ANI DEDİĞİMİZ / LAGALUGA TUR (25)
Ateş Nesin
25 Mart 2008 Salı 02:34
ANI nedir? Anı bana göre, insanoğlunun geride bıraktığı yaşamının soyut bir fotokopisi, yeryüzünde var olduğu sürece geçirdiği her anın âdeta bir fotokopi makinesi tarafından çıkarılan, geriye başka belleklerde de yarım yamalak ancak kalabilen soluk bir kopyasıdır.
Her birey yaşamı kadar anılarının ağırlığını taşır omuzlarında. Ama herhangi bir vatandaşın anıları; ne denli heyecan verici olsa, olağanüstü olayları içerse, güldürse, ağlatsa, düşündürse de; hiçbir zaman topluma mal olmuş ünlü kişilerin anıları kadar ilgi çekici olamaz.
Sade vatandaşlar geçmişte yaşadıklarını, dost meclislerinde birbirlerine, aile ortamlarında çoluk çocuklarına anlatmakla yetinirler ancak. Oysa ünlülerin anıları, çok daha basit olaylardan, dişe dokunmayan konulardan söz etse bile, toplumun ilgisini fazlasıyla çeker. Çünkü okuyucular, bazen kızıp nefret ettikleri, bazen de sevip hayranlık duydukları ünlülerin anıları aracılığıyla, onların bilinmeyen yönlerini keşfetmeye, sanki kendileri de o ailenin bireyleriymiş gibi ortak olmaya çalışırlar özel yaşamlarına.
Anı ile ortaokul sıralarında tutmaya başlanılan hatıra defterini birçoklarımızın yaptığı gibi kesinlikle birbirine karıştırmamalıyız. Anı yazarken alabildiğine yürekli olmak, yaşamdan ürküp korkmamak, yazılanlara çeşitli nedenlerden ötürü gelecek her türlü karşı tepkilere beton gibi dirençli olmak gerekmektedir. Bunun için de, yazılanların yüzde yüz doğruluğuna inanılması ilk önemli koşuldur.
İşte bu nedenle de anıları; şiir, öykü, roman, deneme, tiyatro oyunu ve de aklımıza gelebilecek edebiyatın diğer tüm türlerinde olduğu gibi kafamıza göre, hamur yoğurur gibi şekillendirip keyfimize göre yazmamız olası değildir.
Anı yazarken, aklımızdan geçen ve sayılarını asla belirleyemeyeceğimiz düşünceler zinciri ve olaylar arasında amansız ve acımasız bir savaş başlayacağından; yazdıklarımızla ilgili toplumdan gelebilecek olası bir baskı nedeniyle, beynimizin kaytarmaya meyilli yarısını diğer güçlü yarısıyla kontrol altına almak, kalem tutan elimizi de komutlarımıza itaat eden bir emir eri gibi kullanmak zorundayız..
Bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. Çok yaşlı insanlar, sürdürdükleri şimdiki zamanı, yakın geçmişlerini değil de, sürekli yıllar öncesinde kalmış, unutulmuş olayları anımsayarak yaşarlar. Bu; aşırı yaşlanmanın, adına bunama da dediğimiz en önemli belirtisidir.
Ben bu olayı çok doğal karşılıyorum. Zamanı kısıtlanmış, hareket kabiliyeti iyicene azalmış, büyük bir olasılıkla sevdiklerinin çoğunu yitirmiş, artık gelecek diye bir düşünce lüksüne sahip olamayan yaşlı bir kişinin varlığını bu dünyada sürdürebilmesi için tutunabileceği tek dalı, hazinesi kesinlikle anılarıdır.
Yazılı olarak bırakılan anılar, edebiyatın tüm diğer türleri kadar çok önemlidir. Anı yazılırken, yazanı bekleyen en büyük tehlike ise yaşadıklarını abartılı bir biçimde dile getirmesidir. Çünkü geçmişte yaşadığımız olaylar; zaman içersinde olgunlaşıp, ballanır, alabildiğine büyür de büyür gözümüzde, kabına sığmaz olur belleğimizde. Anı yazmak için kalemi eline alanların bu noktada çok dikkatli ve duyarlı olmaları gerekmektedir. Bazı yazarlarımız, ne yazık ki, kitaplarının satış endişesi nedeniyle, yazdıklarını, gerçek dışı, hayal ürünü olaylarla süsleyip zenginleştirerek hem kendilerine, hem de yazdıklarına ihanet etmiş olmaktadırlar
*Yakında genişletilmiş 2.baskısı piyasaya çıkacak olan "Babam Aziz Nesin" kitabından alınmıştır.
***
Yırttık
AB'de kaçak otelleri yıktırılıyormuş
Neyse ki, henüz AB ülkesi değiliz!
***
Bariz fark
Türk Rock müziğinin babası Erkin Koray artık askerliğe karşı değilmiş.
Müsaade edin de Bülent Ersoy'dan o kadar farkı olsun canım!..
***
Hareketli kent
Prof. Şener Üşümezsoy, 'Büyük İstanbul' depremi tezinin bilimsel olarak çürütüldüğünü söylemiş
Desenize İstanbul depremi sallantıda!
***
Türkçeni yeriz senin
18 Mart Salı günü FOX TV'de yayımlanan "Şansa Bak" yarışmasında Ahmet Çakar yarışmacıları sunuyor:
"Şu anda karşımdaki masada üç tane yarışmacı oturuyor"
Tane hesabı olmadı ama, yarışmacıları kiloya vurmalıydın!
***
İki kere iki beş eder
Kısa bir süre önce ekmeğe yüzde 10 zam geliyor dediler
Geldi ve 40 Ykrş olan standart ekmek 50 Ykrş oldu...
Şimdi yeniden yüzde 10 bir zam daha gelecek, ekmek 80 Ykrş olacak diyorlar...
Bu adamlar ya hesap yapmasını bilmiyorlar ya da hayatlarında hiç dayak yememişler!
***
Laf ola...
Sansürün alabildiğine uygulandığı ülkelerde, ahlaksızlığın sınırı yoktur!
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2005 Türkiye Turizm