İSTANBUL- Fatih Altaylı: İyi ki, Kanal İstanbul gibi bir şeyi yaparak Montreux Anlaşması'nı bypass etmemiz talebiyle karşımıza geleceklerin eline koz verememişiz
"Aynen Suriye’de olduğu gibi bu işte en fazla kaybeden olabilir"
Habertürk yazarı Fatih Altaylı, Rusya ve işgal ettiği Ukrayna arasındaki gerginliği, Kuzey Akım 2 boru hattını engellemek için ABD'nin körüklediğini belirterek, "Şimdilik bu işin kazananları belli. ABD kazançlı. Kuzey akım projesi durdu. İngiltere kazandı, Brexit sonrası AB yeni bir sorunla karşı karşıya ve İngiltere bu sorunun tamamen dışında, eli güçlü.
Kaybeden Almanya, doğalgazda yüzde 50’nin üzerinde bağımlı olduğu ülke ile içinde bulunduğu bloğun arasındaki gerilimden etkilenmemesi imkansız gibi. Kaybeden Türkiye, arabuluculuk iddiası boş çıktığı gibi, bölgede partnerlik yaptığı iki ülke arasındaki kavga Türkiye’yi derinden etkileyecek" diye yazdı.
Türkiye'nin Suriye'de olduğu gibi bu işte en fazla kaybeden olabileceğine işaret eden Altaylı, "Bu meselede taraf olmamak için tek tutunacağımız dal bu ülkeyi kuran “büyük insanların” bize bıraktığı Montreux Anlaşması. Bu sayede pozisyonumu korumayı başaracağız.
Ve iyi ki, Kanal İstanbul gibi bir şeyi yaparak Montreux Anlaşması'nı bypass etmemiz talebiyle karşımıza geleceklerin eline koz verememişiz" ifadelerini kullandı.
Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin maddeleri neler?
Türkiye savaşta değilse, askeri gemiler barış dönemindeki şartlarla boğazları geçebiliyor. Türkiye savaştaysa ya da savaş tehdidi hissediyorsa savaş gemisi ve askeri yardım gemilerinin geçişini engelleme hakkına da sahip
Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmeye başlamasının ardından İstanbul ve Çanakkale boğazlarından geçişi düzenleyen Montrö Sözleşmesi yeniden gündeme gelidi. Ukrayna; Türkiye'nin, Boğazları Rus gemilerine kapatmasına yönelik çağrı yaparken, Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ndeki maddeler bir kez daha tartışılmaya başlandı.
Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ne göre, Karadeniz'e kıyısı olmayan ülkelerin sözleşmeye uygun şartları taşıyan askeri gemileri, 15 gün önceden Türkiye'ye haber vererek boğazları geçebiliyor ve en fazla 21 gün Karadeniz'de kalabiliyor.
Türkiye'nin İstanbul ve Çanakkale boğazlarında egemenlik haklarını düzenleyen sözleşme, aslında boğazlar üzerinde yaklaşık 300 yıldır yürütülen girişimlerin son halkasını oluşturuyor.
Batı Avrupa ülkeleri ve Rusya'nın tehditleri doğrultusunda boğazlar politikasını yenileyen Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı'ndan mağlup çıkması sonucu Sevr Antlaşması'yla boğazların yönetimini İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya'nın başı çektiği bir komisyona bıraktı.
Kendi bayrağı ve bütçesi bulunan bu komisyon boğazların güvenliğini de sağlayacaktı. Ancak Türk ordusunun Kurtuluş Savaşı'nı kazanmasıyla Çanakkale ve İstanbul boğazlarının kontrolü 1923'te Boğazlar Sözleşmesi'yle Milletler Cemiyeti'ne bağlı Türkiye başkanlığındaki Uluslararası Boğazlar Komisyonu'na devredildi.
Barış zamanında sınırlama olmaksızın askeri ve ticari gemi geçişine izin verilen bu dönemde, Türkiye'ye sadece savaşta kısıtlama uygulama hakları tanındı.
Söz konusu komisyon, boğazların askerden arındırılmasını da öngörüyordu. Bu durum Türkiye'nin egemenlik haklarını kısıtlarken, savaş dönemlerinde savunma anlamında da bir zafiyet oluşturuyordu.
