İSTANBUL- Sıfır sermaye ile başladığı bakliyat ticaretinde bugün Türkiye’nin alanında en tanınmış markalarından biri olmayı başaran Reis Gıda’nın Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis, şirketini artık iki kızıyla birlikte yönetiyor. Finanstan muhasebeye, satıştan pazarlamaya kadar her süreçte etkin rol alan kızlarının işi tutkuyla yaptığını söyleyen Reis, “Kızlarımla iyi bir takım olduk” diyor.
Mezopotamya’nın kırmızı mercimeği, Nevşehir’in fasulyesi, Gönen’in pirinci… 1981’den beri bakliyat ticareti yapan Reis Gıda’nın patronu Mehmet Reis, özellikle pandemi sürecinde tarımın öneminin hem Türkiye, hem de dünyada bir kez daha ortaya çıktığını söylüyor. Kendi kendine yeterliliğin hayati bir konu olduğunun altını çizen Reis, tarımın sürdürülebilir olması için yıllardan beri önemli projelere imza atıyor.
1981’de sıfır sermayeyle başladığı bakliyat ticaretine 1994’te Reis markasını yaratarak devam eden, bugün de Türkiye’nin bu alandaki en bilinen markası olmayı başaran Reis, artık deneyimlerini işyerinde beraber çalıştığı kızlarına aktarıyor. İki kızının da büyük bir özveri ve tutkuyla işe sarıldığını anlatan Reis, “Hiçbir zaman zorlayıcı bir baba olmadım. Çocuklarıma yol gösterici oldum. Onlara, ‘Ben yaşadığım sürece size can simidi atabilirim, ama yüzmeyi öğreneceksiniz’ dedim. Ama şöyle bir şey var. Gerçekten ben de şanslıyım. İşi severek yapmaları ve benimsemeleri beni çok mutlu ediyor. Her zaman onlara müteşekkir oluyorum” diyor. Kızları Nilay Reis Göktürk ve Işılay Reis Yorgun ile iyi bir takım olduklarının altını çizen Reis’le şirketi ve yönetimi konuştuk…
● Nilay hanım sizi tanıyabilir miyiz? Şirkete katılım süreciniz nasıl oldu?
38 yaşındayım. Mimar Sinan Üniversitesi Matematik Bölümü mezunuyum. Kardeşim Işılay’la birlikte çocukluktan itibaren babamızla işyerinde de beraberiz. Hafta içi okula gider, cumartesi günleri, yaz tatillerinde hep işe gelirdik. Biz 8 yaşındayken işe paketlemeyle başladık. Her birimde çalıştık diyebilirim. Üretimden muhasebeye, finanstan satın almaya, satıştan halkla ilişkilere her bölümde dönüşümlü olarak görev aldık. Ben son olarak 13 yıldır finansa bakıyorum.
● Bir aile şirketinde çalışmak kolay mı, zor mu? Mehmet Bey nasıl bir patron?
Bazı aile şirketlerinde yönetimin çok sancılı olduğunu takip ediyoruz. Ama bizde öyle bir durum söz konusu değil. Biz uyum içinde çalışan bir şirketiz. Mehmet Reis ile çalışmak da çok büyük bir şans. Çünkü kendisi her şeyin en ince detayına kadar kontrol eder. Biz de işin detayında çalışmayı ondan öğrendik. Dolayısıyla bu durum son derece avantajlı oldu. Çünkü yönetimin daha doğru ve verimli olmasını sağlıyor kontrolcülük. Hata yapma olasılığımız çok düşük.
● Peki, karar almada özgür müsünüz?
Kendi başımıza kararlar alabiliyoruz. O yetkiyi bize çok küçük yaşlardan itibaren tanıdı kendisi. Hiçbir zaman aldığımız kararlar için korkuyla çalışmayız. Babam güvenir bize. Aile içindeki kuşak çatışması aile şirketlerinin en büyük sorunu. Ama bizde böyle bir çatışma söz konusu olmuyor. Ben mesela finanstayım. Işılay Hanım, satın alma, reklam ve halkla ilişkilere bakar. Ama örneğin bizde satış müdürü yoktur. Hepimiz satışa bakarız. Muhasebe bana bağlıdır ama Işılay Hanım da muhasebenin bir şekilde içindedir. O yüzden senin işin, senin departmanın diye bir şey yok.
