İSTANBUL- Beyazıt Meydanı tasarımı için 1958 yılında dünyaca meşhur birçok mimarın da katıldığı bir yarışmada ünlü mimar Turgut Cansever'in Beyazıt Meydanı Projesi birinci seçilmiş ve uygulanması kararı alınmıştı. Ancak İstanbul’un geçmiş dönem yönetimlerinin, projeyi tam olarak uygulamaması Cansever'i büyük bir hayal kırıklığına uğratmıştı.
Türk mimarîsinin önemli isimlerinden Turgut Cansever adını bugünlerde İstanbul’da sık duyuluyır. Turgut Cansever, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, Beyazıt Meydanı’nda yapılacak düzenlemeler için projesini referans aldığı isimdir. Turgut Cansever’in 1960’lı yıllarda hazırladığı ödüllü projesinin tam adı “Beyazıt Meydanı Yayalaştırma ve Düzenleme Projesi”dir.
TURİZMDE, DÜNYA ŞEHİRLERİ MEYDANLARI İLE ÖVÜNÜYORLAR
Turizm için ülkelerin meydanları büyük çekim gücünü oluşturan merkezlerdir. Dünyanın bir çok ülkesi şehir meydanlarıyla övünür, tanınır ve oranın tarihi kültürel yapısına sahip çıkar. Hatta böyle meydanların çevresindeki yapıları mümkün olduğu kadar açar, varsa turizm adınaı tarihi yapıları daha çok öne çıkması için yeni projeler geliştirir.
ISTANBUL, ANKARA, IZMIR MEYDANLARı
Dünyanın ünlü şehirlerinin övündükleri meydanların listesine baktık. Türkiye’nin İstanbul, Ankara ve İzmir şehirleri listede yer alıyor. İstanbul, Roma ve Osmanlı imparatorluklarına başkentli yapmış bir şehir olarak “meydansız’ şehir görümündedir. Çünkü sahip olduğu her meydan sürekli saldırıya uğramış, meydan kimliğini giderek kaybetmiştir.
SULTANAHMET MEYDANI
Tarihi Yarımada’nın en önemli çekim gücü olan Sultanahmet Meydanı’da bazı saldırılarla doldurulmaya baylandı. Hatta yeni yapılaşmalarla tarihi eserlerin görüntüsü ortaya çıkacağına engellenmeye bile çalışılıyor.
TAKSİM MEYDANI
İstanbul’da dünyanın bildiği Taksim Meydanı, siyasilerin oyuncağı haline gelmiştir. Çevresi açılıp daha iyi bir düzene kavuşturulması yerine bazı anlamsız amaçlarla iyice daralmaktadır.
BEYAZıT MEYDANı
Beyazıt Meydanı ise bir türlü meydan kimkliğine kavuşamıyor. İBB başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Türkiye’nin ünlü mimarlarından Turgut Cansever’in ödüllü projesinden yola çıkarak yeni düzenleme gibi, yine siyasilerin oyuncağı haline getirilmeye başlandı. Türkiye’de herşey bitti, siyasete değerli meydanlarımız karıştırılmaya başlandı.
ANKARA VE İZMİR
Ankara’nın Kızılay Meydanı meydan olmaktan çoktan çıktı. İzmir Konak Meydanı ise geçen yollarla iyice külüçültüldü. Bu kadar önemli şehirlerimizdeki meydanların yokedilmesi şehircilik anlayışımızınbulunmadığını gösteriyor.
DÜNYANIN ÜNLÜ ŞEHİRLERİNİN MEYDANLARI
Dünya turizminde önemli yeri olan ülkelerin turistik şehirlerinin meydanları çekim gücü olmayı sürdürüyor. Dünyadaki ünlü meydanlara bakalım.
