ABDURRAHMAN BÜYÜKKESKIN
MANAVGAT/ANTALYA - İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye'nin çekilmesini sağlayan ve toplumun tüm kesimlerinde tepki ile karşılanan Cumhurbaşkanı’nın 19.03. 201 tarih ve 3718 sayılı kararına ilk iptal davası, Antalya Barosu Avukatı Figen Çalıkuşu tarafından açıldı.
Avukat Figen Çalıkuşu , yaptığı açıklamada Danıştay’a açtığı dava dilekçesinde kendisinin de bir kadın, bir anne, bir hukuk insanı ve avukat olduğunu belirterek pek çok tecavüz, taciz ve şiddet davasına girdiğini, ülkenin her gün kadın cinayeti ile uyandığını, en az dört kadın ya öldürüldüğünü ya şiddet mağduru olduğu ya tacize uğradığını belirterek, kadın erkek eşitliğinin insanlığın ilk dönemlerinden beri dünya üzerinde aşılamayan, varlığını sürdürmeyi başaran en temel sorun olduğunu vurguladı. Figen Çalıkuşu'nun Danıştay başvurusuna Avukat Aliye Coşar, Avukat Sultan Yeğen oldu.
ÇOK TARAFLI SÖZLEŞME FESHEDİLEMEZ
Çalıkuşu dilekçesinde “Uluslararası hukukta, uluslararası sözleşmenin kendisi çekilmeye izin vermiş ise, bu sözleşmeden taraflar çekilebilir. Söz konusu “İstanbul Sözleşmesi”nin kendisi de 80’nci maddesinde taraf devletlere bu Sözleşmeden çekilme izni vermiştir. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyetinin İstanbul Sözleşmesinden çekilmesinde uluslararası hukuka uygunluk bakımından bir problem yoktur.
Ancak iptali istenen Cumhurbaşkanlığı Kararı ile çekilme değil fesih iradesi bildirilmiştir. İlk aşamada bu hali ile yasal bir keyfiyet ve dayanağı hukuka uyarlı değildir.” diyerek, Türkiye’nin sözleşmeden çekilmeyeceğini belirtti.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ CUMHURBAŞKANI KARARNAMESİ’NE KONU EDİLEMEZ.
Anayasa’nın 104. Maddesini gerekçe gösteren Figen Çalıkuşu, dava dilekçesinde şunlara yer verdi.
“Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin çıkarılma ve hukuka uygunluk şartları Anayasamızın 104’üncü maddesinin 17’nci fıkrasında şu şekilde düzenlenmiştir:
“Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir.
Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez.
Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde, kanun hükümleri uygulanır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin aynı konuda kanun çıkarması durumunda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelir”.
Cumhurbaşkanının Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilmesinin ilk şartı, çıkarılacak kararnamenin “yürütme yetkisine ilişkin” bir konuda olmasıdır.
b- Uluslararası andlaşmaların, Cumhurbaşkanı tarafından onaylanması için Anayasa’nın 90.maddesine göre ilk önce “kanuna” ihtiyaç vardır.
Yasama organı TBMM nasıl bir kanun yapacaktır?
Uluslararası Anlaşmanın onaylanmasının uygun olduğuna dair bir kanun olacağı Anayasa’da yazılıdır. Bu “anlaşmayı onaylamanın uygun olacağına dair kanunu” yapma yetkisi “yasama organına” aittir. Yasama organı da TBMM’dir.
Anayasamızın kurduğu sistemde, uluslararası antlaşmaları onaylama yetkisi, yürütme organı ile yasama organı arasında paylaştırılmıştır.
Anayasamızın 104’üncü maddesinin 11’inci fıkrası uluslararası antlaşmaları onaylama yetkisi Cumhurbaşkanına verilmiştir. Ama Cumhurbaşkanının “yürütme yetkisi” olarak kullanacağı bu yetki için, az evvel bildirdiğimiz üzere önce TBBM’nin “anlaşmanın onaylanmasını uygun bulunduğuna dair kanunu” çıkarmış olması gereklidir.
Anayasanın 90’ıncı maddesine göre, Türkiye Büyük Millet Meclisinin “onaylamayı bir kanunla uygun bulması” şartı gerçekleşmedikçe, Cumhurbaşkanının uluslararası andlaşmaları onaylanabilmesi söz konusu olmayacağına göre,
kanunla TBMM tarafından onaylanması uygun bulunan uluslararası sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamaya karar yetkisi TBMM'ye3 aittir. Cumhurbaşkanlığı Kararı ile bu yetki kullanılamaz.
c- Nitekim, İstanbul Sözleşmesinin onaylanması da, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 24 Kasım 2011 tarih ve 6251 sayılı Kanunla, uygun bulunmuştur.
Bu Kanun hâlâ yürürlüktedir. Cumhurbaşkanının 6251 sayılı Kanunun yürürlüğü hakkında bir tasarrufta bulunması mümkün değildir.
Bu durumda;
Uluslararası andlaşmaların onaylanmasının kanunla uygun bulunması, yasama yetkisi kapsamında olan bir konu olduğu için Cumhurbaşkanlığı kararnamesi dayanak yapılan bir Cumhurbaşkanlığı Kararı ile uluslararası anlaşma olan İstanbul Sözleşmesinin hükümden düşürülmesi de yetki gaspı nedeniyle hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
d- Son olarak Anayasa 104 madde gereğinin 17.maddesinde yer alan;
“Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez” hükmü de Cumhurbaşkanlığı Kararı ile İstanbul Sözleşmesinin feshedilmesine engeldir.
Zira İstanbul Sözleşmesi Anayasa’nın en temel hakları olan “eşitlik hakkı” ile “yaşam hakkını” güçlendiren hükümler ihtiva etmektedir.
Devletin görevi kadınların eşit birey olarak topluma hayata katılmasını temin etmek yaşam hakkını korumaktır.
Amacı ve varlık nedeni saydığım temel hakları korumak ve güçlendirmek olan bir uluslararası anlaşmanın Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile yapılamayacağına göre, Cumhurbaşkanı Kararnamesi dayanak yapılan bir Cumhurbaşkanı Kararı ile sona erdirilmesinde bu yönüyle hukuka uyarlı değildir, iptali gerekir.”
HERKES KARARNAMENİN İPTALİ İÇİN DAVA AÇMALI
Avukat Figen Çalıkuşu, Cumhurbaşkanı kararının iptali için 42 milyonun dava açması gerektiğini çünkü İstanbul sözleşmesinin temel hak ve hürriyetlerle ilgili bir düzenleme olduğunu ve yaşam hakkının korunmasının söz konusu olduğunu özellikle vurguladı.
Avukat Figen Çalıkuşu'nun iptal davası dilekçesini aşağıdaki bağlantıyı tıklayarak indirebilirsiniz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.