20 Eylül 2024
  • İstanbul19°C
  • Ankara16°C
  • Antalya25°C

REHBER-ACENTE İLİŞKİSİ “TURİZMİN İLKELERİ”NE UYGUN OLMALIDIR

Çanakkale’den turist rehberi Osman Topçu, son dönemde turist rehberleri üzerine ortaya at4lan iddialar ve turist rehberliği meslek kimliğini hafife alan açıklamalar üzerine  rehberlerin sorunlarını içeren bir yazı kaleme aldı. 

Rehber-acente ilişkisi “turizmin ilkeleri”ne uygun olmalıdır

09 Şubat 2021 Salı 15:00

ÇANAKKALE - Çanakkale’den turist rehberi Osman Topçu, son dönemde turist rehberleri üzerine ortaya atılan iddialar ve turist rehberliği meslek kimliğini hafife alan açıklamalar üzerine  rehberlerin sorunlarını içeren bir yazı kaleme aldı.

Osman Topçu “Her turizmci için  aile içi atışmalar devam etse de;  var olan "turizm ilkelerini"   koruyan, hatta bu ilkeleri en baştan yazmaya hevesli; Böyle düşünen binlerce seyahat acentesi ve turist rehberi olduğuna da eminim” dedi.

Turizmde rehber-acente ilişkisinin doğru bir zeminde kabul edilmesi gerektiğini ve pandemi döneminde ortaya atılan iddialarla turizm ilkelerine bağlı olunması gerektiğini belirten Topçu “Yürüyüş grubunun ilgili kanun ve ilkeler gereği "mutlak şekilde’’ (bahanelerden, kıvırmalardan uzak) bir seyahat acentesi tarafından organize edilmesi gerekir.
Başında bir profesyonel rehberin görev alması adına "hep bir ağızdan" mücadelesini verebileceklerin zaferler kazanabileceği, gerçek alkışları alacağını ve en önemlisi yıllar sonra dahi hoş bir seda ile anılacağını düşünenlerdenim” şeklinde yazdı.

rehber-osman-topcu.jpg

Osman Topçu’nun “Kuyumcu vitrininden pazar tezgahına...” başlıklı yazısı şöyle....

Yıllardır emek verdiğiniz bir seyahat acenteniz var. İşletmeyi açma sürecini,  müşteri bulma, piyasada tanınma, şirketi ayakta tutabilme adına verilen maddi manevi zorlukları, bir Allah birde siz biliyorsunuz. Geriye dönüp bakıldığında bu günlere kolay geldik diyen bir taneniz yok…
İşte böylesi bir tutunma sonrası;

Birgün sosyal medyayı açtığınızda sizinle meslektaş olmaması rağmen,  organik bir çalışma bağınız olan başka meslek grubu mensuplarından bazılarının, adeta karpuz kabuklarını etrafa atarcasına şöylesi ifadeler yazdığına şahit oluyorsunuz;

ÖNÜNE GELEN HERKES ACENTECİ

Seyahat acentesi açmak bedelsiz olmalı... Nasıl ki bir şirket normal usuller ile açılıyorsa, seyahat acentası açmak içinde şuraya para, oraya para ödemeden belge alınabilmeli,  ne gerek var daha Bismillah demeden 70 bin - 80 bin liralar ödemeye...

Anlam veremiyorsunuz önce. Siz aksine seyahat acentesi belgesi almanın daha da pahalı olmasını,  acente açmanın daha da zorlaşmasını, 70 - 80 bin lira ödeyip, önüne gelen herkes acenteci olmamasını düşünürken,  şimdi bu laflar niye diye kendinize soruyorsunuz.
Zaten pandemi de işlerimiz mahvolmuş...
Deli saçması deyip geçiyorsunuz başka paylaşımlara, az da olsa moral bulmak için...

TURLARDA ACENTEYE GEREK OLMASIN DİYENLER

Aradan bir kaç gün geçmiyor. Yine sosyal medyadan, özellikle bazı platformlardan yine bazı kişiler, sanki organize olunmuş gibi bu sefer şu şekilde karşınıza çıkıyor;

* Doğa - yürüyüş turları, tekne turları, cip safari turları gibi aktivitelerin seyahat acentesi ile yapılması zorunlu olmamalı. Bu yasa değiştirilmeli…
Dernekler, kulüpler, belediyeler, topluluklar, sivil toplum platformları pek tabi bu aktiviteleri acentesiz da yapabilmeliler.  Müze yok, ören yeri yok.  Altı üstü plaja gideceğiz, yürüyüş yapacağız, piknik yapacağız mahalleliyi alıp.  Bir turizm aracını kiralayıp kendi aramızda böyle bir gezi için illa acentelere neden daha fazla para ödeyeme mecbur olunsun ki...