Rusya’da Moskova Kızıl Meydan, Saint Petersburg’da Saray Meydanı, Çin’de Pekin Tiananmen Meydanı, ABD’de New York Times Meydanı,
İngiltere’de Londra Trafalgar Meydanı, Fransa’de Paris Concorde Meydanı, Paris Aziz Michel Meydanı, Paris, Hotel de Ville Meydanı, Almanya’de Berlin Potsdam Meydanı, Berlin Paris Meydanı,
İtalya’de Roma Aziz Peter Meydanı, Roma Piazza Navona Meydanı, İtalya’da Venedik San Marco Meydanı, Sien Piazza del Campo Meydanı Arjantin’de Buenos Aires Mayo Meydanı, İran’de Tahran Özgürlük Meydanı, Meksika’da Meksiko Plaza Hidalgo Meydanı, Oaxaca City Plaza de la Constitucion Meydanı, Çek Cumhuriyeti’nde Old Town Meydanı, Peru’da Cuzco Plaza de Armas Meydanı, Polonya’da Krakow Rynek Glowny Meydanı, İspanya’da Madrid Plaza Santa Ana Meydanı, Mısır’da Kahire Tahrir Meydanı.
BEYAZIT MEYDANININ BUGÜNKÜ HALİ, PROJE DIŞINDA
Gıpta ile baktığımız ve koruma altına alınan dünya şehirlerinin simgesi meydanlara baktıkça üzülüyoruz. İBB’nin düzeltmeye çalıştığı Taksim ve Beyazıt meydarları için yaptığı çalışmaları baltalayanların şehri ihanet içinde oldukların görüloyuruz.
İstanbul'un ilk yayalaştırılan en büyük meydanlarından biri olan Beyazıt Meydanı'nın mevcut belediye tarafından yıkılıp yeniden yapılacağı yönündeki görüşler devam ederken; meydanın şu anki halinin öyle rastgele çizilmediği ortaya çıktı. Meydanın tasarımı yapılırken büyük bir hassasiyetin göz önünde bulundurulduğu, meydanın Mimarı Turgut Cansever'in kendi hatıralarında önemle belirtiliyor.
TURGUT CANSEVER BEYAZıT MEYDANı IÇIN YAPTıĞı TASARıMı ANLATıYOR
TASARIMIN HEDEFİ BEYAZIT CAMİİNİ YÜCELTMEKTİ
Meydanın tasarımı için 1958 yılında dünyaca meşhur birçok mimarın da katıldığı bir yarışmanın sonucunda seçilen Mimar Turgut Cansever imzalı şu anki tasarımın özellikle meydandaki Beyazıt Camii ile büyük bir ilgisi var. Tasarım yapılırken meydanda bulunan iki önemli tarihi binanın manevi değerleri göz önünde bulundurularak hareket ediliyor. Tasarımın ana hedefinde ise meydandaki camiyi yüceltmek ve öylece meydanı insanların hizmetine sunmak var.
ÜNİVERSİTE İLE CAMİ ARASINDA YÖN ÇELİŞKİSİ VARDI
Mimar Cansever, çizdiği tasarımın özelliğini kendi ifadesiyle şöyle anlatmıştı: Büyük bir heyetin tetkikine sunulan projelerden, hazırlamış olduğum ve meydanı tamamen insanlara hizmet edecek bir yaya alan haline dönüştüren, üniversite yapıları ile cami arasındaki yön çelişkisini cami-kıble doğrultusunu hakim hale getirerek ve bu yöne uyarak, camiyi yücelterek çözümleyen teklifim tercih edildi.
Cansever, sonraki yıllarda tasarım ve yeniden inşa sırasında yaşadıkları sıkıntılar ile daha sonra bilinçiszce yapılan müdahaleleri anlattığı hatıralarında şunları ifade etmişti:
45 DERECE FARK VARDI
Beyazıd Meydanı geçen asır başından evvel şehrin önemli idari merkezi olan Eski Saray ile Beyazıd Külliyesi arasında, en önemli toplantı alanlarından birisiydi. Geçen asrın ikinci yarısında Eski Sarayın, saray duvarlarının yıkılıp yerine Harbiye Nezareti binası ve giriş kapısı inşa edilirken bütün bu tesisler, geleneksel değerlerin reddedilişinin bir sembolü olarak, cami-kıble yönünden 45 derece farklı yerleştirilmişti.
MEYDANDAKİ DİĞER TERSLİKLER
Harbiye Nezareti aksı istikametinde bir yol meydanı kat ediyor, iki yanında ağaç dizileri ve dükkanlar yerleşerek tarihi meydanı tamamen yok ediyordu.
