İktidardan kurtarılan belediyelerden güzel haberler gelmeye başladı. En azından havaya savrulan paralar, yandaş ve eşe dosta verilen makamlar, bankamatik personel rezaleti ve makam araçları suistimali bir miktar frenleniyor gibi…
Eski alışkanlıklardan, avantalardan filan kurtulmak kolay değil. Bir çırpıda düzelmiyor işler. Ama seçimlerden buyana geçen dört ay içinde, bazı belediyelerde güzel işler yapılıyor ve mesafe alınıyor. Örneğin başta İstanbul olmak üzere Ankara, İzmir, Bodrum ve belki de izlemekte zorlandığımız kentlerde de, iyiye doğru bir gidiş var. İzmir çok güzel bir film hazırlamış. 4 ay gibi kısa bir zamanda yapılanları, sosyal medyada ve yerel televizyonlarda döndürüyorlar. Kısa yoldan masrafsız bir propoganda. Bilenler bilmeyenlere öğretmeliler bunları. Küçük belediyeler de anlatmalılar yaptıklarını. Böylece halk daha kolay bilgilenir.
Büyük şehirler bir yana ama, nüfusu 200-250 bin civarındaki kentlerin belediyeleri, halkın ihtiyacı olan hizmetleri parasızlık nedeniyle veremiyorlar. Devletten aldıkları ödenekler yetmiyor çünkü. Bu paralarla altyapıları değil yapmak, düşünmek bile mümkün değil. Yazın nüfusu 1,5 milyonu aşan Bodrum’a, küçük şehirlere verdiğiniz parayı yeterli görüyorsunuz. Olur mu hiç, elbette olmuyor işte. Olmayınca da, belediyeler imkan yaratmaya çalışıyorlar ve kurdukları şirketlerle gelir üretmeye uğraşıyorlar. İnceleyin, bu şirketlerin çoğu batakta, gırtlağa kadar borçta, iflasın göbeğinde yüzüyor. Bizim Bodrum’un Gıda AŞ adlı bir şirketi var. 400 personele sahip bu şirket 16 kafe, 6 liman, 6 otopark, 4 tuvalet, deniz müzesi, okul gemisi, spor salonu ve şehir tiyatrolarını yönetiyor. 72 milyon zararı var. Bu zararın çoğu,devlete olan vergi borcundan kaynaklanıyor. Personel vergi ve sigortası, belediyenin kullandığı alanların ecrimisil borcu filan… Bir de kadro olmadığı için, ihtiyaç duyulan personele de, (veteriner, arkeolog, peyzajcı, bahçe bakım elemanı) buradan maaş ödeniyor. Şimdi Gıda AŞ de düzeliyor, yeniden yapılanıyor, gereksiz masraflar iyice kısılıyor.
Aslında devlet, şu ecrimisil işini halletse, aldığı çok yüksek ve haksız vergileri kaldırsa, belediyeler rahat bir nefes alacak. Zaten sahillerin kullanım hakkı normalde belediyelerin olmalı. Ama bizde öyle değil, maliye sahile attığın bir iskemleden bile, mobilya fabrikası fiyatı istiyor. Galiba şimdi Ankara’da bir hazırlık yapılıyormuş, devlet belediyelerden alacaklarını silecek, bundan sonra borç yapanlara hapisle tazyik cezası getirecekmiş. Ayrıca sahillerin kullanım hakkının belediyelere devri de düşünülüyormuş ama, sahil kentlerinin çoğu muhalefetin elinde olduğu için bu girişim geciktiriliyormuş.
