HAPİSTEKİ 28 ŞUBAT GENERALLERİ VE İNTİKAM
Doğan Satmış
22 Temmuz 2022 Cuma 16:38
Bugünlerde gazeteci Sabiha Sertel'in anılarını okuyorum. 'Roman gibi' adlı kitabı, gerçekten 'roman gibi' yaşanmış bir hayatı tam olarak anlatıyor.
1895 yılında doğan Sabiha Sertel, Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nı verdiği yıllarda Amerika'ya gidip, orada okumuş, öncü bir kadın. Atatürk'ün Milli Mücadelesi'ne, Amerika'daki Türk ve Kürt işçilerden ayrı ayrı topladığı binlerce dolarlık yardımlarla katkıda bulunmuş. Daha o yıllarda, Amerika'ya göç eden Türk ve Kürt işçiler birbirleriyle geçinemiyormuş, bu yüzden iki grubu ayrı ayrı ziyaret etmiş; inanılmaz öyküler var kitapta. Ama her halde en ilginci, o yıllarda Ford Fabrikası'nda çalışanlarla ilgili olanı. Meğer Ford Fabrikası'nın demir kazanlarında en çok Kürt işçiler çalışıyormuş, o kadar sıcakmış ki, işçiler kazan dairesine sadece 1 dakikalığına ve çırılçıplak giriyorlarmış ve daha fazla ücret alıyorlarmış.
Sabiha Sertel, daha sonra eşi Zekeriya Sertel ile Türkiye'ye dönmüş ve gazeteciliğe başlamış. Birlikte çalıştığı öteki gazeteciler de şair Nazım Hikmet ve yazar Sabahattin Ali. Nazım Hikmet'in hapis yılları, Sabahattin Ali'nin başına vurularak öldürülmesi derken, Sabiha Sertel'in başına gelenleri tahmin etmek zor değil. Önce yazdıkları gazete olan Tan o zamanki yöneticilerin bir organizasyonu ile yıkıldı, sonra da Sabiha Sertel ve eşi yurtdışına kaçmak zorunda kaldılar, bir daha da dönemediler ve sürgünde öldüler.
Bugün, iktidar yanlısı gazeteci Cem Küçük'ün, oyuncu Birce Akalay'a yönelik mesajlarını görünce Sabiha Sertel'i düşünmeden edemedim. Cem Küçük, Birce Akalay'a, "Son 20 yıldır böyle konuşanlar ya içeri girdi, ya kaçtı, ya da kariyerleri bitti" diye yanıt vermiş ve bir gerçeği dile getirmiş. El hak, doğru! Kendisinin de hedef gösterdikleri dahil son 20 yıldır iktidarı eleştiren ne kadar gazeteci-aydın varsa hakikaten ya içerde, ya kaçtı, ya da kariyerleri bitti.
Gerçekten de halen cezaevlerinde onlarca gazeteci var ve Türkiye yurtdışında 'medya özgürlüğü açısından' en kötü sıralamaya sahip.
Sabiha Sertel'in 'Roman Gibi' hayatını okurken, insan sanki bugünleri yaşıyor gibi.
XXX
Hapiste sadece gazeteciler yok, bir de 15 Temmuz'la ilişkisi olan pek çok generalin yanısıra, 15 Temmuz'la hiç ilişkisi olmadığı halde tutuklu 14 general daha var. Bunlar 28 Şubat mahkumları, yaşları 80 ve üzeri, 90 olan bile var.
90'lı yıllarda ve öncesinde de Türkiye'de bir general 'tahakkümü' vardı. Asker söz konusu olunca akan sular dururdu.
1970'lerde, 'Ben cumhurbaşkanı olacağım' diye meydan okuyan generalleri gördük, askeri uçaklar uçuruldu. 1980'lerde, genelkurmay başkanlığına garanti gözle bakan bir general, siyasi otoriteden izin almadan davetiyesini bile bastırtmıştı, dönemin Başbakanı Özal 'Hayır' deyince küçük çaplı bir kıyamet kopmuştu.
1990'larda bir başbakan (Necmettin Erbakan), generaller tarafından azarlanmıştı. Bir başka Başbakan (Mesut Yılmaz) ise generallerden korkusundan eliyle apolet işareti yapıyordu. Generaller fütursuzdu, dönemin kadın bakanı Meral Akşener için 'Onu yağlı kazığa oturtacağım' diyen bile çıkmıştı.
Ama sonra, devreye FETÖ girip, siyasilerin aymazlığı ile orduya 'Sızıntı'lar kolaylaştırılınca işler değişti. Yeterli denetimler yapılamadı, bir de askeri okul sınav sorular çalınmaya başlandı ve 15 Temmuz'da bir baktık ki, generallerin yarısı FETÖ'cü imiş.
XXX
Hapisteki '28 Şubat mahkumu' generallerden Çetin Doğan dün Yılmaz Özdil'e uzun bir mektup göndermiş, kendilerinin de, tıpkı Balyoz ve Ergenekon davalarında olduğu gibi bir kumpasa kurban gittiklerini söylüyor. Suçlanmalarına neden olan delilin sahte olduğunu da, ayrıntılarıyla anlatıyor.
Balyoz ve Ergenekon davalarında sahte deliller, uydurma belgeler olduğunu hepimiz biliyoruz, maalesef bir dönem polis ve yargıyı ele geçiren Fetö'cüler, fütursuzca bunları yaptılar, insanların hayatıyla oynadılar. Onların bu fütursuzluğu yüzünden bugün masum olan FETÖ tutukluları bile arzu ettikleri desteği göremiyor.
Kısaca 28 Şubat davasında da bir tür 'kumpas' varsa, hiç şaşırmamak gerekir. Ve tutuklu 14 generalinin durumunun da bu açıdan ele alınması vicdani bir adım olur.
14 general tutuklandığında, iktidara yakın bazı gazeteciler 'Eğer af dilerlerse çıkarlar' türünden yazılar yazdılar. Ancak general düzeyine çıkmış bir askerin, 'intikam kokan' kararlar için diz çökmelerini kimse beklememeli. Nitekim kendileri de, bunu yapmaktansa, hapiste yatacaklarını açık açık dile getirdiler. Bu yüzden af tartışması hemen unutuldu.
Bu tartışma unutuldu ama generaller de hapiste unutuldu.
Türkiye'nin tarihinde kalmış bir takım olayların tüm hıncıyla yaşları 90'lara gelmiş 14 kişiye yüklenmek, ne ahlaki, ne de vicdanidir.
İntikam için 'Soğuk yenen yemek' denir ama 'intikam' duygusu, insanlığın en ilkel duygularından biridir.
Yazılanlara göre tutuklu generallerden Çevik Bir akli melekelerini de kaybetmiş.
Böyle bir durumda, intikam alınsa ne olacak, alınmasa ne olacak.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2005 Türkiye Turizm