Özellikle 1930'larda yeniden başlayan silahlanma yarışı, komisyonun oluşturulduğu dönemin şartlarının ortadan kalktığını gösteriyordu.
Uluslararası düzendeki kutuplaşmadan istifade edip harekete geçen Türkiye'nin boğazların statüsünü değiştirme hamlesine, 1936'da İngiliz Dışişleri Bakanlığı, "Türkiye'nin Boğazlar Sözleşmesi'nin değiştirilmesi ile ilgili isteği haklı kabul edilmektedir." açıklamasıyla destek verdi.
İngiltere ve Balkan Antantı ülkelerinin desteğiyle 22 Haziran 1936'da İsviçre'nin Montrö kentinde Türk boğazlarının statüsünü değiştirecek konferans toplandı. Konferans 20 Temmuz 1936'da Türkiye'nin egemenlik haklarını iade etti ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi imzalandı.
Sözleşme, 9 Kasım 1936'da yürürlüğe girdi.
Kıyıdaş olmayan devletlerin savaş gemileri Karadeniz'de 21 günden fazla kalamıyor
Montrö'ye göre, Karadeniz'e kıyıdaş olmayan devletlerin askeri gemileri ile bunlara yardımcı deniz araçları, sözleşme şartlarını yerine getirmek kaydıyla boğazlardan serbestçe geçme hakkına sahip.
Sözleşmede geçiş için belirtilen şartların başında ise gemilerin tonajı ile Karadeniz'de kalış süreleri gibi sınırlamalar bulunuyor.
Türk Boğazlarından bir gün içinde geçecek askeri gemilerin kıyıdaş olsun ya da olmasın toplam tonajının 15 bin tonu aşmaması gerekiyor.
Sözleşmede uçak gemilerine ilişkin bir madde bulunmazken, bu gemiler yapıları gereği uygulanan tonaj sınırını aştığı için boğazlardan geçerek Karadeniz'e giremiyor.
İlke olarak, yabancı ülke denizaltıları Türk Boğazlarına giremiyor. Kıyıdaş ülkeler ise sipariş edilmiş denizaltılarını teslim almak ya da onarıma göndermek ve getirmek için Boğazları kullanabiliyor.
Sözleşmeye göre, ne sebeple olursa olsun Karadeniz'e kıyıdaş olmayan ülkelere ait savaş gemileri bu denizde 21 günden fazla kalamıyor.
15 gün önceden bildirimde bulunmaları tercih ediliyor
Montrö'ye göre tüm ülkeler Türk boğazlarını geçmeden önce Türkiye'ye geçiş günü, rota, Karadeniz'de kalış süresi gibi bilgileri içeren ön bildirim yapmak zorunda.
Ön bildirimin süresi Karadeniz ülkeleri için 8 gün iken, kıyısı olmayan ülkeler için bu süre en az 15 gün olarak uygun görülüyor.
Ayrıca Türkiye'ye verilen bilgilerde bir değişiklik meydana gelirse, durumun geçişten en az 3 gün önce Türkiye'ye bildirilmesi gerekiyor.
"İnsancıl bir amaç" için ön bildirim şartı gerekmiyor
Sözleşmenin 18. maddesine göre, Karadeniz'e kıyıdaş olmayan devletler, bu denize "insancıl amaçla", ön bildirime gerek olmaksızın savaş gemisi gönderebiliyor.
Bununla birlikte, insancıl amaçla gönderilen savaş gemilerinin tonajının 8 bin tonu geçmemesi gerekiyor.
Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ne göre ticaret gemileri ise yükleri ne olursa olsun boğazlardan serbest şekilde geçebiliyor.
Yabancı askeri gemilere tonaj sınırlaması
Montrö Sözleşmesi, Karadeniz'deki askeri varlığın yoğunluğunu da düzenleyen hükümlere sahip.
Karadeniz'e kıyıdaş olmayan ülkelerin burada aynı anda bulundurabileceği gemilerin toplam tonajı 45 bin tonu, kıyıdaş olmayan tek bir ülkenin ise 30 bin tonu aşamıyor.
Savaş döneminde Türkiye geçişleri durdurabilir
Savaş zamanlarında ise Türkiye'ye askeri gemi geçişi uygulamalarında kısıtlama hakkı tanınıyor. Buna göre Türkiye savaşta değilse, askeri gemiler barış dönemindeki şartlarla boğazları geçebiliyor.