Bu başarısız ve saygısız düzenlemeye karşı oluşan tepki sonunda 1926 'da İstanbul'un kurtuluşundan sonra, şehirde yapılan ilk önemli iş olarak meydanı işgal eden yol ve dükkanlar kaldırıldı.
MİMARÎ YAPILAR YIKILARAK YOLLAR YAPILDI
Yeni düzenlemede meydanın ortasında bir oval-beyzi havuz yer alıyor ve bu havuz (Eski Harbiye Nazareti Kapısı) üniversite kapısı ile cami akslarının farklarından doğan çelişkiyi bir ölçüye kadar çözümlüyordu. 1957'de karayolu mühendislerinin yönetimi altında tarihi şehirde sayısız mimari abide yıkılıp yeni yollar açılırken Beyazıd Meydanı da tahrip edilerek, yol ve meydan seviyeleri değiştirilerek bir karayolu kavşağı haline sokuldu.
MEYDANDAKİ AĞAÇLAR KESİLDİ
1957'de meydanı yaya alanı haline getirmek üzere yaptığım teklif reddedilirken ağaçların kesilmemesi konusundaki ikaz ve çabalarım da neticesiz kaldı.
MEYDAN İÇİN YENİ PROJELER
İstanbul Belediyesi'nin o yıllardaki yetkilileri ile Karayolları mühendislerinin bu felaketli, çirkin uygulamalarının yarattığı tepki üzerine Prof. Högg, Prof. Piccinato ve Prof. Sedad Hakkı Eldem yeni proje çalışmaları yaptılar.
CANSEVER'İN PROJESİ SEÇİLDİ
Büyük bir heyetin tetkikine sunulan projelerden, hazırlamış olduğum ve meydanı tamamen insanlara hizmet edecek bir yaya alanı haline dönüştüren, üniversite yapıları ile cami arasındaki yön çelişkisini cami-kıble doğrultusunu hakim hale getirerek ve bu yöne uyarak, camiyi yücelterek çözümleyen teklifim tercih edilerek seçildi.
SEÇİLEN PROJENİN UYGULAMASINDA SIKINTI
Proje daha sonra 1957'de yapılan tahribatın sorumlularının entrika ve muhalefetleri ile tanınmayacak kadar eksik bırakıldı. Halkın bilinçle, binlerce mektup ile talep ettiği ve projemin esasını teşkil eden eski "Güllük"ün yerinde inşa edilecek kahve, lokanta vs. tesisler, Ordu Caddesi mekânı cami çevresinden ayıracak yapı grupları inşa ettirilmedi.
PROJEYİ UYGULAMAYANLAR BAHANE ÜRETTİ
Bu yapıların taşıyıcısı, temeli ve istinat duvarı niteliğindeki duvarlar, bu binaların inşaası ile bu binaların altında ve arkasında gizlenecek iken, (yapıların 20 yıl boyunca engellenerek inşa ettirilmeyerek) duvarların projemizin nihai hali olduğu izlenimi yaratıldı. Bu engellemenin birinci aşamasında gerçek tahrif edilerek ve cami ile bu yapılar arasında meydana getirilecek yaşama alanlarının güzelliği gizlenerek bu kahve, lokanta, kitapçı vs. gibi bir iki katlı yapıların camiyi kapatacağı ileri sürüldü. Daha sonra da bu iddiaların geçersizliği yanlışlığı ortaya çıkınca daha da gülünç bir iddia, Beyazıd Meydanı çevresinde inşa edilecek dükkân, kahve ve lokantaların gelirlerinin çok düşük olacağı, bu sebeple inşa edilmemeleri halinde belediyenin zarar edeceği görüşü ileri sürüldü.
DİKİLMESİ PLANLANAN AĞAÇLAR ENGELLENDİ
Ayrıca, üniversitenin kapısı önündeki platforma dikilmesi planlanan ağaçların dikilmesi engellendi. Meydanın öngörülen zarif tuğla döşeme ve mozaik granit parke ile kaplanması yerine meydan kaba, granit kaya blokları ile kaplandı. Projelerde öngörülen meyil düzeni bozuldu. Meydanı süsleyecek çeşme, havuz, çiçek tarhları inşa edilmedi.
