Özkan Altıntaş-Türkiye Turizm
GİRNE- KİTSAB Genel Sekreteri, Kösezade Turizm'in sahibi Andaç Günay Günümüzün küresel turizm hareketleri göz önüne alındığında, turizm sektöründe yeni ürün oluşturabilmenin artık mümkün olamayacağı gerçeğini kabullenmemiz gerektiğnii belirterek, "KKTC'yi mevcut ürünlerle, dünyaya faklı şekilde sunmanın yollarını aramalıyız" dedi.
Andaç Günay KKTC'nin ileriye dönük turizm politikaları hakkında şunları anlattı:
Zaman zaman, aşırı popülarite kazanan ve geçmişte somut örneklerini gördüğümüz İspanya, Yunanistan, Tunus, Kızıl Deniz, Bali, Hint Okyanusu Adaları ve benzeri moda destinasyonlar, yeni ürün ya da merkez belirlenmesiyle değil; mevcut ürünün farklı sunumu ile popülariteye kavuşturulmuşlardır.
FRANSA MEVCUT ÜRÜNÜ FARKLI PAZARLADI
Örneğin Fransa 50li yıllardan beri Avrupa’nın en fazla turist çeken ülkesi; 2007 rakamlarıyla 74 milyon ziyaretçiye sahip olan Fransa’da, bu turistlerin % 48’ini Paris’e gelenler oluşturuyor. Eğer yeni ürün çok önemli olsaydı, Paris Disneyland’ın açılışı, turist hareketliliğinde ve sayısında artış yaratabilirdi. ‘Mevcut ürünü farklı biçimde tanıtarak pazarlama’ konusunda başarılı olan Fransa, Disneyland yerine Louvre Müzesi’ne yapılan cam piramidi ve Manş Denizi altından İngiltere ile sağlanan bağlantıyı ön plana alarak, ülkeye ve Paris’e olan ilginin azalmaksızın sürdürülmesini sağlamıştır. Dünyanın en çok turist çeken ülkesi olan ABD’nde de durum bundan farklı değil.
İleriyi görebilen bir turizm mentalitesi, yeni ürün aramaktansa, mevcut ürünü biraz daha farklı ve profesyonel bir biçimde sunarak, mevcut potansiyeli muhafaza etmektedir. Sağduyunun hakim olduğu turizm politikalarında, “daha fazla turist” peşinde koşmak yerine, “ideale ulaşmış olan turist akımının sürdürülmesi” düşüncesi yer almaktadır.
YENİ PAZARLAMA POLİTİKALARI GELİŞTİRİLMELİ
Güney Kıbrıs örneğinde, 60lı yıllardan önce keşfedilmiş “10 bin yıllık tarih ve uygarlık” ve “Aşk Tanrıçası Afrodit’in Adası” marka sloganlarıyla sunulan turizm ürünü, halen aynı tabela ile fakat yıldan yıla bunların yanına eklenen tamamlayıcı unsurlarla desteklenmektedir. Sık sık değiştirilmeyen, akılcı çalışmalarla şekillendirilmiş ve sürekli geliştirilen amblem, slogan ve marka konseptiyle oluşturulan turizm pazarlama politikaları, dünyanın çeşitli ülkelerindeki başarılı örnekler olarak karşımızda durmakta.
Turizm, tüm dünya üzerindeki ekonomik etkinliklerde hem en yaygın hem de en hızlı gelişen sektör olma özelliğini koruyor. Dünya örneğinde; 1990 yılında dünyada toplam turizm gelirleri 273 milyar dolarken, 2007 yılında 738,5 milyar dolar olmuştur. Yalnızca son yedi yılda global çerçevedeki turizm harcamaları % 41 civarında artış göstermiştir. Toplam uluslararası turist sayısı da son yıllarda yılda ortalama % 5’in üzerinde artmaktadır.
Gelişmeye örnek olarak, çok yakınımızdan, Türkiye’den fakat başka bir alanla ilintili bir örnek vermek gerekirse; Türkiye’nin 500 büyük sanayi kuruluşunda çalışan sayısı 1993’te 626 bin iken, 2006 yılında bu rakam 533 bine düşmüştür. Aynı dönemde konaklama tesislerinde çalışanların sayısı 167 binden 309 bine yükselmiştir. Bu çarpıcı gelişme örneklerinde, yeni ürün yaratılması değil, mevcut ürünün geliştirilmesiyle oluşturulan iyi bir pazarlama politikasının başarısı yatmaktadır.