Türkiye savaştaysa ya da savaş tehdidi hissediyorsa savaş gemisi ve askeri yardım gemilerinin geçişini engelleme hakkına da sahip.
Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin tam maddeleri şöyle:
Bagıtlı Yüksek Taraflar, Boğazlar'da denizden geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğü ilkesini kabul ederler ve doğrularlar. Bu özgürlüğün kullanılışı bundan böyle işbu Sözleşme hükümleriyle düzenlenmiştir.
Kesim 1. Ticaret gemileri
Barış zamanında, ticaret gemileri, gündüz ve gece, bayrak ve yük ne olursa olsun, aşağıdaki 3. Madde hükümleri saklı kalmak üzere, hiçbir işlem (formalite) olmaksızın, Boğazlar'dan geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) tam özgürlüğünden yararlanacaklardır. Bu gemiler, Boğazlar'ın bir limanına uğramaksızın transit geçerlerken, Türk makamlarınca, alınması işbu Sözleşmesinin I şayili Ek'inde öngörülen vergilerden ve harçlardan başka, bu gemilerden hiçbir vergi ya da harç alınmayacaktır.
Bu vergilerin ya da harçların alınmasını kolaylaştırmak üzere, Boğazlar'dan geçecek ticaret gemileri, 3. Maddede belirtilen istasyonun görevlilerine adlarını, uyrukluklarını, tonajlarını, gidecekleri yer ve nereden geldiklerini bildireceklerdir. Kılavuzluk ve yedekçilik (römorkörcülük) isteğe bağlı kalmaktadır.
Ege Denizi'nde ya da Karadeniz'den Boğazlar'a giren her gemi, uluslararası sağlık kuralları çerçevesinde Türk yasalarıyla konulmuş olan sağlık denetimi için, Boğazlar'ın girişine yakın bir sağlık istasyonunda duracaktır. Bu denetim, bir temiz sağlık belgesi (patentesi) ya da işbu Maddenin 2. fıkrasındaki hükümlerin kapsamına girmediklerini doğrulayan bir sağlık bildirisi gösteren gemiler için, gündüz ve gece, olabilen en büyük hızla yapılacak ve bu gemiler Boğazlar'dan geçişleri sırasında başka hiçbir duruş zorunda bırakılmayacaklardır. İçinde veba, kolera, sari humma, lekeli humma (typhus exanthématique) ya da çiçek hastalığı olayları bulunan ya da yedi günden az bir süre önce bu hastalıklar bulunmuş olan gemilerle, bulaşık bir limandan beş kez yirmi-dört saatten az bir süreden beri ayrılmış olan gemiler, Türk makamlarının gösterebilecekleri sağlık koruma görevlilerini gemiye almak üzere, sağlık istasyonunda duracaklardır. Bu yüzden, hiçbir vergi ya da harç alınmayacaktır; sağlık koruma görevlileri Boğazlar'ın çıkısında bir sağlık istasyonunda gemiden indirileceklerdir.
Savaş zamanında, Türkiye savaşan değilse, ticaret gemileri, bayrak ve yük ne olursa olsun, 2. ve 3. Maddelerde öngörülen koşullar içinde Boğazlar'dan geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğünden yararlanacaklardır. Kılavuzluk ve yedekçilik (römorkörcülük) isteğe bağlı kalmaktadır.
Savaş zamanında, Türkiye savaşansa, Türkiye ile savaşta olan bir ülkeye bağlı olmayan ticaret gemileri, düşmana hiçbir biçimde yardim etmemek koşuluyla, Boğazlar'da geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğünden yararlanacaklardır. Bu gemiler Boğazlar'a gündüz girecekler ve geçiş, her seferinde, Türk makamlarınca gösterilecek yoldan yapılacaktır.
Türkiye'nin kendisini pek yakın bir savaş tehlikesi tehdidi karsısında sayması durumunda, 2. Madde hükümlerinin uygulanması yine de sürdürülecektir; ancak, gemilerin Boğazlar'a gündüz girmeleri ve geçisin, her seferinde, Türk makamlarınca gösterilen yoldan yapılması gerekecektir. Kılavuzluk, bir durumda, zorunlu kılınabilecek, ancak ücrete bağlı olmayacaktır.
