23 Aralık 2024
  • İstanbul12°C
  • Ankara7°C
  • Antalya13°C

KLARNETÇİ MUSTAFA KANDIRALI, DIŞİŞLERİ BAKANI TURAN GÜNEŞ VE KKTC

Özkan Altıntaş

29 Aralık 2020 Salı 19:06

Türkiye’nin ünlü klarnet ustası Mustafa Kandıralı’yı kaybedince aklıma “Ayşe tatile çıktı” ile başlayan tarihi 1974 Kıbrıs Barış Harekatı geldi.
“Ayşe tatile çıktı” parolasıyla başlatılan ve adadaki Türklerin uğradığı baskı ve zulmü ortadan kaldırmak amacıyla Türk Silahlı Kuvvetlerin tarafından gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekatı,en önemli bir başarılardan biri olarak görülüyor.
Bu parolada adı geçen Ayşe'nin de, dönemin Dışişleri Bakanı Turan Güneş'in kızı olduğunu hatırlatmakta yarar var.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin çağrısı üzerine Türkiye 22 Temmuz 1974’te harekata son verdi. ABD ve İngiltere dışişleri bakanlıklarının yetkilileri aracılığıyla Türkiye ile Yunanistan arasında ateşkes anlaşmasına varıldı. Yunan cuntasının işbaşına getirdiği Nikos Sampson 22 Temmuz'da cumhurbaşkanlığından istifa etti. Harekatta 3 gün içinde 57 şehit verildi, 184 asker yaralandı.

turan-gunes.jpg

DıŞIŞLERI BAKANı TURAN GÜNEŞ VE “AYŞE TATİLE ÇIKTI’

Dışişleri Bakanı Turan Güneş Kandıralı idi ve Kandıralı olmakla övünürdü.
Hatta Mustafa Kandıralı’nın çocukluk arkadaşı olduğunu söylerdi.
Görmedim ama ve kendisininde klarnet çaldığını söylerdi.
Dışişleri Bakanı Turan Güneş’i 1974 yılında Hürriyet muhabiri olduğum dönemde Londra’da İngiltere Dışişleri Bakanı James Callaghan ile Kıbrıs için yaptığı görüşmeler sonrası dönüşte sabaha karşı Atatürk Havalimanı’nda karşılamıştım.

THY’NİN TARİFELİ UÇAĞINI BEKLEYEN BAKAN
THY’nin 20.30’da gelecek olan uçağı Londra Heathrow Havalimanı’na beklemiş ve uçak gece 02.30’da Atatürk Havalimanı’nan inmişti. Turan Güneş sabah 07.30 THY uçağı ile Ankara’ya gidecekti. O zamanlar şimdiki gibi devlet yönetiminin özel uçağı yoktu. Kim olursa olsun vatandaşlarla birlikte seyahat ederdi.
Turan Güneş ile Şeref Salonu’nda birlikte olmuştuk.

ŞEREF SALONU’NDA MASA KURDUK
Bakan, uçaktan biraz çakır keyif inmişti.
Bana “Gel birlikte yiyelim içelim, konuşalım” dedi.
Atatürk Havalimanı’nın Oleyis Lokantası’n aradım ve masayı donattım.
Turan Güneş’e “Sayın Bakanım bunlar Hürriyet’in kesesinden. Devlete biraz katkımız olsun” dedim.
O da gülerek “Nezih’e (Hürriyet’in Genel Müdürü Nezih Demirkent) benden selam söylersin” dedi.
Masaya oturduk. Birlikte yiyip içmeye başladık. Üzerinden büyük bir yük kalkmış gibi rahatlamıştı. Neşesi yerine gelmişti.

ayse.jpg
AYŞE TATİLE ÇıKTı
Ona “Londra’da neler oldu? Kıbrıs meselesi ne olacak?” diye sordum.
“Çok mu merak ediyorsun?” dedi.
“Sizi bu saate kadar bunun için bekledim” dedim.
İzin alarak teybimi kayıt için açtım.
Bakan Turan Güneş “Görüşmeler kilitlendi artık Kıbrıs’a çıkıyoruz. Başbakan’a (Ecevit) ‘Ayşe tatile çıktı’ dedim. Ayşe benim kızımın adı. Biz başbakan ile böyle şifreli bir anlaşma yaptık. Haberi verdim” dedi.
Heyecan içinde Bakan Güneş’e “Ben bunu gazeteye bildirebilir miyim?” diye sordum.
O çok rahattı “Bana göre hava hoş. Şimdi rumlar düşünsün” dedi.

ayse-001.jpg

HÜRRİYET MANŞETTEN YAYINLADI
İzin almıştım. Şeref Salonu’nun telefon odasına gittim ve gazeteyi aradım.
Gece Yazı İşleri Müdürü rahmetli Ergin İnanç idi. Ona teypteki konuşmayı dinlettim ve “Kıbrıs’a çıkıyoruz” diyerek haberi yazdırdım.