Hasbinallah diyorsunuz.  Bu da nerden çıktı ? Dün acente açmak bedelsiz olsun, bugün de falanca şekilde olan turlarda acenteye gerek olmasın diyenler. Zaten işler altüst, tüm rezervasyonlar iptal, ödemeler,  borçlar diz boyu... Derin bir iç çekip biraz rahatlamaya,  moral verici paylaşımlar aramaya başlıyorsunuz…

"ENFORMASYON MEMURLUĞU

Gün geçmesin ki yine o bazıları;

* Üniversitelerde 4 sene seyahat acenteciliği bölümünde fakülte okuyan veya fakülte mezunu olan binlerce insan var. Seyahat acentesi işletmeciliğini sadece bu diplomaya sahip insanlar yapmalı... Parayı veren ilkokul mezunları da acente açabiliyor! 
Eğer seyahat acenteciliği bir meslek kabul edilecekse bu işi aynı eczacılar, gözlükçüler, mimarlar, avukatlar gibi üniversitelerde ilgili bölümün mezunları yapabilmeli. En kötü ihtimalle seyahat acentesi açabilmek veya işletmek için,  adeta peynir - ekmek gibi dağıtılan  "Enformasyon Memurluğu" belgesinin lüzumu değil, bu bölümü okuyanların diplomaları asılmalı acentenin duvarına...

***

SEYAHAT ACENTELERİNE KARŞI ALGI OLUŞTURULMASI?

Benzeri, benzeri, benzeri şeyler derken karpuz kabuğu olarak nitelendirilebilecek, ‘’aslında kimsenin aklına doğru dürüst gelmeyen bu fikirler’’ bir bakmışsınız, birilerine öyle tatlı gelmeye başlamış ki... Bu söylevler artık karpuz kabuğu olmaktan çıkmış, bu tezler üzerine peşi sıra mağduriyet hikayeleri yazanlar mı istersiniz, buna karşı gelenlerin girdikleri tartışmalar mı istersiniz…

İşte o anda siz anlıyorsun ki ‘’bu aile içi, sektör içi var olan her zaman ki bir tartışmalardan değil, bu seyahat acentelerine karşı açıkça bir operasyon çekilme ve bir algı oluşturulmaya çalışması.’’  Kendiniz dahil tüm acenteler adına verilen emekler, uğraşlar sonrası, birileri sizin kuyumcu vitrinine layık ettiğiniz ne varsa pazar tezgahına dökülsün isteniyor...

Ve siz artık neden, nasıl gibi soruları sormak yerine, pandemi gibi şu vakte kadar hiç bir zaman görmediğiniz böylesi bir buhranda "neyse ne" deyip geçemiyor ve onca dert içinde birde bunları dert dinmek zorunda kalarak,  böylesi bir yazıyı kaleme alıyorsunuz.

***

İşte yazının hikayesi bu. Evet onca mesleki sıkıntı üzerine böylesi bir yazıyı kaleme almaya mecbur edilen onca bir turist rehberinden biriyim ben sadece.

Konulara az çok vakıf olanlarınız, ilk paragraf sonrası karpuz kabuğu diye tabir edilen seyahat acentelerine yönelik teşbihsel atıfları okurken,  yazının nereye gideceğini anladığına eminim.


rehber-osman-topcu-001.jpg

ACENTELERİN REHBERLERE KARŞI TAVRI

Konuya vakıf olmayanlara ise şöyle izah etmek isterim;

Günlerdir  "bazı seyahat acentesi işletmecilerinin  turist rehberlerinin bütününe karşı" aldığı tavrı ve rehberlerin bu tavır karşısında hissettiklerini bir ayna tutarak anlatmaya çalıştım az çok. Empati kurabilip, hissedebilenlere şimdiden ne mutlu diyerek devam ediyorum.

Konuya vakıf olmayanlar için turist rehberlerine yönelik ‘’ bazı acentecilerin başlattığı,  sonra birilerine çok tatlı gelen ’’ ortaya atılmış tezlerden bazıları;  

TÜRKÇE REHBERLİK

* Turist rehberlerinin illa yabancı dil bilmelerine gerek yok. Türkçe rehberlik gelmeli. Osmanlı Devleti zamanından, Sultan Abdülhamit döneminden bu yana 130 senedir rehberlerin yerli veya yabancı turiste hizmet vermesi fark etmeksizin yabancı dil bilme gereği vardı ya, heh işte artık o olmasın... İsteyen rehberlik mezunları Türkçe rehber olsun…