"Ticaret gemileri" terimi, işbu Sözleşmenin II. Kesiminin kapsamına girmeyen bütün gemilere uygulanır.
Kesim 2. Savaş gemileri
İşbu Sözleşme bakımından, savaş gemilerine ve bu gemilerin nitelikleriyle tonajlarının hesabı için uygulanacak tanımlama, işbu Sözleşmenin II sayılı Ek'inde yer alan tanımlamadır.
Deniz kuvvetlerinin, sivil olsun ya da olmasın, yakıt taşımak için özellikle yapılmış olan yardımcı gemileri, 13. Maddede belirtilen ön-bildirim koşuluna bağlı tutulmayacaklar ve Boğazlar'i tek baslarına geçmek koşuluyla, 14. ve 18. Maddeler gereğince sınırlamaya bağlı tonajlar hesabına katılmayacaklardır. Bununla birlikte, bu gemilerin, öteki geçiş koşulları bakımından, savaş gemileriyle bir tutulmaları süre gidecektir. Bir önceki fıkrada belirtilen yardımcı gemiler, öngörülen kurul dışılıktan, ancak silahları: yüzer hedeflere karsı en çok 105 milimetre çapında iki toptan, hava hedeflerine karsı en çok 75 milimetre çapında iki silahtan çok değilse yararlanabileceklerdir.
Barış zamanında, hafif su üstü gemileri, küçük savaş gemileri ve yardımcı gemiler, ister Karadeniz'e kıyıdaş olan ister olmayan Devletlere bağlı bulunsunlar, bayrakları ne olursa olsun, Boğazlar'a gündüz ve aşağıdaki 13. ve sonraki Maddelerde öngörülen koşullar içinde girerlerse, hiçbir vergi ya da harç ödemeksizin, Boğazlar'dan geçiş özgürlüğünden yararlanacaklardır.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen sınıflara giren gemiler dışında kalan savaş gemilerinin ancak 11. ve 12. Maddelerde öngörülen özel koşullar içinde geçiş hakları olacaktır.
Karadeniz'e kıyıdaş Devletler, 14. Maddenin 1. fıkrasında öngörülen tonajdan yüksek bir tonajda bulunan hattiharp gemilerinin (1) Boğazlar'dan geçirebilirler; su koşulla ki, bu gemiler Boğazlar'i ancak tek baslarına ve en çok iki torpido (2) eşliğinde geçerler.
Karadeniz'e kıyıdaş Devletler, bu deniz dışında yaptırdıkları ya da satın aldıkları denizaltılarını, tezgaha koyuştan ya da satın alıştan Türkiye'ye vaktinde haber verilmişse, deniz üslerine katılmak üzere Boğazlardan geçirme hakkına sahip olacaklardır. Söz edilen Devletlerin denizaltıları, bu konuda Türkiye'ye ayrıntılı bilgiler vaktinde verilmek koşuluyla, bu deniz dışındaki tezgahlarda onarılmak üzere de Boğazlardan geçebileceklerdir.
Gerek birinci gerek ikinci durumda, denizaltıların gündüz ve su üstünden gitmeleri ve Boğazlar'dan tek başlarına geçmeleri gerekecektir.
Savaş gemilerinin Boğazlar'dan geçmesi için, Türk Hükümetine diplomasi yoluyla bir önbildirimde bulunulması gerekecektir. Bu ön-bildirimin olağan süresi sekiz gün olacaktır; ancak, Karadeniz kıyıdaşı olmayan Devletler için bu sürenin on beş güne çıkartılması istenmeğe değer sayılmaktadır. Bu ön-bildirimde gemilerin gidecekleri yer, adi, tipi, şayisi ile gidiş için ve gerekirse, dönüş için geçiş tarihleri belirtilecektir. Her tarih değişikliğinin üç günlük bir ön-bildirim konusu olması gerekecektir.
Gidiş için geçişte Boğazlar'a girişin, ilk ön-bildirimde belirtilen tarihten başlayarak beş günlük bir süre içinde yapılması gerekecektir. Bu sürenin bitiminden sonra, ilk ön bildirim için olan ayni koşullar içinde yeni bir ön-bildirimde bulunulması gerekecektir.
