24 Aralık 2024
  • İstanbul11°C
  • Ankara3°C
  • Antalya12°C

CUMHURBAŞKANINA AÇIK MEKTUP

Can Pulak

23 Mart 2018 Cuma 05:35

Bu Okluk’la ilgili çok yazı yazdım.Artık sayısını ben de unuttum.Cumhurbaşkanlığına yeni bina yapılırken doğanın feci şekilde tahrip edildiğini,rahmetli Özal’ın kaldığı çok mütevazi küçücük bir evin yıkılıp,yerine koca binalar yapıldığını,köy yollarının ve sahilin mahvedildiğini anlatıp durdum.Ama ne dinleyen oldu,ne de ilgilenen…

     Bürokrasiyi bilirim.Her devirde görülen kraldan fazla kralcıları tanırım.Öyle tahmin ediyorum ki,bu Okluk konusunda yapılan doğa tahribatı ile muazzam harcamalardan Cumhurbaşkanının haberi yok.Bürokratlar,canı sıkılmasın diye aleyhteki şeyleri ona duyurmamak için yarışıyor olmalılar.Yoksa bir Cumhurbaşkanı,onbinlerce ağacın kesilip kendisine muazzam bir tatil yeri yapılmasına göz yummaz,belkide izin vermez.Dilerim öyle olsun.
     Bu durumda Cumhurbaşkanı’na açık bir mektup yazmak ve mevcut feci tabloyu onun bilgisine sunmak yararlı olur diye düşündüm.Gerçi bürokratları bu mektubu da ona vermezler,okutmazlar,canı sıkılsın istemezler.Ama  Cumhurbaşkanına yakın bir vatan evladı çıkar da,durumdan onu haberdar edebilir,(senin adına bu yapılanlardan haberin var mı)diyebilir.Böyle biri çıkarsa,Cumhurbaşkanına yardım etmiş,gereksiz yara almasını ve hırpalanmasını önlemiş olur.
     SAYIN CUMHURBAŞKANI,
     Bu satırların yazarı,sizin yıktırdığınız Okluk’taki mütevazi evi ve bahçesini masrafsız yaparak Cumhurbaşkanlığına kazandırmış kişidir.Burada rahmetli Özal’dan sonra kimse kalmamış,siz ilgilenene kadar da buraya bakım ve çok basit onarımdan başka birşey yapılmamıştır.
     Elbette Cumhurbaşkanlarımızın da tatil yaparak dinlenmeleri en doğal haklarıdır.Mevcut bina küçük 
 bulunmuş olabilir,büyütülmek istenebilir,yabancı devlet konukları burada ağırlanabilir.Ama ne olursa olsun,bir doğa harikasının ortasına kocaman binalar yapılmaz,hele hele onbinlerce ağaç kesilmez ve devletin paraları böyle bir proje için oraya akıtılmaz.İçinde su olmayan kuru bir derenin etrafına yapılan yüzlerce metrelik taş duvarları görseniz,sanırım buna karar verenleri derhal görevden alır ve haklarında soruşturma açtırırsınız.
     Marmaris’in gözbebeği Karacasöğüt köyünün altı üstüne getirilmiş,güzelim yolları genişleteceğiz diye bozulmuş, ormanla kaplı koca tepeler karakol yapacağız diye dümdüz edilmiş,sahilden tüm araziyi kapsayacak şekilde Çin Seddi benzeri duvarlar örülmüş ve bu duvarlar tepki çekmesin diye yeşile boyanmıştır.Ayrıca bazı köylülerin arazileri istimlak edilmiş,bazı bahçelere girilmiş,gereksiz yere hem vatandaş mağdur edilmiş, hem  müthiş para sarfedilmiş, hem de  köy halkı huzursuz edilmiştir.
     Rahmetli Özal,Okluk’ta tatilini geçirirken kimseyi rahatsız etmedi,kimseyi üzmedi,halkın ve köylünün içinde yaşamaya,turistlerle birlikte yüzmeye çalıştı. Özal’ın kral, Cumhurbaşkanı,Başbakan ve bakan konukları burada ağırlandı.Hepsi mütevazi eve ve çevresindeki doğal güzelliklere hayran oldular.Burayı yaparken,Amerika Başkanı’nın Camp David’deki çok mütevazi ve küçük evini düşünmüştüm.Dünyanın en güçlü ülkesinin Başkanı, orman içinde devlete ait mütevazi bir evde otururken,bizim daha büyük binalarda tatil yapmamız,aşırı lüks ve israf olur,ayrıca  kamuoyunda hoş karşılanmazdı.  O nedenle Okluk’taki mütevazi evi onardım.Etrafını yeşil baklava tellerle kapattım,tek bir ağacın tek bir dalına dokunmadım.Orada doğa sonuna Ama bugün gelin ve görün ki,çok büyük bir alan mahvedildi,yaptırdığınız evlere giden yolun çevresindeki ağaçlar bile kesildi,oraya personeliniz için muazzam bir 

