23 Aralık 2024
  • İstanbul6°C
  • Ankara2°C
  • Antalya11°C

23 NİSAN VE TBMM’NİN AÇILIŞININ 100’ÜNCÜ YILI

Doğan Satmış

22 Nisan 2020 Çarşamba 12:47

Bundan 100 yıl önce bir 23 Nisan günü Türkiye Büyük Millet Meclisi açılmıştı.

Bu toplantı asırlar süren ömrünü tamamlayan Osmanlı İmparatorluğu’nu kapatan, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ise doğumunu müjdeleyen bir toplantıydı.

Atatürk bu toplantıda şöyle diyordu:

“Bu dakikadan itibaren, yedi yüz yıl boyunca onurlu ve yüce bir yaşam sürdükten sonra yok olma uçurumunun kenarında ancak ayakta durabilen Osmanlı Milletinin geleceğinin sorumluluğu, sayın Meclisinizin çalışma gücünü artıran bir neden olacaktır. Davamızın yasalara uygunluğu ve bütün millet ve ulusların, insanlık hak ve hukukundan paylarını almış olduğuna inandığımız yüreklerinin, bizimle birlik ve bize daima yardımcı ve destek olduğuna güvenimiz tamdır. Başarı ümitlerimizin kalplerimizde bir an bile karamsarlığa düşmemesini sağlayacak olan, sonsuz gücümüzdür, özellikle büyük tanrı her zaman bizimledir. “

Meclis’in o günkü üyeleri Atatürk’ü “Amin, amin” sesleri ile alkışladılar.

O gün ‘olağanüstü’ bir gündü. Bir devir kapanmış, yeni bir devir başlamıştı artık bu topraklarda.

Aradan 100 yıl geçtikten sonra şimdi yine bir 23 Nisan kutluyoruz.

Ama yine ‘olağanüstü’ günlerden geçiyoruz.

100 yıl sonraki 23 Nisan, ancak yüzyılda bir gerçekleşen bir salgın nedeniyle neredeyse insanların evden çıkamayacakları bir güne denk geldi.

Salgın yüzünden Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin üyeleri bile bu güzel günü kutlamak için coşkuyla bir araya gelemeyecekler.

Sanki ‘ilahi’ bir işaret var.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin öneminin son yıllarda unutulmuş olmasını bize hatırlatmak isteyen bir ‘ilahi’ işaret.

Atatürk’ün en büyük özelliği, attığı her adımı legalleştirmekti.

Hükümet mi kurulacak, önce Meclis’ten onay alırdı.

Savaş mı ilan edilecek önce Meclis’e giderdi.

Devlet yönetiminde reform mu yapılacak, hemen Meclis’in çalışmasını sağlardı.

Ve Meclis’in onayı olmadan bir adım atılmasına da karşı çıkardı.

Buna direnenleri çevresinden uzaklaştırdığını, yine “Meclis’in iradesini arkasına alarak” onları tasfiye ettiğini de biliyoruz.

Günümüzden 100 yıl geriye bakınca Mustafa Kemal’in attığı adımların ne kadar yerinde olduğunu bir kez daha görüyoruz.

Çünkü ‘parlamentolar’ insanlığın binlerce yıllık tarihi boyunca en önemli yapılar olarak gelişti ve günümüzdeki yerine ulaştı. Dinle devlet işlerinin ayrılmasıyla ortaçağın görkemli mabetlerinden ayrıldı.

Yine Atatürk’ün “Hakimiyet, kayıtsız şartsız milletindir” sözü tam da bunu yansıtıyordu.

Bu yüzden dünyanın tüm medeni ülkelerinde en ihtişamlı binalar meclislerindir.

Çünkü “Hakimiyet milletindir” ve bunu yerine getirecek olanlar da meclislerdir.

Atatürk’ün hayatında üç önemli gün oldu.

İlki 19 Mayıs’tı, bu tarihte Samsun’a çıktı, çağdaş Türkiye’yi kurmak için ilk adımı attı; bu yüzden doğduğu günü soranlara “19 Mayıs” derdi.

İkncisi 23 Nisan’dı. Türkiye’nin Meclisi’nin kurulduğu gündü bugün. Bu yüzden de bu günü dünya çocuklarına armağan etti. Dünyada çocuk bayramı olarak 23 Nisan’ın kutlanması ayrıcalığını Türkiye’ye kazandırdı.

Üçüncü gün de 29 Ekim’di. Türkiye Cumhuriyeti o gün kuruldu.

Ve bu üç günde yaşananlarla Türkiye, dünyanın öteki Müslüman toplumları arasında sıyrılarak şimdiki ‘ayrıcalıklı’ yerini kazandı. Bu üç gün sayesinde Türkiye sadece yönetim biçimiyle değil, ekonomisiyle, sosyal hayatıyla, çağdaşlığıyla hep öne çıktı.

23 Nisan’ın 100’üncü yılı kutlu olsun.

Bu ‘salgın’ bitecek ama 23 Nisan hep yaşayacak.