ALT GEÇİT TAMAMLANMADI
Meydanın önemli bir unsuru olan alt geçit tamamlanmadı ve yıllarca çöplük gibi kullanıldı. Cansever, hatıralarını yazdığı dönemlerde de meydana müdahalelerde bulunulduğunu aktardığı yazısında, "Bugün de proje hakkında hiçbir fikir sahibi olmayan ve kim oldukları belirsiz kişiler, isimlerini açıklamadan ve sorumluluk yüklenmeden meydanda ilkel müdahalelerini sürdürüyorlar." diye sitemlerde bulunuyor.
MEYDAN OTOPARK OLMAKTAN KURTULDU
Cansever, meydanla ilgili sözlerini şöyle tamamlıyor: Ancak Sahaflar Çarşısı girişinde büyük bir kestane ağacı altındaki açık kahve, cami çevresindeki ağaç altları ve meydanın otomobil parkı olmaktan kurtarılmış bulunması her şeye rağmen şehrin bu köşesinde insanlara büyük bir mimari abidenin çevresinde insanca yaşamak imkânı vermiş bulunuyor.
MIMAR TURGUT CANSEVER KIMDIR?
Turgut Cansever 1 Ocak 1921’de Antalya’da dünyaya gelir. Babası tıbbiyeli Doktor Hasan Ferid Bey, annesi Kız Öğretmen Okulu’nun ilk mezunlarından Hatice Samime Hanım’dır. Cansever ilk öğrenim yıllarını Ankara ve Bursa’da geçirir. Daha sonra ailecek İstanbul’a taşınmaları neticesinde Galatasaray Lisesi’nde öğrenimine devam eder
YÜKSEK ÖĞRENIM VE SONRASı
Mimar Cansever yükseköğrenimi için İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde (bugünkü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Mimarlık Bölümü’nde okur ve burayı 1946’da bitirir. Bir süre hocası Sedat Hakkı Eldem’in asistanlığını yapar ve 1949 tarihli doktora teziyle bir ilki gerçekleştirir. Turgut Cansever bu yıl İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde ‘’Selçuk ve Osmanlı Mimarisinde Üslup Gelişmeleri: Türk Sütun Başlıkları’’ adlı doktorasını tamamlayarak, Türkiye’de sanat tarihi alanında yapılan ilk doktorayı hazırlamış olur. Kendisi ayrıca ülkemizde doktora yapan ilk mimar olarak da bilinir.1950 – 51 yıllarında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğretim üyeliğine getirilen mimar 1960’taki ‘’Modern Mimarlığın Temel Meseleleri’’ çalışmasıyla doçentliğe hak kazanır.
İLIM INSANLARıYLA TANıŞMALAR
Turgut Cansever, bu dikkat çekici akademik kariyeri bilim ve düşünce dünyasının mühim insanlarıyla yaptığı sohbetler sayesinde daha da geliştirir. Daha çocukluk ve gençlik yıllarında babacığı sayesinde Ahmet Hamdi Tanpınar, Asaf Halet Çelebi, Neyzen Emin Efendi gibi isimlerle tanışır, onların felsefi sohbetlerine katılır. Üniversite yıllarında sanat tarihi profesörü olan hocası Ernst Diez de onu çok etkiler.
ÇALıŞMA HAYATı
1960’ta doçent olmasının ardından mimarî projeler üreten, hükümet ve belediyelerle çalışan Turgut Cansever henüz 1951’deyken kendi mimarlık ofisini de kurmayı başarır. Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Mimarlık Fakültesi’nde iki eğitim dönemi boyunca proje yöneticiliği yapar. 1974’te İmar ve İskan Bakanlığı Danışmanlığı ve İstanbul Metropol Planlama Dairesi Başkanlığı görevlerini icra eder. 1975 ila 80 arasında İstanbul Belediyesi’ne danışmanlık yapar. 1983’te ise Mekke Üniversitesi’ne giderek eğitim programı hazırlayan heyetin danışmanlarından biri olur.
ÖNEMLI PROJELERI
Cansever’in Sadullah Paşa Yalı’sında yaptığı restorasyondur. İstanbul Metropolitan Planlama Çalışmaları, Marmara Bölge Planlama Çalışması, Ege Bölgesel Planlama Çalışması, 17 Ağustos 1999 Marmara ve 12 Kasım Düzce depreminden sonra hazırlanan, fakat uygulanamayan Yenişehirler Projesi büyük çaplı projelerinden dördüdür.