bina dikildi.Giriş kapısının karşısına küçük bir köprü bile yapıldı.Sahildeki feci tahribata değinmek istemiyorum. Nasıl olsa gelince göreceksiniz.Sun’i plaja ne gerek vardı, gemilerin yanaşacağı büyüklükte liman görünümlü dev iskeleye kim lüzum gördü acaba?
     İşin fecisi,şimdiye kadar yat turizminin gözbebeği sayılan çevrenizdeki koyun ve restoranların kapatılacağı da söyleniyor.Böyle bir karara evet derseniz,amatör denizciliğe,yelkenciliğe,yat turizmine büyük zarar vermiş olursunuz ki,buna inanmak bile istemem.Güvenliğiniz için üzerinde deniz polisi yazan büyük bir tekne alınmış.5-6 mürettebatı var.Ayrıca 100’ün üzerinde koruma polisi de gelecekmiş.Herkesin dilinde bunlar.Oysa rahmetli Özal’i sadece 4 polis korumuş,daha doğrusu korumasına bile gerek kalmamıştı.Çünkü Özal halkın içinde rahatça dolaşıyor,tüm uyarılara rağmen korkmadan herkesle tanışıp sohbet ediyor,beraber kahvaltı ediyordu.Siz niye bukadar korkuyorsunuz sayın Cumhurbaşkanı?Ne gerek var onca polise?Elbette koruma şart,ama oranın köylüsünü  ve sakinlerini rahatsız etmeden,ürkütmeden,onların günlük hayatına zarar vermeden… 
     Biliyormusunuz ki,binalarınız ve çevresinin düzenlenmesi için binlerce beton mikseri,köyün tüm yollarını aylarca haşat ettiler ve etmeye devam ediyorlar da.Okula gidecek çocuklar,minibüslerin içinde hala patlatılan dinamitleri bekliyorlar.Marmaris’teki pazara sebze,meyva taşıyan köylüler feci şekilde zorlanıyorlar.Mart ayının sonuna yaklaşıyoruz,bu gidişle işlerin biteceği yok.Eğer en geç Nisan sonuna kadar bitiremezlerse,hem köyün halkı ve  Bu satırların yazarı da,size yapılmaya devam eden muazzam yazlık için zarar görenler arasına girdi.Yıllarca gidip geldiği evinin yolu perişan edildi.Ne o,üstünden viadük 
geçirilecek ve siz o viadükden geçerek Okluk’taki yazlığınıza ulaşabileceksiniz.Normal yoldan gitseydiniz  olmazmıydı Sayın Cumhurbaşkanı.Şimdi ben,yolun üstünden de evime gidemiyorum.Helikopterim ve paraşütüm yok ki,evime ulaşayım.Bunlar sizin işiniz olamaz.İnanıyorum ki bunlar,kraldan fazla kralcı olanların eseridir.Zaten toplumun yarısının karşınızda olmasının başarısı da size değil,kraldan fazla kralcı olan bürokratlarınızın eseridir.O bürokratların size daha fazla zarar vermemesi için,güvendiğiniz bir müfettişi köyümüze gönderin ve durumu yerinde tespit etsin.Eğer vicdanlı bir insansa,bana mutlaka hak verecektir.
     Vaktinizi daha fazla almayayım ve sizi üzmeyeyim Sayın Cumhurbaşkanı.Ben evime gitmesem de olur.Ormanda yatacak değilim.Marmaris’te yatacak çok otel var nasıl olsa.Sizin yollar biterse,bizim yola da sıra gelir elbet…
Mektubuma son bir şey daha eklemek istiyorum.İstimlakleri yapan Karayolları temsilcisi,bahçelerin duvarlarını da sahiplerine yıktırıyormuş.Yasaya göre yeni sınıra çekilecek duvar ve tellerin masraflarını da ödemesi gerekiyor.Bunu hatırlatanlara(birinizinkini ödersek,diğer köylülerinkini de ödemek zorunda kalırız)diyormuş.Ödemek zorunda,ödemeli de.Çünkü (alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste..)
     Maruzatım bu kadar Sayın Cumhurbaşkanı.İnşallah bu mektup elinize geçer de,köyümüzdeki felaketin geriye kalan kısmı durdurulmuş olur.
     Saygılarımla.

     CAN PULAK : Karacasöğüt sakini,Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı eski Başdanışmanı, gazeteci-yazar