• BIST 9549.89
  • Altın 3005.805
  • Dolar 34.5348
  • Euro 36.0249
  • İstanbul 15 °C
  • Ankara 15 °C
  • Antalya 19 °C

Mafya turizmi ve turizm mafyası

Kâmil Yüceoral

Mafya ve kültürü neredeyse dünyanın her yerinde, değişik biçimler altında hayatiyetini sürdürüyor. Kısa sürede köşeyi dönerek servete kavuşmak ve maddi yaşamı satın almak isteyen, hırslı kişiler tarafından oluşturulan bu kültür, dışındakilerce de filmleri izlenerek ve kitapları okunarak takip ediliyor.

Bu ilgiyi bilen medya da, Cappola nın, Mario Puzo romanına dayanarak gerçekleştirdiği God Father "Baba" ve benzeri mafya konulu filmler, televizyon dizileri, romanlar vs. yaparak, ciddi paralar kazanıyorlar. Hatta yoksulluk ve maço kültürden doğan ve "Cosa Nostra" olarak bilinen "Mafya Kültürü", turizm sektöründe bile cazibe merkezi haline getirilerek, Sicilya destinasyonu bile destekleniyor. Tişört deseninden, yemek menülerine kadar bu unsuru bolca kullanan Sicilya turizm sektörü, ada yaşamında etkisi azalan bu kavramdan, turistik öge olarak para kazanma yolunu seçiyor.

Sicilya adasında azalsa da kaybolmayan, "Mafya Kültürü", yıllarca suskunluğu da beraberinde getirmiş. Bazı Sicilyalılar hala korkularından konuşamamakta, mafya uygulamalarının dışında kalsalar da, sessizce devam eden koruma parası taleplerine ve mafya çetelerinin varlıklarına itiraz edememektedirler. Bazıları da kendilerini bu sistemin bir yanına ekleyip, köpek balıklarının etrafındaki asalaklar gibi yaşamaya devam etmektedirler.

Bu kültürü tam olarak kavrayamayan, Sicilya daki İrlanda Pub ı "Ulysess" gibi, turizm sektöründeki sisteme uyamayan "çıkıntılar" da, arka arkaya üç kez bombalanarak, nerede ve hangi ülkede yaşadıkları, kendilerine nezaketle hatırlatılmaktadır.

"Mafya Turizmi için adaya gelen turistleri uyarmak ve bilgilendirmek için Augusto Cavadi tarafından, bir de rehber kitap hazırlanmış, "La Mafia Spiegata ai Turisti" (Turistler İçin Mafia Rehberi). Bu rehber maalesef Türkçe hariç ( bizde de olsaydı çevremizdeki mafyaları daha iyi tanırdık), İngilizceye, Fransızcaya, Almanca , İspanyolca ve Japoncaya da çevrilmiş".

Mafya kültürünün bir cazibe merkezi haline getirilmesinin yanında, mafyanın bizzat turizm faaliyetlerinde yer alması ise ayrı bir konu. Ülkemizde de hukuk ve ahlak tanımayan bazı çıkar çevrelerinin, zaman zaman sektörün değişik kesimleri içine yuvalanarak sürdürdükleri yasa ve ahlak dışı faaliyetler, değişik biçim ve seviyelerde oluşuyor. Ölümcül çek senet mafyası gibi gruplar son yıllarda hükümetimizin ciddi takipleri ile büyük ölçüde ortadan kaldırıldılarsa da başka alanlarda faaliyetlerini hala masum görüntüler altında sürdürenler, mevcudiyetlerini sessizce korumaktadırlar.

Tempo dergisinin bir araştırmasına göre Türkiye deki 50 ye yakın büyük mafya ailesi, eski alışkanlıklarını bırakarak artık yasal ve ticari faaliyetlere yoğunlaşmışlarsa da yeni oluşan gruplar, değişik alanlarda yapılanmaktadırlar.

Bu tür sinsi örgütler daha ziyade sanayi ve turizm alanlarında örgütlenmektedirler. Bu alanlarda dönen hızlı para ve kaçak işlemler, mafya tipi örgütlenmelerin işlerini kolaylaştırmaktadır. Mafya örgütlerinin üst düzey yönetimlerinde kardeşlik, hemşehrilik bağları ve her koşulda sadakat gibi özellikler aranırken, hukuk kurallarının hiçe sayılması, dürüstlük, hak yememek gibi ahlak kurallarına itibar etmemek, neredeyse vazgeçilmez ilkeler olmuştur.

