23 Aralık 2024
  • İstanbul8°C
  • Ankara0°C
  • Antalya11°C

MEHMET ALİ BİRAND İLE 1976'DA ÇALIŞTIM

Özkan Altıntaş

17 Ocak 2013 Perşembe 19:56

Mehmet Ali Birand ile Atatürk Havalimanı’nda 1976 yılında İslam Ülkeleri Kongresi'ni izlerken tanışmıştık.
Hürriyet muhabiri olarak Atatürk Havalimanı'nda görev yapıyordum.
Atatürk Havlimanı'nda bir çok kez birlikte olduğum Mehmet Ali Birand bir süre İstanbul'da Beyoğlu muhabirliği dediğimiz otel lobilerinde görev yaptı.
Mehmet Ali Birand, Doğan Uluç, Yurdaer Acar, sonradan turizmci olan gazeteciler Nihat Böytüzün ve  rahmetli Fethi Pirinçcioğlu ile birlikte Hilton otelinin lobisinde gelip giden ünlülerle röportaj yaparlardı.
Mehmet Ali Birand Milliyet Gazetesi'nin sahibi Ercüment Karacan'ın kızı Cemre ile evlenince Milliyet gazetesinin Brüksel muhabiri oldu ve 20 yıl orada yaşadı.
Artık Milliyet Gazetesi’nin Brüksel’deki Nato merkezinde görev yapan, diplomatik muhabirdi. Bu nedenle uluslararası toplantıları Milliyet adına izlerdi.
70'li yıllarda Ortadoğu İsrail'in tahrikleriyle kaynyordu
Atatürk Havalimanı Beyrut'un meydana gelen iç çatışma sonrası kapanması üzerine batı ile doğuyu birleştiren önemli havalimanı haline gelmişti.
Bu sayede uçaklarıyla gelen dünya liderlerini görme fırsatını buluyordum.
O dönemde İstanbul'da düzenlenen İslam Konferansının yedincisinde  Mehmet Ali Birand ile birlikte bir olay yaşadım.
Ortadoğu’da İsrail’den kaynaklanan olaylarda 1969’da Kudüs’teki Mescidi Aksa Camisinin yakılması üzerine İslam ülkeleri tarafırdan bir konferans çağrısı yapılmıştı.
İslam ülkeleri bir araya gelerek İslam Kongresi'ni oluşturarak birlikte çözü m arama toplantıları yaptılar. Türkiye'de bu oluşumda yer aldı. İsrail'in Ortadoğu'na yarattığı sorunlara çözüm aramak için çeşitli ülkelerde arka arkaya 20 toplantı yapıldı.
Bu toplantılardan bir kaçı da İstanbul'da gerçekleşti.
İslam Konferansının yedincisi 12-15 Mayıs 1976 da İstanbul’da toplandı.
42 ülkenin katıldığı toplantıda açılışı dönemin başbakanı Süleyman Demirel yaptı. Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil ise konferans başkanlığını yürüttü.

Toplantı için İslam ülkelerinin liderleri akın akın İstanbul'a geliyordu.
Hava müthiş sıcaktı. Ter içinde kalıyor kırmızı halıların üzerinden yürüyerek Şeref Salonu’na giren liderlerden lâf almaya ve fotoğraf çekmeye çalışıyorduk.
Bu toplantıyı izlemek üzere İstanbul’a gelen Mehmet Ali Birand’la Atatürk Havalimanı’nın Şeref Salonu önünde aksayan bir ayağıyla koşarak İslam ülkelerinin liderlerini karşılıyor ve röportajlar yapıyordu.
Ben de hem fotoğraf çekiyor, hem de röportaj yapıyordum.
Milliyet’in muhabiri Sinan Toros fotoğraf çekerek Mehmet Ali Birand’a yardım ediyordu. TRT’den Fuat Tüzün, Anadolu Ajansı’ndan İdris Akyüz’de yazlık giyimliydi.  Boynumuzda fotoğraf makineleri asılıydı. Çevrede güvenlik görevlileri cirit atıyordu. Pek sıkıntı yaşamıyorduk

