24 Aralık 2024
  • İstanbul13°C
  • Ankara8°C
  • Antalya12°C

SAĞLIKSIZ DEMOKRASİNİN ÜRÜNÜ

Can Pulak

03 Temmuz 2017 Pazartesi 09:01

Bizim millet çok değişti. Birşeyler oldu insanımıza. Eskinin o sözüne güvenilen, mert, yiğit, kahraman, ülkesini seven,üstü başı düzgün, saygılı insanı azaldı sanki. Bıçkın tipler sardı ortalığı. Kavgacı ve kabadayı, büyük küçük tanımaz, kuralları sallamaz, vatanına ve bayrağına geçmişteki kadar tutkun olmayan bir kalabalıkla içiçe yaşıyoruz.
Birbirimizi sevmeyen,saymayan, kıskanç bir millet olduk çıktık. Ayrıca dedikoduya çok düşkünüz. Bire bin katarak anlatıyoruz herşeyi.Yargısız infazlar yapıyor,sevmediklerimizi gözden düşürmek için akla gelmeyecek iftiralar atıyor,acımasızca insanlık suçu işliyoruz hergün.
Eskiden bir makama yükselmek, bir yerlere gelebilmek, saygın bir kişiliğe sahip olmak için emek sarfederdik. Okurduk, diploma alırdık, mesleklerimizde adım adım ilerlerdik. Alınteri vardı bu namuslu yürüyüşümüzde. Ailelerimizin fedakarlıkları vardı. Hakettiğimiz noktaya kadar tırmanabiliyor, fazlası için geceli-gündüzlü zahmetli çalışmalar yaparsak terfi edebiliyorduk.
Şimdi öyle mi..?
İstisnalar kaideyi bozmaz ama, kuraldışı davranış ve yaşam modelleri kanser gibi sardı toplumu. Kimse kızmasın, gücenmesin. Bunun yerine bir gerçek aynasına bakıversin herkes.
Hangimiz yada kaçımız bileğimizin hakkıyla kazandık sıfatlarımızı, makamlarımızı ve yaşam kolaylıklarımızı?
Kaçımız alnımızın teriyle kazandık paraları, hangi paralarla aldık malı mülkü?
Akıl yaşımız, zeka ölçümüz doğru orantılı mı hayatlarımızda?
İki kelimeyi biraraya getiremeyen, okuduğunu anlamayan, dünya görüşü ve tecrübesi, becerisi kıt insanlara çok önemli idarecilik koltuklarında otururken rastlamıyormusunuz hiç?
Sadece çevresine saygılı değil, görgülü insanımız da azaldı iyice. İyilik yaparken, bir elin verdiğini öbür elin görmeyecek,öyle değil mi?
Şimdi ilanlarla, reklamlarla, filmlerle yapılıyor iyilikler. Ramazanda iftarı evlerde, en fazla akrabalarımız yada komşularımızla yapardık. Şimdi yedi mahalle toplanıyor sokaklara, binlerce kişilik açık sofralar kuruluyor ve milletin vergileriyle iftarlar açılıyor. Belediyeler, resmi kurumlar yarışıyor iftar yemekleri için. Bunun sevabını bir bilen varsa anlatsın lütfen.
Allah'ı kandırmamız mümkün değil, cahilleri kandırıyoruz sadece. Bizim bildiğimiz iftar, evlerdeki helal paralarla sofraya getirilen zeytin, ekmek, çorba, fasulye yada mercimek pilavla açılırdı. Şimdi öyle mi?
Milletin kesesinden kurulan iftar sofralarında bir kuş sütü eksik.
Yeri gelmişken şu kutsal dinimizin umre ve hac gibi vecibeleri üzerinde de durmak gerek. Kendi kesesinden umre yapan yada hac görevini ifa eden din kardeşlerimize saygımız sonsuz. Ama devletin kesesinden yada patronunun parasıyla bu görevleri yerine getirdiklerini sananlara ne demeli?
