İSTANBUL- Radikal gazetesi yazarı Jale Özgentürk TÜRSAB bünyesinde kurulan Ev Komitesi’nde görev yapan ve 26 yıldır ev turizmiyle uğraşan Mücella Tarhan ile görüştü.
Jale Özgentürk’ün “Korka korka turizm” başlıklı yazısı şöyle:
"Kızlı erkekli" söylemi turizme de sirayet edince, yeni gelişmeye başlayan ev turizmi de ciddi darbe yedi. Gece yarıları kapı önüne konan turistler, dünyada yükselen bu sektörün Türkiye'deki geleceğine ilişkin kaygı yarattı. Sektör temsilcilerinin gözü kulağı şimdi Ankara'da...
Korka korka turizm
Her şey Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Kız ve erkeklerin aynı evlerde kaldığı ihbarlarını bir kenara atamayız. Valiliklerimizle, emniyet teşkilatımızla bu tür ihbarları değerlendirip, üzerine gidiyoruz” açıklamasıyla başladı. Valiliklere genelgeler gitti. Kolluk güçleri harekete geçti. Toz duman kalkınca, bu açıklamadan sadece öğrencilere kiralanan evlerin değil, bir süredir yaygınlaşan ev turizminin de darbe yediği anlaşıldı. Öğrenildi ki Beyoğlu, Karaköy ve Tophane’de onlarca apart otel ya da ev, fuhuş yapıldığı gerekçesiyle basıldı, turistler kapı önüne kondu.
Türkiye’de henüz yasal bir tanıma kavuşamayan ve kayıt dışı olan ev turizmi dünyada 95 milyar dolar ciroya sahip. Avrupa’da yılda yaklaşık 42 milyon turist otel yerine evde konaklamayı tercih ediyor. Ve Ev turizmi Türkiye’de de kurumsallaşıyor. Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) bünyesinde kurulan Ev Komitesi’nin başkanlığını da 26 yıldır ev turizmiyle uğraşan Mücella Tarhan yapıyor. Tarhan’la hem özellikle İstanbul’da yükselen ev turizmi trendini, hem de sektörün geleceğini konuştuk:
26 yıldır ev turizmi yapıyorsunuz. Nasıl başladınız?
İzmir’de üniversite bittikten sonra turizme ev kiralamayla başladım. O yıllarda büyük oteller yoktu. Gümüldür, Foça, Kuşadası gibi yakın bölgelerde başlandı. Ege’deki bu evlerin çoğunluğu Ankaralıların eviydi ve sadece 15 gün kullanılıyordu. Daha sonra Almanya’ya gittim. Nazar Holiday’le kitle turizmine başladık ama hep ev turizmini koruduk. Her şey dahil sistemi başlayınca ev turizmi geriledi. Son yıllarda ise sistem yeniden tezatını oluşturmaya başladı.
Turizmde trendler mi değişmeye başladı?
Evet trendler değişiyor. Türkiye’yi ya da başka ülkeleri gerçek anlamda yaşamak isteyenler bu kez farklı arayışa girdi. Kültür turizmi öne çıkmaya başladı. Biz de 2005’te Meavilla şirketini kurduk. Yüzme havuzlu lüks segmentteki evlerle başladık. Lüks segmentte portföy oluşturduk.
Ev turizmi nedir? Pansiyonculuktan farklı bir kavram mı?
İkisi tamamen farklı kavramlar. Ev pansiyonculuğunda bir hizmet vermek zorundasınız. Bir nevi otel işletmecisi gibi. Ev turizmi ise çok farklı. Burada sadece evi veriyorsunuz, her şeyi kendileri yapıyor. Avrupa’da 60 yıldır var. Türkiye’de 5-6 yılda ev bilinci tam anlamıyla oturmaya başladı. Özellikle de yabancıların ev almaya başlamasıyla ivme kazandı.
Kiralanabilecek ev bulmak kolay mı? Atıl duran kaç ev vardır?
Türkiye’de çok zor. Benim yatağımda yabancı mı yatacak, benim eşyama yabancı mı dokunacak kaygısı var. Türk kadını bu konuda inanılmaz hassas. Avrupa’da baronlar bile evini kiraya veriyor. Evini sergilemek başkalarının kullanımına açmak istiyor. Kiralama bütün sahil şeritlerinde yaygın. Bodrum bölgesinde 10 bin ev pazarlanıyor. Rakam belli değil ama tüm evleri düşünürsek 1,5 milyonu bulur.
Dünyada bu işin büyüklüğü nedir?
Dünyada 95 milyon dolar ciro söz konusu. Avrupa’da 42 milyon kişi ev turizmini tercih ederek seyahat ediyor. Almanya’da 800 bin konut bu şekilde kiralanıyor.