Geçiş sırasında, Deniz Kuvvetinin Komutanı, durmak zorunda olmaksızın, Çanakkale Boğazı'nın ve Karadeniz Boğazı'nın girişindeki bir işaret istasyonuna, komutası altında bulunan kuvvetin tam kurulusunu bildirecektir.
İşbu Sözlesme'nin 11. Maddesinde ve III şayili Ek'inde öngörülen koşullar dışında, Boğazlar'da transit geçiste bulunabilecek bütün yabancı deniz kuvvetlerinin en yüksek (tavan) toplam tonajı 15.000 tonu asmayacaktır.
Bununla birlikte, bir önceki fıkrada belirtilen kuvvetler dokuz gemiden çok gemi içermeyeceklerdir.
Karadeniz'e kıyıdaş olan ya da olmayan Devletlerin, 17. Madde hükümleri uyarınca Boğazlar'daki bir limanı ziyaret eden gemileri bu tonaja katılmayacaktır.
Geçiş sırasında bir avaryaya uğramış olan savaş gemileri de bu tonaja katılmayacaktır; bu gemiler, onarım sırasında, Türkiye'ce yayımlanan özel güvenlik hükümlerine bağlı tutulacaklardır.
Boğazlar'da transit olarak bulunan savaş gemileri taşımakta olabilecekleri uçakları (1); hiçbir durumda, kullanamayacaklardır.
Boğazlar'da transit olarak bulunan savaş gemileri, avarya (2) ya da geminin teknik yönetimine bağlı olmayan bir aksaklık (3) durumları dışında, geçişleri için gerekli süreden daha uzun süre Boğazlar'dan kalamayacaklardır.
Yukarıdaki Maddelerin hükümleri, herhangi bir tonajda ya da kuruluşta olan bir deniz kuvvetinin, Türk Hükümetinin çağrısı üzerine, Boğazlar'daki bir limana sınırlı bir süre için bir nezaket ziyaretinde bulunmasına hiçbir biçimde engel olmayacaktır. Bu kuvvet, 10., 14. ve
18. Maddeler hükümleri uyarınca, Boğazlar'dan transit olarak geçmek için istenilen koşullar içinde bulunmuyorsa, Boğazlar'dan, giriş için izlediği yoldan ayrılacaktır.
1. Karadeniz kıyıdaşı olmayan Devletlerin barış zamanında bu denizde bulundurabilecekleri toplam tonaj aşağıdaki gibi sınırlandırılmıştır.
a) Aşağıda b) paragrafında öngörülen durum dışında, sözü geçen Devletlerin toplam tonajı 30.000 tonu asmayacaktır;
b) Herhangi bir anda, Karadeniz'in en güçlü donanmasının (filosunun) tonajı işbu Sözleşmenin imzalanması tarihinde bu denizde en güçlü olan donanmanın (filonun) tonajını en az 10.000 ton asarsa, a) paragrafında belirtilmiş olan 30.000 tonluk toplam tonaj ayni ölçüde ve en çok 45.000 tona varıncaya değin arttırılacaktır. Bu amaçla, kıyıdaş her Devlet, işbu Sözleşmenin IV sayılı Ek'i uyarınca, Türk Hükümetine, her yılın 1 Ocak ve 1 Temmuz tarihlerinde, Karadeniz'deki donanmasının (filosunun) toplam tonajını bildirecektir; Türk Hükümeti de, bu bilgiyi, öteki Bağıtlı Yüksek Taraflara ve Milletler Cemiyeti Genel
Sekreterine ulaştıracaktır.
c) Karadeniz'e kıyıdaş olmayan Devletlerden herhangi birinin bu denizde bulundurabileceği tonaj, yukarıdaki a) ve b) paragraflarında öngörülen toplam tonajın üçte ikisiyle sınırlandırılmış olacaktır.
