23 Aralık 2024
  • İstanbul6°C
  • Ankara2°C
  • Antalya12°C

KIBRIS TÜRK HAVA YOLLARI’NIN BATIŞININ HİKÂYESİ

THY Başkanı olarak 12 yıl görev yapan Hamdi Topçu kasada bulunan 100 milyon doların buhar olup uçtuğunu ifade etti.

Kıbrıs Türk Hava Yolları’nın batışının hikâyesi

14 Kasım 2020 Cumartesi 15:00

İSTANBUL- Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı olarak 12 yıl görev yapan Hamdi Topçu, Yerel’den Global’e adını verdiği kitapta Kıbrıs Türk Hava Yolları’nda yaşadıklarına da yer verdi. KTHY’nin kurtarılabileceğini ancak bu fırsatın kaçırıldığını anlata Topçu, kasada bulunan 100 milyon doların buhar olup uçtuğunu ifade etti.
Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı olarak 12 yıl görev yapan Hamdi Topçu, Yerel’den Global’e adını verdiği kitapta Kıbrıs Türk Hava Yolları’nda yaşadıklarına da yer verdi. KTHY’nin kurtarılabileceğini ancak bu fırsatın kaçırıldığını anlata Topçu, kasada bulunan 100 milyon doların buhar olup uçtuğunu ifade etti.

kibris-turk-hava-yollari’.jpgİşte Hamdi Topçu’nun kaleminden Kıbrıs Türk Hava Yolları’nın batışının hikâyesi:
Biz yönetime geldiğimiz günlerde Kıbrıs Türk Hava Yolları şirketinin hisseleri Kıbrıs hükümetine devredilmişti. Bir pilot, genel müdür olarak atanmıştı. Kasasında 100 milyon USD'ye yakın nakit para vardı. Yeni yönetim bizle istişareyi bir tarafa bırakın, uçakların bakımlarını dahi bize yaptırmamaya başladı. Kadroları gereksiz ve yetkin olmayan elemanlarla doldurulmuştu. Şirket batma noktasına gelip ücretleri ödeyemez duruma düşünce, artık ayağa kalkma şansı hemen hemen kalmamıştı. Bunun üzerine tekrar THY’den medet ummaya başladılar.

hamdi-topcu.jpgSonunda iş hükümete kadar gitti. Dönemin Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, aynı zamanda Kıbrıs'tan sorumluydu. “Kıbrıs Türk HavaYolları’nı alın, tekrar ayağa kaldırın” dedi.

Uçuşlar da uçakların bakımı da yapılamıyordu. Çalışan sayısı 1500'e ulaşmıştı. 100 milyon USD gittiği gibi, 100 milyon USD de borç vardı.Rezervasyon sistemleri çökmüş, çalışmıyordu. Başbakan Derviş Eroğlu, Ankara'da her görüşmesinde konuyu gündeme getiriyordu.Şirketin durumunu tespit için üç uzmanı Kıbrıs'a gönderdim. Yazılan rapor, işin düzelmesinin neredeyse imkânsız olduğunu gösteriyordu.

Cemil Çiçek'e “Burada çok radikal kararlar alınması gerekir. Buna engel olurlarsa bu iş yürümez” dedim. 'Tamam, yetki sizde' dedi. O dönemde Bilal Ekşi'yi THY Teknik'e genel müdür yardımcısı atamıştık. Burada İsmail Demir ile anlaşamadılar. Her seferinde fatura Bilal Ekşi'ye çıkınca, genel müdür yardımcılığından almıştık.

ADAMA İŞ DEĞİL, İŞE ADAM BULMALI

Bilal Ekşi'yi çağırdım. “Kıbrıs Türk Havayolları'na genel müdür olarak gideceksiniz' dedim. Sert bir adama ihtiyaç vardı. Önce 'yok” dedi, ikna ettim. Her türlü desteği vereceğimi, yanına alması gerekenleri söyledim. Kimseye hatır işi yapmaması gerektiğini ekledim. “İşe yaramayanları hemen kapının önüne koy” dedim. Tabii bu iş kolay değildi; çalışanların çoğu “bir yerlerden referanslı”ydı.


Ortak uçuşlar için planlar yapmaya başladık. Bilal Ekşi “burası çok dağınık, zor” diyordu. 137 kişiye çıkış vermek için hükümetin onayı alınması gerekiyordu. O hafta Derviş Eroğlu İstanbul'a geldi, benimle görüşmek istedi. “Sayın başbakan ben geleyim” dedim, kabul etti. Oteline gittim. Yanında Ümit Utku vardı. Konu şirketten çıkışı yapılacak 137 kişiye geldi. 10 gün sonra başkanlık seçimi vardı. Eroğlu bu kararın iptal edilmesini istiyordu. “Şirket batar” dedim ve kısmi bir anlaşmaya vardık. Bilal Ekşi’yi aradım, uygulama planını verdim. Herkes ayrı telden çalıyordu. Ertesi gün Derviş Eroğlu çıkarılan 137'e yakın kişiyi tekrar kadroya alıp havayolu şirketine gönderdi. Beklenmedik bir hareketti. Çok kızdım. Bilal Bey'e bir istifa dilekçe örneği gönderdim. “Bunu basınla paylaşın, uçağa atlayın gelin” dedim. Bilal Ekşi geri döndü.

