LUZERN- Kayalara oyulmuş ölmek üzere olan aslan, Fransız ihtilali döneminde Fransa kralının hizmetinde ölen ve göreve başladıklarında hararetli tartışmalara neden olan İsviçreli paralı muhafızları sembolize ediyor.
Eski şehrin biraz dışındaki bir dağ yamacında yer alan Luzern aslanı, İngiliz bahçesi ile çevrili bir havuzun öte yanında bulunan, yaklaşık on metre uzunluğunda, altı metre genişliğinde devasa bir anıttır.
Ölmekte olan aslanın sol göğsü üzerine saplanmış bir mızrak bulunurken, hayvanın sağ pençesinin altında, Fransız monarşisinin işareti olan bir zambak çiçeği yer alıyor. Fransız tarihçi Georges Duby’ye göre bu çiçeğin üç yaprağı Ortaçağ sosyal sınıflarını yani işçi, asker ve dini görevlileri temsil ediyor. Aslanın yanında ise, üzerinde İsviçre haçı olan bir kalkan mevcut.
Anıtın üst kısmında bu sembollere ek olarak Latince “İsviçrelilerin sadakati ve cesaretine ithafen“ (Helvetiorum Fidei ac Virtuti) ifadesi de göze çarpıyor. Alt kısımda ise, 26 isim ile 760 (DCCLX) ve 350 (CCCL) rakamları görülebiliyor.
Arka plan
17.yüzyılın başından itibaren Fransız monarşisinin güvenliğini İsviçreli paralı muhafızlar sağlamaktaydı. Fransız Devrimi’ni izleyen dönemde Kral XVI. Louis ve ailesi Versay Sarayı’ndan ayrılarak Tuileries Sarayı’na taşınmak zorunda kalır. Kral 1791 yılının Haziran ayında yasadışı yollarla yurtdışına kaçmaya çalışır. Süregiden kriz sırasında patlak veren 10 Ağustos Ayaklanması’nda kral ve yanındakiler devrimcilerin saldırısının ardından Tuileries Sarayı’nı terk etmek zorunda kalırlar.
Sarayda kalan İsviçreli muhafızların barakalarına dönme emri askerlere ulaşmaz ve son derece şiddetli çatışmalar yaşanır. Mühimmatları tükenmek üzere ve sayıca çok az konumda olan muhafızların çoğu çatışma sırasında, kalanı da ele geçirildikten sonra öldürülür.
İsviçre tarafından bu olay bugün, esas olarak sarayı savunan İsviçreli muhafızların fedakarlığı ile ilişkilidir. Anıta kazınmış 26 isim, o gün, Kralın sarayını savunurken ölen subayların isimleridir. 760 ve 350 sayıları ise, öldürülen ve hayatta kalan İsviçreli muhafız sayısını ifade ediyor.
Anıtı inşa etme fikri
Öldürülen paralı muhafızlar anısına bir anıt inşa etme fikri, o dönemde muhafız subayı olan ancak olaylar sırasında izinde olduğu için hayatta kalabilen Karl Pfyffer von Altishofen tarafından ortaya atılır. Carl Pfyffer von Altishofen aynı zamanda, paralı askerlerle zenginleşen soylu bir ailenin çocuğudur.
O dönem muhafazakar Katolik çevreler, bu anıtın inşasını finanse etmek için bir bağış kampanyası başlatırlar ve 1818 yılından itibaren para toplamaya başlarlar.
Danimarkalı heykeltıraş Bertel Thorvaldsen tarafından tasarlanan anıt, 1820-21 yılları arasında Lukas Ahorn tarafından tamamlanır.
Kimi tarihçilere göre Luzern aslanı, bir yaban domuzu siluetini andırıyor ve bir boşlukta bulunuyor. Bu alışılmadık şeklin ortaya çıkmasının nedeni ise; heykeltıraşın, kendisine verilen düşük ücretin intikamını almak istemesi.
Tartışmalar
Aslan anıtı, dönemin liberal çevreleri tarafından provokasyon olarak nitelenirken, muhafazakar ve karşı-devrimciler açısından ise İsviçre’yi yücelten bir anlam ifade ediyordu.