Binlerce devlet görevlisi, her yıl milletin parasıyla umreye yada hacca gidiyor. Zenginler yanlarında umre ve hac için misafirler götürüyorlar. Bunların hacılıkları yada umreleri Allah katında kabul görür mü?
Haccın kuralları belli. Onun bunun parasıyla, hele yetim hakkının da bulunduğu devlet bütçesiyle hac olur mu?
Dedim ya, insanımız çok değişti. El kesesinden gününü gün etmeye çok alıştı. Özellikle son yıllarda eğitimsiz, tecrübesiz, iki kazı güdemeyecek çok insan, çok önemli yer ve makamları işgal ediyor. Eskiden de vardı böyleleri. Bugün nelerden şikayet ediyorsak, bunlardan bir miktarına eski dönemlerde de rastlıyorduk. Ama bu kadar değil, inanın bu kadarına hiçbir dönemde rastlamadık. Öyle meslekler var ki, oralarda yükselebilmek için gecenizi gündüzünüze katmanız, büyük bir birikime ve donanıma sahip olmanız gerekir.
Örneğin diplomatlık, hakimlik, profesörlük, askerlik, doktorluk gibi.. Günümüzde torpille bir çırpıda mesleklerinin zirvesine yükseliyor insanlar.
Yazık çok yazık...
Demokrasimiz sağlıksız gelişince, yönetim modelimizin sağlığı da tehlikeye düştü. Oyun çoğunu alıp devleti ele geçirenler, kendilerine göre bir yönetim rotası çizdiler. Milliliğinin tartışılmaması gereken ne kadar kurumumuz varsa, yıllardır yürüdükleri sağlam yollardan çıkıp, tartışmalı kulvarlara girdiler.
Örneğin Milli Savunma, Milli Eğitim, Milli İstihbarat, Dışişleri, Adalet, Tarım gibi…
Öyle olunca dünün saygın, ciddi, sözüne güvenilen Türk devleti bocaladıkça bocaladı ,ağır yaralar aldı ve keskin virajlı yollarda yürümek zorunda bırakıldı. Mevcut durumumuz budur maalesef.
Bir ülkede demokrasinin eğitim ve disiplini yoksa eğer, o ülkede demokrasi sağlıklı gelişemiyor. Tıpkı bizde olduğu gibi. Bizim demokrasimiz bir çaycıyı aynı belediyenin Başkanı yapabiliyor hemen. Bir kabzimalı Meclis Başkanlığına oturtabiliyor ,evini yönetemiyeni devlet yönetimini teslim edebiliyor.
Bir tarihte ilkokul mezunu bir devlet bakanımız vardı. Adalet Bakanı’ndan yeğeni için gardiyanlık kadrosu istemişti de, yeğeni lise mezunu olmadığı için talebinin reddedilmesine sinirlenmiş ve şöyle demişti:
''Bu nasıl bir ülkedir yahu? İlkokul mezunu olan beni bakan yapıyor da, ortaokul mezunu olan yeğenime gardiyanlığı çok görüyor. Pes doğrusu..''
Demokrasi de emek istiyor, eğitim istiyor işte. Öyle sandıktan çıkmakla kolay demokrat olunamıyor. Oluyorsa da, bizdeki gibi oluyor ancak. Oysa güçlü devletlerin demokrasisi de güçlü oluyor. Sandıktan çıkan politikalar ve politikacılar, o güçlü devletlerin sürekli ve değişmez politikalarını değiştiremiyorlar. Amerika'da Başkanlar, Temsilciler Meclisini aşabiliyorlar mı, Pentagon'un ve CIA'nın kararlarını değiştirebiliyorlar mı?
Güçlü devlet olabilmek için, güçlü demokrasiye, güçlü kurumlara sahip olmak lazım. Amerika, Rusya, İngiltere, Çin neden güçlü devletler, bunu bir incelemek gerekiyor.
İnşallah Türkiye de gelecekte güçlü bir devlet olur ve bu devlette yaşayan insanlar, güçlü devletin mutluluğundan nasibini alır. Neden olmasın?