REHBERSİZ TURLAR

* Doğa, yürüyüş, tekne turlarında da rehberlere gerek olmasın. Bu konuda ilgili kanun artık değişmeli. Bizler seyahat acentesi olarak rehbersiz de bu turları organize edebiliriz…

ALAN KILAVUZLUĞU

* Bazı dağlık - ormanlık alanlarda olduğu gibi geneli 10 – 15 günlük kurslar ardından verilen "alan kılavuzluğu" belgesiyle gruplara mihmandarlık yapanlar var ya,  bu uygulama "tarihi -kültürel alanlarda da’’ olsun. Ne var ki Gelibolu Yarımadasın da var, bildiğin rehberlik yapıyorlar orada,.. Neden başka yerlerde de olmasın…

* Dahası, dahası…

REHBERLERİN ÖZELLİĞİ

Elbet her "meslek grubunun" organik olarak bağı olan kurum/ kuruluşlar ile tatlı didişmeleri olur. Özel hastaneler ile doktorlar, özel okullar ile öğretmenler, inşaat şirketleri ile mimar – mühendisler arasında olduğu gibi...

Pek tabi turist rehberinin de seyahat acenteleri ile atışmaları işin doğası gereği her daim olmuş ve olacaktır. Ancak bu atışmalar aile olmanın "tuzu biberi" sayılan, taban ücret tarifeleri, otobüste ön koltuk rezervasyonları, bazı satışların hak ediş dağılımları,  hitabet şekli, iletişim tarzı vs. konulardan öteye hiç kadar geçmemişti. Gelinen noktada maalesef mesleğin eğitime, öyküsüne, tercihlerine, alternatiflerine, çalışma şekline zerre kadar iyi niyet okuması yapılamayacak şekilde girildi.

BAŞKA BİR MESLEK GRUBUNA MÜDAHALE

Oysa her seyahat acentesi; 
ofisinde ister 1 kişi çalıştırsın, isterse 10 kişi, kime ne… Bir seyahat acentesi ister doğa turizmi yapsın, isterse yurtdışına kültür turu, kime ne… Bir seyahat acentesi ister mahallesindeki insanları toplar sadece yerli turist gezdirsin, isterse Norveç’ten grup getirsin ülkeye, kime ne, bir seyahat acentesi ister 1 şube sahibi olsun, isterse 150 tane şube açsın. Bir seyahat acentesi isterse 3 - 5 kişiye özel turlar organize etsin, isterse 1000 kişiye – 2000 kişiye aynı anda hizmet götürsün, bir seyahat acentesi ister çarşının göbeğinde zemin kat kiralayıp sadece uçak bileti satsın, isterse bir binanın 2.katında sadece Hac - Umre turları… “Kime ne!” diyebilme hakkına her anlamda sonuna kadar sahipse, hele ki başka bir meslek grubunun bu konularda müdahaleci olması asla kabul edilmeyecek kadar hassas ise,

TURİST REHBERİ ÜLKE TANITIMININ HASSASİYETİDİR

Sebebi ne olursa olsun,  konu ‘’turist rehberlerinin de özlük haklarına ve kazanımlarına geldiğinde de’ aynı kendisine yapılmışçasına yaklaşarak’
okuduğu üniversite sonrası rehber olabilmek için dil sınavını geçme zorunda olduğunu bilerek turist rehberliği bölümüne giden kişilerin eğitimine, sınav sistemine…  Rehber adayı olarak ister ilk girdiği sınavda başarılı olsun isterse 10. girdiği sınavda, onun kendine biçeceği çalışma ve başarı öyküsüne… Yabancı dile çok hakim olsa bile ister gidip yabancı turistlere hizmet versin, isterse memleketi Trabzon’a yerleşip Karadeniz Yaylalarında yerli turistlere hizmet versin, mesleki tercihine… Genelde yabancı turistlere çıktığı halde ülkemizde bombaların patlatıldığı, Rusya ile uçak krizi yaşandığı,  darbe girişimin olduğu ve dolayısıyla yabancı turistin yok denecek hale geldiği dönemlerde olduğu gibi, Rusça bilenin Çanakkale’de, Portekizce bilenin Edirne’de, Japonca bilenin Konya’da yerli turist gezdirebilme alternatifine…  İster Efes’te, Truva’da, Aspendos’da arkeoloji, mitoloji, tarih anlatarak ülkesini, memleketini tanıtsın,  isterse çok sevdiği dağlarda, bayırlarda faunayı, florayı, botaniği anlatarak ülkesini tanıtmasın, bunu seçme hakkına… direkt ya da dolaylı olarak dokunan hal ve tavırlara karşı da aynı hassasiyette olmalıdır.

YOK HAYIR, BİZ OLAMAYIZ!

