Çok ilginçtir. Bizler bazen işi bitirmek, zoru atlatmak için şeytanın aklına gelmeyecek bir dolu atraksiyonlar yaparak günü kurtarırken, bu atraksiyonların gelecekteki olumsuz yansımalarını hesap etmeyiz. Son senelerde THY ve Sendika yönetim değişiklikleri eskiden beridir gelen teamülleri ve kurumsal kültürü silip götürdü.
Normalde, bir kurumun yönetimi değiştiğinde, yeni gelenler “ben neymişim abi” moduna giriyorlar. Kendilerinden önce yönetimde olan diğer yöneticilerin o zamana kadar yapmaya çalışıp beceremedikleri konular hakkında bilgi alıp aynı yanlışlara düşmemeye çalışmıyorlar. Kısaca geldikleri makamın kurumsal kültürü, geçmişinde yaşananlar, kazanımlar, kaybedilenler hakkında hiç bilgileri olmadan makam koltuklarına oturuyorlar.
Sanırım bunun adına ‘Zafer Sarhoşluğu‘ deniyor. Bakın bu konu sadece THY yönetimini bağlamıyor. Sendika yönetimleri ve dernekleri de bu konuya katabiliriz.
Ne yapmalılar: Madem yönetime yeni geldiniz. Bir takım icraatlar yapmadan önce eskiler bu konuda çalışma yapmış mı? Yapmışlarsa ne gibi sorunlar nedeniyle başarılı olunamadı? Eski yönetimce acilen çözülmesi gereken konularda çalışma yaptılarsa neresinde kaldılar? Eski ve yeni yönetim görev devir teslimi yapmışlar, karşılıklı oturup konuşmuşlar mıdır? Hiç sanmam.
Bu yanlışımız, THY, DHMİ, SHGM gibi kurumlarımızda da var. Örneğin; DHMİ de hala çözülemeyen bir ücret skalası sorunu var. DHMİ Genel Müdürü değiştiğinde yeni genel müdür eskisini arayıp örneğin Eurocontrol ile ilgili olan sorunlarla ilgili bilgi almış mıdır? Hiç sanmam.
THY Genel müdürü Abdurrahman Gündoğdu göreve geldiğinde Yusuf Bolayırlı ile geçmişte yapılanlar ve yapılması gereken projeler hakkında uzun uzun konuşmuşlar mıdır? Hiç sanmam.
Burada suç kimde? Makamını yitiren kişi kalkıp ta yeni gelene brifing verecek hali yok ya… Bu isteği yeni göreve gelen kişi eski yöneticiden rica etmelidir. Rica etse eski yeniye yardımcı olur mu? EVET
Sizler, Sefa Bey konuyu nereye getirmeye çalışıyor demeden konuya gireyim.
Bu ön girişi şu an THY’de yaşanan 5000TL krizine bağlamak için yaptım. Bildiğiniz üzere THY özel statüde görünse de aslında %49’u devlet hissesi. Her ne kadar %51’nin daha etkili olacağını düşünseniz de öyle olmuyor. Devletin %49’luk blok oyu her zaman için dünyanın her yerine yayılmış %51’lik özel hisselerden daha etkili. Bu nedenle THY’ye her zaman bukalemun örneği veririm. İstediği an “ben devletim” diye ortaya çıkan THY, işine gelmediği zaman (TBMM denetimi ve ihale kanunları) ise “özel şirketim” diyor.
Toplu iş sözleşmeleri süreçlerinde kamu şirketleri için hükümetin aldığı kararlar vardır. Şimdi sizler biz özel şirketiyiz demeden, THY’nin toplu iş sözleşmelerinde %49 hisseli devlet politikalarının etkisinin olduğunu söyleyeyim. Şimdi THY veya Teknik A.Ş bu toplu iş sözleşmesinde %10 alsa idi bu diğer kamu şirketleri için örnek olup en azından %10 beklentisini getirirdi. Bu nedenle İlker Aycı’nın %7’yi aşabilme şansı yoktu. İşte sendika orada devreye girip bu rakamı devlete rağmen zorlar ve alırsa büyük başarı olurdu. Eski sendika yönetimleri işte bu nedenle hep grev şantajı ile % leri artırma yoluna giderdi ve birçok kere başarılı da olundu. Sakın ola ki benim grevlerden yana olduğum düşünülmesin. Ben sadece pazarlığın nasıl yapılması gerektiği anlatmaya çalışıyorum.
Dikkat ederseniz, Teknik ve THY, ilk altı aylık verilerde %7 yi geçemedi.
Kısaca bu sözleşmede sendika yönetimin bir etkisi söz konusu bile olamaz. Ne verdilerse sendika onu aldı. Değil grev şantajını yapabilmek, uyuşmazlık imzaladık demeye bile cesaret edemedi. Kısaca kabullendi. İşte bu aşamada devreye, sadece THY için her çalışana eşit dağıtılacak 5000TL verilmesi girdi. Bu rakam 36 aylık bir toplu iş sözleşmesinde ayda 138 TL yapıyor. THY kalkıp ta %7 ve 36 ay müddetince size her ay sosyal yardım olarak 138 TL vereceğim dese inanın ki hiç etkisi olmazdı. Taktik güzeldi.
Ancak taktiği uygulamaya sunan yönetim önemli bir yanlış yaptı.