Sonra rahatlamış bir şekilde dönerek Bakan Turan Güneş ile sabah uçak saati gelene kadar sohbet ettik.
Hürriyet bütün gazeteleri atlatmış ve benim haberimi manşete taşıyarak “Ayşe tatile çıktı” şifresini değerlendirerek “Kıbrıs’a çıkıyoruz” başlığıyla çıkmıştı.

TURAN GÜNEŞ: BENİ TONGAYA DÜŞÜRDÜN
O gece Hürriyet’in havalimanı ofisinde sabahladım.
Saat 10.00 gibi Genel Müdür Nezih Demirkent aradı. Turan Güneş’in kendisini aradığını ve Başbakan Ecevit’e bilgi vermeden Hürriyet’te haber olmasına kızdığını söyledi.
Demirkent bana “Görüşmenin kaydı var değil mi?” diye sordu. Benden “Evet” cevabını alınca “Özkan, Turaan Güneş seni arayacak. Bantı ona dinletir işi halledersin” dedi.
Nitekim ardından Turan Güneş’in telefonu çaldı. “Başbakan Ecevit’le papaz oldum. Beni tongaya bastırdın” dedi. Ben ona “Bakanım sizin izninizle teybe kayıt yaptım ve haberin yayını için izin almıştım” dedim.

SENİNLE MASA KURARKEN DİKKAT EDECEĞİM
Turan Güneş bana “Sen görevini yaptın. Sana kızamıyorum. Aksine beni yalnız bırakmayıp sohbet ederek rahatlamama sebep oldun. Benim sana teşekkür borcum var. Ben Başbakan işi hallettim sayılır” şeklinde konuştu.
Pek kızgın değildi, gülerek “Ama, bir daha seninle masa kurarken dikkat edeceğim” dedi.
Turan Güneş hem iyi bir siyasetçi, hem de çok iyi bir insandı. Sonraki günlerde onunla yakınlığımız daha da arttı. Bir çok özel haber verdi. Allah onu ışıklarda uyutsun ve rahmet etsin diyorum.
Mustafa Kandıralı onun hemşehrisi idi…

mustafa-kandirali-002.jpgmustafa-kandirali-003.jpgKONTROL KULESİNDEKİ KANDIRALI PLAĞI
12 Eylül Sıkıyönetim öncesi Mustafa Kandıralı Atatürk Havalimanı’nda kontrol kulesi çalışanlarının da gözdesi idi.
Kontrol Kulesi’nde kimin getirdiği belli olmayan Mustafa Kandıralı’nın oyun havalarının olduğu 78’li bir plak vardı.
Kule çalışanlar gece nöbetlerinde uçak trafiği durunca, sadece tansit uçaklara hizmet verirken rahatlamak için Kandıralı’nın plağını çalarlardı.

HAVADAN TRANSİT GEÇEN UÇAKLARA KANDIRALI MÜZİĞİ
Hava Trafiğinde, Türkiye üzerinden transit geçen uçaklar vardır.
Bunlar Türkiye hava sahasına girip çıkana kadar ülkemize oldukça yüklü para öderlerdi.
Bir gün kule çalışanlarında muzip biri “Yahu biz bunlardan para alıyoruz. Biz de onlara bir kıyak yapalım” dedi.
Böylece kule çalışanları transit geçen uçaklara Türkiye’nin hava sahasına girip çıkana kadar Mustafa Kandıralı’nın plağından oyun havaları yayını yaptılar.
Bu yayın 12 Eylül’de Sıkıyönetim ilan edilene kadar sürdü.

Transit geçen uçakların pilotlarının Kandıralı’nın oyun havalarını sevip sevmediğini bilmiyorum. Ama o dönemde hiçbir şikayet olmamıştı.
Demek ki onlarda bu değerli klarnet ustasının ustalıkla çaldığı klarnetinden çıkan kıvrak oyun havalarını sevmişlerdi.
İşte Mustafa Kandıralı ile geçmişte kalan benim yaşadığım güzel anılar.

Allah iki Kandıralı’ya, Turan Güneş ve Mustafa Kandıralı’ya rahmet etsin.
Her ikisi de Türkiye’nin yerleri doldurulamayacak iki değeriydi.