22 Kasım 2024
  • İstanbul18°C
  • Ankara14°C
  • Antalya17°C

BAŞBAKAN ERDOĞAN’IN VERDİĞİ KOLTUK DERSİ

Özkan Altıntaş

08 Kasım 2009 Pazar 12:29

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu-CDDK aralarında Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği-TÜRSAB’ın da bulunduğu yarı kamu kuruluşları hakkındaki raporunu açıkladı.
Rapor dehşet bir içeriğe sahipti. Hazırlayanların Prof.Dr.Mustafa İsen ve Turizm Bakanlığı’nın eski bürokratlarından Nadir Alpaslan olduğu söylentileri yayılıp durdu.
Kim hazırlarsa hazırlasın. Ama her şeyi 12’den vuran böyle bir rapor çıkmadı.
“Tamam rapor yayınlandı. Bundan sonra bir şey olmaz” diye arkasına yaslananlar ve koltuğunu bırakmaya kararlı olmayanlar oldu.
Ama kazın ayağı öyle değil.
Rapor şimdi CDDK tarafından Cumhuriyet savcılıklarına aktarılıyor. Raporun önerileri doğrultusunda adı geçen kurumların yöneticileri hakkında yargı yolu görünüyor. Yani aralarında TÜRSAB’ın da bulunduğu kuruluşların yöneticileri bu kez yaptıklarını savcılıklar ve arkasından mahkemelerde anlatacaklar.
Haklı çıkarlarsa bir şey olmaz.
Ama ya haksız çıkarlarsa…
Devlet bu… Adamın yakasını bırakmaz.
Büyük mahkumiyetler gelebilir…
Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Avrupa Birliği’ne geçiş süreci için anlaşmalar imzaladı.
Bu gibi kurumların başında kronikleşmiş kişilerin oturmasını istemiyor.
Adaletli ve demokratik seçim istiyor.
Genç, yeni ve dinamik kadroların gelerek Türkiye’nin yıldızını parlatmasını bekliyor.
Seçim sürelerinin 4 yıla çıkmasını ve koltuğa oturanın en fazla iki dönem yani 8 yıldan fazla oturmamasını amaçlıyor.
Hele hele bu gibi kuruluşların kaynaklarının amaç dışı kullanımını ise yasadışı olarak tanımlıyor.
TÜRSAB seçimleri yaklaşıyor ve şimdiki başkan 12 yıldır orada… İki yıl daha oturmak istiyor. Yani şartları zorluyor… Gençlerin önünü açarak veya birkaç dil bilen, vizyonu geniş yeni gençler yetiştirerek onlara fırsat tanıyıp TÜRSAB’ın dünyayı saran ‘inovasyon’ yani ‘değişim’ rüzgarından nasibini almasını engelliyor. “Her şeyi ben yaparım” diyor.
Herkesin bir kapasitesi vardır. Otomobilin bile kapasitesini zorladınız mı motoru çatlar. Ona yeni bir motor takarsanız, Formula 1’e bile girersiniz…
Herşey öyle hızlı değişiyor ki...
Türkiye'nin tüm kurumlarının ulaslararası arenada at oynatması lazım...
Artık silahla savaş devri bitti...
Savaşlar masalarda ve vizyonu geniş insanlar arasında oluyor.
Rahmetli Turgut Özal'ın yaptığı gibi anında hareket gerektiriyor.
Ne demişler: Erken kalkan yol alır...
Bu da lisan, vizyon, dünya görüşü ve o grupların arasında yer almaktan geçiyor.
Yoksa Türkiye'nin sınırları içinde yaptığımız atılımlarla kendinizi avuturuz ve uyuturuz. Bu da sadece yandaşlardan oy avcılığından öteye gidemez...
Hükümetin AB'ye uyum süreci çalışmaları, CBDDK raporu çok önemlidir.
Bütün bu şartlar önümüzdeki aylarda CDDK raporu doğrultusunda “Turizmde Ergenekon” benzeri rüzgar yaratırsa şaşmayın.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Turizm Ödülleri töreninde herkese büyük bir ders verdi. Yazımı “Ben tükürdüğümü yalamam 2011 son” şeklindeki onun sözleri ile tamamlayacağım:
2011’de son kez milletvekilliğine aday olacağını hatırlatarak
“Bu makamlar kimseye baki değil. Bugün varız, yarın yokuz. Kimler geldi kimler geçti. Tükürdüğümü yalamam. Gereğini yaparım. Partimin tüzüğünde de bu böyledir. Birileri gibi orada çakılıp kalmam. Millete hizmet sadece politikada olmuyor. Bir vakfın başına geçersiniz, hizmet edersiniz. Ne yazık ki bizde böyle olmuyor. Bakıyorsunuz koltukları bırakmıyorlar. Kıyıda köşede rahat durmuyorlar.”
Ne diyelim arada bir başbakan doğru da konuşuyor…
Yazımızı Mevlana’nın günümüzdeki değişimi simgeleyen sözleri ile bitirelim:
“Dün dündü cancağızım, bana bugün yeni bir laf lazım”