Acentelerin can çekiştiği bu dönemde bile, kendi sorunlarımızdan daha çok biz illa ki rehberlik mesleği ile ilgileniriz diyeniniz varsa;
en azından şunları söyleseniz; turist rehberleri 1 dil değil en az 2 dil bilmelidir. Rehberlik bölümlerinde var olan 2 senelik yüksek okullar kalkarak, hepsi mevcutta da var olan 4 senelik fakülteler ile eşitlenmelidir. Hele ki son dönemlerde ‘’girmek için sıraya girilen’’ tezsiz, alessiz, yabancı dil şartı olmadan,  turizm mezuniyeti şartı dahi aranmadan, 1 senede bitirilebilen yüksek lisans rehberlik bölümleri,  eğitimde eşitlik hakkına aykırı değil mi, ve bunlar kaldırılmalıdır, rehberlerin eğitim gezileri yetersiz, daha uzun, daha detaylı olmalıdır, stajlar yetersizdir düzeltilmelidir, falanca bölgede rehber açığı vardır rehberlerin bu bölgede özel eğitim alması sağlanmalıdır, su altı rehberliği, kuş gözlemciliği vs. konularında rehber yetişmiyor, bu konuda eğitim verilmelidir diye, tüm rehberlerin diksiyon dersi alması zorunlu olmalıdır gibi konularda dosyalar yaparak gitseniz Kültür ve Turizm Bakanlığına. Bu konularda öneriler ve iş birliği sunsanız Tureb’e (Türkiye Turist Rehberleri Birliği) ve üniversitelerimize. Olmaz mı ?

BUNDAN KİM KAYBEDER

Eğer bu şekilde bakamıyorsak,  bırakın da et ve tırnak gibi olan bu iki güzide meslek grubu kuyumcu vitrininde yer alsın. O vitrinde en güzel haliyle yer almak için mücadele edilsin. Biri zümrüt olsun,  diğeri pırlanta… Bundan kim kaybeder ? 

Kimisi tek taş gibidir, kimisi beş taş...  Kimisi 1 karat, kimisi 10 karat.… Kimisi 1 gramdır, kimisi 10 gram... ; ama her ne olursa olsun,  hepsi birlikte o vitrinde ise, parıldar Türk Turizmi.  Biri veya birileri kuyumcu vitrininde sadece biz olalım, diğerleri pazar tezgahında olsun der, ucuz malın alıcı ve satıcılarını organize eder ve bunu gerçekleştirirse,  başardığı tek şey o vitrinin ışıltısını azaltmak, can çekişen turizme yeni bir darbe vurmaktan öte ne olur ?

REHBERİN NEZDİNDE İTİBARINI ZEDELEYEN TÜRSAB ADAYI

Bir önceki Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği seçimlerinde olduğu gibi rehberler üzerinden şirin gözükme gayesinin bir tekerrürü olarak başladığını düşündüğüm ve bu radde kadar gelen vaziyet için,  önceki Türsab seçimlerinde bir başkan adayının ‘’ben acenteci olduğum gibi aynı zamanda rehberim, ama rehberlerin aleyhine söylediğim onca şey yüzünden belki rehberlik belgemi bile iptal bile edecekler,  bakın sizi ne kadar çok seviyorum’’ diyecek kadar ilkelerden kopulduğu halde dahi seçim kazanamadığını, bununla kalmayıp binlerce rehberin nezdinde itibarını zedelediğini tekrar hatırlatarak,

DOĞRU DÜŞÜNEN BİNLERCE SEYAHAT ACENTESİ VE TURİST REHBERİ VAR

Her turizmci için  aile içi atışmalar devam etse de;  var olan "turizm ilkelerini"   koruyan, hatta bu ilkeleri en baştan yazmaya hevesli;   en basitinden "ne olacak canım altı üstü bir yürüyüş turu değil mi" demeden, o yürüyüş grubunun ilgili kanun ve ilkeler gereği "mutlak şekilde’’ (bahanelerden, kıvırmalardan uzak) bir seyahat acentesi tarafından organize edilmesi ve başında bir profesyonel rehberin görev alması adına "hep bir ağızdan" mücadelesini verebileceklerin zaferler kazanabileceği, gerçek alkışları alacağını ve en önemlisi yıllar sonra dahi hoş bir seda ile anılacağını düşünenlerdenim.  Böyle düşünen binlerce seyahat acentesi ve turist rehberi olduğuna da eminim.

Bu vesile ile pandeminin bir an önce sona ereceği, eskisinden çok daha güzel nice gün, ay ve yıllara,  ilkeleriyle ve niteliğiyle ışıl ışıl parlayacağımız zamanlara kavuşmak dileğiyle...

Nezaketle Kalın.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON DAKİKA