Ülkeyi doğru dürüst idare etmemenin cezasını çekmeyen yok. Oy devşirme uğruna taşeron işçilerini bir gecede memur yaptı Ankara. Öyle olunca Bodrum’un taşeron temizlik firmasında çalışan işçiler de, memurluğun keyfini çıkarıyor şimdi. Çöpler doğru dürüst ve zamanında toplanamıyorsa Bodrum’da, önemli bir sebebi budur. Oysa Bursalı özel temizlik firması, aynı adamlarla yıllarca pırıl
pırıl tutmuştu kenti, en küçük bir aksaklık yaratmamıştı. Şimdi öyle mi..? Bu temizlik meselesi, başlı başına ve çok ciddi bir sorun. Şunu kabul etmeliyiz ki, çoğumuzun ömrü pislikle yaşayarak, pisliğe fazla aldırmayarak ve pisliğin artışına ciddi katkılarda bulunarak geçti. İstediğiniz kadar inkar edin, gözümüzün önünde oluyor her şey. Sokağa çöp atıyoruz, kuruyemiş kabuklarını sağa sola serpiştiriyoruz, sigara izmaritlerini başparmağımızla işaret parmağımızı birleştirerek uzağa fırlatmaya çalışıyoruz. İnşaat artıklarını, evdeki eskimiş eşyaları, koltuk takımlarını, buzdolaplarını, çamaşır makinalarını, bahçelerimizde budadığımız ağaçların dallarını, yeşilliklerini filan çöp bidonlarının yanına yığıyoruz. Yalan mı, yapmıyormuyuz çoğumuz..?
Bodrum gibi bir cennette yaşamanın bir bedeli olmalı. Evvela medeniyete alışkın olacaksınız, çevrenize saygılı ve dikkatli yaşayacaksınız. Yediklerinizin artıklarını sağa sola atmayacaksınız, belediye saat kaçta diyorsa o saatte çöplerinizi bidonlara bırakacaksınız. Bunu yaparsanız çöp şikayetimiz kalmaz. Her şeyi de devletten, belediyeden beklemeyelim. Biraz da biz destek olalım görevlilere. Öyle değil mi ama..
Bir kent disiplinle yönetilirse, şikayetlerin büyük bir kısmını çözer, en azından hafifletir. Belediye zabıtaları doğru dürüst çalışırsa, sen-ben-bizim oğlan düzeninden çıkarsa, gerekli kontrolleri ciddi bir şekilde yapar ve yasal cezaları keserse, çoğumuz hizaya girmekle kalmaz, belediyeleri de güçlü bir gelire kavuştururuz. Caddeleri işgal eden esnafa, ortalığı kirleten magandalara, içtiği meşrubat ve bira şişelerini kırıp sokağa atanlara, çıtladığı çekirdeği caddelere serpiştirenlere, siteleri yaparken yolları bozan müteahhitlere, taşeronlara bastırırlarsa cezayı, şikayetçisi olduğumuz çok şey düzene girer. Yahşi köyünden sahile giden o güzelim yolu,yeni yapılan sitelere malzeme getiren kamyonlar perişan etti. Yol güzergahını inşaat malzemesi satan firmalar, kamyonları ve iş makinalarıyla mahvettiler. Yol kenarındaki narenciye ağaçlarını, gül ibrişimleri, fıstık çamlarını köklediler. Yiğidi öldür hakkını ver, Mehmet Kocadon’un parmakla gösterilecek tek müspet icraatı olan bu yol, tüm güzelliğini ve değerini kaybetti.
Neyse, biz yine güzel şeylerden bahsedelim. Bodrum çiçekleniyor, refüjlerde çimler kesiliyor, sulanıyor. Çöpler bir düzene girmeye başladı. Çöp fabrikası yapımının eli kulağında. Yeni terminal binası Torba’da süratle yükseliyor. Umurca’da, eski kademenin yerinde halka açık müthiş güzel ve büyük bir park ve spor alanı yapılıyor. Sanırım yakında liman işleri de bir hale yola girecek. Yeni haberleri aldıkça sizlere duyurmaya devam edeceğim.
Daha iyi ve daha güzel bir Bodrum’da yaşamanın heyecan ve sevinciyle, daha da iyi ve kalıcı işler yapılmasını bekliyoruz…