İZMİR, İzmir, ekonomik olarak tıkanmış durumda. Lokomotif olan inşaat sektörü de genel ekonomik gidişattan dolayı frene basmış durumda.Bir belediyenin yasada yazılı olmasa da bazı görevleri, yükümlülükleri de vardır. Bunların en başında da yönettiği kentin ekonomisinin önünü açması; yatırımı, üretimi desteklemesi ve ekonomik değeri olan ürünlerin pazara açılmasına katkıda bulunması gelir.
EKONOMİ VE İSTİHDAM AÇISINDAN TIKANAN İZMİR
İzmir, ekonomik olarak tıkanmış durumda. Lokomotif olan inşaat sektörü de genel ekonomik gidişattan dolayı frene basmış durumda. İzmir’de en önemli sorun istihdam ve bunun için de yatırım ve üretim gerekiyor. 4 milyon 350 bin nüfusuyla Türkiye’nin üçüncü büyük ili olan İzmir bir emekli, memur ve küçük esnaf, küçük işletme kenti büyük ölçüde. Kırsal boyutu da olduğu için ziraat, hayvancılık ve turizm potansiyeli yanında bir eğitim-üniversite kenti olması da çıkış yolunu gösteriyor. Bu alanlardaki ataklar kentteki başlıca gerilimi oluşturan istihdam sorununu da büyük ölçüde çözecektir. İzmir’in nüfusu oldukça yaşlı, çünkü genç ve bilhassa eğitimli nüfus iş olanakları için İstanbul, Ankara ve yurt dışına doğru yelken açıyor. İzmir’de kalanlar da ya yerel yönetimlerden medet umuyor ya da kendi aile işletmelerine eklemleniyor. Öte yandan İzmir yılda yaklaşık 30 bin civarında göç alıyor ve bunun aşağı yukarı yarısı İstanbul’dan gelip Güzelbahçe’den itibaren Yarımada’ya doğru yerleşen eğitim ve kültür düzeyi yüksek, geçim sorunlarını çözmüş; uzaktan ya da home-ofis çalışabilen bir kesim.
Bu çerçevede İzmir’de kentin ekonomideki makus talihini yenmek üzere geçtiğimiz haftalarda turizm ve tarım alanında iki önemli buluşma gerçekleşti ve önemli adımlar atıldı. Şimdilik “turizm” alanındaki adımlara ve yapılabileceklere değineceğim. “Tarım” alanındaki gelişmelere ise bir sonraki yazıda eğileceğim.
İZMİR TURİZMDE POTANSİYEL ZENGİNİ AMA NE YAZIK Kİ TURİST FAKİRİ
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer turizmin paydaşı olan çatı kuruluşlarının yöneticileriyle makamında bir araya geldi. Kendisi de yaşamında turizmle iştigal etmiş, ayrıca dış dünyaya, ilişkilere meraklı ve açık birisi olarak başkanın bu toplantıyla beraber attığı iki önemli adım da var: 1) İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde Dış İlişkiler ve Turizm Daire Başkanlığı kuruldu. 2) Başkan, bundan böyle her ayın üçüncü cuma günü sektör temsilcileriyle periyodik olarak bir araya gelecek.
İzmir, olanca potansiyeline, değerlerine karşın turizmden payını maalesef alamıyor. Doğası var, denizi ve güneşi var, antik değerleri var, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi tarihsel değerleri var, inanç turizmi açısından barındırdıkları var, sağlık ve kongre turizmi olanakları var, bağcılık ve şarapçılık var, gastronomi turizmi potansiyeli var… Spor da turizmin bir enstrümanı pekala… Dahası var; İzmir’in sakin köyleri var doğal köy hayatıyla kaynaşmak isteyenler için; Şirince, Kozbeyli, Germiyan, Barboros ve daha ne köyler… İzmir’in Yarımadası var yaz için; Karaburun’dan Urla’ya, Çeşme’den Seferihisar’a kadar… Foça’sı var… Kışın Ödemiş’in Bozdağ’ı var… Var oğlu var ama maalesef İzmir’de turizm hareketliliği çok cılız! İzmir’in turizm şansı, çeşitliliği. Bu çeşitliliğiyle Türkiye’nin dış turizm destinasyonları arasında ilk sırada değilse burada ciddi bir sorun var demektir. Sadece İnciraltı kesiminde sağlık, spa ve termal merkezlerinin yatırım yapılması halinde ileri yaş turist grupları için dünya ölçeğinde bir odak olması işten bile değil. Direkt uçuşların artması turizm aksiyonu için şart. Uygun lokasyonlara marina yapılması da. Bir Efes ve Meryem Ana, bir Bergama var ama kruvaziyer bekledi İzmir yıllarca. Tire’de bir katı kilise bir katı cami olan bir ibadethane var Meryem Ana’nın da ayak izlerinin olduğu rivayet edilen ama orası turizme sunulamadı. Tire ve Birgi cami, kervansaray, hamam vb. tarihi yapıları ve evleriyle bir açıkhava müzesi adeta. Tire’deki arkeoloji ve kent müzeleri de kayda değer. “Müze” demişken, depolarda bekleyen onca eserin değerlendirilmesiyle bir “Ege Medeniyetleri Müzesi” hayata geçirilse turizm adına önemli bir hamle olacaktır.
