Harp,şehitler, bombalar, suikastler… Çok kötü gidiyoruz.
Bu gidişe mutlaka mani olmalıyız. Milletçe bütünleşmeliyiz doğru ama, siyasetçiler ayrı havadan çalıyor, ayrı sesler üflüyorlar kulaklara.
Oysa tek ve ortak bir sese,ortak akla ihtiyacımız var şimdi. Günlerdir yazıyoruz, çiziyoruz, yapmayın etmeyin sonu fena olacak diyoruz ama dinleyen yok.
Bırakın şu başkanlık ısrarını, gündemimizde milli güvenliğimiz, dış politikamız ve ekonomimiz olmalı sadece.
Sırası mı şimdi toplu açılışların!
Millet kan ağlıyor, gelen şehitlerimiz yürekleri yakıyor, ordumuz her cephede savaşıyor, polisimiz terörle boğuşuyor, siz kalkmış hala siyaset hesapları yapıyor, hamasi nutuklar çekiyorsunuz.
Yapmayın beyler, yapmayın hanımlar, yapmayın TBMM çatısı altındaki milletin vekilleri…
Yahu milletin gözyaşlarını, perişan halini, Türkiye'nin geleceğine ilişkin korkularını görmüyormusunuz, farketmiyormusunuz?
Toplum iyice geriliyor.
İktidar yandaşları ile muhalefeti destekleyenler, sokaklarda düşman gibi bakıyorlar birbirlerine. Fırsatını bulsalar birbirlerinin gırtlağına sarılacaklar.
Dindarlar laiklere düşman, laikler rejimi artık açıkça değiştirmeye kararlı olanlara diş biliyorlar.
Provokatörler Türk'le Kürt'ü kapıştırmaya çalışıyorlar.
Dış dünya bize her türlü hainliği planlıyor ama ülkeyi yönetenler gündemi başka noktalara taşımaya, açılışlar yapmaya uğraşıyorlar.
Böyle bir ortamda milletçe bütünleşmeyi nasıl sağlayabiliriz ki?
Ortalıkta askerlerimizin diri diri yakılışlarını gösteren filmler dolaşıyor. Milletin cep telefonlarına kadar servis etmişler. Doğru mu bunlar, yalan mı, hepimizi tahrik etmeye çalışan gayretler, tezgahlar mı?
Doğrusunu bilemiyoruz ki, devlet de resmi bir açıklama yapmayınca, dedikodular ve senaryolar sürüp gidiyor.
Yakıldı mı askerlerimiz,doğru mu o filmler, kim açıklayacak gerçeği?
Eğer doğruysa ve bir avuç İŞİD'li caniye gerekli cevabı veremiyorsak, dünyayı onların başlarına yıkamıyorsak yazıklar olsun bize.
Olağanüstüsü hal dediniz, seferberlik dediniz tamam ama, bütün bunlar milletin selameti ve ülkenin güvenliği için devreye girmeli.
Yoksa millet bunları, yönetimin kendi çıkarına kullanması için onaylamış değil. Ne yalan söyleyelim, milli güvenliğimizi tehlikede görüyoruz, mevcut yönetimin üslübunu, idare tarzını, ben yaptım oldu anlayışını, aklına eseni dilediğince yapmasını, akılcı her diyaloga kulak ve kapısını kapamasını, hür düşünce ve basına bakış açısı ile uygulamasını kesinlikle doğru bulmuyoruz.
Böyle bir yürüyüşte hala ısrarla, milli birlik ve beraberliğin oluşmasının mümkün olmadığını da görüyoruz.
Bakmayın şimdi sizleri alkışlayanlara, fazla kulak asmayın bu tantanalı günlerinize. Bu gözler neler gördü neler?
Milletin tümü destekliyorsa, alkışlıyorsa eğer, bir değeri var bunun.
Değilse bir hükmü yok kalabalık ve alkışların.
Yönetim bugüne kadar sürdürdüğü tavrını süratle değiştirmezse, terörü önleyemezse ve şehitlerin geliş trafiğini durduramazsa, hele ekonomiyi düzeltemez, işsizlik ve pahalılığı engelleyemezse, Allah korusun bu günleri bile arar hale geliriz.
Milletçe bütünleşebilmek için, ülkeyi yönetenlerin birleşmenin reçetesine bir göz atmaları ve gereğini yapmaları lazım. Aksi halde bütünleşeceğiz derken, daha da ayrışabiliriz.
Bunun için mevcut yönetime, Allah'tan başka kimseye yalvarmadığım için sadece rica edebiliyorum.
Lütfen sizleri alkışlamayanların, yönetiminizden ürkenlerin, böyle giderse Türkiye'nin başının daha da belaya girebileceğinin korkusunu yaşayanların seslerine kulak veriniz. Kulak veriniz ki, geleceğimizi olumsuz etkileyen bu kötü gidişi birlikte durdurabilelim. Türkiye'nin herkesi kucaklayabilecek, herkesin görüşlerine saygı duyabilecek ve milli menfaatte buluşmayı kolaylaştıracak bir harekete, davranışa ihtiyacı var. Yönetimin bunu mutlaka sağlaması lazım.
Millet o günlere hazır, o günleri, sevgiyle kucaklanmayı, bütünleşmeyi heyecanla bekliyor.
Şimdi top yönetimde,TBMM'de, siyasi partilerde, liderlerde...