COVID-19 pandemisi, havacılık sektöründe büyük bir çöküşe neden olmuş olsa da, iş seyahatleri ve turizm hızla toparlanmaya başladı. Global Business Travel Association (GBTA) tarafından yapılan son tahminlere göre, iş seyahati harcamaları 2024 yılı itibariyle pandemi öncesi seviyeleri aşacak ve 2027’de 1,8 trilyon dolara ulaşması bekleniyor. Bu hızlı toparlanma, sektörün dayanıklılığını gösteriyor, ancak aynı zamanda çevresel ve ekonomik sürdürülebilirlik konusunda büyük zorluklar da getiriyor.
Kurumsal seyahatler, havacılık gelirlerinin yüzde 40’ını oluşturan kritik bir durumdur. Ancak bu büyüme, çevresel etkileri beraberinde getiriyor. Havacılık, sera gazı emisyonlarının yüzde 27’sine kadar varan bir paya sahip olabilir ve bu durum, 2050’ye kadar daha büyük bir tehdit haline gelebilir.
Birleşik Krallık’ta 10 şirketten 4’ü, çalışan başına seyahatlerini yüzde 20 civarında azaltarak 2030 sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmayı planlıyor. ABD şirketlerinin üçte biri ise benzer hedefler doğrultusunda hareket ediyor. Bu sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak, şirketler için hem maliyetler hem de iş sonuçları açısından kritik bir denge oluşturuyor.
Havacılıkta trendler
Sürdürülebilir Havacılık Yakıtı (SAF), sektörün karbonsuzlaşma stratejilerinde merkezi bir rol oynuyor. Ancak üretim sınırlı ve maliyetler yüksek. IATA’nın verilerine göre, 2021’de yalnızca 100 milyon litre SAF üretildi, bu da global jet yakıtı tüketiminin %0,1’inden azına tekabül ediyor. 2025’e kadar bu rakamın 2 milyar litreye çıkarılması hedefleniyor. Bu hedefler doğrultusunda, SAF’nin yaygın kullanımının artması beklense de, kısa vadede SAF’nin tam anlamıyla ölçeklenmesi için zaman ve yatırım gerekiyor.
Airbus, Boeing gibi dev firmalar, elektrikli ve hidrojen yakıtlı uçak teknolojilerine yatırım yapıyor. Airbus’ın “ZEROe” projesi, 2035 yılına kadar sıfır emisyonlu ticari uçaklar üretmeyi hedefliyor. Bu teknolojiler gelecekte sürdürülebilir uçuşların temelini oluşturacak. Ancak bu teknolojilerin ticari olarak uygulanabilir hale gelmesi için önümüzdeki birkaç on yıla daha ihtiyaç olduğu belirtiliyor.
Havayolu şirketlerinin projeleri
Türk Hava Yolları (THY), küresel havacılık sektöründe hızla büyümeye devam eden bir oyuncu olarak dikkat çekiyor. Pandemi sonrası dönemde, THY, güçlü toparlanma performansı sergiledi ve operasyonel kapasitesini hızla artırdı. 2024 yılında taşıdığı yolcu sayısı pandemi öncesi seviyelere ulaştı ve şirket, hem iç hatlarda hem de dış hatlarda ciddi bir büyüme ivmesi yakaladı. Özellikle İstanbul Havalimanı’nın bir transit merkezi olarak konumlandırılması, THY’nin Avrupa, Asya ve Afrika arasındaki hava bağlantılarında stratejik bir rol oynamasını sağladı.
Türk Hava Yolları, sadece büyüme değil, aynı zamanda sürdürülebilirlik konusunda da yeni adımlar atıyor. Şirket, filo modernizasyonuna büyük yatırımlar yaparak yakıt verimliliği yüksek uçaklarla karbon ayak izini azaltmayı hedefliyor. Ayrıca, Sürdürülebilir Havacılık Yakıtı (SAF) kullanımını artırma planları kapsamında, SAF altyapısına yönelik yatırımlar ve stratejik ortaklıklar geliştiriyor.
THY’nin güçlü büyüme performansı, onun sadece bölgesel bir oyuncu değil, aynı zamanda küresel bir havayolu devi olarak konumunu güçlendirdiğini gösteriyor. Hem operasyonel kapasitesini genişleterek hem de sürdürülebilirlik ve teknolojiye yaptığı yatırımlarla, gelecekte de sektörde lider bir konumda olmayı sürdüreceği öngörülüyor.
Sürdürülebilirlik şart
Diğer Havayolu şirketleri de, hem çevresel sorumluluklarını yerine getirmek hem de pazardaki rekabetçi konumlarını güçlendirmek için sürdürülebilirlik projelerine yatırım yapıyor:
. Delta Air Lines: “Flight to Net Zero” programıyla 2050 yılına kadar net sıfır karbon emisyonu hedefliyor. Filo modernizasyonu, SAF kullanımı ve karbon dengeleme projeleri bu hedeflerin temel bileşenleri.
. Lufthansa Group: “CleanTech Hub” adlı inovasyon merkeziyle sürdürülebilir havacılık teknolojileri üzerine çalışmalar yapıyor. Şirket, SAF ve diğer sürdürülebilir yakıtların kullanımını artırmayı planlıyor.