Resmi kaynaklarda, liberal çevrelerin bu anıtın açılışını engellemeye çalıştıkları, hatta anıta zarar vermeye bile kalkıştıkları belirtiliyor. Çünkü bu anıt, bağımsız bir İsviçre yaratmak istedikleri bir zamanda liberallere, Fransa gibi yabancı bir güçle kurulan yakın bağları hatırlatıyordu.
Karl Pfyffer von Altishofen, Fransız ihtilali olaylarından çeyrek asır sonra, 1819’da anılarına “Récit de la Conduite du Régiment des Gardes suisses à la Journée du 10 août 1792“ isimli bir kitapta yer verir.
Fransız Devrimi ve Fransa-İsviçre ilişkileri konusunda uzmanlaşmış bir tarihçi olan Alain-Jacques Tornare; “Pfyffer’in kitabı, tarihsel bir araştırmadan çok dinsel bir kutsallık içeriyor.“ diyor ve bu hikayedeki her şeyin, “acımasız devrimciler tarafından katledilen İsviçreli Muhafızlar“ imajı yaratmak için düşünüldüğünü ifade ediyor.
Silvia Hess: Tarihsel gerçeklikler yeniden incelensin
Luzernli tarihçisi Silvia Hess anıta dair tarihsel gerçekliklerin yeniden incelenmesi çağrısında bulunuyor ve İsviçre’nin o dönem Paris’te neden kralın yanında savaştığını soruyor. Hess’e göre anıt, devrim sırasında tüm İsviçre paralı muhafızlarının Fransız kralına sadık kalmadıklarını, bazılarının firar ettiğini gizliyor.
Gerçekten de, tarihsel kaynaklara göre o dönem paralı görev yapan İsviçreli askerlerin sadece üçte biri evlerine dönemedi.
Turistik cazibe
Bu tartışmalar anıtın çekiciliğini hiçbir zaman azaltmazken, Luzern Aslanı kısa sürede turistik bir cazibe merkezi haline geldi. Turistlerin buraya akını ilk olarak 19. Yüzyılda başlıyor.
Büyüleyici anıt, zamanın romantik atmosferini iyi bir şekilde yansıtırken, küçük oyma aslan figürlerinin satışlarından oldukça iyi gelirler elde edilmeye başlandı.
Mark Twain: “Dünyanın en hüzünlü kaya parçası.”
Anıtın hayranları arasında sanatçılar ve yazarlar da yer alıyordu. Bunlardan biri de, aslanı “Dünyanın en hüzünlü ve en hareketli taş parçası” olarak nitelendiren ünlü Amerikalı yazar Mark Twain’dir.
Mark Twain 1955 yılında yazdığı “The Chalet School Does It Again“ adlı eserinde anıtın tarihçesini anlatır. Twain, Luzern Aslanı’nı ifade ederken onun devasa büyüklüğünden, duruşuyla takındığı asillikten övgüyle bahseder.
Sağcı hareketlerin toplanma merkezi
Anıt, karşı devrimin bir sembolü olarak 1940’larda, aşırı sağcı hareketler için bir toplanma merkezi haline gelir. Bu durum, İsviçre’nin Avrupa Ekonomik Birliği’ne katılımı konusundaki oylama tartışmalarının gölgesinde, 1989 ve 1992 yılları arasında zirveye ulaştı.
Luzernli yetkililer sonunda, anıtın siyasi amaçlarla kullanılmasını önlemek için önlemler almak zorunda kalırlar. Aradan geçen otuz yıl zarfında durum oldukça sakin denebilir.
Luzern
Luzern Kantonu başkenti olan Luzern, eşsiz bir doğal güzelliğin içerisinde kurulu, Orta Çağ’dan kalma mimarisi ile, göz alıcı bir şehir. Dört Kanton Gölü’nün Reuss Nehri’ne dökülen batı ucunda, İsviçre Alplerinde yer alan Luzern ülkeyi tanımak için çok güzel bir başlangıç noktası.
Rengarenk boyanmış orta çağ evleri, klasik müziğin tınıları ve engin dağları ile insanın içindeki tüm duyguları ortaya çıkaran Luzern, ülkeye gelen ziyaretçiler tarafından çok fazla beğenilmesinin yanında ünlü isimler olan Kraliçe Victoria ve Mark Twain tarafından da oldukça övülen bir yer. Günümüzde de şehir yeni misafirlerine övülecek birçok imkân da sunmaktan geri kalmıyor
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.