d) Bununla birlikte, Karadeniz kıyıdaşı olmayan bir ya da birkaç Devlet, bu denize, insancıl bir amaçla deniz kuvvetleri göndermek isterlerse, toplamı hiçbir varsayımda 8.000 tonu asmaması gerekecek olan bu kuvvetler, işbu Sözleşmenin 13. Maddesinde öngörülen önbildirime gerek duyulmaksızın, aşağıdaki koşullar içinde Türk Hükümetinden alacakları izin üzerine, Karadeniz'e girebileceklerdir: Yukarıdaki a) ve b) paragraflarında öngörülen toplam tonaj dolmamışsa ve gönderilmesi istenilen kuvvetlerle bu toplam tonaj asılmayacaksa, Türk Hükümeti, kendisine yapılmış olan istemi aldıktan sonra en kısa süre içinde bu izni verecektir; sözü geçen toplam tonaj daha önce kullanılmış bulunuyorsa ya da gönderilmesi istenilen kuvvetlerle bu toplam tonaj asılacaksa, Türk Hükümeti, bu izin isteminden, Karadeniz kıyıdaşı Devletleri hemen haberli kılacak ve bu Devletler, haberli kılındıklarından yirmi-dört saat sonra bir karşı görüş öne sürmezlerse, ilgili Devletlere istemlerine ilişkin olarak verdiği kararı en geç kırk-sekiz saat içinde bildirecektir.
[Karadeniz'e] kıyıdaş olmayan Devletler deniz kuvvetlerinin, Karadeniz'e bundan sonraki her girişi ancak yukarıdaki a) ve b) paragraflarında öngörülen kullanılabilir toplam tonajın sınırları içinde yapılacaktır.
2. Karadeniz'de bulunmalarının amacı ne olursa olsun, kıyıdaş olmayan Devletlerin savaş gemileri bu denizde yirmi-bir günden çok kalamayacaklardır.
Savaş zamanında, Türkiye savaşan değilse, savaş gemileri 10. Maddeden 18. Maddeye kadar olan Maddelerde belirtilen koşullarla ayni koşullar içinde, Boğazlar'da tam bir geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğünden yararlanacaklardır. Bununla birlikte, savaşan herhangi bir Devletin savaş gemilerinin Boğazlar'dan geçmesi yasak olacaktır; şu kadar ki, işbu Sözleşmenin 25. Maddesinin uygulama alanına giren durumlarla, saldırıya uğramış bir Devlete, Milletler Cemiyeti Misali çerçevesi içinde yapılmış, bu Misak'in 18. Maddesi hükümleri uyarınca kütüğe yazılmış (tescil edilmiş) ve yayımlanmış, Türkiye'yi bağlayan bir karşılıklı yardım andlaşması gereğince yapılan yardım durumları bunun dışında kalmaktadır.
Yukarıdaki fıkrada öngörülen kuraldışı durumlarda, 10. Maddeden 18. Maddeye kadar olan Maddelerde belirtilen kısıtlamalar uygulanamayacaktır.
Yukarıdaki 2. fıkrada konulmuş geçiş yasağına karsın, Karadeniz'e kıyıdaş olan ya da olmayan savaş Devletlere ait olup da bağlama limanlarından ayrılmış bulunan savaş gemileri, bu limanlara dönebilirler.
Savaşan Devletlerin savaş gemilerinin Boğazlar'da herhangi bir el koymaya (1) girişmeleri, denetleme (ziyaret) hakkı (2) uygulamaları ve başka herhangi bir düşmanca eylemde bulunmaları yasaktır.
Savaş zamanında, Türkiye savaşan ise, 10. Maddeden 18. Maddeye kadar olan Maddelerin hükümleri uygulanamayacaktır; savaş gemilerinin geçişi konusunda Türk Hükümeti tümüyle dilediği gibi davranabilecektir.
Türkiye kendisini pek yakın bir savaş tehlikesi tehdidi karsısında sayarsa, Türkiye'nin, işbu Sözleşmenin 20. Maddesi hükümlerini uygulamağa hakki olacaktır.
Yukarıdaki fıkranın Türkiye'ye tanıdığı yetkinin Türkiye'ce kullanılmasından önce Boğazlar'dan geçmiş olan, böylece bağlama limanlarından ayrılmış bulunan savaş gemileri, bu limanlara dönebileceklerdir. Bununla birlikte, su da kararlaştırılmıştır ki, Türkiye,
davranışıyla işbu Maddenin uygulanmasına yol açmış olabilecek Devletin gemilerini bu haktan yararlandırmayabilecektir.
Türk Hükümeti, yukarıdaki birinci fıkranın kendisine verdiği yetkiyi kullanırsa, Bağıtlı Yüksek Taraflara ve Milletler Cemiyeti Genel Sekreterine bu konuyla ilgili bir bildiri gönderecektir.
