Bir yandan ekonomik kriz, diğer yandan insanımızı yoran sert seçim atmosferi ve yapılan müthiş masraflar…
Ne o, yaşadığımız kentlere belediye başkanı seçeceğiz. Aylardır bununla uğraşıyoruz. Tüm imkanları bunun için seferber ediyoruz. Milyonları havaya savuruyoruz.
Devlet seferber olmuş vaziyette. En tepeden en alta kadar bütün kadrolar seçimin içinde. Yasa maniymiş, seçim kanunu engelmiş, geçin efendiler geçin. Bu seçimin neresi adil, bu demokrasinin neresi doğru? İktidar televizyonlardan inmiyor. Kürsüye çıktı mı, tüm kanallar canlı yayına geçiyor. Din alabildiğine kullanılıyor. Bazı camiler seçim ofisi haline gelmiş. Muhalefetin afiş ve pankartları, devlet görevlilerince toplanıyor, asıldıkları yerden indiriliyor. Bütün bunlar gözlerimizin önünde oluyor. Ama mani olan yok.
Bu şartlarda, böyle bir tabloda seçime gidiyoruz. Hayırlı ve uğurlu olur inşallah. Bu vesileyle tüm adaylara başarılar diliyorum. Ülkesine, bayrağına, devletine ve milletine bağlı, saygılı ve inançlı tüm adayların şansları ve bahtları açık olsun. Bizim nihayetinde bir oyumuz, aklımız ve gözümüz var. Kimin daha iyi hizmet edeceğine inanırsak, oyumuzu ona verip geçeceğiz.
Bodrum, ülke genelinin aksine sakin ve huzurlu bir kampanya geçirdi. Adaylar efendi, terbiyeli, diline ve tavrına hakimlerdi. Hatta birbirlerinin seçim ofisini bile ziyaret ederek, karşılıklı başarı dileğinde bulundular. Bu Bodrum gerçekten farklı, uygar ve çağdaş bir kent.İ nsanı hoşgörülü, saygın ve sevecen. Ankara’da esen sert, tedirgin ve gergin rüzgarlar burayı pek etkilemiyor işte. Bunu Bodrum’u ziyaret eden Meral Akşener de tespit etmiş ki, televizyondan tüm Türkiye’ye örnek gösterdi.
Bodrum’da seçim Ahmet’le Mehmet arasında geçecek. İkisi de değerli ve iyi adaylar. Hangisi seçilirse, sonuçta Bodrum kazanacak. İyi Partili Mehmet tecrübesine, bilgi ve donanımına, CHP’li Ahmet ise köklü partisinin güçlü oylarına güveniyor. Peki Marmaris’te, Muğla’da ne olur derseniz, buralarda oylar öylesine bölünüyor ki, AKP’ye gün doğacak diye endişe ediyor herkes. AKP de bu ülkenin partisi. Ama CHP’nin kalesi diye bilinen yerleri alırsa, işte o zaman ana muhalefet partisinde kızılca kıyamet kopar.
Yaşadığımız yerlerin havasını yansıtmaya çalıştım. Tabii hepiniz Türkiye’nin genelini merak ediyorsunuz değil mi?Onu da nasıl gördüğümü söyleyeyim… İktidar hayli hırpalanacak, çantada keklik gördüğü bazı önemli kentleri kaybedecek, oy yüzdesi birkaç puan düşecek. Sonuçta seçimin galibi yine AKP olacak ama, bu sefer süngüsü iyice düşecek. Böyle bir tablo Türkiye’ye ne kazandırır?Acaba iktidar bundan bir ders çıkarır ve gerekli önlemleri alır mı, yoksa daha hırçınlaşır ve ülkeyi daha da gerer mi?17 yılda tanıdığımız kadrodan fazla bir değişiklik beklemediğimi, alışkın olduğu siyasi çizgiden taviz vermeyeceğini söylemeliyim.
Ülkemiz huzura hasret, gerginlik ve kavga istemiyor. Bizi yönetenlerden Anayasa’ya ve yasalara sadakat istiyoruz. Dini politikaya alet etmemelerini, milleti bölmemelerini, alkış alacağız ve takdir göreceğiz diye milli değerlerimizle oynamamalarını arzu ediyoruz. Güzelim vatanımızın plansız programsız yönetilmemesini, Meclis’in işlevsiz kılınmamasını, demokrasinin tanınmaz hale getirilmemesini diliyoruz.Millet gırtlağa kadar borçlanmaktan, ayağımızı yorganımıza göre uzatmayan bir ekonomik politikadan ve devletin inanılmaz masraflarından çok şikayetçi.
Tecrübesiz bakanların, milletle dalga geçer gibi konuşmaları, durumumuzun çok iyi olduğunu söylemeleri öfke ve kızgınlıkları giderek arttırıyor. Gerçekleri tencerelerden gizleyemeyiz. Bugün o tencerelerde dert ve yokluk kaynıyor. Aman tencerenin kapağı taşmasın, böyle bir şeyi kimse arzu etmez ama, tencereleri de daha fazla zorlamamak lazım. Herşeyin iyi olduğunu söyleyerek, kötüleri gizleyemeyiz. Herşey kötü de değildir ama, iyiyle kötüyü tarafsız ve gerçekçi bir gözle görmek ve ayırmak gerek.
Biz seçimlerle uğraşırken, düşmanlarımız hiç boş durmadı. Su uyur, düşman uyumaz, bunu unutmayalım. Zaten dostu olmayan bir ülkeyiz, o nedenle gevşemeyelim ve gündemi birbirimizle uğraşmaktan kurtaralım. Şunu iyice bilmeliyiz ki, milletçe barışıp kucaklaşmadan, kardeşçe birbirimize sarılıp ülkeyi bekleyen tehlikelerin üstüne birlikte yürümeden düze çıkamayız. Bugün ordumuz harp halinde, Mehmetçik sınırlarda savaş veriyor, biz kalkmış askerliği neredeyse evde yaptıracağız. Türkiye çok özel, düşmanı çok olan bir ülke. Bu yüzden askerliği gevşetmek değil, aksine güçlendirmek lazım. Popülist politikalardan mutlaka vazgeçmeliyiz. Sözüm siyasetçilere, partiler ve liderler gelir geçer ama Türkiye’nin menfaatleri bir gitti mi, bir daha geri gelmez. Baksanıza müttefiklerimizin bize yaptıklarına… Müttefiğin müttefiğe yaptığını akrep yapmaz inanın. Artık silkelenip kendimize gelelim.
Güçlü Türkiye, güçlü ve bölünmemiş bir milletle, ekonomik açıdan güçlü bir devletle olur. Bugüne kadar yaptığımız yanlışları tekrarlamazsak, o yanlışlarda ısrar etmezsek, birbirimizle dalaşmaktan vazgeçersek ve kardeşçe kucaklaşır güçlü bir millet tablosunu ortaya koyarsak, Türkiye’nin önünü açarız. Aksi halde karanlık bulutları ve bizi bekleyen tehlikeleri savuşturmak daha da zorlaşır.
Bu duygularla tekrar seçimin ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını, iyilik ve güzellikler getirmesini diliyorum.