27 Aralık 2024
  • İstanbul9°C
  • Ankara3°C
  • Antalya8°C

ATATÜRK: BASIN TAHAKKÜM VE NÜFUZA TABİ TUTULAMAZ

Özkan Altıntaş

20 Haziran 2019 Perşembe 10:00

Son yıllarda giderek şekil değiştiren ‘yandaş’, 'dalkavuk' veya ‘yalaka’ diyeceğimiz bir kimliğe bürünen basın içler acısı haldedir.   Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk 1925 yılında basın hakkında görüşlerini dile getirirken,“Matbuat hiçbir sebeple tahakküm ve nüfuza tabi tutulamaz” ve “Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır” şeklindeki sözleri gerçekten ders olacak niteliktedir.

ata-001.jpg

1935’in 26 Mayıs günü 54 yaşındaki Atatürk’ü ziyaret eden Amerikalı gazeteci Gladys Baker

Atatürk’ün sözlerini okurken, Finlandiya’da sanatçının, yazarın, müzisyenin, sinemacının ve gazetecinin kültürle direnerek Beyaz Zambakla Ülkesi’ni nasıl düze çıkardığını düşündüm. Ayrıca Türkiye’de kaybolan gazetecilik ahlakını düşünürken, Atatürk’ün sözleriyle özgür basının niteliklerini yeniden hatırlayalım istedim.

ataturk-004.jpgGAZETECİ ATATÜRK

Türkiye’deki gazeteciliğin vardığı nokta bir kenara dursun, yaşamında uğraştığı tüm işlerin aksine” gazeteciliği pek az bilinen, Atatürk’ün gazeteciliğinden söz edelim.

“Ben çocukken yoksuldum. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydım, bu yaptıklarımın hiç birisini yapamazdım” diyen Atatürk, kuşkusuz bir okuma sevdalısıydı. Bu özelliği, yaşamı boyunca yaptığı her işe etki eden Atatürk’ün, gazeteci olması ve gazeteciliğe önem vermesi de yine okumaya olan ilgisi ve milletin okumayla büyük işler başaracağını bilmesinden geliyordu.

Okuyarak elde ettiği birikimi dışa vurmak isteyen Atatürk, Harp Okulu’nda olduğu dönemlerde ilk gazeteciliğini, arkadaşlarıyla birlikte yazdıklarını elde çoğaltıp, dağıtarak yapmaya başlamıştı. Sıkı bir ülke yönetimi ve disiplinli askerî okul idaresi altında, böylesine cesur bir işe kalkışan Atatürk’ün, bu cesareti okul yönetimince öğrenilse de bedelini ağır ödemeden son buldu. 
Henüz Harbiye öğrencisiyken yönetimin siyaset alanındaki yanlışlarını ve aksaklıklarını belirtmek amacıyla eleştiri niteliğindeki yazılar yayınlamak için el yazısıyla bir gazete çıkarmıştır. Bu gazetenin yazılarını bizzat kendisi yazan Mustafa Kemal, Mektepler Müfettişi İsmail Paşa’nın takibine de uğramıştır. Harp Okulu’ndaki veteriner dershanelerinden birine giren Mustafa Kemal ve arkadaşları çıkardıkları gazetenin yazılarıyla uğraşmaya başladıkları sırada okul müdürü Rıza Bey tarafından suçüstü yakalanmıştır. Kendilerine önemli bir ceza verilmemiş izinsizlik suçuyla yetinilmiştir.