Son yıllarda özellikle ülkemizdeki turizm sektörü gelirlerindeki büyük artış, yerli ve yabancı bir çok mafyatik örgütlenmeyi de hızla oluşturmaya başlamıştır. Mevcut yasaları yok sayarak kaçak faaliyetlerde bulunanlar yada teknolojik gelişmelerin çok gerisinde kalan kamu kurumlarının, denetimlerinden kaçıp, gelirlerini yurt dışında tutanlar, ülkemizin milyarlarca dolarlık vergi ve fırsat kaybına neden olmaktadırlar. Yasalara saygılı, ahlaki faaliyet gösteren, gerçek turizm şirketleri de bu haksız rekabet karşısında kendi maliyetlerinin yükselmesi nedeniyle, rekabet edemez hale gelip zarara uğramaktadırlar.

Mafyanın,"tehdit, şiddet ve yolsuzluk" olarak bilinen ilkeleri, değişen mafyatik gruplarca farklı biçimlerde sergilense de esas olarak hala mevcudiyetini sürdürmektedir. Geçmiş yıllarda yaşanan bankalar krizinde olduğu gibi, bizzat kendi turizm kuruluşunu soyan, sermayesini yasa dışı yollardan başka ülkelere, adreslere aktaranlar ve maalesef bunlara göz yumanlar olabilmektedir. Sınır tanımayan organize suç örgütleri, devlet içindeki mekanizmalardan, kamu kurumlarından, direk yada en direk destek almaya çalışarak yada bazen ortak çıkarlar bile oluşturarak, faaliyetlerini sürdürmektedirler.

Kuşkusuz turizm sektörümüzdeki yasa dışı yapılanmaların tümünü, mevcut yıpranmış kurallara uygun olmadıkları için suçlamadan ve verdikleri zararlardan yakınmadan önce, iğneyi de kendimize batırarak," beni sokmayan yılan bin yıl yaşasın" diyenleri, "çalıyor ama çalışıyor" diye hırsızlığı onaylayanları, denetim görevlerini yerine getirmeyen sorumlu otoriteleri, günümüzdeki eskimiş turizm mevzuatımızı, dünyadaki gelişmelere uyamayan yönetimlerimizi ve çağdaş ihtiyaclara ne oranda cevap verebildiklerini de, sorgulamalıyız.

Özellikle turizm sektöründe kullanılan bilişim teknolojileri karşısında neredeyse çaresiz ve aciz kalan yasalarımızın ve yönetimlerimizin yenilenmesi, çağdaşlık, adalet ve hakkaniyet ilkesini aşan uygulamaların, sürat ile tespit edilerek, sektördeki mağduriyetlerin giderilmesi gerekmektedir. Turizm mafyası ve mafyalaşma eğilimlerine karşı bir yandan polisiye ve mali denetimler sürerken, diğer yandan da mafyanın oluşumunu sağlayan bu ve benzer sebep ve ortamların da giderilmeleri elzemdir.

Kamu yada özel turizm sektöründe çalışan herkesin; evine, çoluk çocuğuna götürdüğü ekmeğine sahip çıkması, ülkenin yegane geliri, fakirin, fukaranın, gurebanın hakkı olan turizmden alınacak verginin peşine düşmesi ve bu tür mafyalaşma eğilimlerini ortadan kaldırmak için her türlü çabayı harcaması, çok önemlidir.

Bugünkü dünyamızda, savaşlar tüm maddi ve manevi sonuçları ile artık ekonomik cephelerde de sürdürülmektedir. Bizim cephemiz de, şerefimiz de turizm sektörüdür. Bizlere düşen dürüstlük de, kahramanlık da bu ortam ve mücadele içinde sergilenmelidir.

Bir yandan uygulamalarımızı, teçhizatımızı, çağdaş gereksinimlere paralel kılmamız, diğer yandan da içerideki ve dışarıdaki mafyalara, her kim ve hangi makamda olursa olsunlar, onlarla iş birliği içinde haksız kazançlar peşinde koşanlara, olumsuzlukları görüp de susanlara karşı, bu şerefli mücadeleyi hep birlikte yapmalıyız.

Mine Türkili nin bu yazıya konu olan kitabına kapak yaptığı gibi, "Mafya öldürür. Susmak da". Mafya zaten, katilliği, hırsızlığı meslek edinmiş kişilerden oluşur. Ama ona suç ortaklığı yapanlar ve susanlar, unutmamalıdır ki " Cesaretin Bittiği Yerde Esaret Başlar" . Kendi yurdun da ve sektöründeki mafya esareti ise, herhalde esirliğin en utanç verenidir.

Bu yazı toplam 8590 defa okunmuştur.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2005 Türkiye Turizm | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.