntuları Tahran ve Tebriz Üniversite Müzesi’nde teşhir ediliyor. Tebriz Türk tarihinde ise 11’inci yüzyıldan itibaren yoğunlukla yer tutar.

İKI DEVRIM TEBRIZ’DEN ÇıKTı
Selçukluların ardından İran’ı fetheden İlhanlı Moğollarının başkenti olmuştur. Mimari eserlerin başında Kapalıçarşı’sı ve sayısız cami, medrese ve türbe gelir. Tebriz mimarisinin özgün örneği ise Meşrutiyet Müzesi’dir. Anadolu beylikleri ve ilk dönem Osmanlılık üzerindeki tesirleri çok açık olan Tebriz’den Evliya Çelebi sitayişle söz eder. Onun tasvirlerindeki binaların çoğu bugün yok. Ama kalıntılar bile insanı etkiliyor. Anadolu’ya âlim, mimar ve devlet adamı sevk eden bir bölgeydi. Bu sırf Anadolu için varid değildir. Timurlular devrindeki Herat ve Orta Asya içinde Tebriz’in etkisi açıkça görülür. 14’üncü yüzyıla kadar Tebriz’in ismi Orta Asya, İran ve Anadolu dünyasında sık geçer ve daha da geçecektir.

Tebriz’in son senelerde ilginç bir araştırma alanı olması tesadüf değildir. Bugünkü Tebriz’in nüfusu iki milyona yaklaşmıştır. Mazide İran ülkesinin Osmanlı ülkesi elinde kısa süre kalan bir üleşidir bu birliktelik; yarattığı neticeler bakımından Osmanlı-İran çekişmesini de güçlendirdi. Akkoyunlular, Safeviler ve Kaçarlar aslında Türk hanedanıdır ama İranlılık onları çok fazla şekillendirdi çünkü İran kavramı ve kimliği bu coğrafyadaki Türk devletinin icadı değilse de geniş ölçüde kullandıkları bir isimlendirme ve bir kimliktir.
Hiçbir ülkede birbirinden bu kadar farklı iki dili konuşanların birbirini bu kadar anladıkları görülemez. Tabii İran Türkleri, Fars kültürüne daha çok tutkundur ve gerçek Farslıların Türkçeyi bildiklerinden daha iyi bilirler. Çağdaş İran’ı biçimlendiren ve birbirine zıt gibi görünen iki devrim Tebriz’den çıktı. 1905 anayasacılık hareketi ve nihayet 1979’daki, bugünkü rejimi getiren hareketin merkezlerinden birincisi Tebriz’di. Azerbaycan’ın yetiştirdiği parlak bir aydın olan Ahmet Kesrevi, “İran Meşrutiyeti’nin Tarihi” adlı eserinde bu görüşleri destekleyen deliller ve yorumlar yapmaktadır.

BUGÜNKÜ ŞEHIR FARKLı
Bugünkü Tebriz, artan nüfusu ve yükselen binalarıyla eskisinden farklı. Nüfusuna oranla kalabalık sayıda kitapçı ve musiki eserleri satan dükkan var ve tabii Tebriz’de ses ve sahne sanatkarlarının sayısı da kalabalık. İran’ın dördüncü büyük şehri olan Tebriz’de sanayi Tahran’dan sonra ikinci dereceyi alıyor. Tebrizliler her yerde müteşebbis ve faal işadamları zümresi. Yaşam İran’ın diğer şehirlerinden daha renkli, hele Azerbaycan mutfağının üstünlüğü tartışılmaz. İran Azerbaycan’ı ile Türkiye arasındaki kültürel ilişkiler arasında artma eğilimi görüyorum, bunun artması bizim tarih ve dil bakımından öz kaynaklara yönelmemizi, daha kişilikli yorumlara gitmemizi sağlayacaktır.

Hürriyet 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON DAKİKA