GAZETENİN SERMAYESİ ATATÜRK’TEN

Birinci Dünya Savaşı’nın bitmesine günler kala, Türk Milleti tarihin en karanlık dönemlerinden birini yaşıyordu. Milletin içinde bulunduğu buhran, kuşkusuz millet sevdalısı Atatürk ve arkadaşlarını da üzüyordu. İstanbul’dan ümidi kesen vatan sevdalıları, bir şeyler yapmak için düşünüyordu. Tam o sıralarda, 1 Kasım 1918 tarihinde Minber adlı bir gazete çıkarıldı. 21 Aralık 1918 tarihine kadar toplam 51 sayı çıkan bu gazetenin sahipliğini, Ali Fethi Bey (Okyar), sorumlu müdürlüğünü ise Dr. Rasim Ferit yaparken, gazete için en büyük fedakârlığı ise Atatürk yapmıştı. Elinde savaş yıllarında harcayamayıp biriktirdiği bir miktar parası olan Atatürk, annesine ev almayı düşündüğü ancak almayı başaramadığı bu parayla, gazetenin sermayesini oluşturdu.

Atatürk’ün bu gazeteye “Minber” veya “Hatib” takma adlarıyla yazı yazdığı da ileri sürülüyor. Uzun soluklu olamayan bu girişim, Atatürk’ün basının toplumun bilinçlenmesinde oynadığı role, ne denli önem verdiğini gözler önüne seriyor.

ataturk-005.jpgATATÜRK'ÜN SÖZLERİ

Atatürk’ün basın hakkındaki görüşleri 1925 yılından 1929 yılına kadar söylemlerinde şu sözlerle yer almıştı:

*Basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir.

Basın, milletin müşterek sesidir. Bir milleti aydınlatma ve irşatta, bir millete muhtaç olduğu fikrî gıdayı vermekte, hulâsa bir milletin hedefi saadet olan müşterek bir istikamette yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir.”

Diğer yıllarda söyledikleri ise şöyle:

1922

Basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir.

1 Mart 1922

Özel maksatla neşriyat yapan bazı gazetelerin, halkın ekseriyeti üzerinde yaptığı tesir, her memlekette olduğu gibi o gazetelerin lehinde değildir.

1923

Matbuat hiçbir sebeple tahakküm ve nüfuza tabi tutulamaz.

1923

Önem ve yüceliği cihan medeniyetinde açıkça kendisi gösteren basına, hükümetimizin birinci derecede önem vermesi; bu hususta sarf edeceği mesaiyi, millete ifa ile mükellef olduğu hayırlı hizmetlerin baş tarafına koyması yüksek Meclisin kesinlikle isteyeceği hususlardandır.

1924

Cumhuriyet devrinin kendi anlayış ve ahlâkını taşıyan basınını yine ancak Cumhuriyetin kendisi yetiştirir. Bir taraftan geçmiş devir gazetelerinin ve adamlarının düzeltilmesi mümkün olmayanları ulusun gözünde belirlenirken, öte taraftan Cumhuriyet basınının temiz ve feyizli sahası genişleyip yükselmektedir. Büyük ve soylu ulusumuzun yeni çalışma ve uygarlık yaşamını kolaylaştırıp özendirecek işte ancak bu anlayıştaki basın olacaktır.

1 Kasım 1925, TBMM

Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır.

1924

Türkiye basını milletin gerçek ses ve iradesinin doğduğu yer olan cumhuriyetin etrafında çelikten bir kale oluşturacaktır. Bir düşünce kalesi, düşünce yolu kalesi. Basın görevlilerinden bunu istemek, cumhuriyetin hakkıdır.

1925

Basının tam ve geniş hürriyeti iyi kullanmasının, ne derecede nazik bir vaziyet olduğunu söylemeye lüzum görmem. Her türlü kanuni kayıtlardan evvel bir kalem sahibinin ilme, ihtiyaca ve kendi siyasi telakkilerine olduğu kadar vatandaşların hukukuna ve memleketin, her türlü hususi telakkilerin üstünde olan, yüksek menfaatlerine de dikkat ve hürmet etmek manevi zorunluluğu, asıl bu mecburiyettir ki umumi düzeni temin edebilir. Bununla beraber bu yolda yanılma ve kusur olsa bile; bu kusuru düzeltecek etken ve vasıta; basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir

1929

Gazeteciler, kanunun ve umumun menfaatlerinin aksine muamelelere şahit ve vakıf oldukları takdirde gerekli yayında bulunmalıdır.