Örneğin Antalya’ya yılda 12-20 milyon arasında turist gelirken İzmir’de bu sayı 2019’a kadar son yıllarda 500 bin dolayında sadece. Çok şükür ki bu yıl bir hareketlenme var ve ilk altı ayda geçen yılki istatistikler geçildi.
SOYER’DEN ÖZELEŞTİRİ: “UYUYAN GÜZEL”
Zaten Türkiye Otelciler Federasyonu (TUROFED), Ege Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birliği (ETİK), Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB), İzmir Turist Rehberleri Odası’nın (İZRO) temsil edildiği ilk toplantıda Başkan Soyer de İzmir’in potansiyelinin kullanılamadığına ilişkin ciddi bir özeleştiride bulunarak seçim kampanyası döneminde bu yüzden İzmir’le ilgili olarak “uyuyan güzel” yakıştırmasında bulunduğunu belirtti ve şöyle dedi:
“Bu hak etmediğimiz, tamamen suni bir tablo. Beceriksizlik veya ne derseniz deyin, bunun sonucu ortaya çıkan bir tablo.”
Önceki dönemlerden aklımda kalan tek şey, “İzmir Limanı’na kruvaziyer ziyaretinin kesilmesi ve bu yüzden İzmir’de turizmin ışığının söndüğü” yolundaki açıklamalardı! Evet, tabii kruvaziyerler gelse iyi, hareket olur ama İzmir gibi dört mevsim turizm için her şeyin olduğu bir yerde yağmur duasına çıkar gibi kruvaziyer duasına çıkmak, turizm için sadece buna bel bağlamak akıl alır gibi değildi.
Şimdi anlaşılıyor ki, Soyer’le birlikte İzmir ekonomisini ayağa kaldıracak bir sektör olan turizm hareketlenecek, sadece kruvaziyer beklenmeyecek! 2018’de İzmir’in turizmdeki payı yüzde 2,59. İzmir’in potansiyeline ve olanaklarına göre çok düşük bir oran ve yazık.
DİPLOMATLARLA BULUŞMA VE AGORA DOKUNUŞU
Turizmin içinden gelen Soyer’le birlikte yukarıda sözünü ettiğim ve ayda bir kurumsallaşacak sektör toplantısı dışında geçtiğimiz günlerde İzmir’de turizm adına atılan bir toplantı ve bir somut adımdan da söz etmeliyim. Birincisi, diplomatlarla toplantı… Soyer, İzmir’deki emekli büyükelçiler, İzmir’de kuruluşu olan başkonsolos ve konsoloslar ile fahri konsoloslarla bir araya gelerek İzmir turizmi için neler yapılabileceğini konuştu, fikir alışverişi yaptı, öneriler not aldı. Altı Akdeniz ülkesiyle birlikte İzmir’de düzenlenecek bir fuar gündeme geldi. Ayrıca İpekyolu üzerinden Çin’le ortaklık masaya yatırıldı (Bu arada hemen belirteyim; geçenlerde Alaçatı’da köyiçinde bir tam gün geçirdim ve yabancı turist olarak sadece Çinli turistleri gördüm. Bazı esnaflarla konuşup bilgi aldım ki, gelen Çinli turistler içinde her sosyal kesimden insan var. Çinlilerin kibirli Batı yerine Türkiye’ye daha sıcak kanlı yaklaşacaklarını tahmin ediyorum ve bu ilginin devamı için köprülerin kolay kurulabileceğini de). İEF’nin de adamakıllı günümüze özgü bir ivmeyle ele alındığında ve süresi de belki eskisi gibi bir aya çıkarılarak turizm açısından hareket getirecek bir espri içinde ele alınabileceği notunu düşelim.