● Işılay Hanım sizi de tanıyalım..
Ben de 32 yaşındayım. Üniversitede halkla ilişkiler ve reklam eğitimi aldım. İşletme yüksek lisansı yaptım. Ben de küçüklükten beri hep işin içindeydim. Mezun olur olmaz burada çalışmak benim için bir hedef, tutkuydu. Biz baba mesleği olarak gördüğümüz için burada değiliz. İşimizi tutkuyla yaptığımız için buradayız. Aile şirketi olması iletişim açısından çok yarar sağlıyor. Çünkü ast üst ilişkisi çok olmadığı için iletişimi daha hızlı yönetebiliyoruz. Çalışanlarımız da bunun farkında. Mehmet Bey, her zaman sıfırdan bir marka oluşturup bunu bize teslim ettiğini vurgular. Ortada itibarı çok yüksek olan bir marka var. İtibar kazanmak zordur. Ama onu korumak daha da zor… İtibarla ilgili daha fazla çalışmam gerektiğini biliyorum. Ve bunu gelecek nesillere armağan etmeyi çok istiyorum. Bu yüzden de canla başla çalışıyoruz.
● Mehmet Bey, kızlarınızla ilgili neler söylemek istersiniz?
Ben hiçbir zaman zorlayıcı bir baba olmadım. Yol gösterici oldum çocuklarıma. Ve gerçekler detayda saklıdır. Onlara, ‘Ben yaşadığım süre içerisinde size can simidi atabilirim, ama yüzmeyi öğreneceksiniz’ dedim. Ama şöyle bir şey var. Gerçekten ben de şanslıyım. İşi severek yapmaları, işi benimsemeleri beni çok mutlu ediyor. Her zaman onlara müteşekkir oluyorum. Çünkü kolay değil. İşimiz çok zor. Topraktan çıkan ürünlerle üretim yapıyoruz. Biz, hazır bir şey alıp üretmiyoruz. Canlı ürünlerle çalışıyoruz, bu çok zor. 1994’ten bu yana birçok kriz yaşadık. Zor süreçlerden geliyoruz. O deneyimlerimi kendilerine aktarıyorum. Bir de Reis’in ticari ahlakı ve itibarı var. Bizde en önemli konu budur. Kızlarıma her zaman sözlerinin eri olmaları gerektiğini vurguluyorum.
● Aldıkları kararlarda onlara güvenir misiniz?
Her şeyden önce çocuklarıma çok güveniyorum. Bu yolda da beklentimi onlardan alıyorum. Benden daha fazla sorumluluk almaya başladılar. Mesela kızlarım iş yerinde benimle ‘baba’ diye konuşmazlar. Büyük kızım ‘Reis’ der, küçük kızım da Mehmet Bey diye hitap eder. Kesinlikle burada bir baba-çocuk ilişkimiz yoktur. Ciddiyeti bu kadar koruyarak işe dört elle sarılmaları beni çok mutlu ediyor. 1981’de kurulmuş bir markayı bugünlere getirdim. Kızlarım da bu çıtayı daha yukarı koymak için çok çalışıyorlar.
● Mehmet Bey bir iş gününüze gelecek olursak, bunu nasıl özetlersiniz?
Sabah 6’da kalkarım. 8-9 arası işte olurum. Eskiden sabah ezanından sonra ormana giderdim. Yürüyüş yapardım. Ama pandemiyle birlikte bunlar değişti. Artık evde spor yapıyorum. Spor yaparken de o gün yapılacak işlerin planlamasını yaparım. Bazen bazı kişilere kızıyorsam o kızgınlığımı biraz içimde sindirmeye gayret ediyorum. İnsanları hiçbir zaman kırmamaya çalışır, bazı şeyleri içime atarım. Her gün ülkenin, dünyanın sorunlarına odaklanırım. Gündemi takip ederim. Akşam da 6 gibi işten çıkarım. Eve dosya götürürüm. Her zaman çok çalışırım.
● Pandemi işlerinizi nasıl etkiledi?
