İSTANBUL- İstanbul’un kültür zenginliklerine canlılık katmak üzere hayata geçirilen Beyoğlu Kültür Yolu Festivali dün başladı. 12 Haziran’a kadar 7’den 70’e herkes için 2 bine yakın etkinlik yapılacak. Bölgenin köklü tarihine ışık tutan bir lezzet rotası da oluşturuldu. Şehirdeyseniz atın kendinizi Beyoğlu’na; ister tatlı rotasını takip edin, isterseniz de sokak yemeklerinin peşinden gidin.
Geleneksel Türk mutfağının tatlı çeşitliliği mutfağımızın en özel kategorilerindendir. Sütlüler, şerbetliler, meyveliler... Tatlılarımız kadar tatlıcılarımız da özeldir. Beyoğlu’ndaki tatlı dükkânlarının çoğu şehrin lezzet belleğinin önemli bir parçasını oluşturur. Hele de eski kuşağa sorsanız sadece damaklarında değil, dimağlarındaki en tatlı anıları anlatırlar size. E o zaman en eskilerden biriyle İnci Profiterol ile başlayalım tura. Şehirde belki daha iyilerini bulabilirsiniz ama İnci’de profiterol yemek size kendinizi her daim iyi hissettirir.
Önce tatlı sonra kahve
Sütlü tatlı olmadan bir tatlı turu elbette düşünülemez. Bunun için Saray Muhallebicisi’nin yolunu tutalım. Tavukgöğsü, kazandibi, sütlaç arasında seçiminizi yapın ama bence biraz üvey evlat muamelesi gören su muhallebisine de bir şans verin. Osmanlı’nın dillere destan akide şekeri, lokum geleneğini 1777’den bu yana devam ettiren Ali Muhiddin Hacı Bekir semtin en ikonik mekânlarından bir tanesi. Kasa yanında sattıkları kişniş şekeri ve badem ezmesini de es geçmeyin.
Ali Muhiddin Hacı Bekir
Kültür Yolu’nun başlangıç noktası olan Karaköy’e inelim şimdi. Baklava ve diğer şerbetli tatlılar için Karaköy Güllüoğlu’na bir uğrayalım. Karaköy Güllüoğlu günümüz dinamiklerine göre kendini en iyi yenileyen markalardan. Yaptıkları farklı çay ve tatlı eşleşmeleri buna bir örnek.
Kadıköy çarşının klasiği Baylan yenilenmiş konseptiyle Galataport’un en şık mekânlarından biri. Yenilenmiş dediysek eskileri unutmuşlar sanmayın. Kup griye ve adisababa onların menüsünün olduğu gibi tatlısever İstanbulluların da demirbaşlarından.
İlla bir şey yiyip içmeye gerek yok. Klasikleriyle, yeni nesil olanlarıyla Beyoğlu’nun kahvecilerinde vakit geçirmek her daim keyif verir. Tura en klasik mekânda pişen okkalı bir kahveyle başlamak için Mandabatmaz’a gidelim. 1967’den bu yana aynı lezzette kahveyi servis etmek bile başlı başına bir başarı. En klasikten en yeni nesle geçelim ve Noir Pit’i ziyaret edelim. Bu minicik dükkânın müdavim kitlesi var. En iyi kahve çekirdeklerini en modern yöntemlerle demliyorlar. Bu aralar Endonezya’dan özel olarak getirdikleri Kopi Luwak ve Jamaican Blue Mountain gözde. Karaköy’e uzanalım derseniz önerimiz Karabatak. ‘Grup’, ‘sessiz’ ve ‘normal’ olarak üçe ayrılmış alanlardan birine geçip okkalı bir kahve keyfi yapabilirsiniz.
Kızılkayalar
Sokağa doyulur mu?
Kentin mutfak enerjisini gösteren en önemli unsurlardan biri sokak yemekleridir. Bu konuda İstanbul’la baş edecek dünya kenti sayısı çok değil. İstiklal Caddesi’nin girişinde bölgenin spesiyali haline gelen ıslak hamburger için adres Kızılkayalar veya Bambi. Kokoreç alternatifi çok ama bu kez Asmalımescit’teki Ozzie’s’e gidelim. Bu modern kokoreççi dükkânında iş ciddiye alınıyor, geleneksel usulde en iyi malzeme kullanılarak yapılıyor. Ciğerseverler Canım Ciğerim’den şaşmasın. Ciğerin yanına eşlik eden bol yeşillikle çekeceğiniz ziyafetin ardından bir de turşu suyu içeyim derseniz istikamet Asri Turşucu. Eti, sakatatı boş vereyim karbonhidrat yüklemesi yapayım derseniz Nizam Pide her derde deva. Trabzon karışık peynirli ve yumurtalı olana özel ilgi göstermek gerek, aklınızda bulunsun.
Torik de var, kokoreç de
Usta esnaflarıyla, sokak lezzetleriyle, insana kendini iyi hissettiren doğallığıyla Beyoğlu Balıkpazarı tek başına ilgiyi hak ediyor. Torik lakerdası, botarga (mumlanmış balık yumurtası) gibi ehil elden çıkan tatlar için Tunç Balık veya Reşat Balık’ı ziyaret edin. Mercan Kokoreç’te midye tava veya kokoreci mideye indirin. Tarihi Cumhuriyet İşkembe Salonu’nda çorba molası verin. Ve dönüşte mutlaka Üçyıldız Şekerleme’den sakızlı lokumla bergamotlu çevirme şekerinden alın.
Tunç Balık
Emektar tatlara fırsat tanımalı
Mutfağımızın en emektar ve gerçek temsilcileri esnaf lokantaları. Beyoğlu’nun markalaşmış esnaf lokantalarının başında Hacı Abdullah geliyor. Burası Osmanlı döneminde açılmış, 1915’te Abdullah Efendi Lokantası adını almış ve Sultan II. Abdülhamid’in ruhsatlamasıyla ilk tescilli lokanta unvanına sahip olmuş. Turşu kavanozları arasında, Kubbealtı salonda kendinizi bambaşka bir atmosferde hissederken bamya çorbası, kuzu incik, keşkekli piliç gibi yemeklerin tadına varabilirsiniz. 1967’den beri hizmet veren Şahin ve 1969’da muhallebici olarak başlayıp şimdi nefis menemenler yapan ve ikinci mekânında da esnaf lokantası olarak servis veren Lades de bölgenin kıdemlilerinden.
Yöre yöre bütün Türkiye
Şehrin kozmopolit yapısının lezzete yansımasını anlamak için Beyoğlu’nun ara sokaklarına karışmalı. Önce Hayvore’ye gidelim. Karadeniz’de bile bu kadar bol çeşit pişiren ve iyi bir esnaf lokantasına az rastlanır. Güveçte kuru fasulye, karalahana sarması ve mevsiminde hamsiyle yapılan lezzetler kaçmaz. Bir diğer Karadenizli Kalkanoğlu Pilavcısı. Et kavurma ve bol tereyağlı pilav spesiyalleri. Çerkez ve Kafkas mutfağını sıcacık ortamında sunan Fıccın ve Antakya mutfağının şehirdeki en iyi temsilcilerinden Antiocchia diğer yöresel alternatifler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.