DELİK DEŞİK YOLLARLA OLMAZ
Muhteşem bir tarih ve uygarlık hazinesine sahip ülkemizde ise, bırakınız mevcut ürünü allayıp pullayıp iyi bir tanıtmayla ziyaretçilere sunmayı; restorasyon kamuflajı altında Lefkoşa Kumarcılar Hanı’nı istimlaka yeltenmemiz, adedi yirmi civarında olmasına rağmen çevre temizliği ve bakımı ile çağdaş teşhir kriterleri açısından korkunç durumda olan ören yerlerimiz ve müzelerimiz, delik deşik yollarımız, oldukça uzun aralıklarla toplanabildiği için nahoş manzaralar yaratan çöplerimiz ve rakiplerimizle kıyaslandığında fahiş olarak nitelenebilecek mal ve hizmet fiyatları ile mevcut ürünü de her geçen gün biraz daha yitirmekteyiz.
AKILLI TANITIM LAZIM
Geçtiğimiz günlerde ABD’nde yayınlanan National Geographic Traveller dergisinde, dünyada görülmesi gereken 100 yer listesine girmeyi başarabilen Kuzey Kıbrıs’ı tanıtan yazının ortalarında, ülkede mevcut çevreye duyarsızlık ile yerel yönetim hizmetlerinin yetersizliği de vurgulanmaktaydı.
Dünyanın en güzel coğrafya, tarih, botanik, halkbilim ve benzerlerine sahip olmak yetmez, bunları korumak, güzelleştirmek, bakımını yapmak ve ondan sonra da halen uygulanmakta olan şekliyle değil, çok daha akıllıca tanıtmak ve pazarlamak gerekmektedir.
EYLEM PLANI OLUŞTURMALIYIZ
Eğer ürünümüzü bir markaya dönüştürmek istiyorsak, her şeyden önce bir eylem planı oluşturmamız gerekmektedir. Bu eylem planı kapsamında,uluslararası standartlarda şehir müzeleri kurulması,tarihi,kültürel ve mimari özelliği olan yapıların ve ören yerlerinin restorasyonunun yapılması gibi mimari düzenlemeler,havalimanı-kent merkezleri toplu taşıma sistemlerinin oluşturulması gibi ulaşım sistemi ile ilgili düzenlemeler;kongre turizmine yönelik tesis ve aktivitelerin canlandırılması çalışmalarının başlatılması,sanat köyleri kurulması gibi kültürel aks düzenlemeleri;kent merkezinde profesyonel danışma bürolarının daha işlevsel bir biçimde düzenlenmesi,yerel idare ve ilgili kuruluşlarla işbirliği yapılarak altyapı ve üstyapı eksikliklerinin tamamlanması gibi fiziksel ve sosyal düzenlemeler yapılması gerekmektedir.
MARKALAŞMAYA YÖNELİK HEDEFLER BELİRLENMELİ
Ülkesel ölçekte markalaşmaya yönelik hedeflere ulaşmak ve planda öngörülen kısa ve orta vadeli faaliyetleri uygulamak için,her şehre özgü eylem planlarının hazırlanması,markalaşma çalışmalarının ön koşulunu oluşturmaktadır. Her şehre özgü hazırlanacak eylem plalarında kısa ve orta vadede,kentsel restorasyon,altyapı,fiziksel düzenlemeler,tanıtım ve eğitim gibi konularda ne tür eylemler yapılacağı ve bunların maliyetlerinin belirlenmesi gerekmektedir.
Bu konuda sizlere yakınımızdan çok güzel bir örnek vermek istiyorum. Bugün markalaşmayı başarmış bir çok Ülke ve şehrin izlediği doğru yolu izleme becerisini göstermiş bir Antalya örneğimiz bulunmaktadır. Barselona ve Şanghay gibi şehirlerede markalaşma sürecinde danışmanlık yapan bir uluslararası bir firma ile anlaşan Antalya kendi marka stratejisini oluşturmak için bir ilke imza atmış ve Türkiye’de ilk kez gidilecek bir uygulamayla kendi marka stratejisini geliştirme kararı almıştır. Bu bağlamda yapılması gereken en doğru hareket KKTC’nin markalaşabilmek için yakınındaki bu örnekten yola çıkarak,ülkenin markalaşma stratejisini profesyonel bir ekiple yürütmesidir. Ülkemiz için önce bir yol haritası hazırlanmalı ve KKTC’nin tüm dünyada hangi özellikleri ile lanse edileceğini ortaya koyulmalıdır.