Kimse bu yanlışı yazmadı. Bu yanlışı ilk dile getiren biri olarak detaya girmek istiyorum. Bu rakamı sunan THY aynı zamanda Teknik A.Ş’nin de aldığı 1000TL nete tekabül eden rakamı 5000’e çekeceğini aynı duyuruda yapmalıydı. Bu yapılsaydı, ayda 138TL’ye gelen getiri çok küçük olmasına rağmen her iki tarafça hoş karşılanabilirdi. Teknik A.Ş nin sözleşmesinin bitmiş olması bu verilecek olan rakamı etkilemez. Çünkü bu rakam sözleşme maddesi değildir. İnanıyorum ki bu yanlışı düzeltecekler. Daha doğrusu düzeltmek zorundalar.
İnsan psikolojisi çok ilginçtir. Kurumsal kimliğimizin yaşatılamadığı, geçmişte yaşananların anlatılmadığı, THY yönetimine ve sizlere bazı yaşanan örneklerle anlatmak istiyorum.
1993 Tarihinde THY Genel Müdürü Tezcan Yaramancı, Yönetim kurulu başkanı ise Erman Yerdelen’di. Şimdilerde bu isimleri çok az kişi tanır . Bu isimler Türkiye’de ilk defa grev oylamasında kazanan işveren olarak tarihe geçtiler.
Olacak iş miydi bu? Sendika, çalışanlar için haklarını alamadık diyerek greve gitmek istiyor ama işveren, hayır çalışanlar alınanlardan memnun ve grev istemiyor diyerek savunma yapıyor ve oylamaya gidiliyor. Normal şartlarda %100 Sendika kazanır dersiniz.
Ortam harika idi. Atilla Ayçin elinde mikrofon bağırıp, çağırıyor. Atilay Ayçin’in konuşması biter bitmez, arkasından hemen THY Genel Müdürü Tezcan Yaramancı çalışanların hepsinin duyabileceği ses düzeneği ile konuşuyordu.Bu konuşmalar, aynı anda hem genel müdürlük binasında hemde teknik hangarlarına konmuş hoparlörlerden duyuluyordu.
Sendika odalara ve duvarlara kocaman bültenler asıyor. THY yönetimi, sendikanın broşürünü koyduğu yerin yanına hazırladığı ofset baskılı daha da büyük duvar posterleri yapıştırıyordu. Çalışanlar bir o tarafa bir bu tarafa hem posterleri okuyor hemde konuşmaları dinliyordu. Tam bir psikolojik savaş yapılıyordu. Artık oylamaya az kalmıştı. Kulislerde Sendika kazanır diye konuşulurken THY son ve vurucu hamlesini yapıverdi.
Tüm çalışanlara 1.000 TL (İyi paraydı) ekstra verilecek posterini duvarlara koydu. Bir anda kulislerde tartışmalar arttı. Oylama günü geldi çattı. THY’nin müdüründen ta genel müdür yardımcılıklarına kadar herkes çalışanların arasında dolaşmaya başladılar. Bir yandan o zamanın çok güçlü sendika yönetimi ile Koç Grubundan gelmiş Profesyonel yönetici karşı karşıya gelmişti.
İnanır mısınız oylamayı işveren kazandı. 1.000 TL’nin kerametine bakın. O zamanki yönetim 1000 TL ile dengeleri lehlerine çeviriyor, şimdikiler ise 5000 TL ile ailenin diğer bireyinde memnuniyetsizlik satın alıyorlar. İşte fark burada…
Bu mağlubiyetten sonra ben dernek başkanı olarak sendika yönetimini olağan üstü genel kurula çağırmıştım. Bu mağlubiyet çok ağırdı. Bence sendikanın mutlaka olağan genel kurul yapıp, tekrar güvenoyu alması gerekirdi. Bu zorlamalara rağmen Sendika olağanüstü genel kurula gitmedi.
THY üst yönetimi ve çalışanlar siz bunları biliyor muydunuz? Yeni dernek yönetimleri, ya siz… Sizlere bunlar aktarıldı mı? Bu yaşanmışlıklar THY de cereyan etti. Ne yazık ki geçmişini bilmeyen yöneticiler ve çalışanların bir araya geldiği kurumsal hafızası silinmiş bir şirket haline gelmeye başladık.
Kısaca, THY yönetimi bu sefer parayı iyi kullanamadı. Bir yerde mutluluk sağlarken diğer yerde mutsuzluğa neden olarak, bir nevi parasıyla memnuniyetsizlik satın almış oldu.
Bazı okurlarımız attığı yorumlarda 5.000 TL’nin temettü olarak dağıtıldığını söylüyorlar. Temettü demek, kârın dağıtımı demektir. THY hissedarlara 4 Nisan 2016’da temettü dağıtmama kararı aldı. Çünkü 2015’de edinilen kârı eski zararlara mahsup edeceğini ifade etti. Hissedar bile temettü alamazken çalışan nasıl alacak? Bu nedenle bu rakamı 2015 kârlılığı nedeniyle verilen temettü olarak görmemek ve şirketin politikaları gereği vermeyi planladığı rakam olarak görmek lazım. Gelelim diğer kamu şirketlerinin itiraz edemeyeceği 5000 TL’ye. Bu rakam sözleşme maddesi olmadığından onları ilgilendirmez. Bu rakamı, ister bonus ister prim olarak görebilirsiniz. THY’nin toplu iş sözleşmesi rakamları diğer kamu şirketleri tarafından gündeme geldiğinde onlara THY’nin ilk altı ayda %7 aldığı söylenecek ve bu verilen 5000 TL onları ilgilendirmeyecektir.
NOT/ Başlıktaki “PARAYLA MEMNUNİYETSİZLİK SATIN ALMAK” ifadesi THY yönetiminin bir tarafta memnuniyet yaratırken diğer tarafta memnuniyetsizlik yarattığı anlamında kullanılmıştır.
http://airlinehaber.com