31 Ekim 2024
  • İstanbul12°C
  • Ankara9°C
  • Antalya19°C

BU YAZIDA ERDOĞAN, BAHÇELİ, ÇAKICI, FAİZ YOK

Doğan Satmış

21 Kasım 2020 Cumartesi 18:42

2020 yılı pandemiyle dolu geçtiği için, pek çok şeyi ıskalıyoruz.

Mesela 2020 yılında okullarını bitiren öğrenciler mezuniyet töreni yapamadılar. Liseyi bitiren 18 yaşındaki bir genç kızın, bir asgari ücret bedeli ödeyerek hazırlandığı, aylar önceden kıyafet seçtiği yılsonu balosunu ıskalamaktan daha önemli ne olabilir ki?

2020 yazında şöyle gönlünce düğün yapmak isteyenler, açık havada, sadece su içerek bir saatlik partilerle yetinmek zorunda kaldılar. Doğru dürüst ne göbek atabildiler, ne de gelinlerin attığı çiçekleri kapabildiler.

Pandeminin üzerine bir de Türkiye’de devalüasyon etkisiyle yabancı paralar katlanınca sayısız yurtiçi-yurtdışı tatil planı iptal oldu. Kendilerini Kasım ayının rengârenk sonbahar yapraklarıyla bezeli ormanlarına atmak isteyenler bir başka sonbaharı beklemek zorunda kaldılar.

Uzun bir aradan ve yıllar geçtikten sonra İstanbul’a gelen Formula 1 yarışı, boş tribünler önünde yapıldı. Yarışı kazananlar bir şampanya bile içemedi, gazozla yetinmek zorunda kaldı.

İşsizlik bir başka dert… Pandemiden önce ‘kriz biter, turizm coşar, iş buluruz’ diyenlere, olan işlerini de kaybeden milyonlar eklendi. Öyle ki, yakın zamanda kimsenin bir iş bulma ihtimali de yok.

Pandemiden hemen önce “Araplara saç ekerim” diyerek işyeri açanlar bin pişman oldu, hem açtıkları işyerlerini kapattı hem de ‘Kapağı Kanada’ya nasıl atarım’ diye harıl harıl formül aramaya başladı.

Tüm bunların yanı sıra ünlü Alman besteci Ludwig Van Beethoven’in 250’inci yaş günü kutlamaları da pandemiye kurban gitti.

Hayatının son döneminde neredeyse tamamen sağır olmasına rağmen 56 yıllık ömrüne 9 senfoni ve sayısız müzik eseri sığdıran bu ünlü besteci için kimse gönlünce bir kutlama yapamadı.

Bildiğiniz gibi Beethoven’in en bilinen iki senfonisinden biri ‘5’inci Senfoni’, diğer adıyla ‘Kader Senfonisi’dir. Besteci, zor zamanlar geçirirken yardıma gelen bir hayırseverin kapısını çalmasını andıran ‘da da da daaaa’ şeklindeki bir vuruşla süslediği bu senfonisinin bir çizgi film ‘lite motif’i olacağını herhalde tahmin etmemişti, ama öyle oldu. Hangi çizgi filmde klasik müzik gerekiyorsa 5’inci senfoniyi çaldılar, böylece çocuklar da bu müziği çok iyi öğrendiler.

Beethoven’in 9’uncu Senfonisi ise bir ‘Klasik Müzik Başyapıtı’ olarak tarihe geçti. Bizim Ankara’da, bir bağlama ve bir dümbelekle çalıp göbek attığımız ‘erik dalı gevrektir’e inat bu eseri çalmak için sahneye 250 kişinin çıkması gerekiyordu. Bırakın 250 kişiyi ahenkle bir araya getirmeyi, 5 kişinin bile normal sesle konuşmayı beceremediği bir Orta Doğu ülkesinde böyle bir müziğin çalınmasını istemek de tabii ki acayip. Böyle bir ihtiyaç olmadığından da İstanbul’da yıllardır böyle bir eserin seslendirileceği doğru dürüst bir opera binası yok ve hiç umurumuzda da değil zaten.

Her neyse…

Beethoven’ın 250’inci yaş gününü bu yazıyla kutlamış olalım. Hem ‘üstat’ hem de ‘9’uncu Senfoni’nin önemi konusunda daha fazla bilgi almak istiyorsanız, şu linkteki yazıya göz atabilirsiniz, bianet.org’da Selay Dalaklı mükemmel bir yazı yazmış.

https://bianet.org/bianet/tarih/234711-beethoven-250-yasinda-bir-muzisyenin-portresi

Yazıyı okurken de YouTube’da 9’uncu Senfoni’yi dinlemeyi unutmayın. Final koro bölümünde bir başka Alman şair Friedrich Schiller’in şu güzel dizeleri var:

“Kardeş olun ey insanlar,

Bunu ister tanrımız!

Bu dünyada her şey geçer,

Yalnız sana dost kalır.”