Milletler Cemiyeti Konseyi, üçte iki çoğunlukla, Türkiye'nin böylece almış olduğu önlemlerin hakli olmadığına karar verirse, ve işbu Sözleşmenin imzacıları Bağıtlı Yüksek
Tarafların çoğunluğu da ayni görüşte olursa, Türk Hükümeti, söz konusu önlemlerle, işbu
Sözleşmenin 6. Maddesi uyarınca alınmış olabilecek önlemleri kaldırmayı yükümlenir.
İçinde veba, kolera, sarı humma, lekeli humma (typhus exanthématique) ya da çiçek hastalığı olayları bulunan, ya da yedi günden az bir süre önce bu hastalıklar bulunmuş olan savaş gemileriyle, bulaşık bir limandan beş kez yirmi dört saatten az bir süreden beri ayrılmış olan savaş gemileri, Boğazları karantina altında geçecekler ve Boğazlar'ın bulaştırılmasına hiçbir olanak bırakmamak için gerekli korunma önlemlerini gemideki araçlarla uygulamak zorunda olacaklardır.
Kesim 3. Uçaklar
Sivil uçakların Akdeniz ile Karadeniz arasında geçişini sağlamak amacıyla, Türk Hükümeti, Boğazlar'in yasak bölgeleri dışında, bu geçişe ayrılmış hava yollarını gösterecektir; sivil uçaklar, Türk Hükümetine, ara sıra (tarifesiz) yapılan uçuşlar için üç gün öncesinden bir ön-bildirim ile, düzenli (tarifeli) servis uçuşları için geçiş tarihlerini belirten genel bir önbildirimde bulunarak, bu yolları kullanabileceklerdir. Öte yandan, Boğazlar'ın yeniden askerleştirilmiş olmasına bakılmaksızın, Türk Hükümeti, yine de Türkiye'de yürürlükte olan hava ulaşımı yönetim kuralları uyarınca, Avrupa ile Asya arasında Türk ülkesi üzerinden uçmalarına izin verilmiş olan sivil uçaklara, tam bir güvenlik içinde geçmeleri için gerekli kolaylıkları sağlayacaktır. Bir uçuş izninin verilmiş olduğu durumlarda, Boğazlar bölgesinde izlenecek yol belirli dönemlerde gösterilecektir.
Boğazlar rejimine ilişkin 24 Temmuz 1923 tarihli Sözleşme gereğince kurulmuş olan Uluslararası Komisyonun yetkileri Türk Hükümetine aktarılmıştır.
Türk Hükümeti, 11., 12., 14. ve 18. Maddelerin uygulanmasına ilişkin istatistikleri toplamağı ve gerekli bilgileri vermeği yükümlenir.
Türk Hükümeti, işbu Sözleşmenin, savaş gemilerinin Boğazlar'dan geçişine ilişkin her hükmünün yürütülmesine göz kulak olacaktır.
Türk Hükümeti, yabancı bir deniz kuvvetinin yakında Boğazlar'dan geçeceği kendisine bildirilir bildirilmez, bu kuvvetin kurulusunu, tonajını, Boğazlar'a giriş için öngörülen tarihi ve, gerekirse, olası dönüş tarihini, Bağıtlı Yüksek Tarafların Ankara'daki temsilcilerine bildirecektir.
Türk Hükümeti, Boğazlar'da yabancı savaş gemilerinin gidiş-gelişini gösteren, ayrıca ticarete ve işbu Sözlesme'de öngörülen deniz ve hava ulaşımına yararlı bütün bilgileri kapsayan yıllık bir raporu Milletler Cemiyeti Genel Sekreterine ve Bağıtlı Yüksek Taraflara sunacaktır.
İşbu Sözleşmenin hiçbir hükmü, Türkiye için ya da Milletler Cemiyeti'ne üye herhangi bir başka Bağıtlı Yüksek Taraf için, Milletler Cemiyeti Misakindan doğan haklara ve yükümlülüklere halel vermemektedir.
KESİM V. SON HÜKÜMLER
İşbu Sözleşme olabilen en kısa süre içinde onaylanacaktır.
Onama belgeleri, Paris'te Fransa Cumhuriyeti Hükümetinin arşivlerine konulacaktır.