BEYAZıT MEYDANı PROJESI
Tam adı “Beyazıt Meydanı Yayalaştırma ve Düzenleme Projesi” olan ve 1958 – 61 yıllarını kapsayan ödüllü proje, Meydanı yoğun trafikten kurtarıp yayalara da açan bir plana sahiptir. Bu proje Turgut Cansever’in kendi deyimiyle “bir cennetin adım adım yok oluşunun dramatik hatıraları üzerinde gelişmiş bir hayalden hareket ederek” oluşturulur. Meydanın tarihçesini de Cansever’den kısaca dinleyelim: ‘’…1926’da, İstanbul’un kurtuluşundan sonra, şehirde yapılan ilk önemli iş olarak meydanı işgal eden yol ve dükkanlar kaldırıldı. Yeni düzenlemede meydanın ortasında bir oval-beyzi havuz yer alıyor ve bu havuz (Eski Harbiye Nezareti Kapısi) üniversite kapısı ile camii akslannın farldarından doğan çelişkiyi bir ölçüye kadar çözümlüyordu. 1957’de karayolu mühendislerinin yönetimi altında tarihi şehirde sayısız mimari abide yıkılıp yeni yollar açılırken Beyazıd Meydanı da tahrip edilerek yol ve meydan seviyeleri değiştirilerek bir karayolu kavşağı haline sokuldu.” Turgut Cansever bu açıklamalarının devamında 1960’da kendi projesinin seçildiğini, ancak binbir entrikanın, ağaç kesilmelerinin sürdüğünü anlatır. Ayrıca ödüllü projesinin tamamlanmadığını, meydanın yıllarca çöplük gibi kullanıldığını da ekler.
ÜÇ KEZ AĞA HAN ÖDÜLÜ’NÜ ALAN TEK MIMAR
Turgut Bey’in bilindiği kadarıyla seksen yedi projesi vardır. “Sâdullah Paşa Yalısı Restorasyonu” (İstanbul 1949-1951), “Anadolu Kulübü Oteli” (İstanbul 1951-1957), bunlardan birkaçıdır. Dünyada üç kez Ağa Han Ödülü’nü alabilen tek mimar olmasını sağlayan çalışmalarıysa: “Türk Tarih Kurumu” (Ankara 1951-1967), “Ahmet Ertegün Evi” (Bodrum-Muğla 1971-1973) ve fotoğrafta gördüğünüz “Demir Tatil Köyü” (Bodrum-Muğla 1983-) projeleridir. 1990’da II. Ulusal Mimarlık Ödülleri kapsamında verilen Büyük Ödül, 2005’te Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü tarafından her yıl verilen Kültür ve Sanat Büyük Ödül de Cansever’e layık görülür.
“Mimar Sinan”, “Şehir ve Mimarî Üzerine Düşünceler”, “İstanbul’u Anlamak” gibi kitapları olan mimar, Bir Şehir Kurmak’ta da 1997-1998 yıllarında verdiği “Şehir Yönetim Düşüncesi” seminerlerinden hareketle Türkiye’nin şehirleşmesi üzerine eğilir. Bu önemli mimar ve düşün adamı 2009’da İstanbul Kadıköy’de hayata veda eder. Beyazıt Meydanı projesinin suiistimal edilmesiyle ilgili söylediği ve sonunda her şeye rağmen umutla bitirdiği şu sözleriyle içeriğimizi sonlandırıyoruz: Bugün de proje hakkında hiçbir fikir sahibi olmayan ve kim oldukları belirsiz kişiler, isimlerini açıklamadan ve sorumluluk yüklenmeden meydanda ilkel müdahalelerini sürdürüyorlar. Ancak Sahaflar Çarşısı girişinde büyük kestane ağacı altındaki açık kahve, cami çevresindeki ağaç altları ve meydanın otomobil parkı olmaktan kurtarılmış bulunması her şeye rağmen şehrin bu köşesinde insanlara büyük bir mimari abidenin çevresinde insanca yaşamak imkanı vermiş bulunuyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.