NOT: Haberlerin ve yazılarımın altına adlarını gizleyerek abuk sabuk isimlerle yorum yaptıklarını zannederek Başaran Ulusoy'a yalakalık yapmak isteyen bazı kendini bilmezler dadandı. Bu gibi kimselerin yorumlarını turkiyeturizm.com'a, turizm camiasına, TÜRSAB'e ve Başaran Ulusoy'a zarar verdikleri için yayınlamıyoruz.
Ama onlara bir çift lafımız var...
Çünkü zaman zaman yazılan yazıları anlamayarak şahsımıza saldırı şeklinde yazılar yazmaya yelteniyorlar. Okuduklarını anlamayan, kıssadan hisse çıkarmayı beceremeyen bu kara cahillere bir şeyler söylemek gerekiyor.
Başaran Ulusoy kendi deyimiyle benim 35 yıllık dostum ve arkadaşımdır. Başaran'a sadece yönetim şeklini beğenmediğimi söyledim. Şahsen kendisiyle hiçbir sorunumuz yoktur. Başaran'a TÜRSAB'ı vizyonu geniş gençlere bırakması zamanının gelipte geçtiğini defalarca söyledim.  Ancak geçen kongrede "Ben ölene kadar buradayım" diye talihsiz bir açıklama ile yanlış yaptı.
Kendisine yakalakalık yapmak isteyenlere gelince;
Başaran kaçın kurrasıdır. Bu gibi martavalları yutmaz. Dünyada aptallar olmasa akıllılar başarılı olamaz.
Yaptığınız yalakalıkların anlamını en iyi bilen yine Başaran'dır.
Onnun bu gibi oyunlara gelmeyeceğini biliyorum. Nitekim yavaş yavaş çevresindeki yalakaları azalttığını görüyorum.
Son adaylık açıklamasında "Başaran Ulusoy ve arkadaşları" diye imza atması paylaşımcılığa kararlı olduğunu gösteriyor.
Tüm bu gözlemlerimde "İnşallah yanılmıyorumdur"
Çünkü Türk turizminin ve TÜRSAB'a gelecek yeni yönetimlerin Başaran Ulusoy'un deneyimlerine ihtiyacı vardır.
O son açıklamasıyla "ben" değil "biz" diyerek yenilik yaptı.
Kendisini kutluyorum. Ama hala huylarından vazgeçmeyen, gerçekleri görmeyen yalakaları kınıyorum.
Bir konuyu daha açıklamak gerekiyor:
Ben gazeteciyim sadece gazetecilik ve habercilik yapıyorum.
Halkın, toplumun, kamunun yararına çalışırım ve doğru yapan herkesin yanındayım.
Bu 1968 yılından bu yana gazetecilik yapıyorum.
1970 yılından bu yana da turizm sektöründe böyle yazıyorum.
Çalıştığım gazetelerin arşivlerine bakanlar bunu görebilirler.
Gazeteci düşüncelerini özgürce ortaya koyamazsa kim koyacak?
Halk adına gerçekleri kim yazacak?
Yöneticiyle yanlışlarını kim söyleyecek?
Tehlikenin yaklaştığı konusunda kim uyaracak?
Yalakalar mı?
Gazeteciliğin asıl kuralı bellidir.
Gazeteciler yazmazsa, halkın haber alma özgürlüğü biter.