23 Kasım 2024
  • İstanbul4°C
  • Ankara18°C
  • Antalya21°C

GÜÇLER ÇEVRE İÇİN BİRLEŞMELİ

Can Pulak

17 Ağustos 2010 Salı 00:02

Yazın bu korkunç sıcağından Allah ormanlarımızı korusun.

Bir küçük kıvılcım, bu milli servetimizi,bu değerli yeşil örtümüzü mahvedebilir.

İnsanlarımız duyarlı davranmıyor. Sadece ormanlara değil, çevreye karşı da duyarsız. Pisliğe, çöplüğe, moloza pek aldırmıyoruz. Yeşilin,çiçeğin kıymetini bilmiyoruz.

Doğayı tahrip edene, Tanrı’nın yarattığı o muhteşem güzelliklere zarar verenlere pek aldırmıyoruz. Aman bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyoruz hep.

Hapishanelerde ormana ve çevreye zarar veren kimsecikler yok. Bunları ciddi şekilde takip edecek görevlilere de rastlamıyoruz ortalıkta. Ormanda mangal yakmak güya yasak. Vatandaş yakmamayı suç sayıyor herhalde. Gidin bakın ormanlara, yanıyor mu yanmıyor mu mangallar? Hele tatil günleri, hele Pazar günleri..

Pazar günleri ormanlarımız Allaha emanet. Ormancılarımız memur olduklarından, o gün çalışmayıp tatil yapıyorlar. Ama mangalların tatili yok. Yangın tatil filan dinlemiyor. Kaldı ki, koca ormanları kimle kontrol edecekler? Altında bisiklet bile olmayan yaya muhafaza memurlarıyla mı?

Yangına hassas bölgelerin çoğunda, yol kenarları kuru otlarla kaplı. Seyir halindeki araçlardan atılan sigaralar, bu otları tutuşturuyor, böylece büyük yangınlar çıkıyor.

Sadece sigara mı, insanımız ne bulursa savuruyor pencereden. Pet şişeler, teneke meşrubat kutuları, çerez ve bisküvit ambalajları, naylon poşetler karayollarımızın iki yanını da kirletiyor. Kim uğraşacak, nasıl mani olacaklar bunlara?

Antalya-Muğla-İzmir ve Çanakkale’yi dolaştım. Önümdeki arabalardan atılanlarla çevrenin nasıl kirletildiğini ve yanan sigara izmaritleriyle ormanlarımızın nasıl bir tehdit ve tehlike altında olduklarını gözlerimle gördüm. Bir keresinde, arka camında Boğaziçi Üniversitesinin yapıştırma amblemi bulunan bir lüks araçtan içi çöp dolu bir poşet atılmıştı. Arabayı sağa çekip,yol ortasındaki poşeti alarak, atılan araca yetişmeye çalıştım. Kırmızı ışıkta durduğunu görünce,hemen koşarak elimdeki poşeti uzattım...

-Beyefendi çöpünüzü düşürdünüz, buyrun....

Direksiyonda oturan iyi giyimli, bürokrat görünüşlü, belli ki eğitimli kişi yüzüme kötü kötü bakarak otomatik camını kapadı ve yeşil yandığında da gazlayıp gitti.

İnsanımız maalesef böyle işte. Eğitimlisi de ,eğitimsizi de böyle…

Geçen hafta Marmaris’ten Muğla’ya çıkıyordum. Belki duymuşsunuzdur, sağı solu ormanlarla kaplı bu yola Sakar Çıkışı derler. Önümdeki Eskişehir plakalı araçtan yanar bir sigara attılar. Uzun süre takip ettim, Muğla Mezarlığının karşısındaki benzinciye girdiğini görünce, arkasına yanaştım ve  “Biraz önce attığınız sigara ormanı yakabilirdi” dedim..