Özel uçağı ile gelen Suudi Arabistan Kralı kırmızı halı üzerinde görününce güvenlik görevlilerinin bize karşı tavrı sertleşti. Hatta bizi Şeref Salonu’na sokmama gayretine girdiler. Gerekçe olarak ise “Takım elbiseniz yok. Gelen kral" dediler. Şaşırmıştık.
Mehmet Ali Birand rengarenk panama gömlek ve açık renkli pantolon giyimliydi.
Milliyet'in havalimanı muhabiri Sinan Toros ile benim üzerimde kısa kollu gömlek ve pantalon vardı.
Görevlilerin tavrı karşısında ne yapacağımızı şaşırmıştık. Üstelik bizi engelleyen, sonraları MİT Başkanı olan Şenkal Atasagun ve ekibiydi. Gazeteci olduğumuz ve çalışmak zorunda olduğumuzu biliyorlardı.
Direnerek “Bizim takım elbise giyme mecburiyetimiz yok. Önceden uyarı olsa öyle giyinirdik. Son anda kural yaratmayın” diyerek tartışmaya başladık.
O sırada bizi Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’in izlediğini fark etmedik.
Tartışmayı farekederek bakanın bize doğru gelmesi üzerine görevliler kenara çekildi.
Çağlayangil “Ne oluyor?” diye sordu.
MİT görevlileri “Gazetecilerin takım elbisesi yok. Şeref salonuna almıyoruz” dediler.
Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’in üzerinde arkası kuyruklu smokin vardı ve pek şıktı. Ancak alnından damlayan boncuk boncuk ter damlaları, elinde onları silmeye çalıştığı beyaz mendille halinde memnun olmadığı belliydi.
MİT görevlilerini dönerek “Evladım onların takım elbisesi var. Görmüyor musunuz?” dedi.
Mit görevlileri şaşkın halde bize baktılar.
Üzerimizde takım elbise yoktu. Boynumuzda fotoğraf makineleri, kısa kollu gömlekler, elimizde teyplerle duruyorduk.
Çağlayangil devam etti:
”Boyunlarındaki fotoğraf makineleri kravatları, kafalarındaki haberleri ise takım elbiseleridir. Onlar olmadan bu İslam Konferansı’nı ve gelen dünya liderlerini İstanbul’da topladığımızı, haklılığımızı dünyaya kiminle anlatacağız. Türkiye bu toplantının ev sahibidir ve bu fırsatı gazeteciler aracılığıyla dünyaya duyurmalıyız. Onların çalışmalarını engellemeyin, rahat çalışsınlar” dedi.
Bakan Çağlayangil sayesinde Mehmet Ali Birand, Sinan Toros, Fuat Tüzün, İdris Akyüz ile birlikte İslam Konferansı boyunca birlikte çalışma imkânı bulduk.
Sonrakı yıllarda bir çok kez görüştük. Hatta  televizyon şirketi "Bir Yapım"ın kameramanlarını bile bir çok etkinlik için ondan aldım.

1982de Niamey 1983 de Dakka’da yapılan konferansların ardından 1984 Ocağında Fas’ın Kazablanka kentinde dördüncü doruk toplantısı yapıldı. Türkiye Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in temsil ettiği toplantı yapıldı. Kenan Evren’in başkan seçildiği bu komite Kasım 1984 de İstanbul’da ilk toplantısını yaptı. İkinci toplantı yine İstanbul’da Mart 1986’da toplandı. O toplantılarda da sanırım Mehmet Ali Birand’la birlikte olduk.
Daha sonra MİT Başkanı Şenkal Atasagun ile birbirimizi daha iyi tanıyınca dost bile olduk. Sonraki günlerde havalimanında görev yaptığımız dönemde ne güvenlikle ne de MİT görevlileriyle sorun yaşamadık.

Bugün önemli bir gazeteciyi kaybettik.
Öyle ki… Televizyonda sunuculuk yaparken “….eeeee” şeklindeki katılmalarına bile alıştık. Birand tarzı sunum şekli diye kabullendik.
Ama insan ölümü kabul edemiyor.
Hele benim yaşadığım aynı rahatsızlıktan hayatını kaybetmesi ise gerçekten üzücü..
Mehmet Ali Birand’ın safra yoluna meydana gelen tıkanma nedeniyle stent takılmıştı.
Ancak stent takılmada gecikme olduğunu sanıyorum.
Safranın arkasında pankreas var, yanında karaciğer var. Oldukça tehlikeli bölge..
Nitekim doktorların Mehmet Ali Birand’a 3 ay ömür biçmelerine rağmen 3 yıl yaşadığı söylendi. Demek ki tehlike yayılmıştı.
Bana takılan stent, Hindistan seyahatimde düşünce ikinci operasyonla safra yolu bölgesi temizlendi. Bir ay sonra ise safra kesemi alarak beni yerden yere vuran 9 milimetrelik iki taş parçasından kurtuldum.

Linki tıklarsanız başıma geleni öğrenebilirsiniz.
https://www.turkiyeturizm.com/author_article_detail.php?id=828

Mehmet Ali Birand’ında benim gibi sağlığına kavuşmasını isterdim.
Ama olmadı.
Onun ekranlardaki gülen yüzünü ve evimize misafir oluşunu özleyeceğiz.
Başımız sağolsun…
Allah rahmet etsin.