Japon Hükümeti, onamanın yapılmış olduğu, Paris'teki diplomatik temsilcisi aracılığıyla,
Fransa Cumhuriyeti Hükümetine bildirmekle yetinebilecek ve, bu durumda, onama belgesini olabilen en kısa süre içinde gönderecektir.
Türkiye'nin onama belgesini de içermek üzere, altı onama belgesi sunulur sunulmaz, bir sunuş tutanağı (procès-verbal de dépot) düzenlenecektir. Bundan önceki fıkrada öngörülen bildiri, bu bakımdan, onama belgesi sunusu ile eşdeğerde olacaktır.
İşbu Sözleşme, bu tutmak tarihinden başlayarak yürürlüğe girecektir.
Fransız Hükümeti, bundan önceki fıkrada öngörülen tutanakla, sonradan sunulacak onama belgelerinin sunuş tutanaklarının doğruluğu onaylanmış birer örneğini bütün Bağıtlı Yüksek Taraflara verecektir.
İşbu Sözleşme, yürürlüğe girişinden başlayarak, 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Barış
Andlaşmasını imzalamış her Devletin katılmasına açık olacaktır.
Her katılma, diplomasi yoluyla Fransa Cumhuriyeti Hükümetine, onun aracılığıyla da, bütün Bağıtlı Yüksek Taraflara bildirilecektir.
Katılma, Fransız Hükümetine yapılan bildiri tarihinden başlayarak geçerli olacaktır.
İşbu Sözleşmenin süresi, yürürlüğe giriş tarihinden başlayarak, yirmi yıl olacaktır.
Bununla birlikte, işbu Sözleşmenin 1. Maddesinde doğrulanan geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğü ilkesinin sonsuz bir süresi olacaktır.
Sözü edilen yirmi yıllık sürenin bitiminden iki yıl önce, hiçbir Bağıtlı Yüksek Taraf,
Fransız Hükümetine Sözleşmeyi sona erdirme ön-bildirimi vermemişse, işbu Sözleşme, bir sona erdirme ön-bildirimin gönderilmesinden başlayarak, iki yıl geçinceye kadar yürürlükte kalacaktır. Bu ön-bildirim, Fransız Hükümetince, Bağıtlı Yüksek Taraflara iletilecektir.
İşbu Sözleşme, işbu Madde hükümlerine uygun olarak sona erdirilmiş olursa, Bağıtlı Yüksek Taraflar, yeni bir Sözleşmenin hükümlerini saptamak üzere kendilerini bir konferansça temsil ettirmeği kabul etmektedirler.
İşbu Sözleşmenin yürürlüğe girmesinden başlayarak her beş yıllık dönemin sona ermesinde, Bağıtlı Yüksek Taraflardan her biri, işbu Sözleşmenin bir ya da birkaç hükmünün değiştirilmesini önerme girişiminde bulunabilecektir.
Bağıtlı Yüksek Taraflardan birinci yapılacak değiştirme isteminin kabul edilebilmesi için, bu istem 14. ya da 18. Maddelerin değiştirilmesini amaçlamaktaysa, başka bir Bağıtlı Yüksek Tarafça; başka herhangi bir Maddenin değiştirilmesini amaçlamaktaysa, başka iki Bağıtlı Yüksek Tarafça desteklenmesi gerekir.
Böylece desteklenmiş değişiklik istemi, içinde bulunulan beş yıllık dönemin sona ermesinden üç ay önce, Bağıtlı Yüksek Taraflardan her birine bildirilecektir. Bu bildiri, önerilen değişikliğin niteliğini ve gerekçesini kapsayacaktır.
Bu öneriler üzerinde diplomasi yoluyla bir sonuca varmak olanağı bulunamazsa, Bağıtlı Yüksek Taraflar, bu konuda toplanacak bir konferansça kendilerini temsil ettireceklerdir.
Bu konferans, ancak oybirliğiyle karar alabilecektir; 14. ve 18. Maddelere ilişkin değişiklik durumları bu hükmün dışında kalmaktadır; bu durumlar için Bağıtlı Yüksek Tarafların dörtte üçünden oluşan bir çoğunluk yeterli olacaktır.
Bu çoğunluk, Türkiye'yi de içine alarak Karadeniz kıyıdaşı Bağıtlı Yüksek Tarafların dörtte üçüncü kapsamak üzere hesaplanacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.