Turizm adına somut bir adım ise kent merkezindeki Agora’da. İzmir Büyükşehir Belediyesi, Antik Smyrna Agorası’nın bilinirliğini ve turizm destinasyonuna kazandırılması adına içinde emanet holü, mağaza ve bilet gişesi de olan ana giriş binasını hayata geçiriyor. Girişinde tur otobüsleri için park yeri de tasarlanan projenin yıl sonuna doğru tamamlanması ve hizmete girmesi hedefleniyor. Başkan Soyer’in geniş ölçekteki hedefi Kadifekale-Agora-Kemaraltı’nı bir bütün olarak turizm rotasına sokmak. Söz konusu proje de bunun bir parçası. Hatta bu aksa dikkat çekmek ve turizm destinasyonuna kazandırmak için son belediye meclis toplantısını da Agora’da yaptı.
İzmir Büyükşehir’in attığı bir adım da İzmir Turizm Tanıtma Vakfı’na (İZTAV) yürüteceği ortak projeler için bütçesinden yaklaşık 9 milyonluk bir kaynak aktarımı. Bunun için de düğmeye basılıyor. Bu kaynak doğru ve yerinde kullanılırsa turizme ciddi katkısı olur, çünkü tanıtım olmadan turizm olmaz.
PUNTA-KÜLTÜRPARK-KEMERALTI
Yalnız, Kemeraltı’na hızla el atılması ve ilk 500 günde tamamlanması çok önemli. Keza, İzmir’in tertemiz, pırıl pırıl olması yolundaki adımların sürekliliğinin sağlanması da turizmin olmazsa olmazlarından. Alsancak’ın da bu doğrultuda gözden geçirilmesi ve bir bütün olarak Konak eksenli “old town” esprisinin ortaya çıkarılması, park ve bahçelerin bakımı; Kültürpark’ın da içinde olmak üzere merkezin 500 günde bambaşka bir çehreye bürünmesi mümkün ve hem İzmir’in yaşam kalitesinin artması hem de turizmin şaha kalkması için zorunlu. Hep dile getirdiğim bulvarlardaki binaların dış cephelerinin bakımı, boş duvarların grafiti ile kaplanması da pırıl pırıl bir İzmir için kaçınılmaz. Ya Kordon? İzmir’in böyle bir cevheri var ama cevher maalesef sıradanlaşmış, yazık… Kordon’un da adamakıllı yeniden tasarlanması şart. Kordon’da oturup egzoz dumanı içinde otomobilleri seyretmek reva mı? Kordon’u bir otopark olmaktan çıkarmanın bir yolunu bulmak şart.
O ESKİ SİYAH BEYAZ FOTOĞRAFLAR…
Bitirirken 1977’ye, İzmir’e ilk kez turist olarak geldiğim o yaza döneceğim. Bendenizi ne çekmişti İzmir’e? İEF, Efes-Meryem Ana, Agora, Kadifekale. Bir masal gibi yaşamıştım İEF’yi. Kadifekale’ye çıkıp İzmir’i seyretmiştim doya doya. Agora’yı dolaşmış, sonra Efes’i gezerek Saint Jean Kilisesi’ne, Meryem Ana’ya geçmiştim. Bakıyorum da eski siyah beyaz fotoğraflar hep oralardan. Belki bu fotoğraflar İzmir turizminin hangi akslar etrafında hareketleneceğini de ortaya koyuyor deniz, kum, güneş dışında.
Ancak şunu da belirtmeden geçemem: Türkiye’de de, İzmir’de de gerileyen turizmin gelişmesi, İzmir’in de turizm üzerinden ekonomideki ve istihdamdaki makus talihini yenebilmesi yöneticilerinin çabalarına muhtaç, muhtaç olmasına da… Hükümetin dış politikadaki, uluslararası ilişkilerdeki açmazları bu konuda negatif rol oynuyor. Fakat tabii yerel yöneticilerin misyonu da bu gibi engeller olsa da yine de mesafe almak için elverişli kanallar ve zeminler oluşturmak, kentlerle bağlar kurarak turizme ortam hazırlamak değil mi? İşte İzmir’de Başkan Soyer de bu yoldan ilerlemek istiyor. Yeter ki İzmir’in bütün yöneticileri, sivil toplum bunu anlasın. Yeter ki merkezde bu çabalara taş koyulmasın. İzmir, turizmde hak ettiğini alarak ekonomisini de ayağa kaldırsın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.