Özellikle martın 20’sinden sonra tüketiciler, son kullanım tarihi uzun olduğu, aynı zamanda ette olduğu kadar protein içerdiği ve doyurucu olduğu için bakliyata yöneldi. Bakliyat ürünlerine yalnızca Türkiye’de değil dünyada da talep attı. Pandemi bize çok şey öğretti. Özellikle özkaynaklarla, yani kendi kendine yeterliliğin hem ülkemizde hem dünyada bir kez daha önemi ortaya çıktı. Gıda ve beslenme dünyanın bir numaralı konusu oldu. Örneğin yeşil mercimekte mart-nisanda yüzde 196 artış yaşadık. Satış 150 tondan 450 tona çıktı. Mercimeği nohut, kuru fasulye, bulgur ve pirinç izledi. 2019’da 25 bin ton ürün satmıştık. Bu yıl ise şu ana kadar 24 bin tonluk satış yaptık. Rakam yıl sonuna kadar 25 bini bulabilir. Otel ve restoranların kapalı kaldığı döneme rağmen satışımızı iyi bir noktaya getirdik.
● Peki, olası uzun süreli bir eve kapanma olursa, market raflarında yeterli ürün olacak mı?
Her şeyden önce kendi stoğunuz olsa da ülkenin güvenlik stoğu çok önemli. Ülkenin üretim rakamlarına baktığımda ise burada herhangi bir problem görmüyorum.
Doğum izni bile kullanmadılar
Kızlarının Reis markasının gücünü korumak ve şirketi daha da büyütmek için canla başla çalıştığını vurgulayan Mehmet Reis, 4 torunu olduğunu, kızlarının doğum izni bile kullanmadan hemen işe geldiğini söylüyor. Reis, şöyle devam ediyor: “Her iki kızımın da ikişer çocuğu var. İnanın, bebekleri iki aylıkken onlarla birlikte işe geldiler. Her ne kadar gelmemelerini, izin yapmalarını söylesem de beni dinlemediler. İşlerine o kadar bağlı çocuklardır. Pandemi sürecinde de işlerimiz o kadar yoğunlaştı ki, 3 gün evlerine gitmediler. İş yerinde sabahladılar. Onların işi sevmeleri ve sahiplenmeleri tabi ki bir baba olarak beni memnun ediyor. Çocuklarımla bir takım oyunu halinde çalışıyoruz. Ama burada eşimden de söz etmek isterim. Eşim de beni son derece destekler.”
İç pazara yetişmek için ihracatı askıya aldı
Pandemide artan iş trafiğini başırılı bir şekilde yönettiklerini söyleyen Mehmet Reis şöyle konuştu: "Dünya, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra ilk kez boş raflarla karşı karşıya kaldı. Ülkemizde ise çok kısa sürede bu boş raflar doldu. Pandemide market raflarının boş kalmaması için günde 3 vardiya çalıştık. Gece yarısı bile ürün sevkiyatı yaptık. Kızlarım, bahsettiğim gibi 3 gün eve gelemediler. Gerektiğinde market raflarına ürün yerleştirmeleri için kendi ekiplerimizi de yolladık. Bu arada ‘COVID-19 Güvenli Üretim Belgesi’ de aldık. İhracat yaptığımız ülkelere 1.5 ay mal göndermedik. Amacımız önce ülkemize ürün yetiştirmek oldu."
BAKLİYAT KÖYLERİ GELİYOR
Işılay Reis Yorgun, öncülük ettiği çok önemli bir projeyi anlattı. Türkiye’de bakliyat köyleri kurmaya başladıklarını açıklayan Yorgun, proje hakkında şu bilgileri verdi: Geçen yıl Bolu Çamyayla köyündeki bir kadın kooperatifinin kapanacağı haberini aldık. Buradaki kadınlar bir kooperatif oluşturmuş, tarhana ve erişte üretiyor, satıyorlarmış. Ancak ekonomik sebeplerden kapatmaya karar vermişler. Biz de onlara ‘Kapatmayın, gelin birlikte üretim yapalım’ dedik. Onlara tohum verdik, üretime başladılar. Bolu’da Demirciler ve Çamyayla köyünde 80 kadın üreticimizle başladık. Fasulye üretiyorlar. Samsun Bafra’da da 430 dönümlük bir arazide Trakya Araştırma Enstitüsü’nden almış olduğumuz kendi ata tohumlarımızı ektik. Orada da çeltik ekimi yaptık. İnşallah bunu ilerleyen dönemde devam ettirmek istiyoruz. Reis Bakliyat Köyleri kuruyoruz. İlk defa tohum üretici belgesi de aldık. Şu anda Niğde’de fasulye üretimi için görüşmeler yapıyoruz.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.