FİKRİ TÜRKEL
KARS- Bana Kars’ı üç kelimeyle anlatır mısınız? Kar, kaz ve kaşar… Bu üç kelime sadece benim aklıma gelen ilkler değil. Türkiye geneli bir araştırmada da aynı sonuç çıkmış.
“Edirne’den Kars’a kadar” cümlesini çocukluğumuzdan beri her platformda duyarız. Türkiye coğrafyasını ve sınırlarını tanımlayan iki serhat şehrimizi birleştiren bu cümle, herkesin aklında Kars imgesi de bırakmıştır.
15 yıl aradan sonra tekrar Kars’a gitme şansı buldum. Kars için en iyi mevsim diyebilirim. Beni sevindiren gelişmelerin yanı sıra, Görün alabildiği bütün ovalar rengarenk çiçekler kaplıydı. Çiçeklerin çoğu sarı renkteydi. Uçaktan gördüğümde bunları aspir veya kanola bitkisi sandım.
Malum, bu yıl yağ sıkıntısı yaşadık; bu sıkıntıya karşılık bolca aspir, kanola ekilmiş diye sevindim. Meğer bunlar aynı aileden olan hardal çiçekleri olduğunu öğrendim. Hardal da bir yağlı tohum bitkisi olmasına rağmen, yabani hali yağ sanayii yerine hayvan yemi olarak kullanılıyor.
Kars’a bu sefer gelişim de bir bitki ile ilgili. Peygamber çiçeği olarak da bilinen mavi kantaron, Türkiye’de bir kaç bölgede yetişiyor. Kars’ta doğal olarak yetişen tıbbi ve aromatik bitkilerden biri olan mavi kantaronun, yağ ve kurutulmuş halini üretmek için Oğuzlu Köyünde bir kadın kooperatifi kuruluyor. Kars Tarım ve Orman İl Müdürlüğü ve ABC Deterjan destekleriyle 20 kadın için mavi kantaron ve benzeri bitkilerin işlenmesi ve satılması için bir yapı kuruluyor.
Hem kadınlarımızı desteklemek, hem de mavi kantaron için bilgi almak için buradayız. Geleneksel Kars algısının ötesinde, kooperatifin yeni bir faaliyet alanı ve tanıtım imkanı olarak, şehre değer katacağına inanıyorum.
Kars tarım ve hayvancılık şehri olmasının yanı sıra önemli bir tarihi yerleşim yeridir. Kars’ın tarihi ve kültürel yönünün öne çıkarılmasında Prof. Dr. Metin Sözen’in yeri ayrıdır. Tarihî ve çevre değerlerinin korunması, tarihi yapıların hayata kazandırılması için ciddi gayretleri oldu. Yine kalp uzmanı olarak tanıdığımız Prof. Dr. Bingür Sönmez’in Sarıkamış’la ilgili çalışmaları Kars kimliğinin oluşmasında önemli yer tutuyor.
Son dönemde Doğu Ekspresi ile başlayan tren turları, şehrin kimliğine turizmi de katmış görünüyor. Bu ivmesi artacak bir turizm çeşitliliğidir. Şehir bundan istifade etmelidir.
Kars, terk edilmişliğinden ve geri kalmışlığından son yıllarda silkinmeye başladığını gördüm. Özellikle süt ürünleri alanında hem üretim, hem ürün çeşitliliğinde ciddi artışlar yaşanıyor. Tarım ve Orman İl Müdürü İbrahim Altıntaş’ın verdiği bilgiye göre 500 bin büyükbaş ve bir o kadar da küçükbaş hayvan varlığına sahip şehirde, modern mandıraların yanı sıra Gravyer, Kars Kaşarı başta olmak üzere peynir ihracatı da başlamış durumda.
Kars bir mera şehri. Haliyle hayvanlar için ucuz bir beslenme imkanı sunuyor. 1 milyon 100 bin hektar genişliğindeki Kars’ın 350 bin hektarı mera olduğunu hatırlatmak isterim.
Kars’a gidişinizde mutlaka Peynir Müzesini gezmeyi ihmal etmeyin. Hem mimari tasarımıyla, hem de konumu ile mutlaka görülmesi gereken bir yer olduğunu hatırlatmak isterim. Ancak, üzesinin marketi, farklı peynir marka ve ürünleri ile zenginleştirilmelidir. Bir de müzeye bir canlı bir mandıra üretimi eklenmesinde fayda görüyorum.
Kars algısı diyoruz ya! Kars’ın yapılarında ilk dikkati çeken şey kara taşlar. Kara taşlardan inşa edilmiş yapılarında Rus etkisi üzerine düşününce buranın ne kadar stratejik bir yer olduğuna daha çabuk karar veriyorsunuz. Kafkasların havasını taşıyan karlı, kazlı, kaşarlı Kars şehrinde deyip ardından karataşlara yapılmış binaları görünce yine karşımıza “K” harfli
2 bin metre yükseklerdeki bir platodan bahsediyorum. Değerleri üzerine düşününce bu şehrin markalaşmasında “K” harfinin bir şifre olarak her noktasında kendini gösterdiğini görmek mümkün. Her gelişimde de şehrin karakterini oluşturan yeni bir “K” harfli bir şeyi öğreniyorum.