TURİZM 12 AYA YAYILMALI
KKTC’nde eğlence,kültür,sağlık,dinlence ve kongre turizmi çeşitlerini canlandırarak,turizmi 12 aya yaymak hedeflenmelidir. Böylesine bir projenin hayata geçmesi halinde yapılacak çalışmalar neticesinde ülkemizin dünyaya hangi mesajla sunulacağıda belirlenmiş olacaktır.
Değindiğim hususlar çerçevesinde, ‘yeni ürün’ kavramının sadece bir kavram karmaşasından ibaret olduğunu; gerçekte ise mevcut ürünün hakkını vermek, ona layık olmak, onu koruyup güzelleştirdikten sonra bilinçli biçimde pazarlamanın esas olduğunu vurgulamak gerekmektedir.
Markalaşma stratejisinin belirlenmesinde en önemli husus, hedef kitlenin seçilmesi ve bu seçimin sonuç-verilerine göre hareket edilmesidir. Otuz yıla yakın bir zamandır Kuzey Kıbrıs turizmi için kullanmakta olduğumuz slogan, amblem, görsel malzemeleri oluşturan fotoğraf ve grafik tasarımlar ve bunlarda yer alan metinlerin ya amatörce, ya da eşi dostu kayırarak hazırlandığı açıkça görülmektedir. Markalaşma sürecinde başarıya ulaşmış ülkelerdeki uygulamalarda hem bize nazaran daha az masraf yapıldığı, hem daha etkili çalışmalar ortaya konduğu, hem de bu tür materyale her zaman ulaşılabildiği görülüyor.
MARKA YARATIP KALİTESNİ KORUMALI
2006 ve 2007 yıllarında hem turizm geliri, hem de gelen turist sayısı bakımından en önemli artış yüzdelerini yakalayan Çin, Meksika ve Türkiye; yıllara yayılan başarılı çalışmalarla markalaşma konusunda önemli örnekler oluşturdular. Türkiye, son on yıllık dönemde; seyahat acenteleri, konaklama tesisleri, iş ve meslek kuruluşları ile iş adamları, medya ve tüm bunları destekleyen Turizm Bakanlığı ile dünya çapında bir başarıya ulaştı. Marka haline gelme sürecinde çeşitli sektörleri, belirlenen kampanyalara destek olmaya özendiren Türkiye’de amaca ulaşıldı. Belirli bir süreden beri de, “marka yaratmak önemli, ancak daha önemlisi oluşturulan markanın kalite düzeyini korumaktır” felsefesi ile hareket edildiğinden; Türkiye turizmi hiçbir tedirgin edici olaydan etkilenmez oldu.
Markalaşma sürecindeki en önemli olgu: “bir kere de bizi deneyin” olmamalıdır. Kuzey Kıbrıs için gerçekçi ve içten bir imaj yaratırken, “bir defa değil, her zaman bize gelin” mesajını vurgulamak gerektiğini unutmamamız gerekir.
DENİZ KUMA YENİ ŞEYLER KATMALIYIZ
Sonuç olarak; az satan markalı bir ürünün,çok satan markasız bir üründen daha iyi olduğunu vurgulamak istiyorum. Kuzey Kıbrıs ismine deniz, kum,güneşin dışında başka manevi değerlerde katarak bu adayı bir marka haline dönüştürmek zorundayız.
Bu değeri tarihimizden, kültürümüzden çıkarmak,markamızın farklılığını göstermek ve ürünümüze marka itibarı katmak zorundayız. Bu yolda az önce çok yakınımızdan vermiş olduğum örneğe bir kez daha dikkatinizi çekerek Antalya’yı marka yapma yolunda büyük bir adım atmış olan Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Antalya Ticaret ve Sanayi odası’nın bu başarılı girişiminin bizlere örnek olması temennilerimle sözlerimi noktalıyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.