Gelenek, Lale Devri’nde canlanıyor

İSTANBUL- Osmanlı Devleti"nin efsanevi dönemi, İstinye Park"ta açılan Lale Devri ile yeniden canlanıyor.
Lale Devri"nin Nebahat Çehre"nin katılımı ile gerçekleşen açılışına İstanbul cemiyet hayatının ünlü simaları katıldı. Banu Nalçacı, Deniz Türker ve Neyir Bağören tarafından kurulan ve İstinye Park B2 katında hizmet veren Lale Devri"ne gelenler, geleneksel ev hayatından banyo kültürüne, hediyeden yaşanmaya değer ne varsa sahip oldukları tüm kavramları yeniliyor, modern çağa geleneksel bir dokunuşla bambaşka bir hava katıyor...



Son derece rafine bir anlayışla hizmet veren Lale Devri"nde bulunan tüm ürünler camdan gümüşe, şekerlikten pasta ve kahve takımlarına hatta bornozlara kadar elit bir zevkin inceliklerini yansıtıyor. Lale Devri"ni asıl özel kılan şey ise bünyesine topladığı tüm ürünlerin sınırlı sayıda olması; sınırlı sayıda ve el emeğiyle, özel ve doğal malzemeyle üretilmiş olması. Burası, gelenekleri çağa taşımak, yaşatmak ve paylaşmak isteyenler için kapağı geçmişe açılan ceviz bir sandık gibi…
Neler yok ki Lale Devri"nde... Elit bir zevkin inceliklerini barındıran cam işçiliği örnekleri. Her motifin bir de ismi var ve o isimler Sitare, İpekyolu, Gülizar gibi kulaklara aşina kavramları yeniden keşfe davet ediyor inceleyenleri. Kimi şık bir çay takımı, kimi özenle tasarlanmış kadeh, kimi de üç parçadan oluşan ve sınırlı sayıdaki üretimi hem elde hem de gelen talepler doğrultusunda gerçekleştirilen minare serisi... Ötede, el emeği bir dantelin üzerinde olanca asaletiyle duran ve farklı bir hediye arayanlara hitap eden gümüş kaplama bir şekerlik.



Hemen yanınızda her yudum suda, zarafeti de avuçlarınızın içine bırakan bir sürahi takımı. Porselen fincanlar renk renk. O renkler ki, Osmanlı"nın saraylarından konaklarına farklı anlamları olduğu için kullanılırmış kahve takımlarında.
Birkaç adım ötede dokuma ürünler var. Amerikan servisleri, adına inat sanki büyük büyükannelerimizin mis kokulu sandıklarından çıkmış gibi; o kadar özenli, o kadar ayrıcalıklı. Talebe göre istenen ölçülerde üretilen nevresim takımları uyku, yatak ve yatak odasına yeni anlamlar kazandıracak kadar şık. Bornozlar var sonra, kimi ipek tenli bebekler, kimi banyo kültürünü taçlandırmak isteyenler için hazırlanmış. Havlular da dahil bütün dokuma ürünler organik. Lafta değil ama, sertifikalarında da yazılı olduğu gibi gerçekten organik! Sabunlar var sonra... Her biri yüzde yüz doğal malzeme ve bitkisel yağdan üretilen sabunlar… Zeytinyağlı, defneli ve katranlı sabunlar. Banyo ihtiyacını “mecburi” olmaktan çıkarıp keyfe ve adeta bir ritüele çeviren sabunlar... Bizi, temizlik adına yarattığımız ve yaşattığımız su ile yazılı tarihimizde tüm dünyaya mis kokularıyla birlikte tanıtan, sadece temizlenmek için değil temizliğin kokusunu da içimize çekmek için asla vazgeçmediğimiz sabunlar… İşte o sabunların hası da Lale Devri"nde yerini almış halde.

Lale Devri"nde bir mücevher gibi parlayan ve beyaz ışıltılar saçan gümüş kaplama ürünler özel el işçiliğinin özenini yansıtıyor. Hamam tasları, peçetelikler, şamdanlar... akla ne gelirse... Üstelik arzu eden olursa bunlar gümüşten de imal edilebiliyor.

Teknoloji karşısında yeni bilgiyi kabul etmeyen, geçmişin inceliğini ve zarafetini bugüne taşımak isteyen, evlerini sıcacık yuvaya çevirmek ve geçmişin güzelliklerini bu güne taşımak isteyen, anıları hediye seçimleriyle yaşatmak isteyenlerin ama en çok da emek verilerek ortaya çıkarılan “güzel”in değerini bilenlerin uğrak yeri. Lale Devri, verilen emekle, ortaya serilen değerlerle herkesin hafızalarında geçmişe açılan bir kapı gibi…