KIBRIS TÜRK HAVA YOLLARI'NIN SONU

Ertesi gün Kıbrıs'ta TV canlı yayınına bağlandım, gerekçeleri açıkladım. Derviş Eroğlu zor duruma düştü. Seçimler kafa kafaya gidiyordu. Benim açıklamalarımdan hoşnut olmadığını duydum. Kıbrıs Türk Havayolları iki ay sonra battı ve kimse de sahip çıkmadı. Kıbrıs'ta hükümet değişmiş, Ulaştırma Bakanlığına Ersan Saner gelmişti. Beni ziyaret etti. “bir şeyler olabilir mi?” diye görüş alışverişinde bulunduk. İşi sahiplendi. Kıbrıs'a düzgün bir havayolu şirketi kazandırmak için çok çalıştı. Yapılan yanlışları anlattık. 5 yılda 100 milyon USD buhar olmuştu. Hâlâ bir dizi sorun devam ediyordu.

Kıbrıs Hükümeti “Bu devletin bir havayolu olmalı” tezinden hareketle bir şirket kurulması ve bunun da eskiden olduğu gibi THY öncülüğünde gerçekleşmesi gerektiğini savunuyordu. Tabii ardında “800 kişi açıkta kaldı, ne kadarına iş buluruz” isteği vardı. Aslında herkes yeni bir “çiftlik” peşindeydi. THY'nin bu anlayış ve doğrultuda bir ortaklığa asla razı olmayacağını söyledim. Başbakan Erdoğan konuyu sordu, ben de anlattım. Kendisine “Kıbrıslı işadamları kursun, biz de yüzde 10 hisse alalım. 10 yıl tüm yönetim THY tarafından yapılsın. 6 uçaklık bir filo kendini idame ettirebilir” şeklinde bir alternatif sundum.

Kıbrıs'a gittik. Ersan Saner’in katılımı ile muhtemel ortaklara kapsamlı bir sunum yaptım, planı anlattım. 20 milyon USD'ye yakın bir sermayeye ihtiyaç vardı. Bunu tedrici olarak ortaklar ödeyecekti. Yönetimde THY 10 yıl boyunca çoğunluk olacaktı. Plana bir itiraz olmadı; benim yönetim kurulu başkanı olmam istendi. Konuyu protokole döktük ve ortak anlaşma metni başbakanın huzurunda imzalandı.

İNSAN KAYNAKLARI TESTİ VE KRİZ

Ancak yapılan uzun toplantılara rağmen kimse para ödemek istemiyordu. Birkaç kişi ödemesini yaptı; ancak Kıbrıs hükümeti beceremeyeceğini anlayınca vazgeçildi. Biz hazırlıklarımızı yapmıştık; alınacak elemanları belirlemek için THY İnsan Kaynakları'ndan psikolog Ceyda Şenel ve iki uzman test yapmak için Kıbrıs'a gitti. Ertesi gün ben de gittim. Bakanla beraber saat 10'da başbakanı ziyaret edecektik. O gün bizim arkadaşlar 550 soruluk bir test uyguladılar; ancak sendika 'testte uygunsuz sorular var” diyerek mesele çıkardı. “Bu test Kıbrıs'a yapılmış en büyük hakarettir” diye yayın yapılıyordu. THY'nin elemanları da taciz edilmişti.

Bunları öğrenince, beni ziyarete gelen Ada TV sahibi Ali Bey'e “yarın sabah 10'da otel bahçesinden canlı yayın yapalım” dedim. Çok sevindi. Spotlar geçildi. Sabah canlı yayında çok ağır ifadeler kullandım. 'Bu uluslararası test sorularını Kıbrıs'a hakaret kabul edenler, 100 milyon USD'yi yerken' ses çıkarmayanlar asıl Kıbrıs'a hakaret ediyor' dedim. Saat 11.00'de Başbakanlığa gittim. Başbakan İrsen Küçük nezaket sahibi biriydi. Yanında iki bakan daha vardı: Tarım Bakanı ve Sosyal Güvenlik Bakanı. Bir süre görüştük. Yapılan işin yakışıksızlığını anlattım
“Yolumuza devam edelim” dedi ama durumu anlamıştı. İşadamları sözlerinde durmamışlardı. Sadece birkaç yatırımcı bu işe inanıyordu ve hisselerine düşen sermaye ödemelerini bile yapmışlardı. Bir süre sonra onlar da işi yavaşlattılar ve şirket kurulamadı.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON DAKİKA