25 Ekim 2024
  • İstanbul15°C
  • Ankara9°C
  • Antalya21°C

BEN DOĞRULARI YAZAN BİR GAZETECİYİM

Özkan Altıntaş

17 Haziran 2015 Çarşamba 00:28

Jacques Sequela’nın ünlü bir kitabı var. Adı şöyle “Anneme Reklamcı Olduğumu Söylemeyin...O Beni Bir Genelevde Piyanist Sanıyor!”
Ben de ondan esinlendim, “Beni manav zannediyorlar, ama ben gazeteciyim.”
Geçtiğimiz haftalarda hac-umrede devletin önemli iki kurumu tarafından yapılan “memnuniyet” anketi üzerine bir haber yaptım.
Türkiye’nin önemli bir kurumunun anket sonucuna göre “bir meslek kuruluşunun bir turlü devlet kurumunu geçemediği” yer aldı.
Anında haberin üzerine bazı kara sinekler kondu durdu.
Sanki hepsi leşe üşüşür gibi, kendi menfaatlerini kollayarak üzerine yorumlar yapıp durdu.
Sanki manav dükkanı tezgahında çürümüş meyvelerin üzerine konan kara sinekler gibi haberin üzerinde birileri uçuşup durdu.
Kötü mü oldu?
Hayır benim adıma iyi oldu.
Benim için iyi bir reklam kampanyası yaptılar.
Hala da yapıyorlar.
Şimdi Özkan Altıntaş ve turkiyeturizm.com’u tabiri yerindeyse sağır sultan bile biliyor.
“Türsab Hepimizin” hareketini ve Türsab Başkan Adayı Emin Çakmak’ı herkes tanıyor.

Öncelikle bu reklamı yapanlara teşekkür ederim.
Yukarıda ünlü bir reklamcıdan bahsettim.
Yani reklamcı deyimiyle cevap verelim:
Reklamın iyisi kötüsü olmaz. Reklam reklamdır.
Reklam hangi ürün için iyidir.
Doğru yazan için.
Benim şimdiye kadar yalan yazdığımı gören olmamıştır.
Sadece yazdıklarımdan gocunan veya işine gelmeyenler olmuştur.
Yazı yayınlandı.
Üzerine devletin yüce bir bir kurumunu kullanarak birileri mal bulmuş nimet gibi yapıştı.

Sonra güney illerinden birinde kendine yol ve koltuk arayan yaşlı bir sinek fırsat buldukça çürük meyveye üşüşen kara sinek gibi haberin üzerine konup durdu.
Bir yerlerde adım geçsinde ahir ömrümde bir koltuk kapayım nemalanayım diye hala ortalıkta uçuşup duruyor.
Ona bok atıyor, buna bok atıyor.
Sonra o boka kendi konuyor.
Yakında o bokun içinde kaybolup gidecek.

Öte yandan birileri birilerini kullanıp mal bulmuş nimet gibi habere saldırdılar.
Efendim “ahlak” mış, “etik”miş… Birdenbire herkes gazeteci oldu.
Ortada camianın menfaatine haber olduğu bir yana itildi. Şahsi hırslar öne geçti.
Abuk sabuk teranelerle bu kadar yıllık gazetecilik deneyimine karşı bilip bilmeden ahkam kesmeye başladılar.
Biraz kurcalayınca iş aydınlandı.
Kurumu kullanarak o yazıyı yazan kişinin çok yakını adı geçen meslek örgütünün Ankara ekibinden nemalanıyormş.
Birisinden gelen baskı sonucu o yazıyı yazmış.
Yani Türkiye’nin koskoca kurumunu kendi amaçları uğruna alet etmiş.
İşin dozunu kaçırıp hakaret içeren “etik, patik, ahlak” lafları etmiş…
Birileri de bu laflara yapışmış kendine pay çıkarmaya kalkışmış.

Habere konu olan kurumun başındaki değerli kişi kimin kim olduğunu biliyor.
Daha öyle sözler söyledi ki… Asıl onları yazsak savaş çıkar. Ama onlar aramızdaki gerçek sohbetti.
O kişinin ağzından çıkanı kulağı duyuyor. İstemese konuşmazdı.

Orada anlatılanlar üzerine yazılan “memnuniyet” anketi sonuçları ise hiç te gizli şeyler değildi.
Zaten söylediklerini daha önce önemli bir toplantıda söylemişti.
Anketin sonuçlarını İstanbul Retaj Otel’de yapılan oldukça büyük katılımlı toplantıda barkovizyon eşliğinde açıklamıştı. Yapılan anketi ise devletin başka bir kurumu ile işbirliği içinde yaptığını bildirmişti.
Bu kadar aleni olan bir şeyin” etik, patik, ahlak” yanı nerede?
Birileri birilerini kullanıyor.

Ama üzüldüğüm nokta devletin yüce makamının bu gibi işlere alet olmasıdır.
Bana kalsa bu gibi yazıları yazarken biraz daha dikkatli olunmalıdır.
Yoksa hac ve umrada yediğin hurmalar bir gün gelir seni tırmalar.
Zaten Türkiye’nin her yanından beni arayanlar yapılan reklama şaşırmışlardı.
“Adamla yanyanasın. Senin karşında konuşmuş. Bunu yazma bile dememiş. Bugüne kadar da hiç yalan yanlış bir şey yazmadın. Bunlara ne oluyor? Maksatları başka diye arayanların haddi hesabı yok” dediler.

İnsanlar bir tuhaf…
Yüce makamları kullanıp nemalanacaklarını sanıyorlar.
Aslında bunları yaptıkça batıyorlar.
Ama battıklarının farkında bile değiller.
Dedim ya…
Reklamın iyisi kötüsü olmaz.
Ha o kara sineğe de teşekkür ederim.
Uyarılarıma rağmen hala yazmaya devam etsin.
Elbet bir gün üzerine oturacak bir koltuk bulur.
Yapılan ve hala sürdürülen reklam için yetkililere teşekkür ederim.