Siz benim yazdığım K’lara yenilerini ekleyebilirsiniz. Orhan Pamuk’un romanıyla da ünlenen kışın sembolü ‘kar’ en etkili unsurlardan biri. Bir keresinde Haziran ayında kar yağdığına şahit olmuştum. Aklıma gelen diğer K’ları sayayım: Kış, kaşar, Kafkas, kaz, korunga, koyun, kavak, karga, kilim, kuş, kartal, kayak, kaya bülbülü, Kaçkarlar…
Tabii ki bitmedi.
Türkiye’nin başka bir yöresinde duyamayacağınız insan unsurlarımızdan Katolik Marakanlar, Karakalpak diye bildiğimiz Terekemeler de Kars’ın insani değerlerinden. Her şeyin K ile ilgisi var dedim ya, köpekleri bile ‘Karabaş’ cinsi. Kurtlara karşı köylünün en yakın arkadaşları.
Genel bir söylemdir: “Kaz, Kars’ta yenir.” Bölgede geleneksel olarak kaz yetiştiriciliği yapılıyor. Köylerde her ailenin kaz sürüsü var. Pandemi öncesi 325 bini aşkın anaç kaz varlığı tahmin ediliyordu. Kazın yörenin geleneksel ürünü olmasının sebebi, her yerin karla kaplı aylarında temel besinlerinden biri olmasıdır. Köylüler sonbaharda kesip kurutarak, kışlık et ihtiyaçlarını karşılıyor. Artık konu iktisadi işletme ve kaz tüyü gibi endüstriyel bir hammadde temini aşamasına gelmiş.
Kaz ürünlerinin satılacağı ve kaz yemeklerinin sunulacağı örnek merkezler açmayı planlamış durumdalar. Dünyanın bütün kaz yemekleri burada yenebilecek. Kaz tüyü yastık ve yorganların satıldığı mağazalar da aynı projenin kapsamında yer alacak.
Büyükbaş besicilik bölge için vazgeçilmez. Türkiye’de ilk defa ‘organize besi sanayii’ sektörü yeni bir sürece getirmiş. Büyük şehirlere göçmüş varlıklı iş insanları da yeni Kars imajına destek vermek için yatırımlar yapıyorlar.
Kars kaşarının şöhreti malum ancak tedarik konusunda sıkıntı var. Yazın çok, kışın yok bir ürün. Bir de yeni yetişen nesillerde kaşarın damak tadının bozulduğu şikâyeti var. Hayvancılık açısından koyun ve keçi ikinci planda kalmış.
Çıldır Gölü sadece Kars’ın değil, Türkiye’nin en önemli değerlerinden biri. Bu rakımda kış ve yaz için farklı bir turizm noktası olabilir. Özellikle kış günleri göl üstünde kızak ve rüzgâr sörfünün farklılığı üzerinde durulması tavsiye ediliyor.
Çıldır Gölü deyince kuşları anmadan geçmemek gerekiyor. 100 ayrı cins kuşun konaklama, yavrulama ve göç yolları üstünde burası. Gölde kınalı başlı ördekler dikkat çekiyor.
Başınızı kaldırdığınızda kartalları her yerde süzülürken görebilirsiniz. Dere kenarlarında ve köy içlerinde tek tük göreceğiniz ağaç kavaktır. Ve üstünde yuvalanmış kargalar da en az kartallar kadar göze batıyor.
Aynı şekilde kayak turizmi için de önemli. Ancak uluslararası uçuşlara sahip Erzurum varken Kars’ın rekabet etmesinin zor olduğu düşünülüyor.
K’larla ilgili notlarım bu kadarla kalmıyor. Kars’ın endemik bitkilerinden bazılarını burada anmak istiyorum: Koşkoz, Kaya Dolaması, Kurt Mürdümü, Kars Burçağı, Koca Soğulcan, Kaplanboğan… Hakkını yemeyelim, K harfi ile başlamayan endemik bitkileri de var…
Son yıllarda Kavılca buğdayı çok büyük ilgi görmeye başladı. Kastamonu’nun Siyez Buğdayından sonra iki şehir arasında antik buğday tohumlarının bir nevi yarışı var. Karslılar, Siyez için çıplak buğday diyor, kendi ürünleri Kavılca ise tahmin edeceğiniz gibi yine K’lı bir sıfat taşıyor: Kabuklu… Kabuklu Kavılca, gluten hassasiyeti olan kişiler için önemli bir tercih nedeni oldu.
Son gezim mavi kantaronun da bir K harfi ile başlayan bir yapı yani bir kadın kooperatifi ve hayat bulması manidardır. Umarım bundan böyle şehrin kimliğine kantaron yağı, kantaron kremi de eklenmiş olur.
Kars’ı düşünürken K ile başlayan şifrelerini unutmayın. Şehrin marka kimliğini oluşturacaklar da bunu mutlaka göz önünde bulundurmaları gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.