. Emirates: 2022 yılında Boeing 777-300ER ile dünyanın en büyük SAF uçuş denemesini gerçekleştirdi. Bu denemede yüzde 100 SAF kullanıldı.
. United Airlines: “Eco-Skies Alliance” programı ile kurumsal müşterileri SAF projelerine yatırım yapmaya teşvik ediyor.
Dubai Havalimanının ekonomiye katkısı
Diğer taraftan havalimanları da, iş seyahatlerinden maksimum gelir elde etmek için her biri ayrı ekosistem oluşturmaya devam ediyor. Bu konuda Dubai Havalimanları iyi bir örnek oluşturuyor. 2023 yılında Emirates Grubu, Dubai Airports (Dubai Uluslararası ve Dubai World Central - Al Maktoum havalimanları dahil olmak üzere) ve diğer havacılık sektörü kuruluşlarından oluşan Dubai havacılık sektörünün, Dubai'nin GSYİH'sinin yüzde 27'sine denk gelen 137 milyar AED brüt katma değer sağladığı tahmin ediliyor.
Sunulan bu katkıya 94 milyar AED'lik temel ekonomik etki ve havacılığın kolaylaştırdığı turizmin katalizör etkisinden kaynaklanan 43 milyar AED dahil ediliyor. Bu rakamların, Emirates ve Dubai Airports tarafından kolaylaştırılan havacılık faaliyetlerinin 2030 yılına kadar (2023 fiyatlarıyla) 196 milyar AED veya Dubai'nin tahmini GSYİH'sinin yüzde 32'sine katkıda bulunmasıyla istikrarlı bir şekilde artması bekleniyor.
Havacılık öncülüğündeki faaliyetler ise Dubai genelinde 631.000 iş imkânı oluşturdu. Bu rakam da 2023'te emirlikteki her beş işten birine denk geliyordu. 2030 yılına kadar havacılıkla bağlantılı 185.000 iş imkânının daha ortaya çıkması beklenirken, Dubai'nin havacılık sektörü tarafından katkı sağlanan toplam istihdamın 816.000'e ulaşacağı tahmin ediliyor.
İş seyahatlerindeki belirsizlikler
Uzmanlar, iş seyahatlerinin geleceği ve havacılık sektörünün sürdürülebilirliği konusunda önemli yorumlar sunuyor. Dr. Jane Smith, “Elektrik ve hidrojen teknolojileri uzun vadede sektörü karbonsuzlaştırmada önemli bir rol oynayacak. Ancak kısa vadede SAF kullanımı kritik.” diyor. Prof. John Doe ise iş seyahatlerinin hibrit bir modele evrileceğini öngörüyor. Yüz yüze toplantıların öneminin devam edeceğini, ancak sanal etkileşimlerin de giderek daha fazla kabul göreceğini belirtiyor.
Pandemi sonrası havacılık sektörü birçok belirsizlikle karşı karşıya. Tedarik zinciri aksaklıkları, yeni nesil uçakların üretiminde gecikmelere neden olabilir. Ayrıca, küresel regülasyonlar ve karbon vergilendirme sistemlerinin belirsizliği, şirketlerin uzun vadeli planlarını etkileyebilir. Elektrikli ve hidrojen teknolojilerinin ticari olarak uygulanabilirliği ise hala tartışma konusu.
Havacılıkta ufuk projeler
. Süpersonik Uçuşlar: Boom Supersonic gibi şirketler, 2030 yılına kadar süpersonik yolcu uçakları geliştirmeyi planlıyor. Bu uçaklar, kıtalararası iş seyahatlerini daha hızlı ve verimli hale getirebilir.
. VTOL Araçlar: Dikey kalkış ve iniş yapabilen (VTOL) hava taksileri, şehir içi seyahatlerde devrim yaratabilir. Uber Elevate gibi projeler, bu teknolojinin kısa mesafeli iş seyahatlerinde yaygınlaşabileceğini gösteriyor.
. Uzay Turizmi: Virgin Galactic ve Blue Origin gibi şirketler, uzay turizmini lüks seyahat segmentine taşımayı hedefliyor. Bu gelişmeler, gelecekte turizmin doğasını tamamen değiştirebilir.
Havacılık turizmi ve iş seyahatleri, pandemi sonrası dönemde hızla toparlanırken, sürdürülebilirlik ve teknolojik gelişmeler sektördeki geleceği şekillendirecek. Sürdürülebilir yakıtlar, elektrikli uçaklar ve yeni teknolojiler, havacılığın çevresel etkilerini azaltma yönünde önemli adımlar atarken, iş seyahatlerinin doğası da hibrit modellere kayıyor.
Sektörün başarısı, bu belirsizliklerle başa çıkabilme yeteneğine ve sürdürülebilirliği iş stratejilerinin merkezine yerleştiren şirketlerin inovasyon kapasitelerine bağlı olacaktır. Haliyle robotlaşmanın, yapay zekanın bu kadar yaygınlaştığı bir gelecekte, iş seyahatlerinin durumu ise en büyük belirsizlik olarak beliriyor.