İptaller yaşandı
Kamuoyu bu sektörün büyüklüğünü “kızlı erkekli evler” tartışmasıyla öğrendi. O süreçte neler yaşandı?
Olay daha çok siyasiydi. Ancak turizm çok büyük zarar gördü. Polisi, belediyesi, SGK’sı altı yedi kişinin gelip bu evlerde fuhuş yapılıyor deyip, turistleri sokağa atmaları son derece kötüydü. İletişim çağındayız. Bu olaylar anında yayılıyor.
Çok iptal oldu mu?
Zaten Gezi süreci ile başlamıştı. Bu olayla çok iptallerimiz oldu, hala anlatamıyoruz. Hala korkuyor insanlar. Türk turizmi için çok talihsiz bir durum. Daha hassas davranılması, sapla samanın ayrılması gerekir. O turistin ülkesinden kalkıp buraya gelmesi bir emek, bir para. Dünyada bu kadar yer varken, kalk gel İstanbul’a diyorsun. Sonra sabaha karşı bir şok!
Genelgede ne diyor? Hala baskın tehlikesi var mı?
Konaklayan kişilerin Emniyet’e bildirilmesi ile ilgili bir genelge. Bu yasada var. Üç gün içinde muhtarlığa bildirmek zorundasınız ama bu da yeterli görünmüyor. Çünkü çok muallakta bir durum. Bildirim yaptığınızda sorun olmalı ama oluyor…
Sektörün bir düzenlemesi var mı? Yoksa tamamen kayıt dışı mı?
Yıllardır bir düzenleme yapılması için uğraşıyoruz. Dayandığı bir düzenleme yok. Yasası yok. Yasası olmayan bir şeyin kaçak olması da anlamsız. Ama kayıt dışı bir sektör.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’le görüşecektiniz. Ne oldu?
Görüşemedik. Hareketli günler geçiriyor Türkiye. Çok ciddi bir vergi kaybı var bu alanda. Yıllık 20 milyar TL gibi bir kayıp söz konusu. Dağın görünen ucu gibi. Maliye’nin gözünün önünden geçip, vergisini alamadığı bir rakam bu. Bir yandan da yok edilmeye çalışılıyor. Bunun altyapısı oluşturulsa, önü açılsa bu rakam çok daha büyüyecek. Bu imkan tanındığında bu işi ürke korka, gizli saklı yapmak istemeyen çok insan var. Evler kayıt altına alınırsa hiçbir sorun kalmaz.
Pastayı büyütmek istiyoruz
Şikayet edenlerin başını otelciler çekiyordu. Neden karşılar?
Dünyada trend buraya gidiyor. Ama biz otelcilere rakip olmak istemiyoruz. Pastadan pay almak istemiyoruz, pastayı büyütmek istiyoruz. Gelmeyen turisti getirme çabasındayız. Avrupa’da öyle bir kitle var ki siz onu mümkün değil otelde konaklatamazsınız. O insan evde kalmak istiyor, bakkaldan alışveriş yapmak istiyor. O kültürel alışverişi yapmak istiyor. Kentin parçası gibi yaşamak istiyor. Otellerden farklı olan bu... Siz bu evleri kapattığınızda bu müşteri buraya gelmeyecek.
Gözümüz kulağımız Ankara’ya çevrili
Yılbaşı için kiralamalar oldu mu?
Oldu ama çok tedirgin biçimde. Bu sıkıntıları bir ön önce gidermek gerekli. Yaz sezonu yaklaşıyor, evleri kayıt altına almak lazım. Biz TÜRSAB olarak buna talibiz. Nerede ne oluyor bilinmeli. Muhtarlar aracığıyla da güvenlik sorunu çözülebilir. Minimum üç gün konaklama sınırlaması gelmeli. Böylece otelcilerin isyan etmelerine gerek kalmayacak. Bu işi yapanların gözü kulağı Ankara’ya çevrili…
Basılan bir CEO’nun evi de olabilirdi
Hangi gelir grubu tercih ediyor bu tarz turizmi?
Yüksek gelir grubu. Dünyanın en büyük şirketlerini yöneten CEO’lardan, sanatçılara, gazetecilere kadar değişik bir profil var. Mütevazı bir yaşantıyı tercih ediyor, bilmedikleri şeyleri deneyimlemek istiyorlar. Bu turistleri çok küçümsememek lazım. Hiç belli olmaz arkasından hangi büyük yatırım firmasının CEO’sunun çıkacağı! Bunların evi de basılabilirdi. Bunlar da kapıya konabilirdi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.