Bursa’dan karayoluyla ne kadar Gemlik’e gelsem, herkes gibi şair Orhan Veli’nin o dizelerini hatırlarım:
“Gemlik’e doğru denizi göreceksin, sakın şaşırma!”
Aslında bu bir gerçeğin tasviri. Ama o kadar ustaca anlatılmış ki, insanın zihnine, hiç çıkmamacasına yerleşiyor.
Şair bunu yazarken, eminim şimdi fabrikalardan geçilmeyen o yollarda zeytin ağaçlarından başka bir şey yoktu. Aradan yarım asırdan fazla geçmesine rağmen, kelimelerin verdiği his değişmemiş.
Tıpkı, Nazım Hikmet’in sözleri gibi:
“Dörtnala gelip Uzak Asya’dan
Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim!”
Başka izaha ihtiyaç duymadan, sadece 13 kelimede hem tarihi anlatmış, hem coğrafyayı, hem Türkiye’nin sosyolojik yapısını ve kendi yurtseverliğini...
***
Gazetecilik ve halkla ilişkilerde duayen Ergüder Tırnova, Gemlik “Zeytin Festivali” için davet edince, Orhan Veli’nin dizelerinin arkasındaki şehri görmek için hemen yola çıktım. İyi ki gitmişim.
Zeytinlerinden tanıdığım Gemlik, başka bir coğrafyada olsa kafelerinde 50-60 Euro’ya bir sandviç, bir kadeh beyaz şarap satabileceğiniz, Fransa sahilleri gibi çok şirin bir yer.
Ancak bizde, öyle olmamış tabii.
Sahil boyunca kenarları açık kulübeler kondurmuşlar. Kulübelerin üzerine de “Lütfen çekirdekleri yedikten sonra kabuklarını etrafa atmayınız, bir torbada toplayıp çöpe atınız” uyarıları doldurmuşlar.
Belki de dünyanın en lezzetli siyah zeytinini de Gemlik’te bulabilirsiniz.
Ama o da dünya standartlarına göre ucuz, ancak yerel halka göre pahalı. Çok lezzetli, iri Gemlik zeytinleri tattım, kilosu 35 liraydı. Yerel halkı dinleyince, bu fiyat pahalıydı.
***
Gemlik Belediye Başkanı Mehmet Uğur Sertalsan ve Kent Konseyi Başkanı Gürhan Çetinkaya el ele vermişler, 30 Ağustos’u da içine alan geçen hafta sonunu “Gemlik Zeytin Fesvitali”ne dönüştürmüşler. Böylece Gemlikliler, konserler, etkinlikler ve şenliklerle dolu üç gün geçirdiler.
Başkan Mehmet Uğur Sertaslan CHP’li ve daha önce AKP’de olan Belediye Başkanlığı’nı “Halkı kucaklayarak” kazanmış. “Peki, halkı ne yaparak kucakladı?” diye sorunce çok ilginç bir yanıt aldım:
Meğer Gemlik’te, Türkler, Kürtler, göçmenler diye bir ayırım varmış ve halk birbirlerine kız alıp vermezmiş. Kürt kökenli bir genç, aşık olduğu kızla bu yüzden evlenemiyormuş. Başkan yanına genci alıp, kızın evinin kapısını çalmış. Güzel sözlerle kızın babasını ikna etmiş, muradlarına erdirmiş. Bu ‘Kucaklayıcı’ tavrı da ona seçim kazandırmış.
Bana anlatılan “Halkı kucaklama” öyküsü bu. Tıpkı 16’ncı Yüzyıl masalı gibi ama gerçek böyle.
Kısaca 21’inci yüzyılda yaşıyoruz ama hala 16’ncı yüzyılda, yani Orta Çağ’da kalması gereken sorunlarla uğraşıyoruz.
Neyse, yine asıl konumuza dönelim.
***
Gemlik bir sahil şehri ama kent merkezinde denize girecek bir plaj yok. İskeleden Batı’ya doğru 2 kilometre kadar yürüdüm, kayalık sahil şeridinde ne denize girecek bir plaj vardı, ne de denize giren.
Sadece bir küçük iskelede, elbiseleriyle suya oturmuş, elleriyle suya vuran ve kendi halinde eğlenerek gülücükler saçan 20’li yaşlarda genç bir kız gördüm. Annesi de onu uzaktan izliyordu. Gözlerinde ise, “Benim bu deli kızımın hali ne olacak” çaresizliği okunuyordu. Umarım yanılıyorumdur.
Haa... Sahilde denize girecek yer yoktu ama bütün kıyı şeridi ve arkasındaki sırt, apartmanlarla doldurulmuştu. Tabii ki apartmanlar da, uyanık sahiplerinin “Maharetleri”ne göre mutlaka yanındakinden bir kaç parmak yükseğe çıkmak için atağa kalkmıştı. Çünkü burası Türkiye ve her uyanık vatandaş, yanındaki binadan mutlaka 2 cm daha yüksek yapmalı...
***
Gemlik’in İstanbul’a bu kadar yakın olduğuna da şaşırdım. Körfez Köprüsü geçişiyle mesafe 1 saat 15 dakikaya kadar inmiş. Ama tabii ki köprü ve otoyollardan geçiş için, harcadığın benzinden daha fazlasını ödemek gerekiyor.
Belediye Başkanı Mehmet Uğur Sertaslan kararlı ve yeniliğe açık biri. Ama işi zor.
Umarım Gemlik’te arzu ettiklerini yapar.
Fırsat bulursanız Gemlik’e gidin. Ama yolu biraz uzatın ve Bursa üzerinden şehre girin.
Gemlik’in harika zeytinlerinden alın, kendinize bir balık ziyafeti çekin ve şair Orhan Veli’yi anın:
“Gemlik’e doğru denizi göreceksin, sakın şaşırma!”