Vay sen misin söyleyen, demediğini bırakmadı vatandaş… Ben polismiy mişim, bekçimiy mişim, bana ne oluyormuş? Biraz üstelesem birbirimize gireceğiz. Yol yorgunu desem değil, güneş başına vurmuş desem daha sabahın ilk saatleri, ama belli ki terbiyesiz, utanması filan olmayan bir kişi...

Bu ve benzeri olayları yaşarken aklıma hep çevreci Prof.Orhan Kural gelir. Kendisi Maden Fakültesinde profesördür ama, gönüllü ve duyarlı bir çevreci olduğu için, şahit olduğu tüm olaylara müdahele eder ve bu yüzden devamlı sopa yer. Orhan Hoca yılın yarısını sargılar içinde geçirir. Ya kafası sargılıdır yada kolu alçılıdır hep. Doğayı sevmenin ve sahip çıkmanın bedeli bu. Ne acı değil mi?

Arabadan sigara atanları görenler, çöpleri savuranlara tanık olanlar ne yapmalılar acaba? Nereye şikayet etmeliler, kime ve ne şekilde haber vermeliler? Bunun bir organizasyonunu yapmak gerek. 177 Orman Yangın hattına söylüyorsunuz, bunlarla ilgilenmediklerini ve sadece yangın ihbarı aldıklarını ifade ediyorlar. Jandarmaya söylüyorsunuz, “Bunlar bizim işimiz değil” cevabını veriyorlar. Çevre Müdürlüğüne şikayet etseniz, zaten adı olup da kendisi olmayan bir kuruluş burası.

Görüyorsunuz, konuyu Allah’a havale etmekten başka çare yok...

Bu konularda tüm kurumlar ellerini taşın altına sokmalılar.

Herşeyi ormandan beklememeliyiz. Örneğin Karayolları çöp atanlara karşı bir önlem alabilir. Caydırıcı projeler geliştirebilir. Jandarma şikayetleri değerlendirebilir, Orman ve

Karayolları teşkilatlarıyla işbirliği yapabilir. Ellerinde çok sayıda personel, çok sayıda telsiz var. Bir ortak şikayet hattı belirleyebilirler, bunun tabelalarını yol güzergahlarına dikebilirler, gelen telefonlara göre suçlu araçları çevirebilirler, çöp ya da sigara atanlara ceza kesebilirler.

Sahil Güvenlik tekneleri de denizden kontrolü yapabilir, ormanlardaki olumsuzluklara, mangal yakmalara filan müdahale edebilir, en azından ilgili birimleri haberdar edebilir. Bunun için basit organizasyonlar yapmak lazım. Hatta işin içine sivil toplum örgütlerini de çekmek faydalı olur.

Bu vatan bizim.  Dağlarıyla, ormanlarıyla, tüm değer ve güzellikleriyle bizim. Lafla korunmuyor bunlar. Kafaları biraz çalıştırmak lazım. Hantal sistemlere işlerlik kazandırmak

lazım. O benim işim değil, bu benim işim değil gibi sığ politikalardan vazgeçmek lazım. Unumuz var, irmiğimiz, şekerimiz var, helvayı niye yapamıyoruz ki?

Her orman yangınından sonra ahlar vahlar çekip duruyoruz, Gözyaşlarına boğuluyoruz. İhmal, kusur ve kasıt gözyaşları filan dinlemiyor ki.. Ahlara vahlara da aldırmıyor.

Öyleyse, şapkamızı önümüze koyup, ciddi projeler geliştirmeli ve ciddi önlemler almalıyız. Ayrıca sadece vatandaşlara da yüklememeliyiz suçu. Görevini hakkıyla yapmayan, savsaklayan bürokratlara, memurlara, görevlilere de bir şeyler düşünmeliyiz. Çevreyi korumak, ormanlara sahip çıkmak, ülkenin güzelliklerini teminat altına almak gibi şerefli bir görevi yapamıyorlarsa, çekip gitmeliler hemen. Yerlerine, aynı görevi heyecanla yapacak duyarlı ve genç bürokratlar geçmeliler. Hem de vakit kaybetmeden...